"HEYKEL"İ KALDIRIRSINIZ DA TARİHİ NASIL DEĞİŞTİRECEKSİNİZ?/ Mithat AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

"HEYKEL"İ KALDIRIRSINIZ DA TARİHİ NASIL DEĞİŞTİRECEKSİNİZ?/ Mithat AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Cmt Ara 24, 2016 17:57

Tarihsel Saflaşma : Milli Güçler ve Gayrı Milli Güçler

Geçtiğimiz günlerde Rize’de Atatürk heykelinin kaldırılması ve ardından yaşanan tartışmalar Türkiye’nin “iç cephesi”ndeki saflaşmayı yeniden gündeme getirdi. “Başkanlık sistemi”, “yeni anayasa”, “partili Cumhurbaşkanlığı” gibi başlıklarla toplumda daha derin saflaşmaya neden olacak konuların üstüne, Menemen'de Kubilay'ın şehit edilişinin yıl dönümüne denk gelen bir dönemde, Rize’deki olay da eklenince, mevcut gerilim daha da arttı.
Resim

Öncelikle belirtmemiz gerekiyor ki, Türkiye’de milli simgelere ve değerlere dönük her saldırı ya da saldırı girişimi, toplumdaki milli direnç seviyesini ölçmeye yönelik bir prova niteliği taşımaktadır. Toplumun konuya yönelik duyarlılığı, milli refleksi, mevcut teşkilatların “hazır” olup olmadığı gibi, deyim yerindeyse “Milli Barometreyi” analiz etme amacı taşıyan girişimler olarak ortaya çıkmaktadır bu saldırılar.

Bununla beraber, toplumdaki gerilimi artırma, toplumda çatışma zemini oluşturma, münferit olay ve uygulamalarla lokal bir alandaki çatışmayı, toplumun geneline yayma gibi provokasyona yol açacak planlar da gözden kaçmamalı.

Atatürk’e ve bayrağımıza dönük saldırılar çoğunlukla iki odaktan gelmektedir. Bunlardan biri bölücü terör örgütüne bağlı örgütlenmelerken diğeri de halkın dini inancını istismar eden gerici odaklardır. İki farklı çevrenin ( bölücülerin ve gericilerin ) ortak düşman bellediği değerler aynı: Türk ulusu, Türk Ordusu, Türk bayrağı, Cumhuriyet’in temel kurucu ilkeleri… Türkiye’de Türk varlığına düşman olan ve farklı adlarla örgütlenen birçok dernek, Sivil Toplum Örgütü, basın – yayın organı gibi kuruluşlar, sadece toplumun iç dinamikleri ile ortaya çıkmazlar. Ancak bu odaklara yönelik ortaya koyulan milli tavır, tamamen kendi iç dinamiklerimize bağlı olarak ortaya çıkmalıdır. Peki, gericiliğe ve bölücülüğe karşı hangi temellere ve iç dinamiklere bağlı kalarak bir tavır ortaya koyabiliriz?

Gerici – Bölücü Şer İttifakının Besleyenleri

Türkiye'de gericiliğe karşı alınan tavır, ancak gericiliğin bağlaşıklarına karşı verilen mücadele ile bizi doğru bir sonuca götürür. Sonuç almaya dönük, kalıcı, sürekliliği olan bir çözüm üretmek istiyorsak; Türkiye'deki temel çelişkiyi doğru analiz etmemiz gerekiyor.

Günümüzde yaşanan ve “ilerici – gerici” mücadelesi olarak adlandırılan çelişki ve saflaşma, yakın tarihimizde Milli Kurtuluş Savaşı'nda net olarak yaşanmıştır. Ancak bu çelişkiyi, “ilerici – gerici” çelişkisi ve saflaşması olarak görmek, sınırları belirsiz, dahası dış kuvvetleri ( emperyalizmi ) perdeleyen bir algı yaratmaktadır. Milli Mücadele dönemindeki temel çelişkiyi doğru yorumlamak, günümüzdeki gericiliğe karşı mücadeleyi doğru bir zemine oturtmak için gereklidir.

Gericiliğe karşı mücadele, Türk ulusunun dini inançlarına karşı alınan tavırla değil, gericiliği besleyen Batı emperyalizmine karşı mücadele ile doğru bir temele oturur.

