'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

Genel & Güncel Konular

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen bezgin » Cmt Eki 17, 2009 0:13

borabey,

Olup biten sey, iktidar savasidir. Amerika'dan vesayetle is yapanlar, bazen barisip bazen carpisirlar. Buna daha önce Behic Gürcihan da deginmisti, isterseniz yazisini buraya ekleyebilirim. Ne yazik ki kisiler iktidar savasina kendilerini kaptirdiklari icin zararini kurumlar görüyor. Devlet denilen aygiti su an sadece Türk Milleti temsil ediyor.




Taraf'ın Finansmanı Fetokulli

Aydınlık, Taraf'ın finans kaynağına ilişkin iddiaları tartışmaları yeniden alevlendirecek gibi. Dergi ayrıca Ahmet Altan ve Yasemin Çongar ile PKK kampında çekilmiş fotoğrafları yayınladı.

Doğu Perinçek'in sahibi olduğu Aydınlık, Ahmet Altan'ın maaşına varana kadar Taraf'ın finans kaynağını yazdı. İşte Aydınlık dergisi tarafından ileri sürülen iddialar:


DÜĞMEYE BASILDI, DÖRT KOLDAN PARA AKIYOR

Taraf'ın finansörü Fethullah!

Taraf'ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992'ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti. Alkım Yayınevi'nin borçlarını Fethullah bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti. O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere "yürü..." dedi. AKP iktidarıyla birlikte ise "kanatlandılar"! Arslan kardeşler, Brüksel'de büro açıp AB'yle de ilişkiye geçtiler...

Fethullahçı gladyo TSK'ya karşı Ergenekon operasyonunu başlatırken, Pentagon, Taraf için de düğmeye bastı.Yasemin Çongar, Amerika'dan görevli olarak gönderildi. Burada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı. "Vatanı bir kadın memesine satarım" sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi. Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni oldu.

Gazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu. Ahmet Altan'ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan'a bırakıp gitti.

İLK DESTEK FETHULLAH CEMAATİNDEN

Ahmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti.

15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf'taki ilanlara bakıyoruz, "Alkım Yayınları" dışında, 2008'e kadar ilk bir ayda "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği" ağırlıkta.

Kimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah'ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde "Kimse Yok mu?" programı ile başladı. AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu... "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği", şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyor.

Uzmanlar, Fethullah cemaati üzerinden aktarılan paraların asıl kaynağının Amerika olduğunu, Soros'un açık toplum enstitüsünden geldiğini belirtiyorlar.

Devletin Halkbank ve Vakıfbank'ı ile Fethullah Gülen, daha ilk aydan Taraf'a ilan verenler arasındaydı!

DEVLETİN TMSF'Sİ BASTI, DAĞITTI

Taraf'ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandı. Hem Zaman, hem Fethullah'ın diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı. Taraf'ın iki de transferi var Zaman'dan. Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika'da eğitim gören Leyla İpekçi.

Taraf, bir devlet kuruluşunun, TMSF'nin elindeki Sabah'ın baskı tesislerinde (Princity) basıldı, dağıtımını da TMSF'ye teslim edilen Merkez Dağıtım yaptı. Alkım'ların TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'le yakın ilişkisi olduğu belirtiliyor.

Sabah gazetesi tüm tesisleriyle birlikte Damat Bey'in Çalık Holdingine devredildikten sonra ise Taraf, yine aynı tesislerde basılıyor, yine Çalık Holding'in elindeki Turkuvaz Dağıtım tarafından dağıtımı yapılıyor.
Çalık dışındaki taliplilerin Sabah ihalesinden en ufak bir ses çıkarmadan çekilmesinde de Amerikan-İsrail diplomatlarının ya da istihbarat kuruluşlarının etkisi var mıdır, ne dersiniz?

ALTAN, "EGEMEN GÜÇ"TEN DAHA FAZLA DESTEK TALEP EDİYOR

"Eğer sizin sattığınız mal zararla satılıyorsa, bu zararı başka yerden karşılamak zorundasınız" demişti Ahmet Altan, Taraf gazetesi çıkmadan 5 gün önce. 10 Kasım 2007 tarihli Zaman'da yayımlanan röportajda Altan, sözlerini şöyle sürdürüyordu: "Bu da sizi bir yere karşı boynu eğik hale getirir. O yerin neresi olacağına siz kendiniz karar verirsiniz. Ya bir iktidardır, ya bir hükümettir, ya egemen bir güçtür, ya size ilan verecek olandır. Biz hiç kimseye karşı boynumuz eğik olsun istemiyoruz. 1 YTL'den satmamızın nedeni bu."

Ahmet Altan'ın anlattığına göre Fethullah cemaatinden gelen ilan paraları ile iktidarın baskı-dağıtım desteği, gazetenin 1 milyon liradan daha ucuza satılmasına olanak vermiyordu. Daha büyük paralar gerekiyordu.

Kendi deyimiyle "Vatan satıcısı" Altan, bağlı olduğu "egemen güç"ten daha fazla destek talep ediyordu.
O destek 4 ay içinde geldi. Taraf, 8 Mart 2008 tarihinden itibaren 40 kuruşa düşürüldü.

AYDA EN AZ 500 BİN DOLAR!

40 kuruşa gazete çıkarmak, ayda en az 500 bin dolar zarar demek. Yayın sektöründen işadamları, "Matbaanız ve dağıtım şirketiniz yoksa, zarar 1 milyar dolara yaklaşır" diyor.

Taraf, ilk 4 aylık yayın çizgisiyle bu parayı "hak etmişti"! Pentagon güdümlü Fethullahçı gladyo da daha çok satan bir "tetikçi gazete"ye ihtiyaç duyuyordu. Değişik gazetelerdeki bağlantı mekanizmaları artık temel operasyonlar için yeterli sonuç vermiyordu. ABD-İsrail bağlantılı Fethullah sermayesi daha aktif bir biçimde Taraf'a para akıtmalıydı.

4. ayında, Taraf gazetesine ve Alkım Yayınevi'ne "çok büyük para akışının başladığı" belirtiliyor.

Taraf odaklı para akışı ve karmaşık ilişkiler öyle boyutlara geldi ki, Aydınlık'ın edindiği bilgilere göre, 40 yaşında medya patronu olan Başar Arslan şu sıralar paniğe kapılmaya başladı.

İLK BÜYÜK ERGENEKON BASKININDAN 13 GÜN ÖNCE

Taraf gazetesinin 40 kuruşa düşürüldüğü tarih 8 Mart.
Fethullahçı gladyonun üçüncü ve ilk geniş kapsamlı Ergenekon operasyonunun tarihi 21 Mart.

