Önce, blog yazmayın dediler, sonra video izlemeyin paylaşım yapmayın. Ardından şu siteye giremezsin deyip yasak koydular. [img]http://www.e-yazar.net/wp-content/uploads/2011/05/internetime_dokunma.jpg[/img]

Biliyoruz ki, yasak çok tatlıdır ve insan da meraklı bir canlıdır. Ama 1950 den bu güne kadar yasaklarınızla neyi çözdünüz?

Kurbağa misali bizi de ateşe atıyorlar ve su ısındığında artık herşey için geç olacak, çünkü dokunan yanar!

„..normal sıcaklıkta bir suyun içine koyarsanız, tehlikeden habersiz keyfine bakar. Sonra suyun sıcaklığını yavaş yavaş artırırsınız. Kurbağa hâlâ tehlikeden habersizdir. Hatta sıcaklığın da etkisiyle hafif uyuşur. Su yeterli sıcaklığa geldiğinde kurbağa artık haşlanmaya başlamıştır. Ve o kadar uyuşmuştur ki, sıçrayıp kazandan kaçacak dermanı da kalmamıştır. Zaten haşlandığının da farkında değildir artık!“

Uyan Türk halkı uyan!

Blog yazmak, video izlemek, müzik dinleyip, paylaşım yapmak ve iletişim kurmak en doğal sosyal haklarındır!

Bugün internetine dokunan, yarın hayatına dokunacaktır!

Bugün internetini kirleten, yarın hayatını kirletecektir!

Ve bugün internetini yasaklayan, yarın hayatını yasaklayacaktır!

Peki tüm bunlar bugünden neden yapılmaya çalışılıyor biliyormusunuz?

En kısa sürede Türkiye 'den ulaşabileceğimiz tüm siteler „doğrudan Başbakanlığa bağlı“ olan TİB bilgisayarlarından geçmek zorunda bırakılması, olağanüstü bir durumda Başbakanlık dilerse tüm internet iletişimini isterse tamamen, isterse sadece sakıncalı(!) siteler olmak üzere tek düğmeye basarak kapatabilecek. Yani maksat şimdiden 'önlem(!)' almak!

Dahası da var!

Eğer yeni bir site kurmak istiyorsanız TİB'den ön izin almak zorunda kalacaksınız. Ve nasıl ki muhalif Uydu kanallara "..şu an frekansımız yok veya uydu kanallarımız dolu!" denildiği gibi (ULUSAL KANAL'ın Türksat ve yerel sisteme girişini bu şekilde tam 9 yıl engellediler!), internette de muhalif sitelerin TİB’e yapacağı açılış müracaatlarına ise ya hiç onay verilmeyecek ya da "..şu an kapasitemiz dolu!" gibi sudan nedenlerle müracaatları yıllarca sürümcemede bırakılacaktır.

Farkındasınız değil mi, 'İleri Demokrasi' diye diye Ortadoğu labirentlerine koşan bir trende gibiyiz!

Bırakın da hangi siteye gireceğimize biz karar verelim!

Bırakın hangi kitabı okuyacağımıza biz karar verelim!

Bırakın da hangi müziği dinleyeceğimize, hangi filmi izleyeceğimize biz karar verelim!

Nasıl giyineceğimize, neye inanacağımıza, ne yapacağımıza biz karar verelim!

Ve bize bir iyilik yapın da, bizi düşünmekten vazgeçin lütfen!

Sansürsüz internet hayaldi gerçe oldu!

12 Eylül Referandumda evet diyenlerin „Sansüre de evet“ diyeceklerinden hiç şüphem yok. O gün gerçekleri görmemek için kör olmak gerekirdi. Demokrasiyi iktidar için kullananların, özgürlükleri birer birer yok etmelerine rağmen hala iyimser olanlara ise çok şaşıyorum.

Sormak istiyorum sizlere, Özgürlükten bu kadar korkulurmu?

İnsanın kişisel bilgisayarından internet erişimine müdahaleyi, totaliter rejimlerde iktidarın temel hak ve özgürlüklerin ifadelerini kamu ve özel yaşamda denetleyebilmesine benzetmek oldukça mümkün!

Çünkü bu durum demokratik hak ve özgürlüklerin kişiler ve kurumlar tarafından içselleştirilemediğinin en açık resmidir.

Ha gazete kapatıp kitap toplatıp yakmışsın, ha interneti filtreleyip vatandaşın kendi özelinde hangi sitelere girebiliceğine karar vermişsin.

Aşama aşama yerleştirilmeye çalışılan açık: „Tek ses, tek düşünce, tek tipçi bir anlayış!“

İyi Geceler Türkiyem..

Ümit DOĞANCI
28 Mayıs 2011, Frankfurt