Milli Kurtuluş Savaşı Döneminde Şer İttifakı

Milli Mücadele dönemindeki temel çelişki görünür haliyle işgal kuvvetleri ve onlarla işbirliği yapan odaklarla, milli bağımsızlık için mücadele eden kuvvetler arasında gerçekleşmiştir. Bu çelişkinin, çatışma haline dönüşmesi sürecinde; emperyalist işgal kuvvetleri, işgal kuvvetleri ile işbirliği yapan İstanbul Hükümeti ve her ikisinden de destek alan gerici - bölücü cemiyetler "cephe"nin bir tarafını oluştururken.

İşgale karşı yerel direniş teşkilatları, Türkçülük fikrini kurtuluş çaresi olarak gören Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi Türkçü aydınlar, Rıfat Börekçi, Sütçü İmam gibi ileri gelen samimi Müslüman alimler ve birbirinden ayrı örgütlenen bu çevreleri tek merkezde toplayarak “güç” haline getiren Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan Müdafaa i Hukuk Teşkilatı “cephe” nin diğer tarafını oluşturuyordu.

Temel çelişki, yukarıda kısaca özetlediğimiz gibi MİLLİ KUVVETLERLE, milli kuvvetlere karşı olan işgal güçleri ve işbirlikçilerden oluşan GAYRI MİLLİ KUVVETLERİN çelişkisi olarak şekillenmişti...

Sorunu daha teorik bir biçimde ifade edecek olursak, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı, Türk ulusunu Anadolu'dan atmak ve Anadolu'daki Türk varlığına son vermek isteyen emperyalizmle, emperyalizme karşı Türk ulusunun varlığını, bağımsızlığını ve hürriyetini savunan milli kuvvetler arasında gerçekleşen bir savaştı.
Bu savaşın sonunda Gazi Kemal Atatürk önderliğindeki milli kuvvetler galip çıkmış, savaşı kazanmakla beraber Türkler kendi MİLLİ/ ÜNİTER devletini kurmuşlardır.. Mili / Üniter Devlet, son 200 yıldır müstemleke olan Türk yurdunun, ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri açıdan dışa bağımlı olma haline son vermiş; ekonomide, savunmada, eğitimde, dilde millileşmeyi sağlamıştır. Bu millileşme ise Cumhuriyet çatısı altına; temelini Atatürk'ün ifade ettiği gibi Türk topluluğuna dayandırarak kendi yapısını oluşturmuştur.

Bu yüzden İstiklal Savaşı ve Cumhuriyetin inşa edilme sürecinin toplamı TÜRK DEVRİMİ olarak adlandırılır.

Cumhuriyet'in ilanından sonra, eski sistemin siyasal, sosyal ve kültürel etkisi varlığını bir süre daha devam ettirmiştir. Her devrimin sonrasında olduğu gibi, eski rejime bağlı güçler, zaman zaman büyük ayaklanmalarla, suikast girişimleri ile İngiliz ve Fransızlardan aldıkları destekle çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır.

Bir dönemin zararlı cemiyetleri olan Kürt Teali Cemiyeti, Teali İslam Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti gibi örgütlenmelerin uzantıları; Cumhuriyet’in ilanından sonra Şeyh Sait Ayaklanması, Dersim İsyanı, Ağrı İsyanları, Nasturi İsyanı gibi başkaldırılarla genç Cumhuriyet rejimini ve toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak üzere girişimler gerçekleştirmişlerdir.

Tarihten Bugüne Taşınan Çatışma

Kökleri binlerce yıla dayanan, yeni Türk Devletinde vücuda gelmiş olan Türk Ordusu, bu isyanların hepsini bastırmış ve suikast girişiminde bulunanlara gereken cezayı vermiştir. Bu ayaklanmaların ve isyanların, yeni kurulmasına rağmen Türk Devleti tarafından kısa sayılabilecek bir sürede bastırılması, tehdit kaynağının doğru saptanmasına, dış bağlantıların doğru tespit edilmesine, doğru bir dış politika yürütülmesine bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bu bütünden yola çıkarsak, gerek günümüzdeki gerekse Milli Mücadele dönemindeki saflaşmayı, sadece iç dinamikleri ifade eden “ilerici – gerici” kuvvetler arasındaki saflaşma olarak nitelendirmek, tabloyu bütün olarak görmemizi engeller.

