Türkün (ilk) Ruhaniyat Ocağı –
İnam Atanın (Asif Atanın)
Mutlaka İnam Ocağı
İNAMIN GELİŞİ
Atakent – 28
(Bakı – 2007)
I Bohça
İnsanilik üste Ruhanilik bakışının
iki en başlıca anlayışı:
MUTLAK
Mutlak – bugünde alametleriyle, ebedi Sabahda bütün mevcutluğuyla aşkiara çıkan, Nispi olayların dahilinde yaşayan, ancak onlara sığmayan, onları özlerinden kenara çıkarıp özüne yakınlaştıran, Dünyaya, Hayata, İnsana Yüce iç Kuvvet, Yön ve Ölçüt olan bir Kudretdir.
İNSAN
İnsan – Özünde Mutlaklik taşıyan, bu sebepten de Ortamdan, Çevreden, Toplumdan Üstün olan, Mutlakliye can atan ve Mutlaklaşmağa Kadir olan Ruhani Varlıktır.
II Bohça
TAN YERİ
Yüreğinizde Güneş Olsun!
İstekli okyucular, Ata Yurtumuzdan (Azerbaycandan) başlayarak, Dünyaya yeni İnam geliyor. Bugün size onun Tan Yerini sunuyoruz – pek ilk adımlarını.
Bizim sunduğumuz Tan Yeri neyle ağarıyor? Onunla ki, İnam – insana geliyor; insanlığa inam geliyor. Başka doktrinler, öylece de dinler iflasa uğradığı, çok geniş yayılmış bir çok felsefelerde insanın hatta açıkca hayvan kibi yaşamağa çağırıldığı bir zamanda İnam Atanın Mutlakı – İnsan olarak görünmektedir beşerin ufuklarında.
Bu Geliş efsaneye, korkuya, telkine, alğılanmaz transendentallığa değil, canlı insana esaslandığı için biz onu hem de «Ata Gelişi» adlandırıyoruz. O, şahslı geliyor, yanınca da Evlatları. Bununla da beşeri İnsanilik ideası gözüyumulu, «nereye geldi-geldi», «bitdi-bitmedi» prensepiyle serpilmiyor; ekinin sahipi, ekincisi, becericisi olarak, Mutlaka İnam Ocağı onu gerçekleştiriyor. Yavaş-yavaş serpiyor, birey-birey yetiştiriyor…
«Semavi (Göyel) değilen, aslında tamamen Yerel olan dinler İlahiliğin kökünü, kaynağını «gökte» aradılar, ona göre de bulmaca etkisi veriyor, telkin ve korku üzerinde yaranıp yaşıyordular, bu yalanları da gitdikce açılıyordu. İnam Atanın (Asif Atanın) Kutsal adıyla ilgili olan İnsanlık İnamı da ilk tanımada çoklarının, pek çoklarının aklına batmıyor, girmiyor, çünki İnsanlığın, İnsana İnamın, İnsanın özünün özüne inamının tamamen bozulup gitdiği bir zamanda beyan ediliyor. Din «göyelliğinin» («semaviliğinin») hiç olduğunu açıklayan Zaman Onun kurtarıcılığını açıklayacak. Çünki dinin yasakladığı İdrak – İnamın dostudur.
İnam Atanın «İnsanlaşın – İnsanlaştırın!» sözüyle beşer gelişiminin İnsanlık Çağı başlamıştır. Bugün bu Çağ 30 yaşını tamam ediyor.
İnam (Ata) geldikce siyaset kovulacak, ağalık – kölelik – tabakalık – yadlaşma, paraya secde yok olacak; bunların yerine İnsanlık, Manevilik, Ruhanilik gelecek; İnsan olmağımızdan duyduğumuz Vect, İhtizaz, Ölmezlik gelecek. Atamızın müjdelediği Ruhani Devlet bunun Devleti olacak, bunun hattını tutacak, götürecek.
Batıda kabarmış tekniki gelişme İnsanlığı da, doğayı da söndürmekte iken yakşı ki, Doğuda bile bir Tan Yeri ağarmağa başladı. Bundan sonra dünyayı Doğu, esasen Asya medeniyeti bekliyor.
Mutlaka İnam özünün altı ideası ile beşer hayatının yeni yönünü, yeni düzeyini yaratıyor, onu kesin ve devamlı olarak anlamlı ediyor. Bu ideaların hepsini bir yerde İnsanlaşma talimi adlandırmak olur. Bu, Yeni Dünyabakıştır. Bu, Yeni İnamdır. Bu, Yeni Yoldur. Yenise eskiyi redd ediyor. Kadimlik eski değil. Kadimlik özünde Ebedi Yenilik yaşatıyor. Yenilik ve Eskilik zaman bakımından ölçülmüyor. Zaman bakımından yaşı genç olan istenilen olaya Yenilik demek olmaz. İnsana karşı, dünyanın ulvi anlamına karşı öyle olaylar meydana çıkıyor ki, aslında bunlar en kötü eskikliktir. Özünde Kutsallık, ululuk taşımayan olay Yeni değil, eskitir. Öylece de geçmişlerimizde öyle yüce makamlar var ki, onlar bugün de Yenidir, Yeniliktir. Mutlaka İnam Kadimliğimizde Yüce, İnsani ne varsa, onu Yeni Talimin hamuruna katarak koruyor. Manevi hayatımıza «yenilik» adıyla gelen yad, bayağı ne varsa, onu redd ediyor. Bu, İnam Ata (Asif Ata) Peygamberliğinin mahiyetinden doğan haldır. İnam Ata Mutlaka İnam hamuruna nispilik katmakla beşer tarihine ödün vermek düşüncesinden çok uzaktır. Onun ideası «Ya her şey, ya hiç ne»dir. İnam Büyüklüğü yalnız «Her şey»i kabul ediyor. Bu ise gayri-asilliğin karşısını kesen Ruhani sınırdır. Büyük işlerde ödün vermek – insansızlıktır.
Atamız Var olsun!
İnam – Din değil
Yurtumuza İnam geliyor, Türk soyumuz dünyabakış yaratıyor – beşerin tarih boyu yaratmış olduğu en yüce değerlere yakın o sıradan, hatta onun daha çok sevileninden, beklenileninden…
İnamsa – Din değil, Allahın diktesi değil; bendenin gözüyumulu kabul etdiği, gözüyumulu kabul etdirmek istediği ihkam toplusu değil; inanılmayana «gönderilmiş» bulmacalar toplusu değil; güzelin çirkine gönderdiği yalan kaynağı, zor desteği değil…
Gökten Yere inmesen, Yerde Gökleşe bilmezsin, İnsanım – İlahim!
Gerçekliğin oyunlarını, oynaklık ve kaynarlıklarını yalnız seyiretmek, dıkkati ise onun mahiyetinden ayırmamak.
Yeri Gökleştirmek, Gök hasretınden çıkmak, çıkarmak. Gökü hasretin elinden alıp Sevgiye vermek…
İnsan büyümeyince, sevilmeğince, ona inanılmayınca, o, inamları doğrultmayınca – Yerler Gökleşmeğecek, gözümüz Göklere, boyumuz büyüklüğe hasretli kalacak, Yüreğimiz dosta, yara…
Büyüklüğü Allahın elinden alıp İnsana vermeğe geliyor İnam. Allah da bile isterdi…
Din ile İnamın başlıca farkı: İnam – İnsandan geliyor, Din – (güya) Allahdan. Bu farkı sade beşer diline çevirirsek: Din de İnsandan geliyor, İnam da. Din gelişinde «Allah» uydurmasına el atılıyor – sonrakı tüm zararlarıyla…
İnam – Asif Atanın adıyla ilgili olan dünyabakış – Dünyanın, Hayatın, İnsanın mahiyetine inanmaktır ve mahiyeti ezeli, ebedi, sonsuz ve kamil – yani Mutlak saymaktır. Buna göre de Asif Atanın yarattığı dünyabakış – Mutlaka İnam adlanıyor ve bu hem de onun altı ideasından birincisinin adıdır. Burada doğaüstü yaratıcıya yer yoktur. Mahiyet – şahslanmıyor, substansiyalaşmıyor; konuşmuyor, acıklanmıyor, korkutmuyor, tatlı vaatlar vermiyor…
Mahiyet insan tarafından alğılanıyor. Buradan da Mutlaka İnam taliminin ikinci talepi (ideası) yaranıyor: Kamil İnsan.
İnamçılık – gerçekleşmek için yaratılıb, hayatda iş görmek – insanlararası münasebetleri yakşılaştırmak için yaratılıb (yalnız nazari talim kibi yok, Allaha, ya neyese ibadet için yok). Onun Ruhani Birlik talepi (ideası) bundan ileri geliyor. Ruhani Birlik ideası toplumculuğu redd ediyor: ağa-köle münasebetlerini, tabakaçılığı, yadlığı, maddiyatcılığı…
İnamçılık – hem dini, hem de dünyavi küreselçiliği, kozmopolitçiliği, Vatansızlığı ardıcıl, devamlı olarak redd ediyor, tamğalıyor. Şimdiki dünyanı başına götüren bu bakışlara karşı özünün Bağımsız Vatan talepini (ideasını) ileri sürüyor. İnamın Bağımsız Vatan ideası yalnız vatanseverlik değil. Bu – insanı dünyaya sahiplenmeğe, ona Kutsal gözüyle bakmağa çağırıştır. Bu – dinin ümmetcilik, demokrasinin transulusallık telkinleri biçiminde gerçekleşen kozmopolitizmine karşı savaştır. Ümmetcilik de, transulusallık da büyük yalan, ikiyüzlülük ve zorakılık kaynaklarıdır – beşeri ve toprağı yüzsüzleştiren.
