İP Genel Başkan Vekili Deniz Feneriyle ilgili açıklama yaptı

Genel & Güncel Konular

İP Genel Başkan Vekili Deniz Feneriyle ilgili açıklama yaptı

İletigönderen Çetin Taş » Pzr Eyl 07, 2008 22:59

İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin:
Bütün kanıtlar, Almanya’daki 'Deniz Feneri' vurgununun,
AKP ve Tayyip Erdoğan’la ilişkili olduğunu ortaya koyuyor!


İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin 4 Eylül 2008 günü İstanbul'da yaptığı açıklamada AKP'nin "Deniz Feneri" yolsuzluğunu değerlendirdi. Gültekin'ın açıklaması özetle şöyle;

Bugünlerde Frankfurt’ta sürmekte olan yargılama; aşağıdaki gerçekleri şimdiden gözler önüne sermiştir:
1. Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşlarından oluşan bir organize suç örgütü, halkımızın din duygularını istismar ederek Avrupa’da 41 milyon Euro’yu aşkın para toplamıştır.
2. Bu paranın şimdilik tespit edilen11 milyon Euro’su amacı doğrultusunda kullanılmamış, “suç örgütü” tarafından oluşturulan kuruluşlar aracılığı ile Kanal 7, Yeni Şafak vb. gibi AKP yanlısı medya kuruluşlarına aktarıldığı belirlenmiştir.
3. Tayip Erdoğan’ın en başından beri bu ekiple ilişkileri olmuştur ve bu ilişki devam etmektedir. Bundan dolayı Frankfurt savcılığı tarafından şüpheliler arasında görülmektedir.
4. Bir diğer şüpheli de Kanal 7 INT ve Deniz Feneri e.V. nin Frankfurt’taki binasına gidip gelen Ahmet Burak Erdoğan’dır.
5. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bu ilişkiler ağı içinde yer alan Sancakline Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmıştır.
6. Frankfurt Mahkemesi ve savcılık; belgelerle Zahit Akman’ı yalanlıyorlar.
7. Yurt dışındaki yurttaşlarımızın birikimlerini gasp ederek dolandırıcılık yapma suçundan mahkum olan YİMPAŞ; Kanal 7 ve Deniz Feneri ile işbirliği ve ortaklık ilşkileri içindedir.
8. Almanya Adli makamlarının yürüttüğü ve önemli gerçekleri ortaya çıkaran soruşturma Türkiye’de fiilen engelleniyor. AKP iktidarı, bu organize dolandırıcılığın Türkiye ayağının ortaya çıkarılmasını istememektedir.

Bir yıldır MASAK’ta bekleyen soruşturma dosyası bu engelleme çabasının somut kanıtıdır.

Almanya’nın Frankfurt kentinde görülmekte olan “Deniz Feneri” dolandırıcılık davasında, ucu AKP’ye ve Tayip Erdoğan’a kadar uzanan çok önemli ilişkiler ortaya çıkmış bulunuyor. Muhtaç insanlara yardım adı altında onbinlerce gurbetçiden toplanan milyonlarca Euro’nun (Mahkemenin şimdilik tespit ettiği kadarıyla 41 milyon Euro) Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşları tarafından kurulmuş olan şirketler aracılığı ile nasıl hortumlandığı şimdi bir bir açığa çıkıyor.

Tutuklu bulunan “Deniz Feneri e.V.” yöneticileri ve derneğin muhasebecisi inkar edilmez kanıtlar karşısında az ceza ile kurtulabilmek için şimdi samimi itiraflarda bulunuyorlar.

Milyonlarca Euro’luk dolandırıcılıkla ilişkili oldukları belirlenen kuruluşlar şunlardır:
Deniz Feneri, Deniz feneri e.V. Media 7 GmbH. Kanal 7 INT, Kanal 7, Beyaz Holding
Weiss GmbH, Yeni Şafak, Sancakline

Türkiye’deki ve Almanya’daki bu kuruluşların ortak özelliği aynı isimlerin yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmalarıdır. Örneğin Zekeriya Kahraman hem Kanal 7’nin hem de Beyaz Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Şu anda Frankfurt’ta tutuklu bulunan Mehmet Gürhan hem Beyaz Holding Yönetim Kurulu Üyesi, hem de Kanal 7 INT’in yöneticisidir.

