İmralı'ya Düşen UFO

İmralı'ya Düşen UFO

İletigönderen Selçuk Tınaz » Pzr Oca 06, 2013 17:35

Terörün bitme ihtimali nedeniyle hepimiz, kaybettiği eşeğini arayan Nasrettin Hoca misali naif bir merak içindeyken, Türk Savunma Sanayii sanki Türkiye'de bir UFO kazası yaşanmış da enkazdan dünya dışı ileri teknoloji bilgileri alınmış gibi, aniden atağa kalktı.

ASELSAN'da ve özel sektörde üretilen kara, hava, deniz savunma projeleri iplerini koparmış vaziyetteler.

Eskiden ülkemizdeki savaş gemisi yapımını durdurmak amacıyla kendi külüstürlerini hibe eden (sonra da ortak tatbikatlarda onları yanlışlıkla(!) vuran), füze savunma sistemlerimizi ve başka her türlü teknolojik gelişmeyi engelleyip yerli üretime imkân vermemek için, mühendislerimizi öldürmek dahil, her türlü yola başvuran ve Irak'ın kuzeyindeki terör kamplarına bekçilik yapan ABD, ne oldu da birden bire kendimizi savunmamıza izin verir hale geldi ?

Bu değişikliğin sebebi, İmralı'daki "UFO kazası" olabilir mi acaba ?

Hepimizi ülkenin bölünmesine razı olacak duruma düşürmek maksadıyla PKK terörünü destekleyip, Türkiye'de kan döken ABD istediğini aldığına ve biz de bölünüp barışı(?) sağladığımıza göre (Bu terimi kullanmak, bir devletle savaşmış olmak anlamına gelir. Hangi devletle savaşıyorduk dersiniz ?) bu yeni silahları kime karşı kullanacağız ?

Kimden, hangi nedenle yeni bir terör saldırısı bekleniyor ? ABD yerine başkası hesabına terör yapmaya karar verecek, bir kısım PKK'dan mı ? Yani, İmralı'ya düşen "Tanımlanamayan Uçan Şey", Türkiye gibi PKK'yı da mı bölecek ?

Peki öyleyse, terörden kurtulmayı sağlayacak bir bölünme anlaşması yaparken, terörle mücadeleyi güçlendirmeye çalışmayı aniden "keşfetmek", şehit ailelerine nasıl açıklanacak ?

1773 yılında Amerikalılar, yerli kıyafetleri giyip Boston'da İngiliz çaylarını denize dökerek bir savaş başlattılar ve Birleşik Krallık toprak kaybetti.

2013 yılında da, gene yerli kılığına girip, 1071 kandırmacasıyla Anadolu'da işgalci gibi göstermek istedikleri Türk çayını, İmralı'dan denize dökmeyi planladıkları anlaşılıyor. Yani, Truva Atı kapımıza gene geldi. "Hani savaş bitmişti, çocuk ?".

Bakalım, sonucunda kim neyi ne kadar kaybedecek. Kim ne kazanacak diyemiyoruz çünkü bu savaşın galibi olmayacak.

Cemaat, AKP ve Kürtler ya da, Fettullahçılar, Erdoğancılar ve Apocular bu süreçte kullanılan oyuncular olarak rollerini bitirince, kuklacı tarafından kukla dolabına kaldırılacak ve yerlerini, içimizdeki diğer etnik gruplardan, dinlerden ve mezheplerden yontulacak yeni kuklalara bırakacaklar.

Kürtler demokrasiyi ve Türkleri, Türkler topraklarını ve gururlarını, Amerikalılar da Türkleri kaybedecekler.

Güneydoğu'daki marabalar derebeylik düzeninde yaşamaya alışkınlar fakat, Türkiye'nin geri kalanında yaşayan ve artık orada istenmeyecek olan Kürtler, yıllardır demokrasinin tadını çıkarıyorlardı. Onlar için çok zor olacak.

Araplarla yaşayacakları çatışmalarda Türklerin eksikliğini çok hissedecek ve Türkmenlerin haklarını gasp etmeye devam ederken, kendilerini destekleyen hafif meşrep ve ağır mezhepçi AKP'yi hasretle anacaklar.

Amerikalılar, Türkleri kaybetmenin ve onları geleceğin tek süper gücü olan Asya'nın yanına doğru itmenin bedelini, belki biraz orta vadede ama, mutlaka çok ağır bir şekilde ödeyecekler.

"Düşmanını kendine yakın tut" tavsiyesini, işin suyunu çıkaracak kadar abartarak NATO'ya girmeleri ve AB üyeliğini hedeflemeleri yüzünden topraklarının bir kısmını kaybedecek olan Türklerin uzun vadede, şark kurnazlarından ve batı sahtekârlarından kurtulup kazançlı çıkma ihtimalleri var.

Hem Ortadoğu bataklığından hem de Batılı düşmanlarıyla ittifak içinde olmaktan kurtularak, Asya'da kendilerine doğal, güçlü ve gerçek müttefikler bulabilirler.

"ABD krize girerse, işsiz kalırım. Amerikalıları konforlu evlerde yaşatan morgıçların parasını ödemek için, ne yapmalıyım ?" diye, dünyanın geri kalanıyla birlikte, Türkiye'de de düşünmek zorunda kalıyor insanlar galiba.

Yoksa, içimizdeki Türkiye Cumhuriyeti karşıtları, "Amerikalılar hepimizin kaderini belirlemek için bir plan yapmışlar işte, itiraz etmeyelim ve ona boyun eğip kaderimize razı olalım" demeye cesaret edebilirler miydi ?