Biz beşerin Avrupa geleceğine inanmıyoruz. Avrupalı türk arap, fars, hind…) geleceğine ise hiç inanmıyoruz ve onu gülünc lümpenlik sayıyoruz. Avrupacılığın (Batıcılığın) sivil (en çok bilimçi) çağlarını biz düşmancılık üzerinde gelip, hayvanlığa gidiş kibi görüyoruz ve söz yok, redd ediyoruz. Bu yön – insani (ruhani) değerlerin taşını taş üste koymuyor.
İnamcılığın beşinci talepi (ideası) Özümlü Doğu adlanıyor. İnamın Yaratıcısı Doğuyu böyle açıklıyor: Ruhaniyat Işığı, Kutsallık Işığı, İnam Işığı, İdrak Işığı, Maneviyat Işığı, İrade Işığı, Vect Işığı, Vahy Işığı. Ve bu yönü bütün beşere ait ediyor, beşerin kurtuluşu sayıyor. Ona göre de Özümlü Doğu talepi yalnız Doğuyun öz ezeli değerleri kökenine dönmesini yok, bütünlükde Beşerin bu ışıklara gark olmasını istiyor.
Bu beş ideanın yüzyıllarca işlemesi, bu beş talepin gerçekleşmesi Liyaketli Beşer yaranmasıyla sonuclanıyor.
Yeri gelmişken, Ata beşerden konuşurken hiç bir somut keyfiyet adı çekmiyor!.. «Özünün özünden Büyük Anlamını taşıyan, Akıbetinden Yüksek olan, Tarihinden Yüksek olan, Mahiyetinden aşağı yaşayan…» Somutluk yukarıdakı beş ideadadır, beşerilik – cevherdir, sonuctur… Ve o – erdemli olmalıdır…
Mutlakçılıkta İnamın kaynağı («naturası») – doğanın akarı, nizamıdır. O – alğılanandır. O – Mutlakın gerçekliğidir. Dinde inancın kaynağı – Allahdır, Allah ise – alğılanmazdır.
Bilimçilikte (Avrupaçılıkta, Batıçılıkta) – İnam yoktur; insanlık (ruhanilik, Manevilik, ayrıca bir vurğuyla kutsallık) inkar olunuyor. İnam ise bunlardan yoksunluğu hayvanlık sayıyor.
Din ihkamçılığından boğulub-bıkan bir çok aydınlarımız İnamı da din sanarak ondan kaçıyorlar. İnamda ise ihkam yoktur, yalnız en kaçınılmaz nizam var (Ocak vasıta sıyla gerçekleştirilen). O da yalnız inanc işlerinin bilmezlerin, avamların, siyasetcilerin ve ihkamçıların eline geçmemesi için.
İnam – yalnız öz Ocağı için «ihkamdır»: Ocakcı Ocak kurallarıyla yaşamalıdır. Ocak – İnamın nüvesidir. Nüvesiz madde – yoktur, nüvesiz, nüvesi bozulmuş madde bozulur, özlüğünü koruya bilmez. Nüvesiz aile – dağılır, halk – ölür, devlet – çökür…
Ocaksız İnam – yaşamaz, var olmaz.
İnam (inanc sistemi anlamında) – İnsanın nüvesidir… Teknokrasi zamanı kibi bedbaht bir zamanda ayrıca güncellik taşıyan…
Dini – «İdrak üzerinde yasak» da adlandırmak olur. Büsbütün, tamamen «dini idrak» – yoktur. Din – ilmi idrakla alğılanıyor (öğreniliyor); «dini idrak»la o yalnız telkin olunuyor.
İnam ise – ruhani idrak olayıdır (ilmi idrak olay değil).
Ruhani idrak – yaratıcılıktır, ilmi idrak – araştırıcılıktır. Ve ruhaniliği araştırmak için ilmin vasıtası yoktur.
Ruh ise – İnam, İdrak, Maneviyat, İrade uzvi birliğinin canlı, diri, yaşayan, yaratan insanda gerçekliğidir.
Din geçmişle ilgilidir; o bugünde de geçmişdir, bugüne uyğun değil; gitdikce onun gericiliği artmaktadır. Bugüne uyğun olmayan – sabaha engeldir.
İnamın kökü kadimlerde olsa da, yüzü ve özü – Sabahadır. O, geçmişin yüreğinde vardı, geçmişin idrakı ve idrakiliği onu gündeme getirmeğe yetmiyordu. Bugünden başlayan sabah ise onu kaçınılmaz ediyor – hem dinin yetersizliği ve idraka zıtlığı bakımından, hem de İnamsız bilimçiliğin İnsanlığa karşı çevrilmesi, bakımından.
İnamın gelecek için çok önemli önerileri var. Onlardan biri – dinin ruhaniyatla bedellenmesidir.
Her bir halk ruhani yaratıcılıkla uğraşmalıdır. İnam hem de ruhani-idraki tüfeyliliğe son koymağa çağırıştır.
Milyonlarca insanın Hec ve ya Güds, Vatikan ziyaretleri ilkin insanların ameline benzemekle çağımızın ayıpıdır.
Yahut urdu halkı niye öz ruhunun ruhaniyatını yaratmasın?! Yahut indoneziyalılar, o boyda, o sayda halka yakışarmı dünyanın o başından gelib ona inanc sırısınlar, onun başına akıl koysunlar?! İnamın Bağımsız Vatan ideası yalnız İnam Yaratıcısının Halkı ve Vatanı ile ilgili değil, her kes için Vatan bağımsızlığı talepidir. Yaddinli, özellikle de yaddilli inancla Vatan bağımsız olamaz. Vatanla halk birdir; «devlet ise halkı ifade etmiyor» (Asif Ata).
1. İnamın Yaratıcısı
Mutlaka İnamın Yaratıcısı Asif Atadır. O, kökence türkdür. Oğuzun Karakoyunlu boyundandır. 1935 yılında eylül ayının 25-de Guzey Azerbaycanın Kazah mahalının Çaykent köyünde, orta okul öğretmenleri Kasım ve Növreste Efendiyevlerin ailesinde doğub. 1997-yıl haziran ayının 5-de Bakıda ölüp, Ağstafa şeher sonevliğinde (mezarlığında) toprağa gömülüp. 1952-de orta okulu, 1957-de universiteni bitirib. Bakı şehrinin yüksek okullarında felsefeden, Batı edebiyatından, estetikadan 20 yıl boyunca öğretmenlik yapıp. Siyasi-ideoloji bakışlarına göre takib olunub, işten çıkarılıb, uzun yıllar işsiz ve bir kaç yıl evsiz kalıb. Matbuata ve basım evlerine yakın burakılmayıb. 1976-ncı yılda Azerbaycan Devlet Universitesinde «Etik ve estetik terbiye klüp»ü yaratıb. Klub yasaklandıktan sonra (1979) Mutlaka İnam Ocağını yaratıb. Hemin yıl özünü peygamber ilan edip. Azerbaycanı ev-ev, köy-köy, bölge-bölge gezerek Mutlaka İnam idealarını yayıb. Sağ iken Ocağına 150-den artık Evlat yığa bilmişti.
Yüksek okul öğretmeni, edebiyat eleştiricisi, filozof-eleştirici, filozof, Ocak Atası kibi çalışmıştır. 1965–1983-ncü yıllarında evli olmuştur. Bir oğlu var.
Felsefe bilimleri adayı olmuş, doktora tezi yazmış, iş beğenilmiş, ancak devletin açık baskısı neticesinde bu iş bozulmuştur. Felsefe bilimleri adayı adından özü resmen imtina etmiştir.
Sağ iken edebi tenkitle ilgili iki kitapı basılıp («Bilgelik yetkisi», «İnam ve Şüphe»), 45 Kutsal Kitapından ise yalnız biri («Yol. Ata Sözü») basılmıştı. Ölümünden sonra Ocağının Evlatları 10-dan çok kitapını basmışlar. Bu iş devam ettirilmektedir.
İnamını yaşatmak için Ruhaniyat Ocağı yaratmıştı. Şimdi 28 yaşında olan hemin Ocak ışık saçıyor, Onun yarattıklarını yaşatıyor, koruyor ve yayıyor…
İnamın Yaratıcısı nezaket perdesini yırtdı, «başıaşağı, üzüyola, sakin güzel oğul» anlamına gelen alçak gönüllülük perdesini yırtdı, aile-maişet esaretini atdı, şehvet-şöhret perdesini yırtdı, müstemleke idrakcısı perdesini yırtdı, din perdesini yırtdı, ilmi-felsefi nüfuzların baskısı perdesini yırtdı… – «Gökler, çekilin başımın üzerinden – genişlik istiyorum!» diyerek Anlam ile birbaşa temas Azatlığına yetdi. Takiblere yükseldi, «Ata» çağrıldı – Peygamberden yüksek!
İnamın Yaratıcısı yukarıda altını cızdığımız Altı Kutsal İdeanı (talepi) ireli sürdü ve onları bir çatı altında birleştirdi: «İnsanlaşın – İnsanlaştırın… Beşerin kurtuluşu İnsanlaşmaktadır!»
