Hoş bir temenniHer yıldönümünde olduğu gibi...
Bugün de gazeteler yine “Atam izindeyiz”,”Seni özlüyoruz”,”Emanetini yaşatacağız” gibi manşetlerle çıkacak...
Atatürk bir günlüğüne usulen övülecek ancak bu manşetler hoş ve boş birer temenni olarak kalacaktır. Ertesi günden itibaren Atatürk hangi yolu göstermişse ters istikamette yol alınacaktır...
Belki bir iki gazete doğruyu söyleyecek, “Affet bizi Atam” gibi başlıklar atacaklar..
O kadar...

Öldüğü günden başlayarak mirası çiğnenmiş...
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen, ulusal onuru her şeyin üzerinde tutan o müstesna adamın ülkesi emperyalistlerle işbirliği yapanların yönetimine girmiştir.
Artık karakterimiz okyanus ötesi ne derse onu yapmaktır.
Muhtaç olduğumuz dolarlar nereden geliyorsa onların dediği olmaktadır...
Ülkenin tersaneleri ne kelime, Karadeniz’in derelerine kadar girilmiştir.
Satılmadık banka, tesis, liman kalmamıştır.
Uzaktan o aziz adamın 10. Yıl Nutku duyuluyor:
- Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir....
O parlak ve coşkulu nutuk şöyle sonlanıyor:
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Ve artık bu ülkede “Türküm” demek bile mesele oluyor...
Neyse ki... Zamanı geriye çevirmek isteyenlerle çağa yetişmek isteyenlerin kavgasını Türkiye her koşulda sürdürüyor... En ağır görev Cumhuriyet meşalesini devralacak gençlere düşüyor...
“Cumhuriyeti bizler kurduk sizler yaşatacaksınız”, diyor Atatürk...
Evet gençler, umut sizdedir...
Melih AŞIK10 Kasım 2010
KURTARICINI VE EN BÜYÜK EVLADINI KAYBETTİN
Türk Milleti sen sağ ol!Bırakınız, son kanlı damlasına kadar, göz yaşlarınızı O’nun yasında tüketiniz. Atatürk’ün ölümünü görmüş olanlar, bir daha kime ağlayacaksınız?
Aylardan beri, on yedi milyon O’nun baş ucunda, bu faciayı geciktirmek için çırpındı, durdu. Bir tanrı veya kahraman mı, bir baba, dost veya kardeş mi?
Onunla ne kaybediyorduk?
Hayır…! Onsuz nemiz kalacaktı?
Boş sözü bırakalım!
Atatürk ölmüştür, hakikat bu!
Müthiş olan bu!
On yedi milyon bir günde, bir babadan öksüz kaldı.
En mesut Türkler, Atatürk yaşarken ölmüş olanlardır. Ömrümüzün ve Türk Tarihi’nin en acı yasını tutmak talihsizliği bize düştü. Halk, en büyük Türk Kahramanı’nı, ordu en büyük Türk Başbuğu’nu, tarih en büyük Türk’ü ve asrımız en büyük insanını kaybetti.
Acının derinliğini, sıcak ruh yaramız soğumaya ve uyuşan beynimiz yeniden işlemeye başladığı zaman anlayacağız.
Benden sonra… Benden sonra… Senelerden beri, hepimiz, böyle bir kara günün ıstırabını, bu iki kelime ile gönlümüzden uzaklaştırıyorduk.
Düşünmekten korkuyorduk.
İşte Onsuz kaldık…
Onsuz… Fakat O’na bin kere verdiğimiz bir tek namus sözüyle kaldık. Eserini ve davasını korumak ve yükseltmek!
Bizler için hayatın bir manası varsa; bu yemini yerine getirmek için yaşamaktır.
Bugün O’na ağlayıp, yanmak için bir tek kalbiz. Yarın O’nun eserini ve davasını müdafaa etmek için bir tek irade gibi kaynaşacağız.
Atatürk, şimdiye kadar bilmeyenler, bu milletin seni ne kadar sevdiğini, senden sonra, ismin ve eserin üzerine titrerken anlayacaklar!
Aklımızın ve kalbimizin vazifelerini ayıralım.
Ey bütün ağlaşanlar!
Göz yaşlarınızı birbirine kattığınız gibi, ellerinizi birbirine uzatınız.
Atatürk’e, yaşarken verdiğiniz sözü unutmayınız!
Falih Rıfkı ATAY
Ulus Gazetesi
11 Kasım 1938