İki Yanlış Bir Doğru Eder mi? / Zahide UÇAR

İki Yanlış Bir Doğru Eder mi? / Zahide UÇAR

İletigönderen Balasagun » Prş Tem 09, 2015 8:57

İki Yanlış Bir Doğru Eder mi?

Resim
Sanal ağda Uygur Türkleri üzerinden bir tartışma sürdürülüyor. Uygur Türklerine baskı yapıldığı iddialarına karşılık yapılmıyor diyenlerin tartışması.

Uygur Türklerini bırakıp ülke derdine düşmeliymişiz(!).. ABD mikro milliyetçilik üzerinden Rabia Kader gibileri kullanıyormuş…

Bu iddiaya karşı çıkanlar da Rabia Kader’e “Rabia Ana” demeye devam ediyor.

Peki, Uygur Türkleri konusunda ben ne düşünüyorum?

İlk Özal Hükümetinde Kültür ve Turizm Bakanı olan Namık Kemal Zeybek ve ekibi Çin’e giderek Uygur Özerk bölgesini ziyaret etmişti. Zeybek’in Müsteşarı Acar Okan’a Uygur Türklerini sorduğumda;

“Türkiye’den Uygur Özerk bölgesine ilk giden ekibiz. Uygurlar Türkiye’yi sadece bir bayrak olarak tanıyor. Çin Devleti Uygur Türklerine aşırı baskı uyguluyor. Uygurlar orada hademe bile yapılmıyor ama kimliklerini bozulmadan korumuşlar.” Demişti.

ABD’nin mikro milliyetçiliği kazıma eylemine gelince;

Bütün emperyalist ülkeler mikro milliyetçilik kozunu kullanır. Rusya olmasa Ermenistan Karabağ’ı işgal edip soykırım yapabilir miydi?

Yalnız bu mikro milliyetçilik sözü Uygur Türklerine uymaz. Nedenine gelince; Uygur Türkleri Çin Devleti içinde bir etnik azınlık değildir. Çin tarafından işgal edilmiş bir ülkenin vatandaşlarıdır. Üstelik Uygur Özerk Bölgesinden nüfus kaydırmaları yapılmış, homojen yapı bozulmuştur. Ve işgal edilen her ülkenin bağımsızlığı için mücadele etme hakkı vardır.

Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için uğraşanların CİA’nın ağına takıldıkları doğrudur. Rabia Kader de bunlardan biridir. Bir eşkıyadan başka bir eşkıyaya sığınmak doğru değildir. ABD Uygur Türklerinin has yüzüne hayran olduğu için değil, Türkleri Çin aleyhine kullanabilmek için fonluyor. Tıpkı Çeçenleri Rusya’ya karşı kullanıp kırdırdığı gibi… ABD sayesinde yerlerinden-yurtlarından ayrılan Çeçenler “özgürlük” diye çıktıkları yolda mülteci olarak CİA’nın kullanabildiği insanlar haline geldiler. Geçmişte Kurban Bayramında bir Çeçen kampına gittiğimde çok şaşırdım. Kamp sanki Suudilere ait bir kamp gibiydi. Kadın-erkek ayrı bayram çadırı kurmuşlar, kadınlar çarşaflı, sadece gözleri görünüyordu. Kamptaki bazı Çeçenlerin Atatürk’ten nefret ettiğini öğrenmiştim. Sonra bu kamplardan bazıları Suriye’ye giderek ÖSO’su militanlarına katıldı. Suriye’de çatışırken ölenlerin olduğunu duydum. Yani, özgürlük mücadelesini yanlış kucaklarda yaparsanız, sonunda o kucağın lejyoner askeri olursunuz ama asla özgür olamazsınız. Bu sözüm de mandacı kafalara kapak olsun.

Rabi Kader ve çevresindekilere gelince;

Bunların ekibinden biri vatansever bir avukat dostuma aynen şöyle demiş;

“Biz tamamı ile CİA ile iç içeyiz. Çünkü bize kimse sahip çıkmıyor. Mecburuz.”

