İç tehdit ve Viyana fotoğrafı / Orhan KARATAŞ

İç tehdit ve Viyana fotoğrafı / Orhan KARATAŞ

İletigönderen Başkomutan » Çrş Şub 03, 2010 0:28

İç tehdit ve Viyana fotoğrafı


Televizyonun karşısına geçtim anahaber bültenlerini izliyorum. Hangi kanala dönsem başbakanın TRT'de yaptığı program ve PKK'lı Şivan Perver'in Viyana konseri var. Ertesi gün gazetelerin manşetleri de yine bu konulara ayrılmıştı. Tesadüf gibi görünen bu manzara, aslında Türkiye'nin hazin fotoğrafını veriyor. Başbakanın söyledikleri Viyana'da locasından yansıyan görüntüleri, Viyana locası Türkiye'nin ne hallere düşürüldüğünü izah ediyor. Bir defa daha içim sızlıyor, bir defa daha hayıflanıyorum, bir defa daha isyan ediyorum.

EMASYA'yı kim imzaladı?

Başbakanı TRT'deki canlı yayında da izledim. Daha doğrusu sabrımın yettiği kadar izlemeye gayret ettim. Başbakanın yine çok usta manevralarla Türk milletinin dikkatini gerçeklerden uzaklaştırmaya çalıştığını hayret ve ibretle gördüm. Mizansen buna göre hazırlanmış. Karşısında oturan gazeteciler buna göre seçilmiş. Ne soru soranlar, ne de cevap veren sanki bu ülkede yaşamıyorlar. Sanki bu ülkede her şey güllük gülistanlık. Sorulacak yüzlerce soru, cevap bekleyen binlerce mesele var. Ancak sayın başbakan yine bildiğimiz içi boş, sınırları belli olmayan, demokrasi efelenmeleriyle saat dolduruyor. EMASYA prokolünü iptal edeceklermiş. Karşısındaki güya gazeteci kimlikli 6 muhteremden bir tanesi de, "sizden önce imzalanmış olsa da o protokolün altında 5 yıl sizin hükümetlerinizde bakanlık yapmış Murat Başeskioğlu'nun imzası var? Ayrıca bir protokolü işletmek veya iptal etmek ne zamandan beri ülkenin en önemli meselesi ve demokrasi mücadelesi haline geldi? 7 yıldır aklınız neredeydi? " diye sormuyor. Soramıyor.

Viyana fotoğrafı ve başbakanın sözleri

Devam ediyor sayın başbakan; "Bundan sonra iç tehdit dönemi kapandı" Bu sözün öncesinde ve sonrasında söylenenlerde var. Her cümlenin, hatta her kelimenin altı boş, ancak her birini değerlendirmeye ne imkanımız, ne yerimiz, ne de sabrımız var. Sadece haber olanları değerlendirelim. Başbakana göre Türkiye'de artık iç tehdit dönemi kapanmış. Anahtarı hırsıza teslim ederseniz, kapıyı kilitlemenize gerek kalmaz. Bu ülkenin iktidarı laikliğe aykırı fiillerin odağı olursa, irtica da iç tehdit olmaktan çıkar! Bununla da bitmez. Siz bölücülüğü, terörü meşrulaştırır, muhatap alır, çetebaşının verdiği yol haritasını politikalarınızın esası olarak kabul eder ve gereğini yapmak için seferber olursanız, iç tehdit de bitmiş olur. Viyana'dan yansıyan fotoğrafla başbakanın sözleri nasıl da birbirini tamamlıyor. Başbakan Türkiye'de laikliğe aykırı fiillerin odağı olmanın, bölücülüğün ve terörün tehdit olmadığını söylüyor; partinin ağır topları da Viyana'da Barzani ve Ahmet Türk'le birlikte terörist kıyafetleri içindeki PKK'nın müzisyeni Şivan Perver'i büyük bir keyifle izleyip, alkış tutuyor. Sonrada Dengir Mir Mehmet Fırat, kendisini başbakan adına Türkiye'ye davet ediliyor ve "Türkiye beni kaldıramaz" cevabı alıyor. Fotoğrafın kendisi bir rezalet, aldığı cevap rezaletinde ötesinde bir hakaret. Alçaklığa prim verir, ihaneti sıradanlaştırırsanız alacağınız cevap bu olur. Bu çapulcuya kimse de, "sen kimsin ki Türkiye seni kaldıramazsın? Haddini bil" demiyor. Başbakanın karşısında oturan gazeteci kimlikli muhteremlerin aklına da "bölücülük bir tehdit değil mi? Bir taraftan birlik bütünlükten ve kardeşlikten söz ediyorsunuz, diğer taraftan milletvekilleriniz bu ülkenin birlik ve bütünlüğüne, bu milletin kardeşliğine kurşun sıkanlarla kolkola giriyor. Habur görüntülerini bu kardeşliğin neresine koyuyorsunuz sayın başbakan?" diye sormak gelmiyor.