21 Mart'ta Türkiye, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'ten, Cumhuriyet, Aydınlık ve Ulusal Kanal Genel Yayın yönetmenlerine, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'na varan geniş çaplı bir operasyonla sarsıldı.
İşte, Taraf o günler için çıkarılmıştı.

FETHULLAHÇI İSTİHBARATIN PSİKOLOJİK SAVAŞ BÜLTENİ

Taraf işin öylesine göbeğindeydi ki, sanık avukatlarına gösterilmeyen "belgeler" Fethullahçı gladyo tarafından Taraf'a servis ediliyordu. Bunların en çarpıcısı, baskından önce Alkım Yayınları'nın Ankara'daki bürosundan Taraf'a fakslandığı anlaşılan "Yargıtay Krokisi" belgesiydi...

Fethullah, Taraf'ı yalnız parayla değil, kirli haberlerle de besliyor. Emniyet'te yuvalanmış F tipi istihbararatçıların basın bülteni gibi.

Ahmet Altan'ın medyayı peşlerinden sürükleme iddiasıyla, "Babıâli'nin kimyasını değiştireceğiz!" sözleri böylece anlam kazanıyordu.

Gazete hem F tipi istihbaratçıların yürüttüğü psikolojik savaşın aracı misyonunu yürütüyor, hem de haber kaynaklarının Genelkurmay'dan olduğu yalanını ortaya atıyor. Bu da tipik bir istihbaratçı numarası. Fethullahçı Gladyo'nun çok sık başvurduğu bir tertip.

HER GÜN SATIR SATIR ÇEVİRİSİ YAPILIP, AB'YE SUNULUYOR

Gazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi'nin sahibi Savaş-Başer Arslan kardeşler, Brüksel'deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği'yle de ilişkiye geçtiler.

Taraf gazetesi'nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği'nin önüne konuluyor!

AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor. Alkım Yayınevi'nin, Ahmet Altan'ın "İçimizdeki Bir Yer" adlı romanının, 2004'te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor. 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4'te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi. Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti. Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi'yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser'i basmıştı.
AB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyor.

HARİRİ'DEN ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ'NE...

Haziran alından itibaren Taraf'ta yayımlanan ilanlar çoğaldı ve çeşitlendi: Uluslararası Af Örgütü, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Asya Finas... İsrail-MI6 bağlantılı Hariri'ye satılan Türk Telekom'un tam sayfa ilanları Taraf'ta dikkat çekici sıklıkta yayımlanıyor.
İlan, bir gazeteye para aktarmanın yasal ve gözle görülür yöntemi. Ama tek yöntem değil.

Bir bankacı, "Unutmayın Türkiye'de para giriş çıkışı çok kolaydır. Hiç bir denetim yok" diyor.

TARAF AKP'Yİ HİZAYA SOKUYOR

Taraf, Nisan-Mayıs aylarında yaptığı yayınlarda "Ergenekon Ordu'ya uzanmalı" kampanyası yürüttü. Bu yayınlar sırasında Taraf, Tayyip-Gül bölünmesinde açıkça Abdullah Gül yanlısı yayın yaptı. Zamanında Taraf'a destek veren Tayyip Erdoğan, bu kez Taraf gazetesinde "korkaklıkla" suçlandı...

Yasemin Çongar, 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da yayımlanan röportajında şöyle diyordu:

"Diyelim ki AK parti büyük bir pazarlık yaptı, Ergenekon'u güdük bıraktı, AB konusunda zaten durgun olan politikasını sürdürme sözü verdi, diyelim ki devletin antidemokratik alışkanlıklarını ve uygulamalarını sorgulamayacak noktaya geldi, o zaman kapatılmaz belki; ama AK Parti, AK Parti olmaktan çıkar. Bu toplum da önümüzdeki seçimde başka bir parti bulur kendine."

PSİKOLOJİK SAVAŞIN KARARGÂHI

Haziran'dan itibaren Taraf gazetesi, hemen her gün TSK'ya karşı bir yalan uydurup manşetine taşıdı. İşte birkaç manşet "haber":
- Genelkurmay'ın yeni kontrgerilla planı (2 Haziran).
- Asker- Rektör kumpası (8 Haziran).
- Yakında darbe olacak (10 Haziran).
- Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı (20 Haziran).
- Dağlıca baskını biliniyordu (25 Haziran).

ORG. BÜYÜKANIT: O GAZETEYİ FİNANSE EDEN KİM ONA BAKIN!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 20 Haziranda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı duvarına asılan Atatürk Rölyefi'nin açılış töreni sonrasında verilen resepsiyonda şunları söyledi; " O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum." Orgeneral Büyükanıt'ın "O gazete" dediği Taraf. Genelkurmay Başkanı, aynı resepsiyonda şunları da söyledi; "Dünyada bu kadar saldırıya uğrayan başka bir silahlı kuvvvetler var mı? Hele ki bu dönemde. Terörle mücadelede en başarılı olduğu bir sırada."

Gazete, 20 Haziran 2008 tarihli sayısında, Genelkurmay Karargahı'nda hazırlandığını iddia ettiği bir dökümanı manşet yapmıştı. İşte Org. Büyükanıt da "o gazetenin finansörü" nü bu son saldırıdan sonra gündeme getirdi. Aydınlık'a ulaşan bilgiye göre Genelkurmay Başkanı, bunları söylerken "finansörün" kim olduğunu da bilerek söylüyordu. Ama Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Fethullahçı para kaynakları apaçık olduğu halde, bu sefer de Genelkurmay Başkanı'nı "bildiği para kaynağını açıklamaya" çağırdı. Gazetenin 22 Haziran 2008 tarihli manşeti de bu yöndeydi.

... VE 1 TEMMUZ

Türk Silahlı Kuvvetleri'nden emekli iki subayın, Org. Hurşit Tolon ve Org. Şener Eruygur'un tutuklanmasıyla sonuçlanan son operasyonla birlikte Taraf, adeta bayram ilan etti. 2 Temmuz günkü manşet şöyleydi: Cumhuriyet tarihide ilk defa/ Darbeci paşalar göz altında.

6 Temuz 2008 tarihli Taraf'ın manşeti şöyleydi: Yargılanacaklar! Aynı gün, Emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu öne sürülen "Darbe günlükleri" Taraf gazetesince yeniden piyasaya sürüldü. Taraf bununla da kalmadı, bir darbe planı daha piyasaya sürdü.

Operasyon günü Taraf yine TSK'ya saldırı halindeydi. 1 Temmuz günü Taraf gazetesi, CİA'nın kontrolundaki Tuncay Güney'in ifadelerine dayanarak, Ordu'nun bölündüğünü öne süren bir manşetle çıkmıştı...

