İmralı Tarihe Karışıyor

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

İmralı Tarihe Karışıyor

İletigönderen Ram » Prş Mar 06, 2008 0:50

Dağlıca Baskını sonrası toplumun teröre ve teröristlere karşı gösterdiği yoğun tepki, Genel Kurmay Başkanlığı’nın 12 Nisan’da yapmış olduğu operasyon çağrısına sessiz kalan Başbakan’ı bu kez harekete geçirmiştir. Ancak, açık ve yakın bir tehdide karşı doğrudan eyleme geçilmesi için her türlü hukuki şartların oluştuğu bu olayda, Başbakan’ın eylem talimatı vermek yerine Amerika’ya danışma gereğini duymuş olması, bizleri bundan sonra yapılması muhtemel harekât hakkında tereddüde düşürmüştür.

5 Kasım 2007’de ABD ile yapılan görüşme sonucu şu olmuştur: PKK müşterek düşmandır, anlık istihbarat paylaşımı yapılacaktır! Bunun anlamı da şudur: Tek başınıza harekât yapamazsınız, bizim göstereceğimiz yerleri ancak havadan vurabilirsiniz! Cumhuriyet tarihimizde bu her halde ilktir, başkasının istihbaratıyla harekât yapmak ya da bekanıza yönelik bir tehdit karşısında doğrudan harekete geçmeyip şartlı harekât yapmak! Hal böyle olunca haklı olarak olası harekâtın amaç ve sonuçlarını irdelemeye karar verdik; “Ne oldu ne bitti de PKK müşterek düşman oldu” diyerek. İlk olarak aklımıza şu geldi: “PKK müşterek düşman ise, neden Amerika eliyle koymuş gibi yerini bildiği PKK'yı yüksek teknolojisiyle yok etmiyordu da bizim Hava Kuvvetlerimize yol veriyordu?” Neden kendisi terörle mücadele adı altında ülkeleri işgal ederken bizim teröristlere müdahale etmiyordu? Kuşkulandık çünkü yaşanan bir tarih var Amerika ile.

Önce, bir Çekiç Güç meselesi var, bir Körfez Savaşı meselesi, döneme damgasını vuran. Hatırlanacağı üzere o günlerde: Özal her gün Başkan Baba Bush'la telefonla görüşüyor ve Amerika'nın Ortadoğu politikasını şekillendiriyordu. Bir koyup üç, beş hatta on alınacaktı, Musul Kerkük Türkiye’nin olacaktı. Türkiye’nin dış politikası; Amerika'ya ve Barzani'ye destek, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak, PKK'yı yok etmek şeklinde sıralanıyordu, tıpkı 2003 Irak Savaşı'nda olduğu gibi, tıpkı bugünkü gibi.

Yıl 1991. Ne oldu hatırlayınız Birinci Körfez Savaşı’nda?

Amerika önce Saddam'ın Irak kuzeyine harekât yapmasına izin verdi, peşmergeleri hedef gösterdi ve Saddam'dan kaçan bütün Iraklılar Türkiye’ye sığındı. Hemen kucak açıldı onlara, kol kanat gerildi. Ama bu insanlık dramında Batılı ülkeler Türkiye’yi ve o zavallı sığınmacıları yalnız bıraktı. O insanlara, şimdi bize Barzani eliyle kafa tutmaya çalışan o zavallı insanlara ekmeğimizi verdik, milyonlarca dolar milli kaynağımızı harcadık. Irak’a uyguladığımız ambargo sonucu zararımız yüz milyar doları aşıyordu, karşılamadılar bile. Ve sonuçta: Amerika'nın Irak’ta yarattığı trajedi uluslararası gündeme Kürt sorunu olarak düştü! (1)

Hepsi bu mu, hayır!

Guantanamo'da binlerce insana işkence yapan, Irak'ta her saat başı adam öldüren Amerika'ya ses çıkarmayan Avrupa ve Birleşmiş Milletler, Saddam'ın zavallı Kürtlere zulüm yapmasının önüne geçmek maksadıyla 36.ncı paralel kuzeyine uçuş ve müdahale yasağı koydu ve Özal'ın da gayretiyle uluslararası koalisyon gücü, yani Çekiç Güç ülkemizde konuşlandı.

Peki sonra ne oldu?

Birtakım gizli eller, on yıldır Suriye ve Lübnan'da eğitim yapan PKK'lı teröristleri aldı, bir kısmını Suriye üzerinden bir kısmını İran üzerinden, Irak kuzeyindeki Çekiç Güç'ün korumasındaki bölgeye yerleştirdi. Yıl 1992'yi gösterdiğinde PKK, Barzani bölgesinde sayıları on bini aşkın silahlı bir güç haline gelmiş, Barzani'nin kamplarına yerleşmiş, Saddam'ın silahlarını yağmalamış ve Saddam'ın zulmünden kaçan gençleri kandırarak Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutmaya başlamıştı. Ardından Barzani Özerk Kürt Yönetimini ilan etmişti. Kimin sayesinde? Netice olarak Birinci Körfez Savaşı bize güçlü bir PKK ile özerk bir Barzani'yi miras bırakmıştı.