Onların emrine uyarsak, yeni yılda astrologların burç yorumlarıyla yetineceğiz. Mayalar'dan kurtulmanın mutluluğu içinde, hep beraber Şirincelerde şirin şirin oturacağız ve ötesi bizi hiç ilgilendirmeyecek.

Kürt ırkçılarının aynı doğrultudaki bakış açısına göre, "devlet" ile PKK isimli uyuşturucu mafyasının lideri arasında yapılan konuşmaları vatandaşların bilmesi doğru değil, hatta gereksiz.

Yani birileri, devletimizin ve dolayısıyla onun vatandaşları olarak hepimizin kaderini çizecek bir halt yemek istiyorlar ama, bizim onların yediği haltı öğrenmemize lüzum yok. O konuda, propagandacıların yapacakları sopa ve havuç gösterisiyle yetinmeli, zamanımızı televizyondaki dizilerle, yarışma programlarıyla değerlendirmeliyiz.

Halk olarak ülkemizde olup bitenleri öğrenmemize lüzum yoksa, gazetecilik mesleği de gereksiz bir iş haline gelir. Neyse ki, Türkiye'de basına yerleştirilen Amerikancı Kürt ırkçılarının sayısı, bu sonucu elde etmek için yeterli değil.

Amerikan çıkarları için kurulan bir parti olan ve deliğin kenarındaki süpürgenin menzilinden çıktıkça, beyzbol sopası ile hizaya sokulan AKP, hiçbir konuda Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil yeteneğine sahip olamıyor.

Bu nedenle, uyuşturucu mafyasının katilleriyle yapılacak görüşmede, Türkiye Cumhuriyeti'nin masadaki yerine bir AKP görevlisi oturursa, Türkiye temsil edilmiyor demektir.

Türkiye'de ABD hesabına terör yapanlarla, ABD hesabına sivil darbe yapanların oturacağı bir müzakere(?) masasından çıksa çıksa, Amerikalıların BOP'u çıkar.

"Devlet Yönetimine Katılma Hakkı" bir devletin vatandaşlarına verebileceği en ileri seviyedeki siyasi haktır. Demokrasi ile yönetilen bir devlette, bundan daha büyük bir siyasi hak yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürtler dahil bütün vatandaşlarına bu hakkı vermiş olduğu ısrarla gözardı ve dilardı ediliyor. Bu inkâr politikasının tek bir nedeni var ve onu da hepimiz biliyoruz.

Bu saatten sonra kimse kimseye 'kimlik-kültür' falan yutturamaz artık. "Kürt Sorunu" torbasındaki tavşanın kulakları göründü bir kere. Milleti bölüp, ülkeyi parçalamak istediklerini ağızlarından kaçırdılar.

Torbaya havuç atmanın tavşanı besleyip büyütmekten başka bir işe yaramayacağını anlayabilmek için, bakalım başımıza kaç saksının daha düşmesi gerekecek. Kafalarına balkonun düşmesine ihtiyaç duyanlar ümitsiz vaka olduklarından, zaten hesap dışındalar.

Topraklarında yaşayan topluluklara "Kendi Kaderini Tayin Hakkı" bir devletin vereceği bir hak değil, ilândır. Bu kararı veren devlet, karara dahil olan insanların artık kendi vatandaşları olmadığını ilân etmiş olur.

Bir devlet, genellikle kendisine ve diğer vatandaşlarına zarar verecek böyle bir "hak" talebini kabul etmek zorunda değildir.

Bu talepte bulunanların durumu eğer, Irak'taki Türkmenlerin veya Kıbrıs'taki Türklerin durumu gibi değil de, Türkiye'deki Kürtlerin durumu gibiyse, sigara içmenin kişi ve toplum yararına yasaklandığı yerlerde, bir grup insanın sigara içmeyi kendilerine bir hak olarak istemelerinden farksızdır.

PKK isimli uyuşturucu mafyasının sebep olduğu terörü önleyebilmek için, onun arkasındaki devlet olan ABD'ye tek bir şey söylememiz gerekiyordu ; "Ya, Irak'ın kuzeyindeki PKK terör kampları, ya da, Türkiye'deki askeri varlığın. İkisine birden sahip olamazsın. Seçimini yap".

Tabii bunu ancak, ABD'nin çıkarları yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin iyiliğini düşünen ve temsil eden bir hükumet söyleyebilirdi.

Öyle bir hükumete sahip olamadığımızdan, bugün ABD, bitkisel ve etnik uyuşturucu mafyası PKK ve dinsel uyuşturucu mafyası AKP kimliklerinde, bir masanın her iki tarafına da oturup Türkiye Cumhuriyeti'nin, yani hepimizin kaderini belirleme şansını yakalıyor.

Ne atalarımızın yattıkları yerlere gidecek, ne de çocuklarımızın yüzlerine bakacak halimiz kaldı. Utancımızdan, tarihin bizim için yazacaklarını düşünmek dahi istemiyoruz.

Avrupa Parlamentosu'ndaki Kürt Konferansı'nın ve İmralı'daki ABD - ABD görüşmesinin yegâne faydası, 'Türkiye'deki en eski ve en güçlü tabunun yıkılması' olacak ;

Sürekli olarak sorunlar yaratıp, hepsini de Türkiye'ye zarar verecek şekilde çözmeye çalışan DÜŞMANLARIMIZI İYİ TANIYACAĞIZ ve bir daha hiç kimse onları bize 'dost' ve 'müttefik' diye yutturamayacak.

Türkiye'nin geri kalanında da eski tip bölünmelerin yerini, "Türkiye'nin iyiliğini isteyenler - onu başka devletlerin çıkarlarına feda edenler" şeklinde yeni ve tek bir bölünme alacak.

Selçuk Tınaz
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x