2. Yeni beşer haline doğru
Mutlaka İnam yeni beşer halı yaranmasına hizmet için yaranıp-yaratılıp: Din İnamla bedellensin; Dünyada Mutlaka İnam var olsun (her hanki bir doktrin kibi yok, idraka ve doğaya uyğun, yakın – doğal olarak); Dini ve dünyevi küresellik yüzsüzlüğü – ulusal ve ruhani yüzleşmeyle bedellensin (yüzsüzlük dağıntı ve kuduzluk yaratıyor); İlmi-tekniki gelişmenin kuduzluğu aradan kalksın; Ruhanilik – insanı ve halkı tanımakta (değerlendirmekte) başlıca ölçüt olsun;
beşer içinde sosial farklar tezatından utanma hali yaransın; insana bioloji bakış öz yerini ruhani bakışa versin…
Kör gidişler de bu kibi değişiklikleri zarurete çeviriyor, Yüce ruhani İdrak ise bu kaçınılmazlığıgörüyor ve ona hizmet etmek istiyor.
İnam Atanın Mutlaka İnam Ocağı bu kayğılarla yaşayıp-çalışıyor. Bu – en yüce, beşeri bir iştir. Onu kör gidişlere havale etmek olmaz. Kör gidişin son sözü, son mantıkı budur: Ölmese – dirilmeğecek. Ruhani İdrakın bilge şüphesi: «Ölse – dirilecekmi?» diye soruyor. Yalnız ruhani olan insanidir. Yalnız insani olan beşeridir. Beşer ise gerçekte olmasa da, mahiyetce insanlar toplusudur. Asif Ata bu Mahiyete İnamın Müjdecisi, Peygamberidir.
Ata harayı, sözü ise – heyecanlı, kayğılı Müjde diyor…
3. Ocak Yükümlüsü
Bu, çok ciddi ve gerçek bir iştir. Ata işi, Ocak işi.
Bu işin mevcut olmasının özü – İnsana inamın, Beşere, Dünyaya sayğı ve sevgiyin ifadesidir.
Bu iş – hem de Türk Ulus’unun güvencidir.
Bu iş – hem de Azerbaycanın baş yüceliğidir.
Bu işi Mutlaka İnam Ocağı gerçekleştiriyor. Ocak – bağımsız bireylerin birliğidir. Onu öz içinden bir Evlat (Ocakcı) yönetiyor ve o, Ocak Yükümlüsü adlanıyor.
Ocak Yükümlüsü – Ata İşinin en yakşı bilicisi, bundan artık derecede yükün çokunu çeken, götürendir. O, Altı İdeanın gerçekleşmesi için ne yapmak gerek olduğunu biliyor ve bununla ilgili planlar kuruyor, işler, talepler ileri sürüyor – Ocağın ve yörenin öneri ve durumunu düşünmekle; ruhani dövüşün uyanış – yitişib büyüme, gerçekleşme, örnekleşme olduğunu daim göz önünde tutmakla.
Ocak Yükümlüsü – bağımsız bireyler olan Ocak Evlatlarının irade (istek) birliğinin ifadesidir, ayni maksada yönelmişliğinin, ayni Amaça bağlılığının ifadesidir. Bu hem de Mutlaka İnam Ocağının canlı bir organizm olduğunun kolektif alğılanması ve kabuludur. Bu idrak, bu irade Ocağın bir hatt üzere iş gore bilmesini sağlıyor.
Bir kurum kibi, Ocağın iç işleri de çoktur, bunun idaresi de – hatt birliği istiyor…
Ocak – İnam Ata Adından, Onun Kutsal Kelam ve Buyurukları esasında, bunları yaratıcı benimseyip artmak esasında yöneltiliyor.
4. Ocakçı
Ocak Yükümlüsünün Buyuruğu – Ocak Evlatı, Ocakcı için kanundur; bu kanunun birce esası var: Evlatın gönüllü tabiliği. Bu tabiliğin de yine birce esası var: «Ocakçıyım, Ocak Evlatıyım» diyen kimse Dünyanın haline yukarıda değilenler yönünde etki etmek, dünyayı değişmek maksadiyle geliyor Ocağa. Buradan aydın oluyor ki, yalnız büyük yürekli, ruhani idraklı, güclü ulusal duygulu, Hakikate sahiplik duygusuyla nefes alan, metin insanlar Mutlaka İnam Ocağının Evlatı ola, yükünü çeke bilirler.
Ocakcının şimdiki zaman, bizim günler için formal tayini ise dörd talepi özünde birleştiriyor: 1) Ocak Ailesinde olmak, 2) İnam Evini İnamcılığın merkezi ve İnamcıların tapınağı kibi kabul etmek, 3) Ocak Yükümlüsünü kabul etmek, 4) Ocak–Türk abesini bilmek ve yazmak.
6. İnamcı
İlmi yalnız ilm kibi anlayan – onu dünyabakış saymayan, bütün «gökel» («semavi») dinleri redd edip, yalnız İnam Atanın (Asif Atanın) yaratmış olduğu dünyabakış esasında yaşayan, İnam Atayı öz Peygamberi sayan ve seven, Atanın Yazdıklarını özüne Kutsal Kitap kibi kabul eden istenilen Vatandaş İnamcıdır.
O, bağımsızdır (Ocakda değil). Ocakcıdan talep olunan (onun özünün talep etdiği) gündelik ibadetler – Temas ve Ricalar İnamcıdan talep olunmuyor. Bunları edip-etmemek onun öz işidir; yapmağın «sevap»ı yoktur, yapmamağın «günah»ı, «cezası» yoktur. İnamda her şeyin sahipi – İnsanın özüdür – suçlayan da, alkışlayan da.
Bir sözle, Ocak İnamcıların işine karışmıyor ve onların somut adımları için hiç bir sorumluluk taşımıyor. İnamcılar öz aralarında ne ise işbirlği kura biliyorlar ve bunun Ocağa hiç bir aitliği olmaz. İnamcılar öz şahsi yaşamlarında (toy, vay ve b.k.) ve ya kurumlarının işiyle bağlı Ocağa müracaat etdikde Ocak işe münasebetini bildiriyor.
Anlam ve mahiyetce ise – Ocak İnamcıların and yeridir – en genel ifade ile desek. Ve İnamcılar Çevresi – Ocakla halk arasında köprüdür.
7. Ocaksever
İnamın Dünyaya gelişi – Yurttan başlıyor, bizim için somut olarak Atayurt-Türkelden (Azerbaycandan) başlıyor. Ülkemizde Asif Atayı tanımayan, Onu Mutlaka İnam Yaratıcısı – Peygamber kibi bilmeğen adam azdır. Tekce yüksek eğitim Ocaklarında 20 yıl bu millete ders deyip Ata ve dinleyicisi de Onu bir bilim adamından çok, bir Hakikat aşığı kibi hatırlıyor. Hanki okula gidiyorsan, hanki müessisenin kapısını açıyorsan!.. Hala onun Azerbaycan televizyonunda sunduğu «Zirveler» programı!.. Onun Mutlaka İnam harayıyla, sözüyle «Azerbaycanımız – Azerbaycanlığımız» içsesleriyle açdığı kapılar, dediği sözler, etdiği çağırışlar!.. Ömrünün son 10 yılındakı saysız gazete yazıları! Elden-ele gezen Kitapları!.. Özünden sonra Ocağının özverili işleri!.. Bu temas çok canlı bir biçimde devam etmekdedir.
Görünüyor, bu halkı artık bir çok ölçülerde «İnam Atayın Halkı» adlantırmak olur.
Halkın içinde Mutlaka İnam Ocağını yakından tanıyanlar, bilenler, sevenler, namusunu çekenler var. Ata bunlara once «Ocak rağbetcileri», sonralarsa «Ocakseverler» diyordu.
Ocakseverler de, İnamcılar kibi, Ocakla Halk arasında bir aşamadır. Mahiyetce Ocakseverlere nispeten İnamcılar Ocağa daha yakındırlar. Çünki Ocakseverler, formal olarak, başka dünyabakış taşıyıcıları da ola bilirler. (Ona göre «formal» diyoruz ki, sevgi formal değil, uzvi, canlı duygudur).
8. Mutlaka İnam Halkı…
«İnam Atayın Halkı» – «Mutlaka İnam Halkı» demektir. Artık bu ad «Görünen Dağa» çevrilmektedir… Biz onun ilk (gevrek…) adımlarını görmekteyiz. Atanın Adı, Yaratıcılığı, Ocağı halkın Mutlaka İnama kavuşmasına uğurla çalışıyor. Üstelik, zaman da… Ve «zaman» burada yalnız «vakit» anlamında değil, daha çok İnamın ölçüsüz üstünlüğü, gelecekliği, öncüllüğü anlamındadır.
Düşüncemize gore, bir azdan soyun güvenc duygusu da oyanmalı ve İnamın Gelişine hizmet etmelidir. Aslında bu uyanış soyun (türkün) bağımsız bir değer ünvanı, sahibi, yaşatıcısı, bağımsız bir yaşam tarzi kibi gelecekde var olmasının şartıdır… Yalnız çalışan – yaratıyor ve yalnız yaratan – yaşıyor!..
Yadlıklardan sıyrılıp çıkmalı! Gelecekli, beşeri, idraki bir İnanc Sistemi, bir Dünyabakış yaratıpsa senin kökünde, senin oğlun, neden onu götürüp, yadlıklardan yakanı kurtarmayasın, öz yüzüyün kayğısına kalmayasın?!
İnamın (öylece de Ocak–Türk abesinin) devlet seviyesinde kabulu kaçınılmaz değil, zamanı değil…
Eskiden ve yadlıkdan bıkmış, yahut yüreklenip teperlenmiş ayrı-ayrı bireyler, başcıları uzakgören kurumlar, halkın genel düşüncesi – sevinci… – İnamın Gelişinin yolları, akışının irmakları…
Atamız Var Olsun!