NEDEN TSK HEDEF?

Yasemin Çongar, Aksiyon'daki röportajında TSK'yı neden hedef aldıklarını anlattı. 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesi Çongar'da, onların jargonuyla travma yaratmış anlaşılan. "Amerikan Merkezî Kuvvetler Komutanlığı askerleri gemide bekliyordu Türkiye üzerinden Irak'a geçmek için. Son anda savaş planları bozuldu" diyor Çongar, "Amerika'nın çıkarları Irak'ın bölünmemesinden yana. Yine o çıkarlar, Irak'ın bugünkü federal yapısını koruyarak Türkiye ile sağlam ilişkiler kurmasını gerektiriyor."

Ahmet Altan da Zaman'a konuşurken TSK'nın Kuzey Irak operasyonuna şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyor:

"Bunun bedelini kim ödeyecek? Onlar mı, çocuklar mı?"
Yine Yasemin Çongar, "Genç Siviller"in düzenlediği bir panelde "Ergenekon sadece toplum düşmanı değil, dünya düşmanı bir örgüt" diyordu, "Türkiye'yi dünyadan koparmaya çalışıyor." Kimden? Çongar'ın yanıtı şöyle: "Başta Avrupa Birliği'nden, ABD'den ve diğer ülkelerden de."

TSK DÜŞMANLIĞI, TARAF İÇİNDE DE TARTIŞMA YARATTI

Taraf'ın yayınları gazetenin kadrosu içinde de tartışma yarattı. Mayıs ayı içinde bazı muhabirler gazeteden istifa etti. 27 Mayıs 2008 tarihli Gerçek Gündem internet sitesinde "Ahmet Altan'a istifa şoku" başlığıyla yer alan habere göre istifacılar arasında Alev Er de vardı:

"Taraf Gazetesi'nin yayın politikasına dayanamayan yedi kişi ilişiğini kesti. Taraf Gazetesi'nin Fethullah Gülen-Abdullah Gül hayranlığı çalışanlarını da bıktırdı. Gazetenin yedi çalışanı yönetime istifasını sundu. Gazetecilerin ayrılma gerekçesinin ‘yayın politikası' olduğu öğrenildi..."

"Bize böyle bir gazete yapılacağı söylenmemişti" diyordu ayrılanlar. "Demokrat, sivil, özgürlükçü bir gazete yapılacaktı. Ancak 17 Mayıs günü Deniz Gezmiş hakkında (ırkçı-yabancı düşmanı) diye bir yazı basıldı. Herkesin kafası karıştı. Biz de bu tablo içinde görünmek istemedik." Bir başkası şöyle konuşuyordu: "Fethullah Gülen ve Abdullah Gül yanlısı gazete yapılıyor. Belgesiz bilgisiz bir şekilde TSK karşıtı haberler yer alıyor. Bunu anlatmaya çalıştık. Ama kimse dinlemedi."

Haziran başında ise bir kısım Alkım Kitabevi üyeleri "sola ve devrimci değerlere karşı kampanya başlattığı için" üyeliklerinden istifa ettiler. "Biz artık niyetin ne olduğunu anlamış bulunuyoruz" diyordu istifacılar, "Vakit, Yeni Şafak, Zaman gibi bir yayın olacaksa Taraf gazetesi, kimsenin tuttuğu yok. Ancak net olarak açıklasın, Truva atını kimse oynamasın!"

İSRAİL KONSOLOSLUĞU'NDAN TARAF'A ZİYARET

Yalnızca Amerikan Konsolosluğu değil Taraf için kollarını sıvayan.
Gerçek Gündem adlı internet gazetesi, 8 Temmuz günü Taraf Gazetesi'ni İsrail Konsolosluğu'nda görevli bir kadın ile bir erkeğin ziyaret ettiğini yazdı. Ziyaretçilere üç de koruma eşlik etmişti. Haberde şu satırlara yer verildi:
Taraf'ın İstanbul Kadıköy'deki bürosunu ziyaret eden İsrail konsolosluğu yetkilileri, binaya zırhlı bir araçla geldi. Taraf'taki gazetecilerin Gerçek Gündem'e verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri önce Yasemin Çongar'la ardından ise Ahmet Altan'la görüştü. Ziyaretçiler, Altan ve Çongar, daha sonra hep birlikte yemeğe çıktılar.

Yasemin Çongar'ın başka görevleri de var

Taraf için ta Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, "Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini" anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi.

2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar: "Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördüm..."

Çongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, "Genç Siviller" adlı örgütün başkanı. Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de "turuncu devrim" denemesine hazırlanıyorlar.

Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur'u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller'in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti Cumhurbaşkanı'na; "asker postalını protesto" anlamı taşıyordu Gül'e verilen hediye.

07.2008 - Aydinlik
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen borabey » Cmt Eki 24, 2009 16:06

değerli dostlar,

Emniyet istihbartta ki görevden alınma akyürek ile kalmadı, yardımcısını da aldılar. Dier gelişmeler ile ilgili Yalçın KÜÇÜK'ün aşağıdaki analizine bakmak (itiyatla) yeterli olacaktır.Küçük hoca şimdilik genelkurmay AK yi teslim aldı diyorsa da bence henüz resim netleşmedi. Taraflar birbirileri üzerinden deneme yanılma yol ile güç gösterisi yapıyorlar. Yılbaşına doğru resim netleşir.

23 Ekim 2009



Küçük'ten ilginç açıklamalar!


Ergenekon sanığı Yalçın Küçük, TSK, Obama, PKK, Gülen konusunda ilginç iddialarda bulundu...



Yalçın Küçük'ün Odatv'deki röportajının ilgili bölümleri...


Tek cümleyle Türkiye’nin biraz daha Suriye’ye ve Irak’a yakınlaştığı, özellikle Kürt Devleti’nin, Barzani’nin bir tür hamiliğini üstlendiği yolunda oldukça fazla yazı çıktı.

İsterseniz daha böyle yukarıdan başlayalım. Benim görüşlerim, değerlendirmelerim bunlara tamamen aykırı değil. Ama meseleyi bu şekilde almak çok basit ve yanıltıcı olabilir. İsterseniz ben görebildiklerimi söyleyeyim. Ancak bu çerçevede ele alabiliriz. Bir defa bu yılın ilk aylarında Hillary Clinton ve Obama’nın Türkiye ziyaretlerinden sonra şu üç tespiti yapabiliriz. Bunlardan bir tanesi, Türkiye’de yüksek komutanlık ile Obama yönetimi ve Obama arasında bir diplomatik ve politik ilişki kurulmuş olduğunu postüle edebiliriz. Öyle bir ilişki var. Birinci nokta budur.

