HZ ÖMER’İN DEVESİ
‘Adalet’ denilince çoğumuzun aklına öncelikle ‘Hz. Ömer’in devesi’ gelir.
Hep ‘Ömer adaleti’nden sözedilir de ‘deve’nin üzerinde durulmaz nedense.
Gerçi ‘deve’nin hörgücü vardır, üzerinde durmak zordur ama, hiç değilse ‘deve’nin adaletle ilgisi üzerinde durulabilir.
Sözgelimi, biri çıkıp ‘Biz bu yolları teröristler yürüsün diye yapmadık’ diyorsa, onun ‘Hz Ömer’in devesi’nden farkı var mıdır?
Ya da başkaları ‘Adalet yollarda aranmaz’ diyorlarsa, onların da Hz Ömer’in ya da herhangi bir ‘Arap Şeyhi’nin devesi’nden farkları yoktur.
Çünkü bunların kafalarında ‘Adalet’ denilen bir ‘mevhum’, bir ‘kavram’, bir ‘anlayış’ yoktur.
Deve devedir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet yürüyüşü’ne gelince, “Ben bu yürüyüşün ‘Özgürlük yürüyüşü’, ‘Eşitlik yürüyüşü’, ‘Onurluluk yürüyüşü’, ‘Yurttaşlık yürüyüşü’, ‘Cumhuriyet yürüyüşü’, ‘Türkiye yürüyüşü’, ‘Türk yürüyüşü’ ‘Devleti’ne sahip çıkma yürüyüşü’, ‘Devletini alçak ve namussuzlardan kurtarma yürüyüşü’ ve ‘Devletini fethetme yürüyüşü’ olmasını isterim” demiştim.
Bir ‘yürüyüş’te bu kadar şey birarada olur mu demeyin.
Fransa’da, Emmanuel Macron bir ‘Yürüyüş’ hareketi başlatarak, Cumhurbaşkanı seçilebildiği gibi Meclis’in ezici çoğunluğunu kazandı mı kazanmadı mı?
Demem o ki, bir ‘yürüyüş’ eylemi başlatılmışsa, onun ‘nihaî hedefi’ baştan belli olmalıdır.
‘Adalet’ belki başlangıç için ‘güzel’ bir deyimdir ama hiçbir zaman hiçbir koşulda ‘elde edilemeyecek’ bir ‘mevhum’dur, bir ‘kavram’..
Çünkü adalet, ‘özgürlük’le başlar ve ‘eşitlik’le tamamlanabilir.
Yani ‘özgürlük’ ve ‘eşitlik’ olmadan ‘Adalet’ olmaz.
Olamaz.
Ve ‘Adalet’, içiçe olduğu o iki ‘kavram’dan ayrılamaz.
Fransız Devrimi’nin ‘Eşitlik, Özgürlük, Adalet’ dövizi, özünde bir ve tek kavramlaştırmanın ürünü olmuştur.
Türkiye’deki ‘Adalet yürüyüşü’ne gelince, olsa olsa, moda deyimle, bir ‘stratejik nihai amaç’, bir ‘sonul erek’ olarak ‘Adalet yürüyüşü’ olarak adlandırılabilir.
Hz Ömer’in ‘nihaî amacı’ da denilebilir.
Ancak ‘Hz Ömer’in devesi’nin amacı değildir.
Olamaz.
O, sadece ‘varacağı yere varmak’la yetinebilir.
Uyan yolcu ‘Haydaşpaşa’ya geldik’ demekle biridir.
Peki ama ‘Maltepe’ye geldik’, bu ‘Adalet yürüyüşü’ için bir ‘amaç’, bir ‘hedef’, bir ‘erek’ olabilir mi?
Olmamalıdır!
Gerçekte, bu ‘yürüş’ün ‘Adalet’ getireceğine Kemal Kılıçdaroğlu bile inanmamaktadır.
‘Eşitlik ve özgürlük’ getireceğine de inanan yok zaten.
Ancak, Türkiye’de gaspedilen ‘iktidar’ın sallanması ve giderek devrilmesi için bir ‘başlangıç’ olabilir.
Gaspedilen ‘Devlet’in, en azından ‘kuruluş amaç’larına geri döndürülmesi için bir ‘adım’ olabilir.
Madem ki, bu iktidar’ın ‘gayrimeşru’ olduğu ilan edilmiştir, onu ‘meşruiyet sınırları’na çekilmesini istemek yetmez.
‘Hak verilmez alınır’ diye bir uzsözümüz var, değil mi?
‘Meşruiyet istenmez kazanılır’ da denilebilir.
‘Hukuk içinde’ kalmak için ise, olsa olsa, Türkiye’de bir Genelkurmay Başkanı kadar ‘saf’ olmak gerekir.
Bugünlere ‘Hukuk içinde’ kalınarak gelindiğini hâlâ anlayamayanlara bir sözüm olmaz.
‘Hukuk politikanın eşeğidir’ diye bir sözümüz vardır.
‘Devesi’de de dense yeridir.
Demek ki, belirleyici olan ‘politika’dır.
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinde böyle bir ‘politika’yı üretebilecek kadrolar var mı bilemem.
Yoksa da bu ‘yürüyüş eylemi’ doğurabilir.
Doğurmalıdır.
Başta Metin Feyzioğlu olmak üzere, bulundukları her ülkede ‘üstlisans ve doktora’ almış kimi ‘boyalı aydın’larımızdan da böyle bir ‘politika’ üretmelerini beklemem.
Bu ‘eylem’in kendisi o ‘politika’yı doğuracaktır.
Asıl, siz “Maltepe’den sonra”, başta Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin ‘Eylem’in sonladığı’nı ilan etmelerinde korkun.
Eyleme sağdan soldan ve ‘iktidar’ tarafından yapılan ‘saldırılar’a gelince, ‘İt ürür kervan yürür’ diyelim.
Ve yineliyorum; bu kervanın ‘Maltepe durması’nı istemek demek, yürüyenleri Hz Ömer’inki konumuna düşürmek demek olacaktır.
Oysa, ya ‘İnsan’ olup, ‘Yurttaş’ olup bu ‘iktidar’ yollarda yürünerek ezilecektir;
ya da ‘Hz Ömer’inki olmaya devam edilecektir’.
‘Seçim’, ‘Hukuk’, ‘Demokratik’-memokratik demeye devam edenler ise, zaten baştan bu sonuncu olmaya heves edenlerdir.
Onlar, tonlarca diplomaları olsa bile, ‘ilkokul aydınlığı’na ulaşmamış olanlardır.
Aydınlık yollardadır ve bilinç eylemin tam ortasındadır.
‘Haydi Türkiye’ diye haykırmak geliyor içimden.
Sen yaparsın!