Her Canlı İnterneti Tadacaktır
WikiLeaks olayından sonra yapılabilecek genel değerlendirmelerden biri şu olabilir:
Herkes internet önünde eşittir!
Yasa çıkarıp dokunulmazlık edinmeniz olanaksız.
Yasaklamanız çözüm değil.
Kendinizi bundan sonra gelecek liderler dahil en büyük ilan etmeniz faydasız.
Teknolojinin bu hızlı gelişimiyle birlikte, şu genelleme de uygun düşer:
Her canlı, acı ya da tatlı, mutlaka interneti tadacaktır.
İnternet dünyasındaki gelişmeler, içindeki kişilerin bile bütünüyle izlemekte güçlük çekeceği bir hızda ilerliyor.
İnternet, insanoğlunun bir toprak parçasına bağlı kalmaksızın, adresini verebileceği ilk olanak.
Toprak parçası demişken, internet için yedinci kıta yorumu da yapıldığını anımsatalım.
Yarattığı etkiyi dikkate alırsak, WikiLeaks olayı, iletişim çağının 21. yüzyıla damgasını vurduğunu herkese gösterdi.
***
Çok büyük bir güç, beraberinde doğal olarak hem çok büyük olanakları hem de sorunları getirir.
İçinde bulunduğumuz durumun özeti budur:
Olanaklar ve sorunlar.
Hükümet, işine hangi yanı gelirse onu öne çıkardığı için, medyanın da önemli bir bölümü ona göre yayın politikası oluşturduğundan iletişim çağının özünü ve geleceğini kavramaktan uzaktayız.
Örneğin Avrupa başta internet olmak üzere iletişim alanında yaşanabilecek her türlü olumsuzluğa karşı ortak bir metin hazırladı; Siber Suçlar Sözleşmesi başlığıyla imzaya açtı. Avrupa’da hemen her ülke buna imza koydu, biz koymadık. Sadece Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK) düzenleme yapmakla yetindik. Ona da uymuyoruz!
Gerek mahkeme heyetine yönelik olarak yaptığım savunma amaçlı konuşmalarda gerekse ZULÜMHANE kitabında bu alanda suç üretmenin göreceliliğine dikkat çekip şöyle bir tanım paylaştım:
Dijital işkence!
Öylesine amaç dışı kullanıma, her türlü komploya açık bir alan ki bu dünyanın olanaklarıyla istediğiniz kişiyi, istediğiniz suçla itham edebilirsiniz.
Konunun bu yanını özellikle gazetecilik açısından ayrıca ele alacağım.
***
Ergenekon iddianamelerindeki “delil klasörlerinin” çok büyük bir bölümü dijital veriler. Örneğin, benimle ilgili “delil” diye ortaya koyduklarının tümü bilgisayarlardan çıkarıldığı iddia edilen notlar.
Ben, nasıl oluşturulduğu hukuken ve teknik olarak net ortaya konmayan bu notlarla, nasıl kurulduğu bilinmeyen, varlığı kanıtlanmamış bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum!
Başbakan şöyle diyor:
“Bir iddiayı ortaya atan onu kanıtlamak zorundadır!”
Biz bunu iki yıldır diyoruz Sayın Başbakan!
Başbakan diyor ki:
“Olmayan şeyin belgesi mi olur?”
Bizden istenen ne? Biz, olmayan terör örgütüne üye olmadığımızı nasıl kanıtlayacağız?
Başbakan’ın işi bizden kolay. İsviçre makamlarına yazı yazar, “Bankalarınızda hesabım olmadığına ilişkin resmi yazı verin” der, olur biter.
Biz, olmayan terör örgütüne üye olmadığımıza ilişkin yazıyı kimden isteyelim?
WikiLeaks kurucusu Julian Assange’a açık başvurumdur:
Elinizde Ergenekon adlı bir terör örgütünün varlığına ilişkin belge bulunuyorsa, lütfen açıklayın!
16 Aralık 2010 / Mustafa Balbay