İkinci nokta, Dünya Yahudiliğinin Obama’ya karşı bir savaş açtığını görüyoruz. Obama da bu savaşı kabul etmiş görünüyor. Dokuz aylık bir Amerikan devlet başkanının bu kadar yıpratılması için şartlar hiç elverişli değil. Ama yıprattıklarını düşünüyorlar ve hatta Nobel Barış ödülünü bile iade etmesini isteyecek kadar ileriye götürdüler. Obama da bunun bir savaş olduğunu kabul etti.

Dolayısıyla, bir, yüksek komutanlıkla Obama idaresi arasında bir hat hatta eski deyimle bir kırmızı telefon hattı kurulmuş olduğunu düşünebiliriz. İkincisi, Obama’ya karşı Dünya Yahudiliğinin bir savaşını görmek durumundayız. Üçüncüsü de, Türkiye’deki AKP yönetiminin yüksek komutanlığın güdümüne girdiğini düşünebiliriz, postüle edebiliriz.

Bunların üçü de birbiriyle ilgilidir. Ne demek ilgilidir? Dünkü, İsrail’deki Haaretz Gazetesi Türkiye’deki İsrail’le ilgili gelişmeleri direkt olarak Obama’ya bağladı. Bu bağlama yerindedir.

Şimdi bu postülalarla hareket edecek olursak, yine bu dönemde de Türkiye’nin son zamandaki problemlerini… Bir, Türkiye’nin PKK problemi. İki, Türkiye’nin Fethullah Gülen problemi. Üç, Türkiye’nin laisizim versus şeriat problemi. Dört, Türkiye’nin Musul’da adı, ister Barzani devleti olsun, isterse de Kürdo-Judaik Devlet olsun, kuruluşu problemini alacak olursak… 2009 yılında çok gelişmeler var, hiç olmazsa gelişmelerin ciddi işaretleriyle karşı karşıyayız. Gizli işaretlerden bir tanesi: PKK meselesi tamamen yüksek komutanlığın politikaları çerçevesinde ele alınır olmuştur. AKP ortaya attığı Kürt açılımının yavaş yavaş Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek komutanlığının istediği çizgiye gitmesini kabul etmiştir. Dolayısıyla başladığı şekilde bitmiştir. Abdullah Öcalan’ın yeni bir barış ekibi gönderin demesi, bunun bittiğini kabul etmek demektir. Çünkü Barış Grubu bir defa geldi… Faciadır. Trajedi bile denmez Barış Grubu’na. Bir faciadır. Geldikleri zaman ben hapisteydim. Bir kısmıyla beraber yattım, bir kısmını zaten tanırım, on beş yıl hapis alıp yattılar. O faciadır. Bittiğinin kabulüdür. Demek ki, bu dönemde PKK meselesi buraya girmiştir. Ve tam Tayyip Erdoğan Bağdat’a Kürtlerle konuşmaya gittiği zamanda Washington’ın üç PKK lideriyle ilgili çok ağır bir kararını, onları mahkum eden bir kararını açıklaması da bu söylediklerimle uyum içindedir. Bunda Türk ordusunun politikalarını görmek lazım. AKP’nin ya da Tayip Erdoğan’ın politikalarını göremeyiz burada çok açık olarak… Aynı şekilde bu açılım sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hükümetle konuşmadan, Musul’a asker göndermek için yeni bir izin istemek üzere başbakanlığa yazı göndermesi de Amerika’yla anlaşmanın sonucudur. Bu, hükümet için sürpriz olmuştur. İlk ifadelere bakarsak, hayır, dediler sonra da kabul ettiler. Dolayısıyla AKP, Tayyip Erdoğan şu anda Türk ordusunun güdümündedir. Büyük ölçüde güdümündedir.

Şöyle de söyleyebiliriz. Güdüm sözcüğünü yumuşatacak olursak, Obama’nın aracılığıyla Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu ekiple Türk Silahlı Kuvvetleri arasında bir mutabakat görünüyor. Güdümden kastettiğim budur. Görebildiğimiz nedir? Türk Silahlı Kuvvetleri, net bir şekilde, PKK konusunda Obama aracılığıyla istediğini almıştır. Dolayısıyla, hem Obama hem Tayyip Erdoğan ve arkadaşları PKK’nın ortadan kaldırılması politikasını kabul etmişlerdir. Kaldırabilirler mi, kaldıramazlar mı o ayrı. Ama bu nettir. Bu da, hem bu açılımın, hem de başında Ahmet Türk’ün olduğu partinin itibarsızlaşmasıdır. Önemli ölçüde itibarsızlaşmadır çünkü hiçbir şey yapılamayacak demektir. İyi veya kötü, durum budur. Nitekim yapılamayacağını da anlıyoruz.

Demek ki dört faktör var, dört değişken var. Birincisi PKK. PKK konusunda bu mutabakatla Türk Silahlı Kuvvetleri istediğini almış görünüyor. Fethullah Gülen meselesinde de yılbaşından itibaren gelişmelerin hatta Genelkurmay Başkanı İlker Paşa Hazretlerinin Amerika gezisinden sonraki gelişmelerin izlenecek çizginin yüksek komutanlığın istediği doğrultuda olacağına bizi inandırıyor. Ne demektir bu? Aşağı yukarı o zamandan beri ilk defa yüksek komutanlık adını koyarak bir tarikattan, tarikatın polisle el ele olduğundan ve Albay Çiçek meselesinde de kağıt parçasının malum basın ve iddianameler şeklinde ortaya gelmesine dair sert bir çıkışı olmuştu; o çıkışla beraber en azından belli gelişmeler başlamıştır. Bunlardan bir tanesi şudur: Silivri savcıları durdular. Durdular. Hem üçüncü iddianamenin gecikmesine bir ay kadar bir ara verdiler hem de ondan sonra bazı paradigma değişiklikleri yaptılar. Gördüğümüz şeyler, tutuklamış olan Albay Çiçek’le ilgili dava bir kenara alındı. Poyrazköy’deki dosyalar durduruldu. Almışsınız, tutuklamışsınız… Sonra, sonra bir şey yok. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Daha sonra Silivri Mahkemesi, önemli olan bütün bu Silivri dosyalarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belli zamanlarda darbe yaptığı konusunu Genelkurmay’a sorma kararı verdi ki, bu bitirme kararıdır.

Ne bakımdan bitirmedir Hocam?