III Bohça
Secde
Özüyledövüş vasıtasıyla kamilleşen Ocakçı her an özüne göz koyuyor, içindeki Şerle ardıcıl, devamlı dövüşüyor. O, özüne Ruhun – İnamın, İdrakın, İrade ve Maneviyatın talepleri esasında yanaşıyor, hemin talepleri ömründe gerçekleştiriyor. Böylelikle, devamlı özüyledövüş vasıtasıyla insan öz mahiyetine yetiyor, Mutlakı ömrüne getiriyor ve ömür ruhanileşiyor.
Ocakcı ömrünün ruhanileşmesi, kamilleşmesi, Mutlaklaşması Atanın yarattığı ve talep etdiği düzen esasında gerçekleşiyor. Hemin düzen özüyledövüşün terkib hissesini ve mazmununu yaratıyor. Bunlar Kutsal Atayla seher, günorta, akşam ricaları ve onlarla beraber, uyğun olarak günde üç defa Mutlakla (özündeki, doğadakı, dünyadakı) temaslardır. Mutlaka İnam taliminin yaratıcısı kibi Ata kamilleşmeyi ömründe tasdik eden ilk insan olduğundan hala sağlığında Evlatları onu canlı Mutlak kibi kabul etmişler. «Ata Ocağın canlı Mutlakıdır». Bu sebepden de Evlatlar Atayı Mutlakın insandakı en yüce tasdiki sayıyorlar. Ata insan Mutlaklığını tasdik edip, ömründe gerçekleştirip, talimin devamçıları için örnek olub. Ona göre de, Evlatlığı kabul etmiş her bir kes akide yolunda örnek olarak Ata ömrünü görüyor, Yol sahipinin örneğinde asil idealını buluyor. Ata Evlat için daim canlıdır, çünki Ocak yaratıcısına günde üç defa denilen ricalar, aslında kamilleşen ömrün Ataya raporudur.
Ocakcının «Ataya Seher Ricası» böyledir:
Atam – Mutlakım!
Akılıma Işık ver!
Yüreğime Küvvet ver!
İrademe Kesinlik ver!
Yalana uymayım!
Çirkefe bulaşmayım!
Günaha batmayım!
Kabahata eğilmeyim!
Rezaletle barışmayım!
Özüme yad olmayım!
Bununla da Ocakcı özüne yad olmamak, adam seviyesinde çirkinlikler içerisinde kalmamak için Atadan – Yolun sahipinden manevi yardım istiyor. Eğer Evlatın ağlı ışıklı, yüreği küvvetli, iradesi kesin olacaksa, o, yalana uymayacak, çirkefe bulaşmayacak, günaha batmayacak, kabahata eğilmeğecek, demek, özüne yad olmayacak, her gün kamilleşmeğe doğru adımlaya bilecek.
Zahiren şaşırtıcı görüne bilir; Ocakcının temasta olduğu Mutlak Ata nerededir? Ata Evlat için hayali varlık değil, ona denilen ricalar gayri-muayyenliğe denilmiyor. Ona göre ki, Evlat Atayı gitdiği akide Yolunda her an göre biliyor. Evlatı kamilliğe götüren Yol Ata ömründen geçiyor. Böylelikle, Evlat Ata ömrünün devamını yaşıyor aslında.
«Ataya Seher Ricası»ndan önce «Özündeki Mutlakla Seher Teması» söyleniliyor:
Bende Benden Yüksek olan Mutlak Anlam!
Bendeki Korkuyu Benden al!
Bendeki Hasatı Benden al!
Bendeki Köleyi Benden al!
Bendeki Hebisi Benden al!
Bendeki Cahili Benden al!
Bendeki Yırtıcıyı Benden al!
Bendeki Harisi Benden al!
Bendeki Zalimi Benden al!
Beni Özüme kavuştur!
Nispi Cesareti Benden al!
Nispi Hayreti Benden al!
Nispi Vakarı Benden al!
Nispi Saflığı Benden al!
Nispi Doğruluğu Benden al!
Nispi İnsanlığı Benden al!
Nispi Liyaketi Benden al!
Nispi Marhemeti Benden al!
Beni Özüme kavuştur!
Nispi İnamı Benden al!
Nispi İdrakı Benden al!
Nispi Maneviyatı Benden al!
Nispi İradeni Benden al!
Beni Özüme kavuştur!
Mutlaka tapınım – Nispiye tapınmayım!
Hakikata tapınım – Yalana tapınmayım!
Vicdana tapınım – Zora tapınmayım!
İnsana tapınım – Zamana tapınmayım!
Özüme kavuşum!
«Özündeki Mutlakla Seher Teması» ile «Ataya Seher Ricası» saat 8-le 10 arasında söylenilmelidir.
Dediğimiz kibi, Ata beşer tarihinde Mutlaklığı tasdik eden ilk insandır. Bununla yanaşı, Mutlaklaşmak hem de onunla sınırlanmıyor, tekce ona mahsus fevgelade olay değil. Mutlaka İnamı kabul etmiş her bir Evlat özüyledövüş vasıtasıyla Mutlaklaşa bilir ve bu, Ocakcılardan talep olunan en başlıca etmendir. Mutlaka İnam taliminde Evlat Atanın yetdiği kamillik makamına yeterek özünü tasdik ediyor ve Ataya kavuşuyor.
Atanın yetdiği kamillik İnsanın Mahiyetidir. Evlat da hemin mahiyeti tasdik etmek, ona yetmek için dahilindeki özünden yüksek olan Mutlak anlama (İnsanlığa) yüz tutuyor ve ondan Korkuyu, Hasatı, Köleyi, Habisi, Cahili, Yırtıcıyı, Herisi, Zalımı uzaklaştırmak için güç istiyor. Ayni zamanda özündeki Nispi Cesareti, Vakarı, Saflığı, Doğruluğu, İnsanlığı, Liyaketi, Marhameti, İnamı, İdrakı, İradeni, Maneviyatı geride koyarak Mutlakiliğe yetmek istediğini bildiriyor, Mutlaka, Hakikata, Vicdana, İnsana tapınmağı, öz mahiyetine yetmeği gerekli sayıyor.
Ömrünü ruhanileşmeğe bağlayan Ocakcı her an Mutlaklığın taleplerine uyğun yaşıyor ve ömrüne ciddi göz koyuyor. Artık «Ataya Günorta Ricası»nda Evlat talimin, Yolun sahipine ruhani raporunu veriyor, onun yoluna bağlılığını bildiriyor:
Atam – Mutlakım!
Yalanla görüştüm – Yalancı olmadım!
Çirkefle görüştüm – çirklenmedim!
Günahla görüştüm – günahkar olmadım!
Kabahatla görüştüm – eğilmedim!
Rezaletle görüştüm – barışmadım!
Özüme yad olmadım!
Akılım Işıklıydı!
Yüreğim Kuvvetliydi!
İradem katıyetliydi!
Atalıydım – Mutlaklıydım!
Burada Evlat Ataya bildiriyor ki, akidenin taleplerine uyğun yaşadığından özüneyadlık felaketine uğramayıp, çünki her zaman akılı ışıklı, yüreği kuvvetli, iradesi katiyetlidir. Atadan – Mutlakden bir an da olsun ayrılmayıp.
Ocakcının Günorta söylediği «Doğadakı Mutlakla Gündüz Teması»dır. Yeri gelmişken, diyelim ki, Ata felsefesinde başlıca yeri İnsan tutsa da, o, içerisinde var olduğu doğa ve dünya ile birlikde öğreniliyor. Felsefemize göre, Mutlak her yerdedir, bu sebepden de kamilleşen Ocakcı özündeki Mutlakla beraber Doğadakı Mutlakdan da güc almalı, onunla bir olmalıdır. Temas böyledir:
Doğada Doğadan Yüksek olan Anlam!
Dağların vakarında Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Çayların akarında Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Göklerin yüceliğinde Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Güneşin şefkatında Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Gurupun kederinde
Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Gecenin sehrinde Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Seherin çekiminde Benliğim yaşıyor – Ona çatım!
Sendeki Özümlüğüme çatım!
«Doğadakı Mutlakla Gündüz Teması» ve «Ataya Günorta Ricası» saat 12 ile 14 arasında söyleniliyor.
Kamil İnsan Dağda, Çayda, Gökde, Güneşde, Gurupda, Seherde, Gecede Benliğinin, Mahiyetinin – Mutlakın yaşadığını anlıyor ve ona kavuşmak istiyor. Bununla da Ata talimi insana öğretiyor ki, Doğaya insani-ruhani münasebet sergilemek gerektir, çünki Doğada Doğadan yüksek olan Anlam, mahiyet var.
Ocak Evlatının günü «Ataya Akşam Ricası» ve «Dünyadakı Mutlakla Akşam Teması» ile sona eriyor. Birincide Evlat gün içinde Ataya yakınlaştığını, ona layık yaşatığını söylüyor, Mutlakına kavuşmak istediğini bildiriyor:
Atam – Mutlakım!
Günüm geçdi.
Sene bir adım da yakınlaştım.
Beni özüne kavuştur!
Aklımı Aklınla,
Yüreğimi Yüreğinle,
İrademi İradenle ışıklandır –
Sene layık olum!
