BULUNUR!
Kurtuluş savaşı henüz başlıyordu. Ordu yoktu ve her taraftan vatanın bağrına giren düşmanlara karşı ancak gönüllü çetelerle savaş yapılıyordu. Mebuslar arasında bile, dövüşü göze alan, fakat ümitsizlikten kurtulamayanlar vardı.
Bir gün Büyük Millet Meclisi'nde vatanın kurtulması için neler yapılması lazım geldiği hakkında heyecanlı konuşmalar oluyordu. Mebuslardan biri, sözlerini büyük vatan şairi Namık Kemal'in şu beyiti ile bitirdi: "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini."
En büyük ve korkunç düşmanın ümitsizlik olduğunu pek iyi bilen Atatürk bu beyitin iki kelimesini değiştirerek, fakat veznini de bozmaksızın sert ve sarsılmayan bir sesle şu cevabı verdi:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"
ÖLMEYİ TERCİH EDERİZ
General Pershing'in Kurmay Başkanı olan General Harbord Sivas'ta Mustafa Kemal'le görüşürken
der ki:
"Türk tarihini okudum. Milletiniz büyük komutanlar yetiştirmiş, büyük ordular hazırlamıştır. Bunları yapan bir millet elbette bir medeniyet sahibi olmalıdır. Takdir ederim. Ama bugünkü duruma bakalım. Başta Almanya müttefikinizle dört yıl harbettiniz, yenildiniz, dördünüz bir arada yapamadığınız şeyi, bu durumda tek başınıza yapmayı nasıl düşünebiliyorsunuz? Fertlerin intihar ettikleri vakit görülür. Bir milletin intihar ettiğini mi göreceğiz?"
Mustafa Kemal General'e "Teşekkür ederim" dedi. "Tarihimizi okumuş, bizi öğrenmişsiniz. Fakat, şunu bilmenizi isterdim ki biz emperyalist pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkum olmaktansa babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz."
General ve arkadaşları sezsizce ayağa kalktılar.
"Biz de olsak böyle yapardık!" dediler.
F.Rıfkı Atay, Çankaya
Avrasya televizyonu
Strateji programı Malta Sürgünleri bölümünden...
Peki kimdi bu kara listedekiler?
İçlerinde eski sadrazam, meclis başkanı, şeyhülislam,genelkurmay Başkanı'da vardı.Tanınmış profesörler, mebuslar,valiler, ordu komutanları, yazarlar,düşünürler, siyasetçiler,idareciler, gazeteciler kara listedeydi.145 kişiyi bulmuştu sayıları. Bu kara listede öncelik cephedeki komutanlara verilmişti.Çünkü işgal başlamıştı.Ve teslim olmakta gecikenler vardı. Açıkcası işgalci güçler Anadolu'da başlayan direnişin işgalin kesinleşmesiyle güç kazanmasından korkuyorlardı.
Nitekim bu mahkumlar direniş hareketini korkutmak, sindirmek amacıyla tutulan tutsaklardı. Şimşir tutuklananları "arzulanmayan kişiler" olarak tanımlıyor.Çünkü önderlik yapacağından ve milleti uyandıracağından kuşkulanan herkes evlerinden tek tek alınmıştı!..
Öyle bir dönemdeki siyasi entrikalar, yabancı işgaller ve yerli ihanetler kanıksanmıştı. İngilizler yeni bir dönemi başlatmak istiyor SEVR dönemine ülkeyi ve toplumu hazırlamak istiyordu.
Padişahından sadrazamına, nazırından zabtiyesine kadar bir işbirlikçi kadro işgalci düşmanla elele vermişti.Tutuklananların suçlanmasında, yakalanmasında İngilize yardım etmişlerdi. Yabancı sömürgeciyle, yerli hain işgale direnenlere karşı çağdışı bir savaş yürütmüşlerdi.
Ülkenin seçkin kadrosu memleketteki değişim sürecinden uzak tutulmuş gelişmeleri uzaktan seyretmek zorunda bırakılmıştı.
Susturulmaları gerekiyordu .Bahane hazırdı.Yargılanacaklardı!
Delil, bilgi, belge, suçlama henüz yoktu. Bulunana dek bekletileceklerdi.Zaten amaç DEĞİŞİM SÜRECİNDE ortalıkta olmamalarıydı!
Mondros mütarekesine dayanan İngilizler İstanbul'a ayak basınca Türkiye'de amansız bir insan avı başlatmıştı!
İngiliz polisi, Padişahın hafiyeleri ve Ermeniler işbirliği içindeydi. Birçok kişi sorgusuz sualsiz yakalandı ve çoğu Bekirağa bölüğü denilen cezaevine tıkıldı.
Suçları halkı askerlik için toplamak, miting düzenlemek, barış dedikleri işgale karşı direnmekti. Listenin başında Mustafa Kemal vardı.Tutuklananlar için Kemalistler dendi...