Genelkurmay’ın böyle bir darbe olduğunu söylemesi mümkün değildir ki. Genelkurmay yok derse, yoktur. Yok derse, yoktur. Zaten bütünüyle AKP’ye yakın olan bir önceki Genelkurmay Başkanı Özkök de yok, dedi. Ondan sonraki de yok, dedi. Şimdi Genelkurmay da yok, diyecek. Tavla düşüyor, bir tarafı düşüyor. O beklemeden sonra davada, üçüncü dosyada büyük bir sürpriz oldu. Orduya karşı olan bu iş, sonunda solcu aydınlara karşı döndü. Ordu için de hiç hoş bir şey değil. Bazı solcu aydınlar, rektörler örgüt lideriyken, çok büyük ordu komutanları sadece örgüt üyesi. Niye açtınız bu davayı? Demek ki böyle bir… Bunu uzatmak istemiyorum. Bu başka bir dava oluyor. Bunun devamı da var. Dillendirmek istemiyorum. Silivri davalarında Fethullah Gülen’in etkisi reddedilmiyor. Sanıklar reddetmiyor. Savcılara siz busunuz, diyorlar. Doğru veya değil, böyle söyleniyor. Tam o sırada da, savcı ve hakimlerin emniyetle beraber iftar yaptıkları ortaya çıkıyor. Bu nerden çıkıyor? Bu da emniyetten çıkıyor. Bu nedir? Bundan dolayı heyetin reddi o kadar önemli değil ama bunun kendisi önemlidir. Nitekim ben hem gözaltına alınıp, hem tutuklandığım zaman beni savcılar yargıçlar değil, İstanbul Emniyeti tutukladı, dedim. Bu da, onu gösteriyor. O söylediğim doktrine de girdi. Ne demek doktrine de girdi. Başsavcılardan Vural Savaş benim adımı vererek böyle söyledi. Deniz Baykal benim adımı vererek böyle söyledi. Bir iki de gazeteciyi buraya ilave edeyim. Bu, bunu gösteriyor. İnsanların, bu davanın nasıl olacağı çok fazla önemli değil ama bu belli bir ölçüde bitiriyor. Bunları çok fazla dillendirmek istemiyorum. Ama bazı tutuklamalardan, görevden almalardan Fethullah Gülen’in emniyetteki sütunlarının bir kısmının devrilmek istendiğine dair çok açık işaretler var. Bu işaretleri de Tayyip Erdoğan hükümeti uyguluyor. Oradan çıkıyor bu, oradan çıkıyor. Bambaşka bir durumdur. Demek ki, bunları görüyoruz.

..................

Türkiye ile İran’la. Aynı şekilde başladılar. Ancak biz analizlerimizde şunu görüyorduk. Dünya Yahudiliği Davos’tan sonra dışarıda Tayyip Erdoğan’a ve hükümetine karşı sert bir muhalefet başladı ve içerideki gücünü asla böyle kullanmadı. Çünkü AKP bir İsrail hükümeti olarak değerlendiriliyordu. Onlar da öyle değerlendiriyordu. İslamizasyon ve Osmanizasyon İsrail projesidir. Şimdi İstanbul Başkonsolosu demiş ki, ordu İslamlaşıyor. Siz yaptınız. Ama o işaret de doğrudur. Ne açıdan doğrudur. Şu açıdan doğrudur. Türk İsrail ilişkilerinin, bu ittifakın, bu bir buçuk devlet haline gelmenin, en temel sütunu Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Kupürlerimiz var burada, bunu Ertegün de söyledi. Çöküş I kitabıma giriyor. Budur, onu biliyorlar.

Burada ne görüyoruz? Dünya Yahudiliği hem Obama’ya karşı atış serbest, diyor. Türkiye’ye ise dışarıda serbest, içerde yasak. Bunun bir tek istisnası var: Murdoch. Murdoch en fazla Obama’ya ve bu tür şeylere kızgın olduğu için, Murdoch’ın gazetesi Türkiye’de… Türkiye’de bütün televizyonlarda AKP’ye bir tek muhalefet vardır: Levent Kırca. Ben de tek onu izliyorum. Müthiş darbelerini, nerde, Murdoch’un televizyonunda, Fox TV’de… Demek ki, bu analiz doğru çıkıyor. Birinci nokta budur. Peki, bu devam eder mi? Buradan ne sonuç çıkıyor? Hayır, eğer AKP söylendiği gibi bir erken seçim için bunu yapmıyorsa, ben bu kadar akıllı olduklarını zannetmiyorum, buna devam edemez. AKP İsrail’e böyle devam ederse düşer. Tayyip Erdoğan düşer, Tayyip Erdoğan düşer… Hiç dinlemezler. Böyle bugünkü televizyonların, şunların bunların, Tayyip Erdoğan baskı yapıyor, bilmem ne yapıyor, bunun için muhalefet edemiyoruz… Ne edeceksiniz muhalefet, neye edecek Hürriyet Gazetesi? Gayet açık olarak söylüyor; türbanı savunuyor, Avrupa Birliği’ne girişi savunuyor. Ne yaptılarsa savunuyor, içten savunuyor. Ne olduğunu bilmiyor, açılımı savunuyor. Her şeyi savunuyor. İslamizasyonu savunuyor. İslamizasyon ve Osmanizasyon Türkiye’de büyük sermayenin politikasıdır, İsrail’in politikasıdır. Buna devam ederse düşer.

Burada bir nokta daha, ondan sonra başka sorunuz olursa, devam ederiz. Bir de bütün bunlara çok da hazırlıklı olmadığını düşünebiliriz. Bütün bu işlerde Fethullah Gülen ile ilgili makas değişikliği görüyoruz. Bunları kaynaklarına dayandırmak istemiyorum. Ama bazı emniyet genel müdür yardımcıları tutuklanıyor, Fethullah Gülen takımı savunuyor tutuklananı… Bazı yüksek emniyet mensupları görevden alınıyor, Gülen takımı savunuyor. Bu gayet açık. Oda TV’de Silivri yargıçlarının, savcılarının emniyetle beraber bir iftar yemeği yedikleri çıkıyor. Ona karşı Fethullah Gülen televizyonları ve gazeteleri, çok açık olarak, bir Yargıtay üyesinin oğlunun sünnet düğünüyle ilgili fotoğraflar çıkartıyorlar. Bununla ne alakası var bunun? Sünnet düğünü olmayacak mı? Alakası yok. Ama çıkartanlar onlar. Dolayısıyla Silivri yargıçlarıyla ve savcılarıyla ilgili belli eleştirilerin, belli açıklamaların karşısına çıkan da Fethullah Gülen tarikatıdır. Dolayısıyla, bir şekilde hücumdan savunmaya geçmiş görünüyorlar. Bunları tespit ediyoruz. Düşerler, burada devam ederlerse düşerler.
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen borabey » Cmt Eki 24, 2009 16:17

