CEM Köylüoğlu'nun "Her gün konuşmak" başlıklı yazısını okudum, enfes. "Sanırım çok konuşmamızın arka plânında sözlü kültürden gelişimiz yatar. O nedenle yazmaktan, düşünmekten çok, konuşmaya meraklı olsak gerek. Televizyon ekranlarında da öyle değil mi... Doyan var mı konuşmaya?" demiş...
Haklı...
Geçen akşam ekranın birinde görsel sanatlara mensup isimler bir araya gelmişti. Seksenler dizisinin başkomiseri Rıza'nın dediği gibi viy viy viy konuştular ama söyledikleri, şayet konuşma sanatı diye adlandıracağımız bir sanat dalı varsa kapsamına girecek nitelikte değildi...
* * *
Boş konuşmaları dinlediğinizde sıkılır, konuşanı "Kafamızı ütüleme" diye uyarırsınız...
Bunlar kafa ütülemedi, balon gibi şişirdi...
İpe sapa gelmez laflar, yapmacık gülüşler, seksi oturuşlar, yalan yanlış beyanlar, kasılmalar, kibarlık numaraları...
Adı da "Televizyon programı"...
Kapattım, dinlemedim...
* * *
Özelliklerimizden bahsederken "Çok konuşan bir toplumuz" diyorlar...
O doğru...
Ama cümlenin devamını getiren hiç yok; böyle söyleyenin cümlesini "Ama hep boş konuşuyoruz" diyerek tamamlıyorum. Çok kızıyorlar belki, ancak gerçek o değil mi...
Günün hangi saatinde, nerede ve kiminle dişe dokunur konuşma yaptığımızı hatırlıyor muyuz...?
Dünya ve memleket meselelerini ele alıp birbirimizi aydınlattığımız ve yönlendirdiğimiz hiç oldu mu...
Birbirimizi didiklemeden siyaset, sanat, sosyal ve kültürel konularda kaç kez meşverette bulunduk...
Lak lak etmek yerine kitaba, sözlüğe, ansiklopediye sarıldık mı; bunları yapmadan cak cak, cuk cuk konuşmak suretiyle bilgelik taslamamız hangimize yakıştı...
Bizde bir atasözü vardır. "İki dinle bir söyle" der atalarımız...
Biz ne yapıyoruz; bir dinle iki söyle gibi bir bilgiçliğe soyunuyoruz.
Dinleyen akl-ı evvel biri de "Ebem tükürdü" diye bize tepki koyuyor, haksız mı...
Elbet de suskun kalın diyen yok, konuşun ama kurallara uygun konuşun. Öncelikle ana dilinizi mutlaka iyi öğrenin; anlamını bilmediğimiz kelimeleri kullanmayın. Telâffuzunuzu değiştirin, İstanbul Türkçesini sahiplenin...
Yöresel dili kısıtlayan yok, kullanmayın da demiyoruz, ama yöresel dilinizi yörenizde kullanın; ulusal ve evrensel alanlarda İstanbul Türkçesi'ni kullanın ki sizi kolayca anlasınlar....
* * *
Çok parada haram, çok lafta yalan vardır derler...
Fazla susmayın ama fazla da konuşmayın. Bir konuyu anlatırken nerede nokta koyacağınızı bilmez, söylediklerinizi bu defa başka bir boyutta tekrarlarsanız karşınızdakini sıkmış olursunuz; dinlenmezsiniz, hatta alaya dahi alınırsınız...
* * *
Konuşmak sanat değildir ama iyi ve doğru konuşmak sanattır. Bu sanatı da uzmanlarından öğrenin...
Konuşan hem de çok konuşan bir toplum olduğumuz için yazamıyoruz, mektup yazmak da tarihe karıştı. Telefon elimizde SMS göndermekten başka yaptığımız bir şey yok...
Ya aşka, ya meşke davet mesajı atıyor, iki üç kelimeyle konuşmuş oluyoruz. Çok kimse yazışmaları yabancı kelimelerle yapıyor... İğrenç bir özenti. "Aman Allahım" diyeceğine "Oooo my god" demek hiçbirimize yakışmıyor...
Konuşurken de özentiden vazgeçmeliyiz!
Levent BULUT