İÇİMİZDE... MUSTAFA KEMAL HARBİYE'DE...

Dr.Noyan UMRUK


Her yıl 11-13 Mart tarihlerinde, Mustafa KEMAL'in Harbiye'ye katılışı, genç bir harbiyeli oluşu, Harp Okulunda,duygusal çizgileri ağır basan, içtenlikli törenlerle kutlanır. Bu sene Mustafa KEMAL'in harbiyeli oluşunun 111nci yılı...

En son 2008 yılında bu törene katılmış, genç harbiyelilerin aşağıda özetlediğim sahne gösterisini tüm harbiyeliler ve konuklar gözlerimizden yaşlar süzülerek izlemiştik. İnsanlar yaşlandıkça daha da duygusallaşıyor mu, nedir?

İki senedir çok arzu etmeme rağmen bu anlamlı törene katılmıyorum; genç harbiyelilerle birlikte olamıyorum; onların temiz heyecanlarını izleyemiyorum. Yaşadığımız günlerin getirdiği ortamda, gittikçe yaşlanan yüreğimin bu yükü kaldıramayacağını düşünüyorum...


ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ ORDULARINA "SON" DEMECİ (29. X. 1938)

VE

HARBİYELİLER

"Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle birlikte uygarlık ışıklarını taşıyan kahraman Türk ordusu!

Ülkenin en bunalımlı ve güç anlarda kıyımdan, yıkım ve sıkıntılardan ve düşman saldırısından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyetin bugünkü verimli döneminde de askerlik tekniğinin bütün çağdaş silah ve araçlarıyla donanmış olarak görevini aynı bağlılıkla yapacağına hiç kuşkum yoktur.

Bugün, Cumhuriyetin onbeşinci yılına durmadan artan büyük bir gönenç ve erk içinde ulaşan büyük Türk ulusunun önünde, kahraman ordu, sana yürekten şükranlarımı anlatıp dile getirirken, büyük ulusumuzun övünç duygularını da belirtmiş oluyorum.

Türk yurdunun ve Türklük topluluğunun şan ve onurunu, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan oluşan görevini her an yerine getirmeğe tam anlamıyla hazır olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve güveni vardır. Büyük ulusumuzun orduya bağışladığı en üst düzeyde gelişkin fabrikalar ve silâhlar ile bir kat daha güçlenerek, büyük bir özveri ve yaşamı hiçe sayan tutumla her türlü ödevi yerine getirmeğe hazır olduğunuza güveniyorum. Bu inançla, kara, deniz, hava ordularımızın kahraman ve deneyimli komutanları ile subay ve erlerini selamlar ve beğenilerimi bütün ulusun önünde dile getiririm.

Cumhuriyet bayramının onbeşinci yıldönümü hakkınızda kutlu olsun."

Genç Harbiyeliler, ilk önce, her yıl olduğu gibi 13 Mart 2008 akşamı yoklamasında, Mustafa Kemalin, başka hiçbir Harbiyeliye verilmeyen, “1283” numarası okunduğunda, hep birlikte ayağa kalkarak haykırmışlardı: İÇİMİZDE… Daha sonra, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Harbiye’ye Girişi”nin 109’ncu yıldönümü anısına,”ULUSAL SAVAŞ YILLARINDAN, DÜŞÜNCE ve EYLEMLERDE DEVRİME” sahne gösterisini, amatör bir heyecan içinde, kıvançla sunmuşlardı. Gösteri, Atatürk’ün, Kurtuluş savaşını, Cumhuriyetin ilanını ve devrimin uygulanışını anlatan ölümsüz başyapıtı, dünya siyasi tarih yazınının başyapıtlarından biri olan “NUTUK”u, özellikle, “NUTUK”un, 15-20 Ekim 1927 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi ikinci kurultayında, 36 saat 33 dakika süresince, O’nun tarafından okunan bölümlerini ve altını çizdiği hususları referans alıyor. Aralarında bayan Harbiyelilerin de bulunduğu 30-40 Harbiyelinin yer aldığı gösteri, son derece öğretici-anımsatıcı ve oldukça duygusal çizgiler içeriyordu.

Gösteri, tarihsel süreç doğrultusunda:

Kurtuluş savaşı ile birlikte, halkın, ulus olma bilincine varması, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin kurulması, İmparatorluğun külleri geride bırakılarak, kurulan yeni devletin, bilimsellik ve akılcılık yolu ile çağdaşlaşmaya yönelik büyük gayret ve çabalarını yorumlarken,

“Kuruluş Felsefesi”nin temel unsurlarını sıralıyor:
*Ulus Devlet
*Üniter Devlet
*Laiklik

Gösteri büyük bir ilgi ile izlenirken, arka arkaya, O’ndan alıntılar sıralanıyor ve mantık süzgecinden geçirilerek yorumlanıyordu: (Tırnaklar arasındaki paragraflar O’na, tırnak konulmayan paragraflar gösterinin katkılarına ait metinlerdir.)

- “Özellikle, bizim milletimiz, milliyetini ihmal edişinin çok acı cezalarını çekmiştir...Biz ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve yabancı bir millet olduğumuzu, sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda, bizi hor ve hakir gördüler. ANLADIK Kİ, KABAHATİMİZ KENDİMİZİ UNUTMAKLIĞIMIZ İMİŞ “

- “Türk dili, Türk ulusunun kalbidir, zihnidir,”

- Ulus, dil, kültür, ülkü birliği ortak paydaları ile birbirine bağlı olarak oluşturduğu siyasal, hukuksal ve sosyolojik bir olgu, birlikteliktir.

- “Cumhuriyetin temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı…Zira Türk halkı, teokratik yönetimden çok ızdırap cekmiştir.”

- “Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak, hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar veya bu yol üzerinde ileriye değil, geriye bakmak gafletinde bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkumdur."

- O’na göre, ulusal kültürün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkartılması, Türkiye Cumhuriyeti halkının, bütün anlam ve görüşleri ile medeni bir toplum haline dönüştürülmesi demektir.

- “Büyük davamız, en uygar ve en refaha kavuşmuş ülke olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde köklü bir inkılap yapmış olan Türk milletinin dinamik idealidir”

- “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşmak gereği öğretilmelidir…böyle bir savaşımın gerektirdiği ruhsal unsurlarla donanmış olmayan fertlere ve bunlardan oluşmuş toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur.”

-Dönüşümün temel ilkesi laiklik, izlenecek en gerçekçi yol ise KÜRESEL DÜŞÜNMEK, ANCAK ULUSAL HAREKET ETMEKTİR...

Gösteri, şu sözlerle sona eriyordu:

YAŞADIKÇA ANLATACAK, ANLATTIKÇA YAŞATACAĞIZ...

teşekkürler noyan umruk,
teşekkürler bezgin

Ne varsa genç harbiyelilerde var zaten.