Sayın bezgin

Yorumuna aynen katılıyorum. Şu an Devlet mekanizmalarında ve toplumun her katmanında yer alan insanların yaptıkları yanlışlık ve hatalarının faturalarını ödüyoruz. Ayınştayn'ın formüle ettiği gibi SORUNU YARATAN,ÇÖZÜM OLAMAZ noktasından hareketle çözüm Türk Milleti'dir. Atatürk'ün Amasya'da ilan ettiği üzere,Türk Milletinin azim ve gayreti kurtuluşu getireektir. Benim analizim durum tespiti yapmaktan ibarettir.Yoksa sorun üreten güç odak noktalarının şu veya bu şekilde yapacakları güç birliğini çözüm olarak görmüyor ve kabul etmiyorum. Sadece 2 li ittifaktan 3 ncüsü aradan çıkacağı için kötünün iyisi olarak algılıyorum. Nihai çözüm, Türk Milletinin azim ve gayreti kendi milli kanalı açacak ve her şeyin üstesinden bugün ki aktör ve yapılanmalarla değil kendi yapılanması ile gerçekleşecektir. Bir çok zeminde ısrarla dile getirdiği üzere;GÜN GELECEK BİR OLAY M,İLLİ ÇÖZÜMÜ TETİKLEYECEK ve bu ülkenin gerçek sahipleri ve evlatları ülkenin kaderine hakim olacak, geleceğin Türkiye'si daha güçlü şekilde yeniden yapılandırılacaktır. Buna olan inancım TAMDIR.
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen borabey » Pzt Eki 26, 2009 11:49

Değerli dostlar,

Birbirlerinden farklı gibi gözüken ve gelişen olaylara farklı açılardan baktığımızda AKP-GNKR-FETO güç kavgasının hız kesmeden devam ettiğini görebiliyoruz.
"Çiçek albay" operasyonu FETO'nun son kozlarından birisi...Can havliyle elindekileri yandaş medya üzerinden alenileştiriyor.Aslında gizli koz olarak kullanacaklarını açığa çıkartmak zorunda kalıyor ki ..köşeye sıkıştığının açık bir karinesidir...
İkincisi taşeron örgüt DTP'nin çıkışı kime yarıyor-kime zarar veriyor...Burada da suç ergenekon örgütüne atıldığına ve bu hali ile bu eylemin bu örgüte yarar sağlamayacağına göre..Taşeron terör örgütü ile AKP ve Gnkrm...açıktan bir tehdit yollanmıyor mu?
Alp erenlerin çıkışına dikkat.... Cemaatin durduk yerde depreşen Rahmeti M.Yazıcıoğlu sevgisi ile bu çıkış birleştiğinde neyi işaret ediyor?
ABD yeni derin yapılanmasının Türkiye üzerinden İsrail'e sopa göstermesine tepki veren İsrail-Mossad-Yahudi Lobileri...hangi cemaat yapılanması üzerinden Türkiye'ye hangi mesajı vermek istiyor , hangi oyunları sergiliyor?
Daha önce de yazdığım gibi...bu sonbahar çok hareketli geçecek ve kışa doğru ortaya daha net bir resim çıkacak gibi...haydi hayırlısı...
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen İlteriş » Sal Eki 27, 2009 4:44

borabey yazdı:"Çiçek albay" operasyonu FETO'nun son kozlarından birisi...Can havliyle elindekileri yandaş medya üzerinden alenileştiriyor.Aslında gizli koz olarak kullanacaklarını açığa çıkartmak zorunda kalıyor ki ..köşeye sıkıştığının açık bir karinesidir...


Ancak su anki durum hic de f-tipi orgutun koseye slklstlglnl gostermiyor. Aksine belgenin gercegi piyasaya surulmusse bu durum genelkurmayi koseye slklstlrmaz mi? Ote yandan bense su an Cicek albayin bizzat f-tipi orgut uyesi oldugunu, ve bu belgeyi genelkurmaydan habersiz bir sekilde hazirlayip yaydigini, kendisini "hizmet" kapsaminda feda ederek genelkurmayi cokertme operasyonunda gorev aldigini dusunuyorum.

borabey yazdı:İkincisi taşeron örgüt DTP'nin çıkışı kime yarıyor-kime zarar veriyor...Burada da suç ergenekon örgütüne atıldığına ve bu hali ile bu eylemin bu örgüte yarar sağlamayacağına göre..Taşeron terör örgütü ile AKP ve Gnkrm...açıktan bir tehdit yollanmıyor mu?

"DTP'nin cikisi" ifadesini acabilir misiniz? Ortaya cikisi mi? Yaptigi bir cikis mi? Kullandiklari bir ifade, gosterdikleri belli bir tavir veya tavir degisikligi mi? Biraz daha acar misiniz?

borabey yazdı:Alp erenlerin çıkışına dikkat....


Hangi cikis?

borabey yazdı:Cemaatin durduk yerde depreşen Rahmeti M.Yazıcıoğlu sevgisi ile bu çıkış birleştiğinde neyi işaret ediyor?

Sizce neyi isaret ediyor?

borabey yazdı:ABD yeni derin yapılanmasının Türkiye üzerinden İsrail'e sopa göstermesine tepki veren İsrail-Mossad-Yahudi Lobileri...hangi cemaat yapılanması üzerinden Türkiye'ye hangi mesajı vermek istiyor , hangi oyunları sergiliyor?


Basbakan'in cidden israil'e karsitlik yapabilecegine inanan yahudi lobisinin f-tipi istihbarati bu kez de basbakan'a karsi kullaniyor olabileceklerini, "ayagini denk al" mesaji veriyor olabileceklerini mi savunuyorsunuz? (Bkz; Basbakan'in ortaliga dokulen telefon kayitlari)

Yorumum: Bence basbakanin telefonlarini suan Turkiye'de f-tipi istihbarattan baskasi dinleyemez.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen borabey » Sal Eki 27, 2009 11:26

GöktürkMehmet yazdı:
borabey yazdı:
"Çiçek albay" operasyonu FETO'nun son kozlarından birisi...Can havliyle elindekileri yandaş medya üzerinden alenileştiriyor.Aslında gizli koz olarak kullanacaklarını açığa çıkartmak zorunda kalıyor ki ..köşeye sıkıştığının açık bir karinesidir...


Ancak su anki durum hic de f-tipi orgutun koseye slklstlglnl gostermiyor. Aksine belgenin gercegi piyasaya surulmusse bu durum genelkurmayi koseye slklstlrmaz mi? Ote yandan bense su an Cicek albayin bizzat f-tipi orgut uyesi oldugunu, ve bu belgeyi genelkurmaydan habersiz bir sekilde hazirlayip yaydigini, kendisini "hizmet" kapsaminda feda ederek genelkurmayi cokertme operasyonunda gorev aldigini dusunuyorum.