«Dünyadakı Mutlakla Akşam Teması»nda ise İnsan özünün Dünyadakı mahiyetine – Dünyanın Mahiyetine kavuşmak istiyor. Atanın felsefesine göre, İnsan ve Dünya ayni mahiyetin ayrı-ayrı gerçeklikleridir. Ocakcı akşam diyor:
Dünyada Dünyadan Yüksek olan Anlam!
Ezeliye kavuşum – Öteriden geçim!
Ebediye kavuşum – Geçiciden geçim!
Sonsuza kavuşum – Sonludan geçim!
Kamile kavuşum – Gayri-Kamilden geçim!
Öteriyi Ezeli saymayım!
Geçiciyi Ebedi saymayım!
Sonluyu Sonsuz saymayım!
Gayri-Kamili Kamil saymayım!
Hadisede kalmayım – Mahiyete çatım!
Gerçeklikde kalmayım – Mahiyete çatım!
Ortamda kalmayım – Mahiyete çatım!
Çevrede kalmayım – Mahiyete çatım!
Sendeki Özümlüğüme çatım!
Evlatın Akşam ibadeti saat 20 ile 22 arasında yerine yetiriliyor.
Böylelikle, Evlatın Ezeliye, Ebediye, Sonsuza, Kamile kavuşmak isteğinde hem de öz mahiyetine kavuşmak isteği var.
İnsan Dünyadakı Mutlakda özümlüğünü görüyor, ona yetmek için Hadisede, Gerçeklikde, Ortamda, Çevrede kalmak istemiyor, onlardan yüksek olan Mahiyete yetiyor.
IV Bohça
İÇ KURALLARIMIZ
Ocak Törenleri
1. Yeni yıl – 1 Güneş (mart)
2. Ruhani İdrak Günü – 25 Çiçek (nisan)
3. Evlat Günü – 1 Şöle (haziran)
4. Ata Sonevini Ziyaret Günü – 5 Şöle (haziran)
5. Kutsal Ziyaretgah Bayramı – 1 Gurup (ağustos)
6. Ata Günü – 25 Ata (eylül)
7. «İnam Evi» Günü – 13 Yağış (kasım)
8. Ruhani Sefer Günü – 27 Sert (aralık)
9. Aile Günü – 6 Göçeri (şubat)
Ocak Bayramları
1. İnsanlık – 14 Güneş
2. Ulusallık – 13 Şöle
3. Doğusallık – 12 Ata
4. Beşerilik – 12 Sert
İnam Atayın Mutlaka İnam Ocağı beşere Ruhani hayat tarzi takdim ediyor. Ata felsefesine göre, beşer bu çağa kibi cismani yaşayıp, ruhanilikse onun ömründe ani, çok az gerçekleşip. Ocakcılar sayıyorlar ki, beşer hayatında en büyük yanlışlıklardan biri Ruhaniyatı siyasetin, amaçı hayatın bedellemesi olup (hayatın yüce seviyeden bioloji seviyeye inmesi). Hala beşer bu çirkinliğinden doymayıp.
Ocak ruhani olaydır, insanı ruhani varlık sayıyor, ona göre de insanın ruhani hayatından kenardakı hayatı asil hayat saymıyor. Çünki beşerin yaşatığı bu hayat öz mahiyetinden çok aşağı ve uzaktır, ruhani yok, cismani taleplere uyarlıdır.
Mutlaka İnam Ocağı Ruhani Birlik (Toplum) istiyor ve bundan kenarda insani dünyanın yaranacağına inanmıyor. Çoklarına elçatmaz, ulaşılmaz kibi görünen bu idea aslında yüzyılların o tarafında, ötesinde yok, öyle Ocak içerisinde, Evlatlararası ilişkilerde mevcuttur. Ocak içerisindeki ilişkiler bütünlükle ruhaniliğe esaslanıyor ve Evlatların başkalarıyla ilşkileri de insanilik üzerindedir.
Ocağın iç dünyasının tekce kenar adamlar için yok, hem de Evlatların özleri için de olağanüstü anlamı var. Ocağın iç kuruluşu, esas ruhani biçimini yaratan Törenler, Bayramlar, Amaçlaşma günleri, Aile günleri büyük ruhani önem taşıyor. Bunlarsız Ocağı alğılamak olmaz.
Törenler
Ocağın 9 töreni var ki, onların birincisi Güneş (mart) ayının 1-de gerçekleşen “Yeni yıl” Törenidir. Asif Ata Ocağı 1979-da mart ayının 1-de yaratıp ve bununla da hemin gün tarihimize kutsal bayram kibi dahil olup.
Bu yıl Güneş ayının 1-de (1 mart 2008) Ocak özünün 30-ncu yılına girdi. Bu nedenle İnam Evinde gerçekleşen törende Evlatlar Mutlaka İnam Ocağının türk ulusunun hayatında, onun ömründeki öneminden konuşdular. Türk Peygamberi Asif Atanın ulusumuz için çekdiği zahmetin değeri, ölmezliği, sarsılmazlığı, kaçınılmazlığı vurğulandı. Evlatlar “Mutlaka İnam ve Türk Ulusu”, “Mutlaka İnam ve Dünya”, “Mutlaka İnam ve Dinler” konularında düşüncelerini bölüşdüler. Tören Ataya sayğı ve secdeyle sona yetdi.
Çiçek (nisan) ayının 25-ni her yıl “Ruhani İdrak Günü” Töreni kibi kutluyoruz. Ocakcı kamilliğinin en esas etmenlerinden biri Evlatın ruhani idraka yetmesidir. Bu Törende Evlatlar ruhani idraka yetmenin yollarını, yöntemini öğreniyor, özlerinin idraki gelişmeleriyle ilişik rapor veriyorlar.
“Evlat günü” Töreni Şöle (haziran) ayının 1-de oluyor, Evlatların talimi nice benimsedikleri, ruhani ömürlerini nice kurmaları, kamilik talepine yetmeleri burada açıklanıyor.
Şöle ayının 5-i Asif Atanın öldüğü gündür. Hemin gün Ocak tarihiyle 19-ncu, miladi tarihle 1997-ci yıl haziran ayının 5-ne düşüyor. Bu nedenle Evlatlar Atanın Ağstafadakı sonevini (kabirini) ziyaret ediyorlar. Bu törene Evlatlarla beraber başka şahıslar da katılıyorlar.
Hala Atanın sağlığında Ocak aileleri Gurup (ağustos) ayının 1-de onun evini ziyaret ediyor, rapor veriyor ve Atadan uğurlama alıyordular. Bu Tören “Ata Evini Ziyaret Günü” adlanıyordu. Atanın ölümünden sonra da Evlatlar bu Töreni kutluyor, Atanın ruhu, Ocağı karşısında ruhani rapor veriyorlar.
“Ata Günü” Töreni her yıl Ata (eylül) ayının 25-de Asif Atanın doğduğu günde gerçekleşiyor ve bütün mazmunu Ocak yaratıcısı ile ilişik oluyor.
Artık 27-nci yılın Yağış ayında Törenler sırasına biri de eklendi. 27-nci yılın (2005) Yağış (kasım) ayının 13-de Ocağımızın İnam Evi yapıldı ve hemin gün törenleşti.
Ocakcılığın en büyük işlerinden biri Ruhani seferlerdir. Evlatlar yurtumuzun değişik bölgelerine İnamı yaymak için seferlere çıkıyorlar ve bununla ilintili Sert (aralık) ayının 27-de düzenlenen “Ruhani Sefer Günü” Töreninde rapor veriyorlar.
Göçeri (şubat) ayının 6-sı Ocak tarihine “Aile Günü” Töreni kibi girip. Hemin gün Ailelerin Yükümlüleri (temsilcileri) Ocak karşısında Ailenin yıl içindeki işleri ve her bir Evlatın durumu ile ilintili ruhani rapor veriyorlar.
Ocak Törenleri son derece ciddi ve Mutlak Yakınlık, Mutlak İntizam, Mutlak Secde prensipleri esasında düzenleniyor. Törenler daim ayni saatda başlanıyor, sona kibi ruhani yönde devam ediyor. Törenler Ocağın en yüce toplantıları sayıldığından buraya yalnız Ocak Evlatları katılıyorlar. Evlat olmadan Ocak Törenlerine katılmak olmuyor.
Bayramlar
Ocak kuralları içerisinde Bayramlarımız ayrıca yer tutuyor. Ocak bayramları toplum bayramlarından farklı olarak sofra yok, ruhani bayramlardır. Bugün toplumda “bayram” deyince, ilk olarak sofra debdebesi göz önüne geliyor ve adamlar da bayrama aslında bu talepler seviyesinde yanaşıyorlar. Beşerin yüzyıllardan şimdiye kadar gelen, ruhaniliğe esaslanmayan geleneksel bayramları onun değişik tarihi dönemlerdeki durumunu, seviyesini aydınca gösteriyor. Nedendir ki, bu, beşeri bıktırmıyor!.. Bizse beşere, insanlara bu çağa kibi olmayan, görmediği ruhani bayramları sunuyoruz. Ocağın yaratıp ulusumuza ve beşere verdiği İnsanlık, Ulusallık, Doğusallık ve Beşerilik Bayramları bütünlükle Ruhani anlam taşıyor.
Ocakta bayramlar Atanın ölümünden sonra geçirilmeğe başlanıp. Birinci bayram Güneş ayının 14-de kutlanan “İnsanlık” bayramıdır. Ocak olarak hala ki, bu bayramı biz kutluyoruz ve beşer için bunun kaçınılmazlığını anlıyoruz. Bayramda insan, insanlık adına kutsal söz söyleniliyor, insanlığın beşeri mazmunu, anlamı açıklanıyor.