Yani Amerikan mandasına sığınmışlar.

Peki, bu durum Çin Devleti’nin Uygur Türklerine yaptığı baskıyı aklar mı? Aklamaz. Aklamaya kalkarsanız Doğu Türkistan Bölgesinin tamamını örtülü olarak CİA ajanı ilan etmiş olursunuz. Ayrıca unutmayın ki, bir yerde yara yok ise, o bölgeyi kimse kaşıyamaz. Kaşısa da başarılı olamaz. Yara var ki, sinek konuyor. Yarayı derinleştiriyor.

Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal etmesiyle başlatılan Çin devlet politikalarına işgal altındaki bir ülkenin vatandaşları elbette ki direnir. Etki-tepki bir fizik kuralıdır. İşte o tepkiyi başka bir emperyalist ülke çıkarı için kullanmaya çalışıyor.

Bizim ülkemizde Kürt ve Alevi kimliği üzerinden yürütülen operasyonlar da bir yaradan kaynaklanıyor. Üstelik Kürt ve Aleviler bu ülkenin vatandaşları olmasına rağmen. Çünkü Alevi kardeşlerimiz Yavuz Sultan Süleyman dönemiyle başlayan bir zulme-katliama maruz bırakılıyor. Kanuni ile devam ediyor. Yani bir yara var. Çekilmiş acılar var. O acılar üzerinden yabancı istihbaratlar çalışıyor ama bugüne kadar mezhep kışkırtmasında başarılı olamadılar. Alevi kardeşlerimiz bu konuda bilinçlidir.
Güneydoğu meselesine gelince;

Halkın ağa- aşiret-şeyh üçgeninde kıskaca alınması, ağaya karın tokluğuna hizmet eden halkın toprak ağalarının insafına terk edilmesi.. Toprak reformunun toprak ağası siyasiler tarafından engellenmesi bir bataklığın oluşmasına neden oldu. 12 Eylül darbesi öncesinde başlatılan sağ-sol çatışmaları ile solun kullandığı “halklara özgürlük”kelimesi bir virüs gibi beyinlere sirayet etti. Aşiret-ağa-şeyh üçgenine itiraz edemeyen ezilmiş insanların çocukları, isyanlarını sol fikirler üzerinden gerçekleştirebildi. Evren takımı Diyarbakır ceza evinde uyguladıkları işkenceler ile devlet düşmanı kimlikler yaratmayı başardı. PKK’nın cinayetlerine başladığı süreçte devletin birimlerinden bazı görevli(!)lerin halka yanlış yaklaşımı devletten kopmaları hızlandırdı. Ben bu kişilerin yabancı istihbaratlar adına görevli olarak Güneydoğu halkı ile devlet arasına mesafe koyup, bu mesafe üzerinde yabancı istihbaratların çalışabileceği bir alan yarattıklarına inanıyorum. İşte o mesafe ve yaratılan yara üzerinde çalışılarak, yaranın kangren haline getirildiği bir süreç kondu önümüze.

Ciddi devletler bu oyuna gelmez. Yara derinleşmeden tedavi eder. O yaraya sineklerin konmasını engeller. Steril bir alan yaratır. Bizi biz yönetmediğimiz için, yaranın üzerine konan bütün sineklere izin verildi. Hatta içerideki ajan sineklerin yaraya konup, kurtlandırmasına seyirci kalındı.

Doğu Türkistan’da CİA’dan yemlenen isimler üzerinden “Çin baskı yapmıyor” demek komik olur. Herşeyden önce Doğu Türkistan’ın işgal altında olması bile Uygur Türkleri için bir sorundur. Baskı vardır. Nüfus kaydırmaları vardır. Ve Doğu Türkistan’ın bağımsızlık isteme hakkı vardır. Yani, Rabia Kaderler üzerinden Çin’i aklayamaz, işgali yok sayamazsınız. Bir yanlışı başka bir yanlışla örtmeye kalkarsanız, inandırıcı olamazsınız.