3 ayrı güç odak noktasının geçmişteki duruşuna bakacak olursak, hiç biriis tek başına mutlak güç olamıyor.Mutlaka iki farklı gücün birleşmesi kalıcı olmasa da geçici olarak 3.gücü aradan çıkartmak için işbirliği yapması gerekiyor.Bu anlamda Feto, elindeki kozu alenileştirmeden önce arka kapı-gizli görüşmelerde kullanarak genelkurmayı işbirliğine zorlaması , kendisini "milli cemaat" formasyonu ile kabul ettirmesi gerekirken sizin de ifade ettiğiniz gibi genelkurmayı çökertmek için kullanması, çelişkili gibi gözüksede ikimizin de yorumunu doğruluyor..Bir andan Genelkurmaydan kesilen umudun karşılığı açık saldırıya geçiyor, diğer yandan da AKP'ye karşı güç ve gövde gösterisi yaparak ,genelkurmayla değil kendisi ile işbirliği yapmasını istiyor.. Bu anlamda gizli kullanması veya kalması gereken çok önemli bir kozunu alenieştiriyorsa...oyunu istediği gibi oynayamamasının getirdiği koşullar çerçevesinde bir atımlık barutunu atmak zorunda kalıyor.Vurgulamak istediğim nokta budur.... Albay Çiçek ile ilgili öngörünüze katılabilmem için daha somut verilerin oraya çıkması gerekir..... Ortalık toz duman...Kişiler baznda değil ama kurumsa anlamda genelkurmay içine baktığımızda sizin bu iddianızı destekleyecek anlamda ortaya çıkan bir gelişmeye daha dikatinizi çekmek istiyorum.Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığınca yürütülen ve sonlanabilse idi en az ergenekon kadar sansasyo yaratcak Karargah evleri, ışık evleri ve Kayseri soruşturması sürecinde gene askeri üst düzey yetkililerin tutumu ve davranışları karşısında öyle bir tuzak kuruldu ve bu tuzağa malesef askeri yetkililerinde ÇANK TUTTUĞU dikkate alınacak olursa..SANKİ GÖRÜNMEYEN BİR GİZLİ GÜÇ/EL ASKERİ KULLANARAK kendi alehine olacak gelişmeleri asker aleyhine yöneltebiliyor..Bu olayı hasbelkader çok yakından ve içinden kısmen takip ettim... Şüphe ve endişelerinize aynen katılıyorum.Sanki kasıt var gibi.. (gibisi fazla)

borabey yazdı:İkincisi taşeron örgüt DTP'nin çıkışı kime yarıyor-kime zarar veriyor...Burada da suç ergenekon örgütüne atıldığına ve bu hali ile bu eylemin bu örgüte yarar sağlamayacağına göre..Taşeron terör örgütü ile AKP ve Gnkrm...açıktan bir tehdit yollanmıyor mu?

"DTP'nin cikisi" ifadesini acabilir misiniz? Ortaya cikisi mi? Yaptigi bir cikis mi? Kullandiklari bir ifade, gosterdikleri belli bir tavir veya tavir degisikligi mi? Biraz daha acar misiniz?

DTP'nin habur kapısından başlayı Diyarbakır'da sonlana lanetli gösteri çıkışını kastediyorum.Düz mantıkla baktığımızda böylesi bir çıkış en fazla zararı DTP'ye ve terör örgütüne verecektir ki SİL BAŞTAN vermeye başlamıştır..Aynı zamanda siyasi partneri-yandaşı AKP'ye de zarar vermiştir.O halde dış güçlerin taşaron terör örgütü olan DTP'ye bunu kim yaptırdı? ve AKPye bu olay üzerinden ne mesaj gönderildi...Bu mesajın arkasında FETO varsa ? karlı mı çıktı? elbette evet...

borabey yazdı:Alp erenlerin çıkışına dikkat....


Cemaatin geleneksel yapılanması içinde Ülkücü-Alperen-Akıncı vb. benzeri bir gençlik gücü yok...Biraraya MP'ye el atan cemaat başarılı olamayınca Rahmei Gn.Bşk. Yazıcıoğlu'nun hakkı rahmetine kavuşması sonrası birden bire yandaş medyası ile bu kutlu mirasa hiç hakkı olmadığı halde aşırı şkilde sahiplenerek pay almaya çalıştı. Kısmen de parti ve Alperen yapılanması üzerinde etkili olmaya çalıştı.Bunları biliyoruz. Bu nedenledir ki...tamamiyle milli ve milliyetçi duygularla milli refleksi sergilediğine yürekten inandığımız bu yapılanmanın birden bire etkin bir şekilde gündeme gelmesinde farkında olmadan bir milli hassasiyetin başka mecralara çekilmemesine yönelik bir ikazda bulunma ihtiyacı hissedilmiştir.Alperenlerin çıkışına karşı bir tavır kesinlikle söz konusu değildir.Hatta bu tavır milletin tüm kesimleri ile birlikte yapılmalı, paylaşılmalıdır.
Hangi cikis?

borabey yazdı:Cemaatin durduk yerde depreşen Rahmeti M.Yazıcıoğlu sevgisi ile bu çıkış birleştiğinde neyi işaret ediyor?

Sizce neyi isaret ediyor?

borabey yazdı:ABD yeni derin yapılanmasının Türkiye üzerinden İsrail'e sopa göstermesine tepki veren İsrail-Mossad-Yahudi Lobileri...hangi cemaat yapılanması üzerinden Türkiye'ye hangi mesajı vermek istiyor , hangi oyunları sergiliyor?


Basbakan'in cidden israil'e karsitlik yapabilecegine inanan yahudi lobisinin f-tipi istihbarati bu kez de basbakan'a karsi kullaniyor olabileceklerini, "ayagini denk al" mesaji veriyor olabileceklerini mi savunuyorsunuz? (Bkz; Basbakan'in ortaliga dokulen telefon kayitlari)

Yorumum: Bence basbakanin telefonlarini suan Turkiye'de f-tipi istihbarattan baskasi dinleyemez.