“Ulusallık” Bayramı Şöle ayının 13-de gerçekleşiyor. Ocak ulusa büyük önem veriyor, onu beşeri çeşitliliğin, benzersizliğin esası sayıyor, ulusal değerlerin korunması için kavğa ediyor. Somut olarak Ocak özünü Azerbaycan türkünün ruhani kurumu sayıyor ve onu ulusunun değeri kibi beşere sunuyor. “Ulusallık” Bayramı ulusal değerlerin korunması, geleceğe çatdırılması amaçı taşıyor.
Bayramlarımızın üçüncüsü olan “Doğusallık” Ata ayının 12 –de kutlanılıyor. Bu Bayramda Doğusal mahiyetle ilgili söz deniliyor. Çağdaş dünyanın Doğuya sayğısızlığı, öylece de ona kaçınılmaz ihtiyacı konuşuluyor Doğusal değerlerin gerekliği tasdik olunuyor.
Her yıl Sert ayının 12-de beşerin haberi olmasa da, Azerbaycanda “Beşerilik” Bayramı kutlanıyor. Ocağın başlıca konusu, isteği İnsan, demek, büyük anlamda Beşerdir. Beşerin yazgısı her bir insana bağlı. İnsanın ve beşerin yazgısı Ocağı daim düşündürüyor.
Törenlerden farklı olarak, Ocak Bayramlarına kenar adamlar da katılıyorlar. Bayramın içses–izhar bölümü sona yettikten sonra ruhaniyata yad olmayan biçimde tatlı sofrası açılıyor, musiki dinleniliyor.
Görüşme – Ayrılma kuralları
Ocakcılık ruhani hayat tarzıdır. Burada insana sıradan yanaşma yoktur; her şey insana yüce yanaşma seviyesinde kuruluyor.
Ocakcılar birbiriyle görüşürken sağ ellerini yüreklerinin üzerine koyarak “Yüreğinde (yüreğinizde) Ata Güneşi olsun!” diyorlar. Karşı taraf da ona ayni yanıtı veriyor. Bu o demektir ki, Evlatlar Atayı İnsanlık Güneşi sayıyorlar. Çünki o, “Beşerin necatı İnsanlaşmaktatır. İnsanlaşın, İnsanlaştırın!” harayını çekmekle özünü insani-ruhani dünyanın Atası kibi tasdik etmiştir.
Evlatlar ayrılarken yene de sağ ellerini yüreklerinin üzerine koyarak birbirilerine “Atamız Var Olsun!” diyorlar.
Ocakcı-Evlat her yerde, her an Akidenin taleplerine uygun davranıyor. O, akidesi uğrunda her bir fedakarlığa hazırdır. Korkaklık onun ruhuna yaddır, ölüm ondan aşağıdır. Evlatın Amaçdan-İnamdan, Akideden başka hayatı yoktur.
Ocakcılıkta en esas etmenlerden biri Ataya münasebet meselesidir. Ocağı kabul etmiş Evlatın Ataya, Onun Mutlaklığına, Kamilliğine, Yoluna toz kadar da kuşkusu olamaz; eğer bu baş verirse, hemin şahıs Ocaktan çıkarılıyor. Çünki Ata ömrü, yolu ciddi öğrenilip, inanılıp ve kabul edilip. Öğrenip bilen ve inanan kuşkuyu buraya ilave edemez. Ocakta Ataya yanaşma yüce seviyede kalmalı, bir an da olsun bayağılaşmamalıdır. Bayağılaşmak–Evlatın manevi ölümünü yaratıyor.
Sağlığında iken Evlatlar Atayla her görüşte sağ elleri yüreklerinin üzerine koyulu şekilde “Yüce secde, Kutsal Ata!”, yahut “Kutsal Ataya Yüce Secde!” deyerek, onun elini öpüyor ve karşısında baş indiriyorlardı. Atasa bunun karşılığında “Secden yücedir!”, “Secden kabul olunuyor!” yanıtını verirdi.
Atadan ayrılırken Evlat yene sağ elini yüreğinin üzerine koyup “Ata Ruhunu Yüreğimde taşıyorum!” diyerek onun elini öpüyor, karşısında baş eğiyordu. Secdenin karşılığı olarak Ata “Yüreğin Karanlıkları Yarsın!”, “Yükümüzden Büyük Sevinçimiz Yoktur!” derdi.
Mutlaka İnam ve onun gerçek biçimi olan Ocak Yüce Türk ulusumuzun öz ruhundan yarattığı ilk Ruhaniyat Ocağıdır. Onunla Türk ulusunun dağılmışlığına, ideasızlığına, yadlığına, başkalarından ruhaniyat dilenmeğine, yad peygamberlere tapınmağına son koyuluyor. Özünün yeni yaşamını, akıbetini kabul et, Türk Ulusum!
Atamız var olsun!
V Bohça
RUHANİ ÖZÜMLÜĞÜMÜZ
Ocak türkün özümlüğüne esaslanan yeni dünyabakıştır. Bu, o demektir ki, bundan sonra türk manevi-ruhani yazgısına özü sahip duracak, onu özü yaradacak, yadların manevi kayyumluğuna, yardımına ihtiyac duymayacak. Ocağın ruhani özümlüğü sırasında onun insanlığa dayanan Bayrağı, Takvimi, Tarihi, Abesi, Düğün-Yas düzeni, ad sistemi ayrıca yer tutuyor.
Mutlaka İnam Ocağının en kutsal rumuzlarından biri onun Bayrağıdır. Ocakta Bayrağa sayğı fövgelade yer tutuyor. Bayrağımız 8-ci ilin 5 Ata ayında (eylül 1986) Ocak Atasının Ruhani Hökmü esasında yaratılıp ve 9-ncu il Güneş ayının 15-de (15 mart 1987) kabul olunup. Bayrağın genel rengi mavidir, üzerinde Güneş, onun içerisinde Atanın şekli yer alıp. Şeklin üstünde ve altında kemer kibi «İnsanlaşın, İnsanlaştırın!» sözleri yazılıp.
Bayrak Ocağın bütün toplantılarında asılıyor, toplantı bittikden sonra götürülüyor. Toplantılarda Evlatlar söz demeğe başlarken ve sözlerini bitirerken Bayrağı öpüyorlar. Bayrağın asıldığı yerde yiyecek yeyilmesi, adi sohbetler doğru sayılmıyor. Ocağa yeni gelenler «Bayrak andı» içiyorlar.
Ocak takvimi
Ata, özünün Ruhaniyyat Ocağını yaratmakla, beşer tarihinde İnsanlığın başlanğıcını koyup. Tabi ki, bu İnsanlık çağı öz ilsıra ve günsırası (tarih ve takvimi) ile adımlamalıydı. Böylelikle, Ocak günsırası (takvimi) 1.1.1.-nci yıldan (miladi tarihle 1979-ncu yıl martın 1-den) sayılıyor. Ata tarafından yaratılan bu Günsırada aylar doğanın fasıllarına uyğun hali, haftanın günlerise insanın ruhani makamlarını ifade ediyor. Aylarda günlerin sayı miladi Günsırada olduğu kibidir. Ocağın ay ve günlerinin her biri ruhani mahiyet taşıyor.
I ay Güneş (mart) – Ezeli, Ebedi, Sonsuz, Kamil Işık; Hayatın yenilenmesi anlamındadır.
Çiçek ayı (nisan) – doğanın çiçeklenmesi, sevgi nağmelerile bezenmesi – zarıflik, gözellik, temizlik rumuzudur.
Işık ayı (mayıs) – günün uzanması, doğanın bolluca ışıklanması, ışıklı, kızmar günlere kapı açması; içden ışıklanmak, ruhani feraha çatmak rumuzudur.
Şöle ayı (haziran) – bu ayda doğa güneşin şulesine bürünüyor. Şulelenmeğin rumuzu anlamı Ruhani İşığa bürünmektir.
Od ayı (temmuz) – bu ay odlu oluyor. Od – arınma, ışıklanma, saflaşma rumuzudur.
Gurup ayı (ağustos) – yayın gurup etmesi, sona yakınlaşması – odun, şulenin güz sıkıntısıyla bedellenmeğe doğru gidişidir.
Ata ayı (eylül) – Sentyabrın 25-i Asif Atanın hayata geldiği gündür. Ocak Ataya Secde üzerinde kurulup.
Hazan ayı (ekim) – yaprakların sararması ve tökülmesi, doğayın yeni aşamaya ayak basması anlamındadır.
Yağış ayı (kasım) – kasımda yağış çok yağıyor. Bunun keder-ferah karışık duyğu bolluğu, duyğu yağışı anlamı da var.
Sert ayı (aralık) – adından göründüğü kibi, havanın sertleşmesi, kışın soğuk ve keskinliğinin başlanmasıdır.
Kar ayı (ocak) – ocakta kar yağıyor, yahut yağmalıdır, yağması gözleniliyor… Kar da Temizlik rumuzudur...
Göçeri ayı (şubat) – yılın başa çatması ve göçmesi anlamındadır.
Haftanın günleri:
I. Arzu (pazartesi)
II. Ümid (salı)
III. Dözüm (çarşamba)
IV. Merhem (perşembe)
V. Kısmet (cuma)
VI. Murad (cumartesi)
VII. İnam (pazar)
İnsanın tüm halleri Arzudan başlanıyor. Arzudan Ümid yaranıyor. Ümid Dözüm talep ediyor. Dözüm Marhem yaratıyor. Marhemden Kısmet yaranıyor. Bizde Kısmet Akıbetdir – Anlamdan doğulan. Akıbet Bütünleşiyor, Murad hasil oluyor. Murada yetmek İnam yaratıyor. İnamla hafta başa vuruluyor. İnam hem de Atanın Adıdır…
Göründüğü kibi, Ocak Günsırası doğa ve İnsanın Mahiyeti üste yaranıp: aylar doğa üste, günler hal üste.
