İrtica ile mücadele için daha iyisi gelmeliydi...
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu, halefi Orgeneral Hilmi Özkökün Genelkurmay Başkanlığına atanmasına karşı çıktığını doğruladı. Kıvrıkoğlu, "Evet, doğrudur, Hilmi Özkökü istemiyordum" dedi. Kıvrıkoğlu, gerekçesini şöyle açıkladı: "Yüzbaşı iken farklı olunur, ama yetkili kişiyken farklı olunur. Komutan olarak 2 yıl kendisini izledim. İrtica ile daha iyi mücadele edecek birinin gelmesini istedim."

GÖREV UZATMAYI BEN İSTEMEDİM
İrticaya karşı yeterli tutum almadığı için kendisini eleştiren siyasiler, yazarlar ve siyasi gruplar oldu. Bakın ben size süreci anlatayım. 15 Temmuz 2002 günü, pazartesiydi, beni aradılar. Sayın Başbakan rahmetli Bülent Ecevitin görüşmek istediğini söylediler. Ne zaman ve nerede olduğunu sordular. Ben de Sayın Başbakana uygun saatte olur dedim. Saat 18.00 için Başbakanlık Konutunu söylediler. Saatinde gittiğimde Sayın Başbakan beni kapıda karşıladı; içeri girdiğimde ise Sayın Şükrü Sina Gürel vardı. Kendisi Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak kabineye yeni girmişti. Çay içtik. Sonra rahmetli Başbakan konuşmaya başladı. 5 yıldır birlikte çalıştığımızı vurguladı. Çevredeki gelişmeler, Kıbrıs konusu falan... Sonra görev süremin uzatılmasını önerdi.
- SİYASETİN PİNGPONG TOPU YAPMAM

Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezere çıktım. Kendisine, birazdan Sayın Başbakanın geleceğini, benim görev süremin uzatılmasını önereceğini, benim buna karşı çıktığımı, bunun asker kamuoyunda hoş karşılanmayacağını söyledim. Sayın Başbakana söylediklerimi, aynen tekrarladım; pingpong topu, yaş falan.
YENİ BİR KOMUTAN ÖNERİMİ SÖYLEDİM
Bir saat sonra rahmetli Ecevit geldi ve konuyu açtı. Yine aynı şeyleri söyledim. Ama onlara sonra dedim ki, Ama ben size yeni bir Genelkurmay Başkanı öneriyorum. Yeni bir Kara Kuvvetleri Komutanı (Kıvrıkoğlu, o günün Jandarma Genel Komutanı Org. Aytaç Yalmanı ima ediyor) atanacak. Bunları 18 Temmuzda konuşuyoruz. Yeni komutan 30 Ağustosta göreve başlayacak. Bu arada siz Genelkurmay Başkanlığına atama yapmazsınız, yeni kuvvet komutanı da 30 Ağustosta görevi aldıktan sonra eylül ayının ilk haftasında onu Genelkurmay Başkanı atarsınız. Yeni komutanın kim olacağını söylemedim.
ÖZKÖKÜ 2 YIL İZLEDİM, İSTEMEDİM
Böylece o günkü Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök olamayacak. Siz istemediniz yani. Doğrudur, Hilmi Özkökü istemiyordum. Şimdi yazınızda var; Madem gençliğinden beri tanıyordun; o zaman niye Kara Kuvvetleri Komutanı yaptın, kuşkusuna neden oldu, demişsiniz. Doğrudur; ama unutmayın yüzbaşı iken ayrı, farklı tutum gösterirsin, yetkili komutan olunca farklı. Ben 2 yıl kendisini komutan olarak izledim. Bunun sonucunda da irtica ile mücadeleyi daha iyi yapacak birinin gelmesini istedim.
BAHÇELİ DE SÜREM UZASIN İSTEDİ
Bakın bir nokta daha var. 1 Ağustos Perşembe günü Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli ve Milli Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu ile de Milli Savunma Bakanlığında akşam saat 18.00de görüştük. Bahçeli de görev süremin uzatılmasının yararlı olacağını söyledi. Orada da Cumhurbaşkanı ve Başbakana da ifade ettiğim görüşlerimin aynısını kendisine de anlatarak uzatmayı kesinlikle kabul edemeyeceğimi belirttim.
UZATSALAR DA HEMEN İSTİFA EDECEKTİM
Bir şey daha; Sayın Şükrü Sina Gürelin bana 3 kez geldiğini yazmışsınız. Hayır, 1 kez geldi. O da süre uzatmak için kanun çıkarmak gerektiğini, bunu çıkaramayacaklarını söyledi. Ben de o zaman, Zaten ben bunu size söyledim dedim. Benim bilgim dışımda Sayın Gürelin bir çalışma yaptığını o zaman öğrendim. Ve ben şunu düşündüm: Eğer benim bilgim dışında uzatma yapsalardı bile istifa edecektim. Bir defa da Sayın Gürel ile o Başbakanlık Konutunda görüştük; ama o gün kendisi hiç konuşmadı. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı Sezer sağ, her şeyi bilir.