Aynen öyle...Çiçek belgesi ile Genelkurmayı köşeye sıkıştırmak isteyen feto, Başbakan üzerinden de gene elindeki kozları gizli-arka kapı ilişkileri ile kullanacağı yerde, bence köşeye sıkıştığını hissetmesi nedeni ile elindeki kozların çok küçük bir kısmını alenileştirerek "ayağını denk al" diyebileceği gibi, son gelişmeler çerçevesinde AKPin fetonn kucağına düşmemesi için başka çevrelerce de ortaya atılıp, Genelkurmay ve AKP'ye..bakın ikinizin de ortak düşmanı Feto'dur. Akıllı olun, birbirinize düşmeyin, güç birliği yapın....çıkışı da olabilir. Görüldüğü gibi ortalık gene toz duman, gene her şey birbirine karışmış şekilde.... ama iş olacağına varacak, ısrarla vurguladığım üzere kışa doğru resim netleşecek ve herkesin saçı önüne düşecektir. Şimdilik bu kadar..Sevgi ve saygılarımla.
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

Re: 'İlker BAŞBUĞ, Fethullah GÜLEN'in kellesini istedi'

İletigönderen FahrettinAltay » Sal Eki 27, 2009 11:51

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI “UYKU”DA MI?
NE ZAMAN UYANACAKSINIZ O GAFLET UYKUSUNDAN?
GENELKURMAY BAŞKANLIĞI “UYKU”DA MI?

17 Temmuz 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’na, aşağıdaki bilgi ve uyarıyı göndermiştim. Her zaman olduğu gibi bu güne kadar kendilerinden cevap alamadım. Cevap vermezlerse vermesinler, “Arzun bilir kebap salonu” olarak “müşteri memnuniyeti” birinci ilkemizdir. Ancak, efendiler hem cevap vermediler, hem de hesabı ödemeden sıvıştılar.
Zaman zaman generaller, subaylar, astsubaylar ve hatta uzmanlar hakkında yazılar yazdım. Çünkü, ülkesini seven bir vatandaş olarak yazmam gerekenlerden hiç kaçmadım. Doğrularda da, yanlışlar da da kıblemi hiç şaşırmadım.
Bu günlerde özel ve kasıtlı olarak “İrtica İle Mücadele Eylem Planı” yine gündeme getirildi. Güya “Islak İmza”lı hali bulunmuş. Doğrudur, Islak İmza’lı halinin bulunacağını ve nasıl üretileceğini Temmuz 2009’da yazmış, ilgili her kesim ve kişiye de bunu duyurmuştum. Bu yazılarıma H.H.MEMİŞ’in yazılarını da ilave ederseniz yazılanları “Sağır Sultan” bile duymuştu.
Konu Anayurt Gazetesi’nde de gündeme getirildi, ardından Oda.TV konuya kendi üretimiymiş gibi web sayfasında yer verdi.
İşin gerçeği nedir?
Konuya AKÇAM Gazetesi’nde bugün yayınlanan Prof.Dr. Deniz Ülke ARIBOĞAN’ın soru başlıkları ile cevap verelim.

1. Amaç,siyaset ile askeri gücün arasını bozmak mı?

Evet. Çünkü, 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmaları ve belası vardı. O bitti (!), ardından ASALA melanetleri geldi. O da bitti (!) ardından PKK belası bu ülkenin ve milletin başına sardırıldı. Şimdi o da bitmek üzere (!) peki yerine ne gelecek? Geldi bile AKP. AKP’nin üzerine düşeni daha rahat yapabilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin T.C. Anayasası ve yasalar ile tanımlanmış bütün görev ve sorumluluklarını yapamaz hale getirilmesi gerekmektedir. Çabanın ana sebebi budur.

2. Kim, ne amaçla sakladı ve zamanlamayı bekledi?

Konu kamuoyuna bildirildiğinde belgenin “ıslak imzalı” nüshası hazırdı. Bu belge Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinden ABD’ye görevli olarak giden iki Fettoş Copu tarafından Türkiye’ye getirilen İmza Taklit Makinesi ile hazırlanmıştı. Her iki makineden biri halen Ankara’da diğeri de İstanbul’dadır. Her iki makine de sadece özel görevli polislerin giriş çıkış yapabileceği bir bölümün iç kısmındaki, mahfuz odalardadırlar.

3. Biriyle pazarlık ya da şantaj malzemesi oldu mu?

Evet oldu. “Ergenekon” adı verilen şarlatanlık sürecinde tutuklu durumda bulunan bir sanığın avukatına ücreti mukabili verilmek istendi. Belgelerin bir nüshası İstanbul2da bir bankanın özel kasasındaydı. Hani şu Yunanlılar tarafından hisselerinin büyük bölümü satın alınan bankanın bir şubesinin kasasındaydı. Pazarlığı yapan kişinin telefon kaydı bir özel hareket Polisi’ne aitti. Ancak bu pazarlığı yapan kişi o özelharekat Polisi değildi. Ancak bu kişi, aslında bazı belgeleri ve malzemeleri Fetullah’ın Copları adına tutuklanmak istenen kişilerin iş yerlerine bir gece öncesinden yerleştiren emekli bir Özel Harekatçı’ydı. Adı ne mi? Adı METİN… Neyin karşılığında bu belge el değiştirecekti? Bedeli iki orgeneral ile bir korgeneral aleyhinde belirlenmiş ifadeyi kendi ifadesiymiş gibi “Gizli Tanık” olarak vermesiydi.

4. Belge Tartışması

“Kağıt Parçası” “Islak İmzalı Belge’ye” dönüştürüleceği, kendilerine duyurulmuş, medyada yayınlanmış olmasına rağmen bu konuda bir tek işlem yapmayanlar üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri çok zor duruma düşecektir. Belgeyi şantaj malzemesi yapanlar bu süre içinde “İhbar mektubu”na dönüştüren zabiti bulabilmişlerdir. Bu zabitin kim olduğu Genelkurmay Başkanlığı tarafından da biliniyor olmalıdır. Ancak, hakkında bir şey yapılamıyor olmasının da bir izahı vardır. Çünkü Dolmabahçe Görüşmeleri’nin gizli tutanakları bir şekilde bu zabitin eline geçmiştir. Hangi yolla mı, Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki bir Fettoşçu subay vasıtasıyla…

5.Ortada bir suç kanıtı var mı? Başbuğ şimdi ne yapmalı?

Ortada kalp bir “kanıt” (!) vardır. Amaç, Fettoş’un kellesini isteyen ve bu kelle karşılığında Hazine’ye bir servet teslim eden -280 ton saf altın- Başbuğ’un yerinden edilmesi ve Fettoş’un veled-i zinalarından bazılarının Kuvvet Komutanlığı’na tırmandırılmasının önünü açmak amaçlıdır.
Umarım bu bilgiler yeterlidir…

http://cemyaren.blogspot.com/2009/10/ge ... da-mi.html
Bayraklari Bayrak yapan, ustundeki kandir, Toprak ugruna olen varsa VATANDIR
Kullanıcı küçük betizi
FahrettinAltay
Üye
Üye
 
İletiler: 81
Kayıt: Pzt Eyl 07, 2009 11:54

Önceki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x