Ocağın Düğün-Yas Kuralları
Mutlaka İnam Ocağının özünün düğün ve ölügömme kuralları (Düğün – Yas Kuralları) var. Bu kurallar Ocağın 19-ncu yılında Ata hükmleri esasında Soylu ve Safruh Atalılar tarafından yazılıp. Bu gelenekleri başlamakta maksad neydi? Sadece orijinallık isteğiydimi? Yok, Ocağın maksadı keder liyaketine zıdd olan şimdiki (dini) yas, öylece de Ailenin tamelini geçici, zahiri deyerlerle dolduran restoran-diskoteke benzer, Avrupadakı kibi toy «gelenekleri»ni yok etmek, İnsanın Mahiyetinden doğan ulvi, Kutsal kurallar yaratmaktır.
Asif Ata İnsana böyle bir tanım veriyor: «İnsan – Özünde Mutlaklık taşıyan, bu sebepden de Ortamdan, Muhitden, Toplumdan Üstün olan, Mutlaklığa can atan ve Mutlaklaşmağa Kadir olan Ruhani Varlıktır». Ölümden sonra insan cismen yitiyor. Asif Ata ise kesin inanıyordu ki, insan hayatda kala bilir. Kabire giden bedendir, insanın duygusu, düşüncesi, ömrü, ameli ise halkda kala bilir, kalmalıdır. Ataya göre, «Heç kes Ruha beraber değil. Buna göre de hamı ölümlüdür. Heç kes bedene beraber değil. Buna göre de hamı ölümsüzdür.
Ölümde biçim Anlamdan ayrılıyor, çünki Ruh biçime sığmıyor, biçimde kalmıyor. Ölüm aslında cismi – İnsana yad olanı yok ediyor. İnsanı yaşadan, Sabaha kavuşturan ise Ruhdur. Buna göre de ölümden korkmak olmaz. Ölümden korku ölümü yaşatıyor. Ölümü saymamak gerek ki, ölümsüzleşesin». Ocak özünün bu yöndeki kurallarıyla insan akıbetinde ölmezliği tasdik ediyor.
Mutlaka İnam Ocağının Ölügömme kurallarına göre, ölen insan gün içinde gömülmelidir. Canazeyi bir yerden başka yere götürmek kaçınılmazdırsa, taşımaya yitirilen vakit hemin güne ilave oluna bilir. Hüzn Töreninde insanı feryat haşiriyle eskiltmek olmaz (doğal duyğuları boğmamakla). Çünki insan özünde Mutlaklık gezdiriyor. Mutlaklık ferahi kederle beraberdir. İnsan Kederde ali Sevinçe büyüyor.
Ölüyün bastırılmağa hazırlanması ve gömülme kuralları aşağıdakı kibidir: ölü yuyuluyor. Tıbb ilminin bunula ilgili kanunları esas sayılmakla, açık havada kaldığı sürede Muhitin tesirinden korunuyor. Ölü Ocağın rumuz saydığı renglerde: ağ, sarı, yahut mavi bükmeceye (parçaya) bükülüyor. Bükmecenin ayrıca biçimi olmuyor, yalnız boyası oluyor: ağ, sarı, mavi, yahut zolaklar biçiminde her üçü. Ölüyü gömene kadar yüzü açık saklanıla bilir. Toprağa koyulanda parçayla örtülüyor. Ölü toprağa bükmecede koyuluyor. Eğer uzak mesafeye götürülüyorsa, tahtadan ve yahut demirden düzeltilmiş sandıkda da toprağa koyula bilir.
Ölüyü toprağa koyanda gözünün bakdığı yön Gündoğana olmalıdır.
Ölüyü sonevliğe (kabiristanlığa) getirerken önde ölenin resmi, gül-çiçek, daha öndese Ocak Bayrakı kaldırılıyor. Bunun için bir az küçük ölçülü ve balaca Bayrak seçiliyor. Bayrağın rumuzunda, anlamında ise değişiklik edilmiyor.
Sonevin (kabirin) üstünde meyilli göks taşı düzeltiliyor, başka heç bir nişan koyulmuyor.
Göks taşının üstünde doğum, ölüm ilsırası gösteriliyor, her hanki bir rumuz de işlene bilir. Yazı kazılmakla yerine yetiriliyor. Ocakcı için Ocak adı, soyadı (Atalı) yazılıyor. İlsıra – anadan olduğu yıl, Ocak ömrünün sonu.
Bu ilsıra (tarih) Ocak yaranana kadar doğulanlar içindir. Bunlar için anadan olduğu yıl gösterilmekle, Ocağa dahil olduğu yıl da gösteriliyor.
Ocak ilsırası yaranandan sonra doğulanlar için göks taşında yalnız Ocak yılları gösteriliyor.
Sonevlikde sonevler hiç bir çit içine alınmıyor. Sonevlik korunmak maksadile çite alına bilir.
Hüzn Töreninde Mutlaka İnam Atası Asif Atanın Harayları seslendiriliyor. Ata diliyle değilmiş «Mutlak» izharı kasetçalardan dinleniliyor. Bunu Ocakcılardan biri okumakla ve ya ezberden demekle de yapa bilir. Sonra ise Asif Atanın «Ölümle Görüş», «Akıbet» ve «Matem üste Mutlakla Temas» içsesleri okunuyor, yahut ezberden söyleniliyor.
Törende ölen hakkında yakınları tarafından ruhani fikirler söyleniliyor. Bundan sonra ölü kaldırılıyor ve bastırılacağı yere götürülüyor. Ölü toprağa bastırılıyor ve gömme Töreni geçiriliyor. Gömme Töreni de aynı yöntemle gerçekleşiyor, sonda ise sazda hazin sesile «Ruhani» çalınıyor. Mutlaka İnam Ocağı Saz çalınmasını Türk Dünyasına öneriyor, Atayurd (Azerbaycan) için ise kanun sayıyor. Hüzn kuralına göre, törenin teşkil edildiği yerde gısa toplantı geçirile bilir: Derdten ışıklanmak yönünde Ata üslupunda sohbetler yapıla bilir. Bu toplantı olmaya da bilir. (Toplantı olursa, ihtiyacı olanlara, cocuklara, uzakdan gelenlere çay vermek olur). Bu toplantıda Asif Atanın ömrü ve ölmezliği, kelamları, Kutsal Amelleri, Ocak İlsırası (tarihi), Ocak Amaçı, öylece de ölenin işi, liyaketi, ameli, sevgisi, nifreti, kayğıları hakkında ruhani fikir söyleniliyor – tantana yok olunuyor. Bir yıldan sonra Sonevlikde, yahut evde öleni Anma Töreni geçiriliyor – Ölügömme günü geçirilen hüzn Töreni üste.
Ölü yerinde hiç bir iane yığılmıyor. Yiyecek-içecek sofrası, ölü yerinde teşkil olunmuş ağlaşma da önerilmiyor.
Asif Atanın Mutlaka İnam Ocağı öz hüzn terimlerini yaratıyor ve özü kesin olarak onları işletiyor.
Sonev – kabir
Sonevlik – kabiristan
Bükmece – kefen ve b.k.
Başsağlığı sözleri (yerine göre):
- Başın (başınız) sağ olsun!
- Yurdu, Ulusu var olsun!
- Evinden nefes (ışık) eksilmesin!
- Balalarında yaşasın!
- Yarattıklarında yaşasın!
- Gaminiz derdiniz olmasın, dersiniz olsun!
- Kederinizde eğilmeyin!
Yanıt:
- Sağ olun!
- Bela görmeyesiniz!
- Başınız yüce olsun!
- Eliniz var olsun!
- Ömrünüz uzun olsun!
- Ata Ruhu Size Yar Olsun!
- Ata nefesi üstünüzde olsun!
- Yurtunuz var olsun!
- Türk soyumuz var olsun!
Ata hakkında («rahmet» yerine) «Ocağı Var Olsun!» değiliyor.
Mutlaka İnam Ocağının ikinci büyük geleneği Evlenme (düğün) olayı ile bağlıdır. Bu, bizde «Beşikbaşı» Töreni adlanıyor. Tören Asif Atanın Kutsal «Ruhani Hükümler» Kitapındakı aile ile ilgili fikirleri esasında biçimlenip. Kitapda değiliyor:
«Evlenmeğin Maksadi Mukaddesiliğin Sabaha çatdırılmasıdır.
1. Evlenenler Atanın Uğurlamasını alıyor, Ata karşısında Aile Sadakatına and içiyorlar.
2. Gelinin Er evine getirdiği Var – Gayretdir. Ceyiz liyaketsizliğine son koyulmalıdır.
3. Ruhaniyyatın maddiyyatla ölçülmesi kabahati lenetlenmelidir.
4. «Kız sahipine» Maddi hediyye verilmesi – Gelinin eşyalaşması, emtialaşmasıdır. Hemin murdarlık Evlenme Töreninden silinmelidir.
Keyif Meclisi Evlenme Töreninin ulvi ciddiliğine yaddır. Hemin bayağılık Törenden silinmelidir.
Ata-ana, Akraba, Dostlar Evlenenlerin görüşüne geliyor, onlara yürek sözleri yetiriyor, Aile Mukaddesiliği diliyorlar.
