"İnandılar, Döğüştüler, Öldüler..." / Erhan SANDIKÇI

"İnandılar, Döğüştüler, Öldüler..." / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Pzt Kas 11, 2013 15:37

"İnandılar, Döğüştüler, Öldüler..."
Resim

Bugün 75. yıl dönümü. Gâzi’nin veda edişinden sonra Türk devriminin yarıda kalışının, karşıdevrim sürecinin başlayışının üzerinden 75 yıl geçti. 75 yıldır Türk devrimini ve onun eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma çabaları sürüyor. İnsanlık düşmanlarıyla ikili anlaşmalar, ekonomik ve askeri “yardım”lar, yabancı üsleri, “misyon şefi” vb. sıfatlarla devlete sızan yabancılar, medyada, sendikalarda, derneklerde örülen sivil örümcek ağı ve kılcal damarlara yayılan cemaat örgütü bu yıkıcı sürecin temel etkenleri oldular. Türk tarihinde eşine az rastlanır bir ihanet kadrosunun devlet yönetimine gelmesi ise son on yılda Türk devrimini ve eserlerini yok etmekte daha hızlı ve büyük adımlar atılmasının önünü açtı. İhanet odakları; toplumu yöneten, topluma seslenen, toplumla etkileşim hâlinde olan hemen her yerde iktidardalar. Düşmanın eline geçmeyen az sayıdaki mevzide de bilinçsiz, yanlış yol ve yöntemlere girmiş, gelenekleşmiş çıkmazlarda çırpınan kişiler var.

Bugün olup biteni milletten saklayanların dışında, gerçek amaçlarını açıkça ortaya koyanlar sık sık yazıyor: “Kemâlizm bitmiştir, ölmüştür, yok olmuştur!”

Kemâlizm bitmiş olabilir mi?

Kemâlizm bir vatan savunması olarak, ulusal birliği sonlandırmak isteyenlere karşı mücadele olarak doğdu. Türkleri yurtlarından kovmak isteyenlere karşı Türk milletinin bağımsızlık savaşıdır. Türk milletinin bağrında doğmuş, Türk milletinin haklarını koruma (Müdafaa-i Hukuk) hareketidir. Anadolu hareketinin görevi, Atatürk’ün ifadesiyle “ulusun vicdanını yansıtmaktan başka bir şey değildir”. 12 Haziran 1919’da Amasya halkına şöyle seslenmiştir 1 : “Amasyalılar! Düşmanlarımızın Samsun'dan yapacakları herhangi bir çıkartma hareketine karşı, ayaklarımıza çarıklarımızı çekecek, dağlara çekilecek, vatanımızı en son kayasına kadar müdafaa edeceğiz!” Yani bu mesele milletin bizzat kendisine dayanır. Ulusal bir yaşam meselesidir.

O gün olduğu gibi bugün de, koşulları ve yöntemleri farklı olsa da, Türk milleti parçalanma tehlikesiyle karşı karşıyadır ve bu tehlikeye karşı mücadele eden tek bir kişi varsa, yani Atatürk’ün bahsettiği o “Toroslar’daki Yörük çadırı” tütüyorsa Kemâlizm yaşıyor ve mücadele veriyor demektir. Ulusun bağımsız yaşama arzusu gitmiş bitmiş ise o zaman “Kemâlizm bitti.” diyebilir, onun tarihe karıştığından bahsedebiliriz. Millet, yabancıların hizmetindeki gayrımillî “aydın”lara uymamış, tutsak yaşamayı, bölünmeyi, yıkılmayı kabûllenmemiştir. Türk milletini teslim alındığını zannedenler Kemâlizmin bittiğini, öldüğünü söylüyorlar çünkü Türkiye’yi soktukları yoldan artık geri dönülemeyeceğini sanıyorlar. Onlara göre her şey hâllolmuş, “kalıntılar” bir bir bitiriliyor ve Türk milleti de buna razı!

Bölücülüğü güzel sözcüklerle süsleyip millete pazarlamak için tuttukları, bir de “Âkil” diye ad verdikleri, Anadolu’da neyle karşılanmış, Türk insanı bunlara nasıl yanıt vermiş, görmediler mi acaba? Haziran’da millet al bayrağıyla nasıl ayaklanmış, futbol stadyumlarında dinmeyen direniş nasıl bir heyecanla sürüyor, ulusal bayramlarda Türk milleti yumruğunu iyice sıkıyor, halk millî günlerde artık tarihi yâd etmekten çok ona sahip çıkma düşüncesiyle ve daha büyük kitlelerle meydanlara dökülüyor, bunları görmüyorlar mı? Aslında görüyorlar da, korkuyorlar… Bu yüzden küçümsemeye çalışıyorlar. “Marjinal, çapulcu, ulusalcı kafa, elitistler” diye itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

Mustafa Kemâl Atatürk’ün ölümü, Alman tarihçi Johannes Glasneck’in söylediği gibi “Türk tarihi için bir dönüştür.” 2  Dönüş o dönüş; bağımsızlık ve uygarlık yolunda ilerlemekten ve Türklüğü insanlık ailesinin onurlu bir üyesi olarak yükseltmekten bugünkü duruma kadar geldik. Türk milleti için saf, geç uyanır diyebilirsiniz. Ancak nankör ve vicdansız değildir. “Kemâlizm öldü.” diyenlerin memleket dâhilinde uygulamaya koyulduğu fesatlıklara yaşam hakkı tanımayacaktır.

Atatürk, Konya Türk Ocağı’nda gençlerle konuşurken değinmişti: “Bu halk, eğer bir defa karşısındakilerin içtenlikle kendilerine yardımcı olduklarına inanırsa, her türlü hareketi derhâl kabûle hazırdır. Bunun için gençlerin her şeyden önce millete güven vermesi lâzımdır.” (20.3.1923)

Cumhuriyet’in 10. yılı kutlamalarında kullanılan afişlerden birisi şöyleydi 3 : “İnandılar, döğüştüler, öldüler... Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”

İnananlara, döğüşenlere, ölenlere ve Başkomutan’a saygıyla… Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.

DİPNOTLAR

 1  Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C. 2, Remzi Kitabevi, 17. baskı, s. 41
 2  Attilâ İlhan, Hangi Atatürk, T. İş. Bank. Kült. Yay., 10. baskı, s. 261
 3  Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğinin Parti Örgütüne Genelgesi, İkinci Kanun 1935’ten 16 Mayıs 1935’e Kadar, C. 6, Ankara, 1935, s. 15-17.; aktaran Hakkı Uyar, CHP Genel Sekreterliğinin Parti Örgütü ile Yazışmaları: Durmayalım, Düşeriz!, Toplumsal Tarih, sayı 118, Ekim 2003, s. 80-83.


Erhan SANDIKÇI, 10 Kasım 2013
sandikcierhan@gmail.com
Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x