İnsansılığa dair...

İnsansılığa dair...

İletigönderen kush » Pzt May 11, 2009 1:10

İnsansılığa dair...


“Sen bu çocuğu bir yerden hatırlıyorsun
Ben bu çocuğu bir yerden unutmalıyım”
(Haydar Ergülen)
Toplumun kat ettiği insanî mesafe(!) gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde saklıdır. Türkiye’nin gerçeğidir her biri. Gerçeklerden kaçamazsınız, gerçekler bırakmaz peşinizi...
Yozlaşmışlığın, vicdansızlaşmışlığın ve ahlaksızlaşmışlığın apaçık kanıtıdır o sayfa. Kalabalıklar birbirine benzeşir.
“Dış güç” aramaya gerek
kalmaz.
Katliamlar topludur...
İntiharlarda öyle!
Dünün münferit hâdiseleri manşetlere çekilmeye başlandıysa eğer, bir toplumun toplu ölümü gerçekleşmiştir.
Manşetin adı vahşettir orada...
Bir zamanların münferit hâdisesi, toplumun genelindeki ruh halini yansıtmaya başlar.
O kadar sıradandır ki her şey, şaşırılmaz bile... Küçüklü büyüklü vurgunlar, tecavüzler, cinayetler normalleşir zamanla.
Şiddet kaçınılmazdır. Bedensel ve ruhsal tahribatlarıyla yaşar kalabalık... Her şiddetin altında bir hınç yatar. “Şiddet söylenemeyen şeydir.”
Dünyada, ölünebilirliğin en kolay ülke olduğu ülkelerden biri de Türkiye’dir muhtemelen. İnsan canından bol ne var! Biri gelir, biri gider...
Şayet hepimiz cana değil, cansız sayısına alıştırılmış durumdayız.
Tepki dahi “ölü sayısı” ile orantılı artık. İnsan “insan” olduğu için herhangi bir değer teşkil etmiyor.
Etiketler daha mühim!
Meselâ gündemdeki vahim hâdisenin adını koyabiliyor muyuz? İstediğimiz kadar konuşalım, yazalım...
Yüzleşelim hattâ!
İsyan ediyormuş gibi yapalım, hayat devam etsin, şen şakrar günler birbirini kovalasın...
Şunun farkındayız: Malûm bölgede “töre” denilen şeyin din gibi algılandığı “tartışılmaz” bir gerçek.
Toprağı ve üzerinde yaşayanları bir kişinin malı sayan zihniyetten insanlık adına ne beklenebilir, ne temenni edilebilir?
Esasen ağaların ve baronların ağına düşürülmüş olan bir bölgeye muhatabız. Burası Türkiye!
Okuluna gidemeyen çocuklar, umutsuz gençler, evine aş getiremeyen, işine gidemeyen babalar, yıkılan yuvalar, şiddetli geçimsizlikler...
Cinnet toplumu! Tımarhane...
İnsanın insanı yok etmek için çeşitli sebepleri olabiliyor pekâlâ.
Bu hakkı kendisinde görebiliyor.
Böbürlenebiliyor bununla.
Sonrasında hak talep edebiliyor.
Diğerlerine örnek olabiliyor.
Kötülük yayıldıkça yayılıyor...
Mikrobik bir virüs gibi!
Cezai yaptırımların caydırıcılığı kalmayınca, ister istemez, insanın en vahşi yüzüyle karşılaşılabiliyor. Bu minval üzere, insan iki ayaklı bir canlıdan başka bir şey ifade etmiyor.
İki ayaklı canlı... İnsansı!
Esasında insansılar da bir insan türü olmakla birlikte, insanaltı oluşları onları diğer insanlardan ayıran temel farktır.
Ne yapılabilir; “Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz” bu tipler için?
Tedbir şu: Özel bir ada tahsis edilmeli ve acilen karantinaya alınmalılar!
Birileri hukuk devleti olmaktan bahsediyor ama daha henüz kendi vatandaşını buna inandırabilmiş değiller ne yazık ki...
Bunca şeye rağmen neyi dert ediniyoruz kendimize?
“Gözünü toprak doyursun” ey insan! Kişisel sürtüşmeler tüm şiddetiyle devam ediyor. Günübirlik dırdırlar, kısır çekişmeler vesaire. Ve Müslüman olduğunu iddia edenler... “Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır” diyen, Son Peygamberi işitmiyorlar mı?

KAYNAK
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x