
Yapamazdım yani; yüzüm kızarır, utanır sıkılırdım biraz. Mümkünse bir süre insan içine çıkmaz; unutturmaya çalışırdım cehaletimi, “temenni”mi “bilgi” diye sunma eğilimimi!
Ama yüz değil ki bunlardaki amiyane tabirle manda derisi!
Çıkmış bu sefer de İngiltere’de nasıl olup da böyle bir karar çıktığını anlatıyorlar; günlerdir anlattıklarının tersi oldu ama yine “en iyi bilen” onlar!
* * *
“Onlar” istedikleri masalı anlatsınlar bana göre İngiltere’ye dair kim söylerse söylesin “yemeyeceğimiz” başlıca birkaç yaklaşım var:
■ Kimse, AB’de kalmaktan yana olan ve referandum sonucu bir manada politikalarının “onaylanmaması” anlamı da taşıyan Başbakan David Cameron’un istifası üzerinden İngiltere’yi “eeee, ne de olsa demokrasinin beşiği” diye cilalamaya kalkışmasın. Yemezler; çünkü İngiltere yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük sömürge imparatorluğudur -hâlâ- !
■ Kimse, bu sonucun da resmi olarak “tek öngöreni” durumundaki Soros’un namı, Trump için tramplen niteliği vs. üzerinden “emperyalist tuzak” imasında bulunmasın; mevzu bahis “emperyalizm” ise ABD BİLE çırak çıkar, su dökemez İngiltere’nin eline... Dolayısıyla “tuzak” değildir o varsa eğer bir alaka; “ittifak”tır olsa olsa.
■ Kimse, “biz de İngiltere gibi”yle başlayan cümleler kurmaya yeltenmesin; çok kötü bozuluruz. İngiltere “kal, ne olur kal, lütfen kal, bizimle kal” diye karşısında el pençe divan duran bir topluluğa “tak sepeti koluna herkes kendi yoluna” çekti... Biz -yazıklar olsun ki- “kapısında el pençe divan durduğumuz” topluluğa “küstüm, oynamıyorum” demekten bahsediyoruz (bahsediyorlar, yoksa referanduma lüzum yok Türkiye’de çoğunluğun AB karşıtı olduğunu anlamak için zaten).
Aşağılık kompleksinin zirvesi
Bir grup Türk ekonomist, siyaset bilimci, akademisyen, gazeteci kafa kafaya vermişler İngiltere’nin bu saatten sonra zinhar iflah olmayacağını, Fransa’nın da böyle bir “intihar”a kalkışmaması gerektiğini filan savunuyorlar...
Maksat belli;
Vatandaş “AB’nin vazgeçilmez olmadığı” gerçeğini “satın almasın”!
Maksat belli;
Türkiye de kendi yolunu çizmek gibi bir “hür” tercihte bulunmasın!
Çünkü bu tipler Türkiye Cumhuriyeti’nin AB sopasıyla dövülmeden “demokratik”, “çağdaş”, “modern”, “insan hak-özgürlüklerine saygılı” olamayacağına inanıyorlar!
Aşağılık kompleksinin zirvesi tam da burası olmalı!
Sentezlerin efendisi(!)
Esenboğa Havalimanı’nda açılan Yıldırım Bayezid Camii “Selçuklu-Osmanlı sentezi”ymiş;
Bir:
İlle de “sentez” şart ise, Ankara Savaşı’na sahne olan coğrafyada “Osmanlı-Timurlu sentezi” daha manidar olmaz mıydı?
İki:
Alabildiğine “sert ve köşeli” Selçuklu üslubu ile alabildiğine “yumuşak ve kıvrımlı” Osmanlı üslubunu hangi estetik paydada/nasıl sentezleyebildiniz acaba?
En kral denemesi “Türk-İslam sentezi”ydi; nesiller feda ettiniz yine de idrak edemediniz, elmalarla armutları karıştırınca bir “altın çileğe” filan dönüşmüyorlar!
GÜNÜN SORUSU
Avrupa Karma Parlamenterler Meclisi’nin hemen her toplantısında olduğu gibi son oturumda da Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva söz alıp Türkiye’ye dönük çifte standartlara “sert tepki” gösterirken Türkiye Cumhuriyeti milletvekilleri ne yapıyorlar gören-bilen-duyan var mı?
Selcan TAŞÇI, 25 Haziran 2016
selcantasci@gmail.com