Tarihteki Dedelerinin Torunları: Bugünün Gericileri ve Bölücüleri

Günümüzde Türk Devletinin simgelerine yönelik saldırıları , (Atatürk büstlerini tahrip etme, Türk Bayrağını gönderden indirme veya yakma gibi) sadece dönemsel veya anlık bir tepkinin sonucu olarak görmek, asıl olanı görmemizi engelleyecektir. Bu saldırılar, Milli Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu gibi, temel çelişki ve saflaşmanın tarihsel ve sosyal sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Farklı bir ifadeyle, bu saldırılar Türk Devletine, Türk ulusuna ve Atatürk’e karşı olana düşmanlığın bir dışa vurumu, mevcut Cumhuriyet varlığını ortadan kaldırmaya dönük eylem girişimleridir.

Bölücü terör örgütü PKK ( veya ona bağlı olan HDP, PYD, YPG ) dünün Kürt Teali Cemiyetinin günümüzdeki uzantısıdır. Dünün Teali İslam Cemiyeti, günümüzün “Ilımlı İslamcıları” veya “Politik İslamcıları” olarak vücut bulmuştur.

Gericiliğin Temel Müttefiki: Batı Emperyalizmi

Türkiye’de gerici akımların 1950’den sonraki dönemde yeniden yükselişe geçmesi hiç de tesadüf değildir. 1950’li yıllar, aynı zamanda Türkiye’nin Marshall Planı, NATO gibi proje ve paktlarla Batı’ya bağlandığı dönemdir. Yazının başında da belirttiğimiz gibi, Batı emperyalizmi ile gericilik iç içe geçmiş organizmalardır. Daha farklı bir ifadeyle, gerici akımların en büyük destekçisi ABD merkezli Batı ülkeleridir. Farklı adlarla örgütlenen bölücülerin ve gericilerin ortak değerlerimiz olan Türk Bayrağına, Atatürk’e ve O’nun mirasına saldırmaları, ancak her iki akımında tek kaynaktan beslenmesiyle açıklanabilir bir durumdur. Türk milleti için, gericiye karşı “iyi niyetli bölücü” olmadığı gibi, bölücüye karşı “iyi niyetli gerici” de olamaz. Buradaki göndermeyi, daha önce defalarca işlediğim için uzatma gereği duymuyorum. Ne demek istediğim sanırım anlaşıldı.

Gerici ve bölücü şer ittifakının asıl amacı, Türk için kutsal olan değerler üzerinden, Türk ulusunun varlığını, tarihini, siyasal ve askeri örgütlenmesini ve nihayetinde devlet teşkilatını ortadan kaldırmaktır.
Resim

Günümüzde Türk milliyetçiliği ( Milli Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecini kapsayan Türk Devrimi) köklerini binlerce yıllık tarihe, kültüre, teşkilatlanmaya dayandırarak ve sosyal deneyimlerin aktarılmasıyla gelecek kuşaklara bir zemin sunmuştur. Bizler bu zemin üzerinden günümüzde Türk milliyetçiliğini, Atatürk’ün ilke ve devrimlerini, bütün bunlara bağlı olarak milli bağımsızlık ve milli egemenliğimizi savunuyoruz. Karşımızda yer alan gerici – bölücü akımlar da var oldukları yüzyıldan itibaren bugüne sosyal – kültürel aktarım yapmışlar ve kendi sosyal tabanlarını bu günlere taşımışlardır. İşin özeti, günümüzde gayrı milli odakları temsil eden, küresel odaklara bağlı güçler dünün Kürt Teli Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Menemen’de gerici ayaklanmayı tertipleyenlerin uzantısı iken; kendisini milliyetçi, Türkçü, Atatürkçü olarak ifade eden, Batı merkezli emperyalizme karşı çıkan güçler de dünün Müdafaa- i Hukuk’unu temsil etmektedirler. İki farklı güç, iki farklı damardan gelmektedir.

Son 15 yılda Türk Bayrağına, Atatürk büstlerine, Atatürk’ün şahsı üzerinden Cumhıriyet’e yönelik saldırıları yukarıda açıklanan tarihsel – sosyal bütünlük içerisinde yorumlarsak, daha doğru bir sonuca ulaşacağımızı düşünüyorum.

Bundan sonra ne mi olacak? Dün Milli Mücadeleyi boğmaya, Milli / Üniter devlet zemini üzerine yükselen Cumhuriyeti yıkmaya kalkanlar ne yaşadıysa, bugün de torunları aynını yaşayacak. Son söz olarak.. Türkiye'de Atatürkçüleri "Puta tapmakla" suçlayanların, Atatürk'ün büstünden bile korktuğu mizahi bir durumu yaşıyoruz.

Mithat Akar / Gaziantep
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x