Mehmet Taşkan hem Sancakline, hem Deniz Feneri e.V. hem de Kanal 7 INT yönetim Kurulu Başkanıdır. Sancakline’ın önceki Yönetim Kurulu Başkanı ise tanıdık bir isim: Binali Yıldırım.

Zahit Akman RTÜK başkanı olduğu tarihe kadar adı geçen kuruluşlarda yöneticilik yapmıştır.

İsimler çoğaltılabilir.

Tayip Erdoğan ise başından beri bu ekiple organik ilişki içinde olmuştur. Beyaz Holding İstanbul Belediyesinden aldığı işlerle büyümüştür. Deniz Feneri Derneği, Tayip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu kararı ile 20.12.2004 tarihinde kamu yararına dernek statüsüne alınmış ve12 Mayıs 2005 tarihli kararla da izin almadan para toplama hakkı elde etmiştir.

Gazeteci Sebahattin Önkibar, bu ekibin yola ilk çıktığı yıllara ait bir anısında şunları söylemektedir:

KANAL 7’NİN KURULUŞU
Önkibar 1993 yılında Melih Gökçek’in kendisine telefon ettiğini ve o yıllarda Refah Partisi’nin İstanbul il Başkanı olan Tayyip Erdoğan’ın kendisi ile görüşmek istediğini söyler. Devamında şöyle yazmaktadır Sebahattin Önkibar:

“Tayyip Bey’in yanında Gökçek’in dışında iki isim var. Biri bugün Kanal 7’nin sahibi olan Zekeriya Kahraman, diğeri de bugün RTÜK’ün başında olan Zahit Akman (Onlar da şahittir bu görüşmeye.) Erdoğan yemek boyunca kuracakları TV kanalı (Kanal 7) için seferber olduklarını ve Hoca’yı (Erbakan) da ikna etmeye çalıştıklarını açıklamıştı. Evet bakmayın şimdi Tayyip Bey’in Kanal 7 ile ilişkim yok demesine, bu kanalın mimarı ve perde gerisindeki kurucusu bizatihi kendisidir.”

İlişki bu kadar nettir ve Tayip Erdoğan işin içinde ta en başından beri vardır. Şimdi bugüne gelelim:

YİMPAŞ VE AKP'YLE İLİŞKİ

Frankfurt'taki operasyon ve yargılama, bugünkü ilişkiler ağını da gözler önüne seriyor.

Kanal 7, 1995 yılında, Almanya’da Media 7 GmbH adıyla bir şirket kurdu. Gurbetçileri dolandıran Yimpaş’tan Media 7’ye, Media 7’den de Kanal 7’ye milyonlarca dolar aktarıldı. Paralarını Yimpaş’a ve patronu Dursun Uyar’a kaptıran gurbetçiler perişan olurken, onların paraları ile Media 7 ve Kanal 7 palazlandı. Bu operasyonda görev yapan isimler daha sonra Deniz Feneri Derneği’nin Avrupa merkezinde bir araya geldiler.

O dönemde şirketin başında son operasyonda tutuklanan Mehmet Gürhan ve arkadaşları vardı. Bu isimler aynı zamanda Kanal 7’nin de yönetiminde görev yaptılar. Hortumlanan paralar Kanal 7’ye aktı.

Gurbetçi paralarını hortumlayan Yimpaş’ın ortak olduğu Media 7 daha sonra iflas ettiğini açıkladı. Media 7 iflas edince yerine Euro 7 kuruldu.

Mehmet Gürhan Euro 7’nin de ortağı. Mehmet Gürhan son operasyonda Deniz Feneri’nin topladığı yardım paralarını Euro 7’ye aktardığı için tutuklandı. Aslında Almanya’da başlatılan operasyonunun Türkiye’ye uzanan ilişkiler zincirinde hep aynı isimler ve bu isimlere ait şirketler var.

