Hüseyin Özbek:
Güle oynaya, dans ederek uçuruma gidiyor Türkiye!

(Hüseyin Özbek (İstanbul Barosu), öğlen yayınında Ulusal Kanal’da anayasa konusunda konuştu.)

Yeni Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin millî yazılımını tasviye etmek için isteniyor.

Yeni Anayasa’yı, Türkiye’de sürdürdükleri ekonomik ve siyasi yapıya uygun hukukî yapıyı tamamlamak için, saçayağının üçüncü ayağını tamamlamak için istiyorlar.

Yeni Anayasa, bütün çabalarına karşı halkta bir talebe dönüşmüş değil.

Halk, çok kısımlı bir yapıya, Yugoslavyalaşmak sürecine geçileceğini sezgisiyle anlıyor.

Bu komisyonun davetine gidenlere bakın: Süryani metropolitliği de gidiyor. Bunlar azınlık talebi içinde değildirler. Orada diyorlar ki, Süryani metropolitliği için:

“Azınlık sayılsın. Tüzel kişiliği olsun.”

Fener Patriği çağrılıyor.

Mezhep- cemaat temsilcileri çağrılıyor. Cemaatlerin tüzel kişiliği yoktur. Diyorlar ki:

“Cemaatlerin tüzel kişiliği olsun!”

Türkiye , Anayasası’nın 66. ncı maddesindeki Türklüğün dışında, başka etnik gruplarla gettolaşsın isteniyor.

Osmanlı’da böyleydi. Ona dönülsün istiyorlar.

Kapitülasyonlar altında inleyen, sömürge durumuna düşmüş, itilip kakılan, imtiyazlar alınan, sömürge devletine dönmek… Dağılmaya yüz tutmuş Osmanlı, 19. Yüzyılın ikinci yarısındaki Osmanlı’dır istenilen!

Bizim hukukumuzda cemaatlerin tüzel kişiliği yoktur!

Böyle olursa,bunlara tüzel kişilik olursa, bu, minyatür devletlerin doğmasına yol açacaktır! Kent devletlerine dönüşülür!

Sanal pompalamalar var:

“Böyle çok daha iyi olacak…

Bin çiçek açacak. Bin çiçekli görüş olacak.”

Doğru değil!

Bu Cumhuriyet hukukunun redd-i mirasıdır!

Cumhuriyetin ekonomik, siyasi kimliğini reddetmektir!

“Ulus devletten vazgeçiyoruz. Atlas Okyanusu ötesinin her buyruğu makbuldür !” anlayışının hukuklaşması isteniyor!

Anayasa’nın ilk üç maddesi için, başka partiler, bunların önemli noktalarda bulunanları, özellikle Atatürk’ün partisinin başındakiler, bunlar da değiştirilebilir diye yeşil ışık yakıyorlar.

Bunların komisyona katılmaları işlerini kolaylaştırıyor!

Yeni Anayasa, devrim dönemlerinde, kırılmalarda gündeme gelir. Bizde böyle bir durum yok! Yeni bir anayasa yapmak ayrı bir şey! Bunun koşulları yok!

Anayasa yapmak normal yasa yapmak gibi değildir.

Ekonomik, siyasi bakımdan değiştirilen, yeniden yapılanan Türkiye’nin bu yapısını meşrulaştırmak için “Yeni Anayasa” gündeme getirildi.

Hukuk camiasıyla, kamuoyuyla bunu paylaşıyoruz. İstanbul Barosu bu komisyona giderse ne olur? İstanbul Barosu katkı verdi havası oluşur. Sivil toplumun bütün kesimlerinin katkısı sonucu hazırlandı , bu meşrudur denecek!

Bizim katılmamamız ilkesel bir tavırdır. İlkesel olarak karşıyız! Biz:

29 Ekim 1923 felsefesini,

19 Mayıs 1919 felsefesini,

23 Nisan 1920 felsefesini savunduğumuz için buna karşıyız!

Yeni Anayasa’nın , Brüksel’in, Vaşington’un dayatması olduğunun, postmodern darbenin hukuk ayağı olduğunun farkındayız!

Bu süreci eleştiriyoruz!

Bu sürecin bu yüzden dışındayız.

Yeni Anayasa etnik taleplere dönüştü… Kendini Kürt diye tanımlayan da bizim vatandaşımızdır. Farklı bir muameleye tabi tutulamaz!

Ulus olarak bir arada yaşamanın koşulları da budur! Farklı bir muamele olamaz!

Yurttaşları etnik taleplerde bulunmaya sevkediyorlar… Etnik talebini dillendir, mücadeleni ver demek, ayrıştırmaktır!

Güle oynaya, dans ederek uçuruma gidiyor Türkiye!

Türk toplumu uçuruma gidiyor!

Hukuk çerçevesinde baktığımızda:

Bir anayasa ihtiyacı olmadığını ama bazı yerlerinde değişiklik yapılabileceğini düşünüyoruz!

AKP’nin istediğine muhalefet farklı şeyler diyor ama komisyona katılmaları AKP’nin elini güçlendirdi. Zor bir pozisyon., masadan kalkmaları. Baştan ilkesel tavır takınsalardı Türk milleti’ne ve parti tabanına daha rahat hesap vereceklerdi diye düşünüyorum.

Feza Tiryaki, 29 Şubat 2012