Türkiye bölünüyor, savaşa giriliyor. Doğu Türkistan ile gündem karartılıyor meselesine gelince;

Türkiye’de 2002 yılından beri gündem karartılıyor. Muhalefetimsiler de bu karartmaya yardımcı oluyor. Ben gündem karartılıyor, ülkeye bakın demek yerine, 2005 yılından beri yazdığım gibi diyorum ki;

Hem gündemi iyi takip edin, karatmaya takılmayın. Hem de dünyada dönen dolaplar üzerinden bütünü görün. Vatansızlığın ne olduğunu görün. Vatanınız olmazsa, şerefinizi-onurunuzu da kaybedersiniz. Uygur Türklerinin durumu sizlere ders olsun.

Uygur Türklerine yapılan baskıyı görünce, ülkenin bölünmeye gittiğini, Suriye ile savaş başlatma çalışmalarını görmemiş mi oluyoruz. Bu gözler illa 40 derece mi görmeli. 360 derece görüp resmin bütünü üzerinden fikir yürütmek daha akılcı olmaz mı?

Dünyanın her yerinde Türkler sahipsizdir. Konu Türk olunca dünyanın gözü kördür. Hatta Türkiye bile kördür. Türkiye’de Uygur Türklerinin faaliyetleri Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde gizli bir genelge ile yasaklanmıştır. Bahçeli Çin Devlet Başkanı’na ödül vermiştir. AKP Çin’in toprak bütünlüğüne saygılıyız” diyerek işgali meşrulaştırmıştır.

Hani hep “Uygur Türkleri ülkeye neden alınmıyor” diye soruyorsunuz ya? Sizlerden saklanan bir gerçek var. İçinde Bahçeli’nin de olduğu hükümet Çin ile terör anlaşması yaptı. Bu rezil anlaşma sayesinde Türkiye’ye sığınmak isteyen Uygur Türkleri Çin tarafından terörist ilan edildiği için Türkiye’ye alınmıyor. Yani AKP bu anlaşmadan sorumlu değil. Ülkücüler öncelikle hesap soracaksa Uygur Türklerini “terörist” sınıfına sokan bu terör anlaşmasına imza koyan Devlet olamayan Devlet Bahçeli’ye hesap sormalıdır. Çin ile terör anlaşması niye yapılır? PKK’nın üstlendiği bir ülke olsa, bir nedeni var denebilir belki ama, bu anlaşmanın Uygur Türklerinin aleyhine olduğu biline biline yapıldı bu anlaşma.

Maalesef gerçekler acıtıcıdır. Böyle bir anlaşmaya imza atıp, sonra da Ülkücü Gençlerin Çin zulmü diye sokaklara dökülmesini seyreden Bahçeli’yi çözümleyemeyen kardeşlerimize Bahçeli gerçeğini de biz yorumlayalım.

Bahçeli MHP’yi iktidar yapmamak için çalışıp, ölmesine de izin vermeyerek, MHP’lileri parti çemberi içine alarak, bağlı olduğu odaklar adına kontrol altında tutmakla görevlidir. Böylece bağımsız milliyetçi bir akımın ortaya çıkışı da engellenmiş oluyor.

Amerikan-İngiliz milliyetçileri, Amerikan-Alman Atatürkçüleri, Siyonizm-İllimünati Müslümanları… Onların görevi gerçek milliyetçiliğin, gerçek Atatürkçülüğün, gerçek Müslümanlığın doğup gelişmesine engel olmaktır. Bu gerçeği görmeden hakikati asla yakalayamaz, dış uzantılı partilerin sandık oyununda oyuncak olursunuz.

Önce bu oyunu bozmanın yolunu bulmalı, bir araya gelerek emperyalist çetelerin önümüze koydurduğu bu sandıkları kafalarında parçalayacak ortak aklı geliştirmeliyiz.

Zahide UÇAR, 6 Temmuz 2015
http://www.zahideucar.com
zahide@zahideucar.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Şu dizine dön: Zahide UÇAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x