2003 yılına geldiğimizde, kitle imha silahları bulunduğu bahanesiyle Amerika Irak'ı işgal etti. Saddam devrildi. Irak üçe bölündü. Siyasal bir PKK ile federe bir Kürt devleti ortaya çıktı. Amerika artık Barzani ve PKK'nın içindeydi. Amacı, Ortadoğu'daki enerji havzalarını ele geçirmek, gerek kendi gerekse İsrail'in güvenliği için Büyük Kürdistan'ı kurmak suretiyle BOP’u hayata geçirmek idi. Bu sıralarda Başbakan, ''bizim bu projede yapacak görevlerimiz var, eşbaşkanlarından biriyiz'' açıklamaları yapıyordu. Düşününüz, BOP; Türkiye, İran, Irak ve Suriye'yi bölme projesi ve Türkiye Başbakanı eşbaşkan! İşte bu sırada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan açıklamasını yaptı ve ‘’ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğü çok ağır ve yakın bir tehdit altındadır’’, diyerek kuzey Irak'ı hedef gösterdi. Sınır ötesi harekât senaryoları da o tarihten beri gündemden düşmedi ve 5 Kasım'a geldik.

ABD’nin amacı…

Bu çerçevede Amerika ne yapmak istiyor, ona bir bakılmalı.

2008 yılında ABD'de başkanlık seçimleri var. Oğul Bush Irak'ta umduğunu bulamadı, ölen Amerikalı asker sayısı 3900'ü geçti, Irak'a vaat edilen demokrasi gelmedi, ülke iç savaşın eşiğinde. ABD'nin savaş tehditleri, PJAK'ı İran'a karşı kullanma oyunu, Körfez'e yaptığı muazzam yığınak işe yaramadı, İran nükleer programını sürdürüyor. Irak'ta güçlenen PKK eylemlerine devam ediyor, Batı’nın teröre karşı sözde ortak çağrıları işe yaramıyor. Barzani, arkasına aldığı Amerika'ya güvenip Türkiye'ye tehditler yağdırıyor, Kürt devletini kurdu, bir tek ilanı kaldı Kosova gibi. Türk milleti ayakta, ordu harekete geçmezse Irak'a gidip PKK'yı da Barzani'yi de vuracak hale geldi. Amerikan karşıtlığı dört bir yanı sardı. Bu tablo ile Bush'un seçimi kazanması elbette zor olacaktı.

Peki ne yapılacaktı?

Birinci sorun İran’dı, nükleer silahlanma meselesi. Buna karşı savaş açılacaktı ama zamanı değildi çünkü Irak'ta işler zordu. O halde bu savaş ertelenmeliydi? Kasım 2007'de ABD Ulusal istihbarat Tahminleri Raporu açıklandı. 2015 yılından önce İran'ın nükleer silah üretme kapasitesine erişemeyeceği söylendi ve İran hedef listesinden çıkarıldı. Mademki İran'da nükleer tehdit şimdilik yoktu, o halde İran'a saldırmak için sebep de yoktu! Amerika böylece İran'ı gündeminden düşürdü. İkinci sorun ve belki de en önemli sorun Türkiye, Barzani ve PKK meselesiydi. Türkiye'de Amerikan karşıtlığı gelişiyor, PKK'nın yaptığı eylemler artıyor, her gün şehit veriliyor, Barzani PKK ile baş edemiyor ve tüm bunlara dur, demek gerekiyordu. Ayrıca, Barzani'nin gerek Irak'ta gerekse Türkiye'de bir sempatizan kitlesi vardı ve bunun düşmanlığa dönüşmemesi gerekiyordu Büyük Kürdistan'ın gerçekleşmesi için. Türkiye ise Ortadoğu'da önemli bir konuma sahipti, Amerikan çıkarlarını koruyordu, ABD’nin askeri üsleri vardı, iyi bir silah pazarıydı, İsrail ile ilişkileri iyiydi, elden çıkarılmazdı.

PKK'ya gelince, her ne kadar BOP projesinde görevler üstlenmiş ise de, sonuçta bir terör örgütüydü ve Batılı dünya bunu kabul etmişti. Bu durumda ancak PKK'dan vazgeçilebilirdi, hem kullanılır hem de kısmen feda edilebilirdi ama nasıl? Amerika doğrudan PKK'yı vursa, önemli bir taşeron güç yok edilmiş olacaktı, bu iyi bir çözüm değildi çünkü ilerde ona iş düşecekti. Barzani PKK'yı vursa, Kürtler arasına nifak sokulmuş olurdu ki, bu hiç iyi değildi, üstelik Barzani'nin PKK ile çatışması oldukça zordu. Türkiye PKK'yı vursa, bu iyi bir çözümdü, bunun bir mahzuru yoktu hem de bu, bir taşla dört beş kuş demekti. Nasıl mı?


