
Erzurumda; Ayağıma yer edim, gör sene neler edim diye bir tekerleme var. İstanbul Türkçesi ile; Önce kendimi sağlama alayım, sonra sana neler ederim görürsün şeklinde söylenebilir. Yıllardır, soğuk su dolu kazanda ateşe konulan kurbağa misâli, öldüğümüzü anlamadan pişeceğiz diye feverân ettik durduk!..
Korkarım korktuklarımız oluyor! Kürtçe müzik, radyo ve yayın konusunda, birkaç kere yazmıştım. Bilge Oğuz Yayınevinden yeni yayımlanan Yitik Zaman Oyuncakları kitabımda da anlattım. 1973 yılının sonları. Birkaç memurun haricinde, Türk olmayan bir ilçemizde, cezaevindeydik. Yetmişe yakın hükümlü ve tutuklu içinde üç Türktük. O zamanlar Erivan ve Moskovadan Kürtçe radyo yayınları yapılırdı. Sabahtan öğlene kadar bir saat, öğlenden sonra da bir saat olmak üzere yayın yapılırdı. Bütün cezaevi sakinleri, çalınan müziği birlikte dinler, birlikte halaylar çeker ve eğlenirdik. Ta o zamanlardan radyonun sunuşunu ezberlemişim hâlâ hatırlıyorum. Müzik aralarında yapılan konuşmalarda neler anlatıldığını sorduğumda, komünizm lehinde ve Cumhuriyet aleyhtarı propagandalar yapıldığını öğrenmiştim. Ve 1973 senesinin sonlarında, Cumhurbaşkanına, Başbakana ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeşe birer mektup yazarak durumu anlatmış ve TRTden biz Kürtçe yayın yapamaz mıyız diye sormuştum. O zamanlar; Kürtçülükten geçinen vampirler yoklardı. Türkle Kürt kesinlikle kardeşti ve hiçbir sıkıntı, hiçbir ötekilik yoktu. Talebim herhalde ciddiye alınmamıştı.
İç siyâsetimiz de kendimiz tarafından programlanmadığı için, maalesef tarihi hatalar yaptık! Moskova ve Erivandan yapılan radyo yayınına rakip bir resmi yayın yapmadık, yapamadık. Sonra 12 Eylül kıyameti koptu. At iziyle it izi birbirine karıştırıldı. Canlar yakıldı denge politikası adıyla. O da geçti...
Sonra Özallı dönemleri yaşadık. Kürtçe kasetlerin satışına izin verildi. Yasakken el altından karaborsada acayip satılan kasetler, serbest satışta, sıfır çekti! Sonra demokrasi adına verilen tavizlerin birikimiyle, PKK çıkarıldı ortaya. Sonra, PKKnın kanlı tehdîtleri ile bağımsız olarak seçime girenlerle, Mecliste grup kuruldu! Her Mehmetçik şehâdetinden sonra, iyice şımararak bir şeyler istemeye başladılar!
Bu zamansız yapılan Kürtçe yayına, şiddetle karşı çıktım! Çünkü devlet, yapması gerekeni yapıyor olmayacak, PKK zorla yayını elde etti denilecek diye yırtındım! Ve tam da yerel seçimler arifesinde, AB dayatmalarıyla, devlet bütçesinden Kürtçe Televizyon açıldı! Devletin yaptıklarını yıkan hainler, anında buna da karşı çıktılar! Ve peşine Kürtçe siyâset hakkı istemeye başladılar!..
Sayın hükümet edenler; belki, Doğu ve Güneydoğudan bu yolla birkaç oy koparırız düşüncesiyle bunu yaptınız ve makul karşılanacağını zannettiniz! Makul karşılanmadı! Devletin teröriste taviz vermesinin makullüğü olamaz! Zorla bir şey alınırsa, aynı metotla isteklerin sonu gelmez! Ve şimdiden sonraki yayınların, en az 10 milyonluk Türk-Kürt nüfusumuzu ötekileştirmekten başka bir işe yaramayacağını, kısa sürede göreceğiz!.. Yıllar önceden yapılması gereken bir doğruyu; yanlış zamanda, yanlış zeminde yanlış olarak yaptınız! Artık yanlıştan doğacak yeni yanlışları izleyeceğiz! İki yanlıştan da bir doğru çıkmaz...
Hiçbir devlet ve hiçbir sistem, kendi eliyle kendini yaralamaz! Devletle savaşanların isteklerini yerine getiren bir yönetim, savaşı kaybetmiştir! Ordumuzun emeklerini, şühedânın emeklerini, böylesine kolaylıkla inkâr edemezsiniz, ettiremezsiniz! Bu yapılanın halk nazarında tarifi, PKKnın istediklerini, zorla aldığı şeklindedir! Milleti çok inciten bu uygulamanın verdiği rahatsızlıkları duymuyor musunuz? Yoksa verilen talimat gereği, bölünmez vatanı bölmeye mi hazırlanıyorsunuz?!..
Mustafa ASLAN - 06/01/2009