ONU RAHAT HAREKET ETTİRMEDİK
Mesut Yılmaz ile tartışma konusunda bir şey söyleyecek misiniz?
Benim görev süremin uzatılması teklif edildiğinde, sadece kanun, yaş, 4 yıllık süre, Meclisteki sandalye sayısını söylemedim. ANAP da bunu istemez, dedim.
İLK ANLAŞMAZLIĞIMIZ FETHULLAH GÜLENDİ
Çünkü Mesut Yılmaz ile hep tartışmalı olduk. Mesut Yılmaz rahat hareket edemedi. Kendiyle ilk defa Fethullah Gülen konusunda tartıştım. Cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Kendisinin cumhurbaşkanı olmaması için mektup yağmuruna tutuldum. Ziyaretçi akınına uğradım ve bu konudaki görüşlerimi zamanın başbakanına da açıkladım. Beyaz Enerji davasını hatırlarsınız. Türban konusunda da tartıştık. Liseli kızlara türban giydirmek istediler. Beyhan Aslan grup başkanvekilleriydi o zaman. Kanun yapmak istediler.
MİLLİ GÜVENLİĞİ ÖNEMSEMİYORDU
2002 Martında milli güvenlikle ilgili bir tartışma açtı. Milli güvenlik konusunda nasıl Silahlı Kuvvetleri silkeledikse, MHPyi de silkeleriz şeklinde açıklaması oldu. Ben Arnavutluktaydım, dönünce, yüz yüze görüştük kendisine cevabımı verdim. Yanımızda iki Başbakan Yardımcısı da vardı. Kendisini Milli güvenlik konusunu önemsemiyordu. Zaten daha önce de 2001 Ağustosunda aynı konuyu partisinin grup toplantısında gündeme getirdi.
Silahlı Kuvvetleri suçlamıştı. O gün de ağır bir açıklama yapmıştım. Biz milli güvenlikle demokratik gelişmelerin bir dengede gitmesini istiyorduk, birbirinin alternatifi olamayacağını söylüyorduk. Bakın ne oldu? Kanunları değiştirdiler; sonra AKP geldi, onlar da bazı yetkileri yeniden azalttılar; ama daha sonra baktılar ki güvenlik kuvvetleri görevlerini yapamaz hale geldi. Bu düzenlemelerin bir kısmını geri aldılar; polis ve jandarmanın yetkilerini biraz daha artırdılar.
BEN EMRETTİM
Edip Başerin Kara Kuvvetleri Komutanı olması gerekirken, Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalmanı önerdiniz. Evet, bir de o konu var, yazınızda. Kara Kuvvetleri Komutanlığı için teklif etme yetkisi tamamen Genelkurmay Başkanına aittir. Sayın Gürel ile bu konuyu da konuşmadık. Ben 2 Ağustos günü emir verdim: Aytaç Yalman Paşanın Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanması ile ilgili kararnameyi yazıp getirin. Ben buradayım, işin içindekiler de her şeyi biliyor.
GENELKURMAY eski Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, selefi Hüseyin Kıvrıkoğlu ile ilişkilerini, "Gayet iyi gidiyordu; ama sonra bir şey oldu" diye açıkladı. Özkök ile dün Ankarada başlayan, "Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği" sempozyumunda karşılaştık. Gazeteci Mehmet Ali Birand, Hilmi Özköke, "Bazı kesimlerin size neden saldırdığını düşünüp dururdum; ama yanıtını bulamamıştım. Şükrü Küçükşahinin yazısını okuyunca bunu öğrendim. İlginç bir yazı, okudunuz mu?" dedi.
Özkök, bana dönerek, "Daha okumadım, ne yazmışsınız?" diye sordu. Bu soru üzerine Birand, kesip yanında getirdiği yazıyı Özköke verdi; "İşte yazı, okuyun bir" dedi. Özkök, yazıyı alıp yanımızdan ayrıldı. Öğle arası verildiğinde emekli komutanla yeniden karşılaştım. Önce "Yazınızı okudum, ilginç; ama no comment (Yorum yok)" dedi; ardından şu kısa değerlendirmeyi yaptı: "Sadece şunu söyleyebilirim; iki komutan olarak gayet güzel çalışıyorduk; ama, sonra bir şeyler oldu. Neden oldu derseniz, işte onu da bilmiyorum."
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN / Hürriyet
[img]http://img150.imageshack.us/img150/6236/gerekgndemyx7.png[/img]