5. Aile Ev kibi kuruluyor, Ağac kibi bitiyor.
Ailenin Ustası ve Bağbanı – Evlenenlerdir.
Aslında Aile – Atalık kudretinin, Analık sevecenliğinin, evlatlık liyaketinin mekanı olmalıydı. Ne acılar ki, insan hem toplumda, hem de Ailede ailesizlikle karşılaşıyor. İnsan Ailede toplum yadlığından kurtaramıyor, aksine, başka bir yadlığa katılıyor.
Ailenin maksadi şehvet değil, yırtıcılık değil, Evlatdır. Bunu yitirmek için evlata karşı ağalık redd olmalıdır ki, atalık yaransın. Analık öfkesi – hanımlığın tezahürüdür. Aileye hanımlık getirmek olmaz».
Göründüğü kibi, insanın kendi içini yaratmadan Aile kurması günahdır.
Beşikbaşı Töreni aşağıdakı kuralda gerçekleşiyor:
Evlenenler (Ata cismen olmadığı için) – Onun Ocağına geliyorlar. İnam Evi Ocak Rumuzlarını yansıtıyor. Töreni Ocak Yükümlüsü düzenliyor.
Ocak Yükümlüsü Evlenenlere Uğurlama veriyor. Evlenenler Bayrakın önünde Mutlak Sadakat Andı içiyorlar: «Ata Ruhu karşısında, Ocak karşısında and içiyorum: Aile Mukaddesiliğini Ata Ocağının gösterdiği seviyede koruyacağım». Sonra her ikisi Bayrakı öpüyorlar. Evlenenlere Ocak tarafından Beşik bağışlanıyor. Ceyiz varlı-yoksul tezatının tasdikidir. En nadir ceyiz sevgidir ki, onun da rumuzu Beşiktir. Evlenenlere «Mutlaka İnam» Kutsal Kitabı, yahut başka ruhani hediyeler de bağışlana bilir. Sonra bütün Ocakcılar (katılanlar), evlenenlerin yakınları, cismani akrabaları öz tebriklerini yetiriyorlar.
Beşikbaşı Töreninin devamında çay sofrası yöresinde sohbet meclisi çok kısa sürede (1–2 saata) bitiyor. Sofraya meyve, tatlı koyuluyor. Her tür keyif meclisi – spirtli içecekler Törenin ruhuna yaddır.
Törene katılanlar için evlenme hakkında, aile hakkında Ata kelamları okunuyor. Söhbetarası muğam, yahut saz musikisi dinleniliyor, kısa süre ulusal ruha uyğun raks ola bilir.
Atakendden (Bakıdan) uzak olan yerlerde bu Tören Ocak Evlatı ve ya Bilge insanlar tarafından gerçekleştiriliyor. (Ocağın kurallarından kenara çıkmamakla).
Aile vicdan esasında kurulmalı, sevgi esasında korunmalıdır.
Mutlaka İnam Ocağı bu gelenekleri öz Evlatları için yaratıyor, İnsanlığa öneriyor, Türk Dünyası için bu kurallar dokunulmazdır: halkda mahiyet değişmez kalmakla, biçim ulusdan-ulusa değişe bilir. Anlam birdir: İnsan Ruhani Varlık olduğunu alğılamalı, Mutlakleşmelidir!
Hem Yas, hem de Düğün–«Beşikbaşı» Törenlerini her bir halk öz dilinde, öz musikisinde, öz ulusal özellikleri esasında gerçekleştire bilir.
Ocak-Türk abesi
Ruhani özümlüğümüzün terkib hisselerinden biri de babalarımızın yarattığı Orhun-Yenisey abesinin yeniden kurulması, restavre edilmesi neticesinde gündeme getirdiğimiz Ocak-Türk abesidir. Asif Ata türkün abesizlik facıasına daim acıyor, bu büyük ırkın öz abesine sahip durmağını kaçınılmaz sayıyordu. Çünki Atamız abeyi ulusun en büyük özünütasdik olaylarından biri sayıyordu. Atanın bu isteği onun ölümünden sonra gerçekleşti. Ocak babalarımızın Sibir çöllerinde bırakıp geldiği abeyi yeniden diriltdi, ona sahip durdu, bir sıra yenileşmeler yapmakla 33 harflı Ocak-Türk abesi yaratdı.
Ocak sayıyor ki, bütün türk ulusu Büyük Türk Birliği için öz babalarının yaratıcılığı, yitirmesi olan abeye dönmelidir.
Şimdi bu abe Ocakta geniş şekilde işletiliyor. Abemiz bilgisayar da kullanılıyor. Kutsal Kitaplarımız bu abeyle yeniden yazılıyor, Ocakiçi yazışmalar başlıca olarak bu abeyle gerçekleşiyor.
Adlarımız
Ocak ulus yaratmakla uğraşıyor. O ulus ki, yüzyıllar boyu yadlaşmaya uğrayıp; arap, fars adları taşıyıb, yadların sunduğu dünyabakışları kabul edip, dilindeki sözlerin yarısını alınma sözler (en çok arap-fars) hesabına «zenginleştirib». Başka uluslardan özüne ad, söz götürüp, umup. En facıalı makam odur ki, biz türklerin adlarımız sıradan çıkıp, hafızamızdan silinip.
Ocak bu tarihi felaketin ağrılarını aradan götürmek maksadile, ulusumuz için ad yaratıcılığı işini gerçekleştiriyor. İnamı kabul etmiş şahslar Atanın verdiği ulusal-ruhani adlar taşıyorlar. Ad Ocakcının büyük sorumluluğu, liyaketidir. Evlat adı kabul edirken ona uyğun yaşayacağına, onu yüce tutacağına and içiyor. Eğer Evlat akideni terk edirse, ad ondan alınıyor, akide yükünden azat olmuş hemin kes yeniden gerçek hayata dönüyor. Ocak adları türk sözlerinden yaranmış adlardır: Üstün, Yetkin, Işıklı, Göylü, Uluslu, Güntay, Yüksek, Bilen, Soylu, Özül, Bulak, Koruyurd, Doğma, Uluyol, Günev, Ucalı, Göytekin, Yurdcu, Uğur, Elli, Türkel, Güntekin, Ötkün, Elana, Göyel, Odel, Elyürek, Elkaya, Birel, Eltay ve b. böyle adların sayı 150-den çoktur – Halka yeter!..
İnam Evi
Hala Ocağın 9-ncu yıl Güneş ayının 27-de Ata Evlatlarına Amaç Evi yaratmağı buyurmuştu. Hemin ev 10-ncu yılın «Yeni yıl» Bayramında verilmeliydi. Gidişat hemin ideanın zamanında gerçekleşmesine imkan vermedi, Ata sağlığında Amaç Evini görmedi. Ocak Evlatları 27-nci yılın Yağış ayının 13-de İnam Evini tikip başa çattırdılar. Hala ki, Ocağımızın iki İnam Evi var, zaman gelecek yurtumuzun her yerinde İnam Evleri olacak. İndi Ocağımız İnam Evinin yaratıldığı günü «İnam Evi Günü» Töreni kibi kutluyor.
İSTEKLİ YURDDAŞLARIMIZ!
Başlanğıcda bilgi verdiğimiz kibi, 28 yıldır Guzey Azerbaycanın başkendi Bakıda (Atakend) Asif Atanın Mutlaka İnam Ocağı Yeni Dünyabakış sistemi, Yeni İnam olayı kibi fealiyyet gösteriyor. Siyasi dünyanın insanlığa arka çevirdiği, dinlerin siyaset unsurları kibi fealiyyet gösterdiği bir dönemde İnsanlığa İnamın zaruriliğini anlatmak oldukca çetindir. Bunun için Atalık gerek idi. Eski Peygamberlere tapınmakla ise bu işin baş tutması mümkün değil. O sebepden ki, onların dünyaya, insana münasebetlerinde yalan var, aşağılama var. İnsanı korkutmakla, ödül vermekle, utandırmakla Dünyada ulvi hal yaratmak baş tutmaz. Aslında insanın Allaha münasebetinde de olmazın yalancılık, yaltaklık, alçaklık yaranıp. İnsan Allahı öğüyor, uyduruyor, ona yalvarıyor ve ya ona karşı çıkıyor. Bütün durumlarda insan öz münasebetini alğılamıyor. Bu hali peygamberler ve onların devamcıları yaratıplar.
Diyorlar insan Allahın emrinden çıkdığı için dünya bunca kötü olup. Demiyorlar dünyanın idrak üzerindeki yasakları insanlığı öldürüp. Bize göre, dinin Allahı insanlığa karşıdır. İnsan üzerinde hükümdarlaşan Allah – Ezeli, Ebedi, Kamil, Sonsuz bir Kudret olan Mutlaka karşıdır. Asif Atanın yaratdığı İnamın maksadi İnsanla Mutlak arasında yapılan yapay sınırları aradan kaldırmak ve İnsanlığa İnamı tasdik etmekdir. Buna göre O, Ruhaniyyat Ocağı yaktı. Asif Atanın yaratdığı kurallar, yazdığı Kitablar, böyütdüğü Evlatlar, gördüğü işler, çekdiği haraylar hem derin bir felsefe, Kutsal söz, ulvi bir hayat sistemidir, hem de dünenle bugünün, bugünle sabahın elakasını kuran, öğreden ruhani bilik sistemidir.
Sizlere sunduğumuz bu kitap Mutlaka İnam sistemi hakkında az da olsa bilgi vermek maksadı taşıyor.
http://www.asifata.com