Bir: Türkiye öteden beri PKK'yı Irak'ta yok etmek istiyordu, kamuoyu buna hazırdı, Irak hava sahası Türklere açılırsa, hem Türkiye'nin gönlü yapılmış olur, hem PKK biraz hırpalanıp gözdağı verilir, hem de Barzani ile Türkiye arasındaki ilişkiler yumuşar ve gelişirdi.

İki: Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı önlenir hem de öteden beri desteklediği Erdoğan’a siyasi başarı sağlardı.

Üç: BOP projesinde görevli Erdoğan, bu siyasi avantajı değerlendirir ve gelecekte kurulması planlanan özerk yapının temelini atacak yeni anayasa değişikliklerinin meclisten geçirilmesini kolayca sağlardı.

Dört: PKK'ya karşı Barzani'nin bölgede otoritesi sağlanırdı, Büyük Kürdistan'ın müstakbel lideri olarak.

Beş: 2008 seçimlerine Oğul Bush, az da olsa istikrar sağlanmış bir Irak, kuzeyde tam otorite ve güneye örnek teşkil edecek güçlü bir Barzani, gönlü yapılmış bir Türkiye ile girecek ve elbette ki avantaj sağlayacaktı.

PKK’nın geleceği

PKK’nın ne olacağı konusunda ise, işte onu bizatihi PKK'nın kendisi bilirdi. Onlara tercih yapma şansı verilirdi bu güne kadar yapmış oldukları hizmetlerine karşılık, hem de iki seçenek:

Birinci seçenek: PKK'nın gerek lider gerekse dağ kadrosunda İranlı, Suriyeli ve Iraklı Kürtler de vardı, bunlar ülkelerindeki PKK oluşumlarına katılır, varlık ve eylemlerini orada sürdürebilirlerdi PJAK gibi. Bunu istemeyenler ise Barzani'ye katılabilirdi. Zaten Barzani 1992'den beri PKK'dan kaçanları korumakta ve onları Özel Kuvvetler çatısı altında toplamaktaydı. Bu durumda ABD'nin desteği hem PKK'ya hem de Barzani'ye sürmüş olurdu. Çünkü gelecekte İran ve Suriye'nin parçalanması söz konusu olduğunda bu PKK'lılara ihtiyaç olacaktı. PKK'nın yönetici kadrosuna gelince, bir kısmı İran ve Suriye'deki yeni oluşumun başına gider yerinde yönetirdi, isteyen Barzani'de kalırdı. Türkiye'ye gideceklere af çıkarmak ve siyasi haklar vermek için elden gelen yapılırdı. İsteyen tanık koruma programına alınır, yüzü değiştirilir ve yeni bir yaşam da sunulabilirdi. Türkiye'ye dönmek isteyenlere kapı açıktı, hepsi silah bırakıp dönebilirdi, onlar için af garanti idi. İkincisi seçenek ise; birincinin aynıydı, kabul etmeyenlerin cezası ölümdü.

Senaryo gerçek olursa…

Peki, bu senaryo hayata geçerse ne olacaktır?

:arrow: PKK eylemleri büyük ölçüde duracak yerini toplumsal olaylar alacaktır. PKK'nın siyasallaşma değil, Genel Kurmay Başkanı’nın belirttiği gibi legalleşme çabaları hayata geçirilecektir.

:arrow: PKK, İran ve Suriye'de faaliyetlerini sürdürecek, Irak'taki faaliyetlerin tek adresi ise Barzani olacaktır.

:arrow: PKK'dan teslim olanlara af ilan edilecektir, kaldı ki, TCK. Md. 221 bunu sağlamak için yeterlidir, yeni kanuna ihtiyaç yoktur.

:arrow: Avrupa'daki PKK'nın siyasi cephe teşkilatları faaliyetlerini sürdürecektir.

Bir kısım PKK'lı Barzani tarafından Türkiye'ye teslim edilecektir. Bunun iki sonucu olacaktır; bir; Barzani halka sempatik gösterilip Türkiye'nin Kürt devletini tanıması için uygun ortam hazırlanacak, iki; hükümet, teröristleri dağdan indirdim, diyerek siyasi rant sağlayacaktır. Bu durumda, Türkiye’nin doğusunda özerk bir yapının yasal zemini hazırlanmış olacak, Türk ulusunun da birlik bütünlük ve bekası lafta kalacaktır. İşte 5 Kasım'da Başkan Bush ile görüşmeden çıkan sonuç budur ama bize söylenen; anlık istihbarat ve PKK müşterek düşman, sloganıdır! Bize söylenen; demokrasi, insan hakları, barış ve kardeşlik, akan kanlar dursun, sloganlarıdır ama uygulamaya konmak istenen senaryo, ülkemizi bölme senaryosudur!

