
Goebbels’in Propaganda prensiplerine bir göz atalım;
- Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.
- Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
- Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
- Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin. Asla kabahat ve suç üstlenmeyin. Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın. Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
- Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
- Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkârı olmalıdır.
- Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.“Basın, iktidarın kullandığı dev bir klavyedir!”
- Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
- İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır. Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır.”
Ülkedeki bütün gazete, dergi ve basın yayın organlarını elinin altına aldı. Öyle ki 2. Dünya savaşında Ruslar Berlin kapılarına dayandığında Alman halkı hala savaşı kazanmak üzere olduklarını sanıyordu.
Ve yenilirken dahi mitinglerinde milyonlarca insan toplanarak ona biat ettiklerini gösteriyordu.
Önceden Alman halkının ”Tanrının Elçisi, Büyük Lider, Büyük Başkan, Büyük Kurtarıcı” gibi sloganlarla yere göğe sığdıramadığı ADOLF HİTLER’in intiharından bir ay sonra tüm gerçekler gün yüzüne çıkmaya başladı.
O aslında sadece çevresindeki silahlı koruma ordusuna güvenen, söylediği her şeyin yalan olduğu, korkak basit bir ruh hastasından başka bir şey değildi.
Alman halkı bunu çok geç anladı
Ne kadar manidar ?