Niye üzerinize alındınız?

Demokrasi kahramanı sayın başbakan yine hazır fırsatını ve ortamını bulmuşken, esip savuruyor. Karşısındaki muhteremlerin attığı bacak arası paslarla coştukça coşuyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın "partiler kapatılmayı hisseder" sözüne kahramanca cevap veriyor. Yine demokrasi nutukları atıyor. Televizyon ekranından izlerken kendi kendimi yiyorum. İçlerinden birisinin, "sayın başbakan bu ülkede onlarca parti var. TBMM'de 4 tane grup kurmuş parti bulunuyor. Siz niye üzerinize alındınız? Yoksa hissettiniz mi?" diye sormasını bekliyorum. Boşuna bekliyorum.

Sizi kim iktidar yaptı?

Ve Tekel grevi. Yine çanak sorular, yine bildik cevaplar. Yetim hakkı hikayeleri, 4C dayatmaları. Asıl büyük bomba geriden geliyor. "Bizi Tekel işçileri mi iktidar yaptı?" diyor başbakan. Hükümet başkanının işçiyi ve bütün milleti bu kadar hafife alması karşısında artık dayanamaz ve şu soruları sorarlar diye bekliyorum: "Sayın başbakan Tekel'in içki fabrikalarından 6 ay içinde 600 milyon dolar kar edenler yetim hakkı yemiyor da, çocuğunun rızkı için çırpınanlar mı yetim hakkı yiyor? Sizi Tekel işçisi, İtfaiyeci, Eczacı, Doktor, Şehit yakını, emekli, çiftçi, kredi kartı mağduru, siftah yapamayan esnaf, borç batağındaki tüccar iktidar yapmadığına göre, kim iktidar yaptı? Çünkü bütün bu kesimler feryat ediyor ve AKP'ye hayır dua okuyor!" Yine boşuna bekliyorum ve bu soruda sorulmuyor.

Milletin soruları

Başbakanın tavrına ve sözlerine baskınca zannedersiniz ki, Türkiye bütün meselelerini çözmüş, hiçbir sıkıntısı olmayan bir ülke. Askeri hizaya getirip, yıkım projesini de hayata geçirdiniz mi hiçbir sorun kalmayacak. Başbakanın bu havayı vermesi artık alıştığımız bir durum. Ancak, karşısındakilerin ülkenin gerçeklerinden bu kadar habersiz olması veya ilgisiz kalması inanılır gibi değildir. Bu tavır, bu şekil, bu yaklaşım sadece kendi mesleğine, kendi kimliğine ihanet değildir. Aynı zamanda sizi izleyen milyonlarca insanı hafife alıp dalga geçmektir. Siz bu soruları sormayınca, başbakan pembe tablolar çizip, gündemi başka yere çekince sorunlar hallolmuş ve her şey cevabını bulmuş mu oluyor? Siz isteseniz de istemeseniz de millet bu soruları soruyor ve namusluca cevap bekliyor.

ORTADOĞU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x