Şimdi Türk Hava Kuvvetleri Irak'taki PKK yuvalarını vuruyor. Medya manşet atıyor, PKK dağılıyor, diye. Doğru dağılıyor ama nasıl? Yaralılar ve örgütten kaçanlar Barzani'ye sığınıyor, PKK'ya Barzani adresi gösteriliyor! Bir kısım PKK'lı İran'a diğer bir kısmı Suriye'ye çekiliyor. Kalan fedailer ise Hakurk, Zap, Metina, Şive ve Kandil'deki PKK kamplarında nöbet tutuyor. Aslında PKK kılık değiştiriyor; Barzani’nin koruması altına giriyor, Barzani de hem PKK'nın hem de Büyük Kürdistan hayalinin liderliğine oynuyor! Bu çerçevede yaptığımız sınır ötesi hava harekâtlarına yakından bir bakalım. Vurulan yerler neresidir; Hakurk, Basyan, Avaşin, Sinat, Haftanin! Bu kamplar PKK’nın yirmi yıldır elinde bulundurduğu kamplardır ve ülkemizin hemen güneyindedir yani PKK bir nefes kadar yakındır. Operasyon olacağı bilinmesine rağmen PKK geri çekilmiyorsa bu cesareti kimden almaktadır? İkincisi; harekât esnasında vurulan teröristler Barzani’ye bağlı hastanelerde tedavi görmektedir ve bu husus bizzat Genel Kurmay tarafından açıklanmıştır. Bu teröristleri kim alıp gelecektir? Hala yerlerinde durduklarına göre verilen mesaj şudur; dağda silahlı iseniz terörist, yerde Barzani bölgesinde iseniz peşmerge!

Bu harekâtlar bu kapsamda bahara kadar böyle sürerse, sonucu ne olur?

Irak kuzeyinde güçlü ve bağımsız bir Barzani ortaya çıkar; PKK'yı koltuğunun altına, ABD'yi arkasına almış bir Barzani! Türkiye'nin desteğiyle Irak kuzeyinde güçlü ve müreffeh bir Kürt devletinin başkanı, Türkiye'nin doğusunda da söz sahibi, İran ve Suriye'deki PKK faaliyetlerini yöneten bir Barzani! PKK'nın ve Büyük Kürdistan'ın büyük lideri Barzani! Bu Barzani, PKK’nın silahlı eylemleri yerine doğudaki halkımızı devletle karşı karşıya getirmek için kitlesel eylemlere yönelecektir. Terör sorunu bitecek yerini etnik ayrımcılığa dayalı toplumsal olaylar alacak ve dünya gündemine oturacaktır. Bu senaryo, yedi bin yıllık Türk devletini parçalama senaryosudur. Ama bu senaryo burada bitmez, ta ki Türk varlığı Anadolu’dan silininceye kadar sürecektir bu senaryo!

Peki, Kim, dur diyecek bu ihanet senaryosuna?

Halkı çaresiz, yokluk ve yoksulluk içinde. Gençlik, Gazi Paşa'nın gençliği sorunları içinde kaybolmuş, Milli Eğitim Gülen tarikatının elinde, yeni nesilleri o yetiştiriyor. Doğuda yaşayan halk perişan, bir yanda PKK bir yanda Barzani, hani Türk devleti, hani devletimiz, diye kendi kendine soruyor. Onlar da çaresiz, olacakları bekliyor. Sanayici, odalar, borsalar, sivil toplum örgüt liderleri suskun, seyrediyor olan biteni, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek.

Durum böyle giderse fazla bir seçeneğimiz yok, iki seçenek apaçık ortada. Birinci seçenek; şimdi değil on yıl sonra, elli yıl sonra, yüz yıl sonra Anadolu’daki Türk varlığının tarih sahnesinden yok olması için, bugün atılan temellere bir kürek de biz harç atacağız. İkinci seçenek ise; biz Gazi Paşa'nın torunlarıyız, biz Çanakkale'nin, biz Anafartaların, biz Yıldırımların Fatihlerin torunlarıyız deyip bu ihanet senaryosunu darmadağın edeceğiz, öylesine vuracağız ki bir daha hiç kimse böyle bir ihanete kalkışamayacak!

Şimdi karar sizin, hangi seçenek?
Erdal SARIZEYBEK - İÇ GÜVENLİK VE TERÖR
Resim
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x