Şirketin sermayesinin 9 milyon 950 bin Marklık kısmı Yimpaş'ın Almanya'daki şirketi Yimpaş Verwaltungs GmbH'ye ait. YİMPAŞ, Kanal 7'ye paraları Kanal 7'nin Avrupa Genel Müdürü Mehmet Gürhan'a elden teslim etmişti. Kanal 7’nin bir dönem yönetim kurulunda yer alan YİMPAŞ yöneticisi İlyas Arslan, AKP'nin kurucuları arasında yer aldı. Arslan daha sonra AKP'den Yozgat milletvekili seçildi.

Erdoğan'la çekilen resimleri basına yansıyan ve Almanya tarafından uluslararası tutuklama kararı ile aranan Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar 'ın, "Kanal 7 ile ilişkimiz yok. Sadece kullandıkları bina bizimdir" dediği Kanalın önemli isimlerinden biri olan Akif Beki de daha sonra Başbakan Erdoğan'ın basın danışmanlığına getirildi.

DENİZ FENERİ BAĞLANTISI
Deniz Feneri Derneği e.V de Kanal 7'nin Almanya'daki temsilciliğiyle aynı binada bulunuyor. Aynı binada bulunan şirketlerin yönetiminde de başta belirttiğimiz gibi ortak isimler yer alıyor. Yimpaş'tan paraları elden teslim alan Mehmet Gürhan'ın ismi, Almanya'daki Deniz Feneri'nin kuruluşunda ve sonrasında da geçiyor. Almanya'daki Deniz Feneri zaman zaman Türkiye'deki Deniz Feneri'ne "parasal destekte" bulunuyor.

KARAPARA DOSYASI HALA MASAK’TA
Federal Almanya Frankfurt Savcılığı, kara para aklama ve dolandırıcılık suçundan geçen Nisan ayında açtığı soruşturmayla ilgili olarak Türk makamlarından bazı talepleri içeren dosyayı Ankara’ya gönderdi. Dışişleri Bakanlığı’na iletilen dosya Adalet Bakanlığı’nca incelendikten sonra Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK)’na devredildi. Dosya hala MASAK’ta bekliyor.

TUTUKLANMASAYDI AKP’DEN MİLLETVEKİLİ OLACAKTI
Soruşturmada tutuklanan, Almanya’daki bütün hesaplarına el konulan, bütün mal varlığının satışı durdurulan Mehmet Gürhan’ın Türkiye ilişkileri konusunda Frankfurt Savcısı Doris Moeller-Scheu şunları belirtiliyor:

“Mehmet Gürhan aldığımız bilgilere göre Türkiye’de Temmuz ayındaki seçimlerde AKP’den milletvekilliğine aday gösterilecekti. İncelediğimizde şahsın, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerini Ankara’ya giderek bizzat gerçekleştirdiğini tespit ettik.”

ALMANYADAKİ SORUŞTURMA, TAYYİP ERDOĞAN’I ŞÜPHELİLER ARASINDA GÖSTERİYOR
Savcı Doris Moeller Scheu’ün açıklaması şöyle devam ediyor:
“Erdoğan ailesi ile sıkı ilişkilerde olan Mehmet Gürhan’ın İzmir limanında demirleyen ve İtalya’dan Türkiye’ye gurbetçi taşımak için satın alınan geminin Deniz Feneri’ne yapılan bağışlarla alındığını tespit ettik. Ayrıca uluslararası hukuksal yaptırımlardan faydalanarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep edeceğiz.

“1992 yılında 2000 Mark karşılığı taksi şoförlüğü yapan Gürhan’ın 1,5 milyon Euro değerindeki filosuna nasıl sahip olduğunu, bir villa ve dört daireden oluşan 4,5 milyon Euro’luk mülkiyeti nasıl ve hangi parayla aldığını Gürhan’dan sorduk. Gürhan gibi avukatları da çelişkili açıklamalarda bulundular.”

BURAK ERDOĞAN DA ŞÜPHELİLER ARASINDA
Frankfurt’ta görülmekte olan davada üzerinde en çok durulan konu Mehmet Gürhan ile Türkiye arasındaki para trafiği. Deniz Feneri’nin Almanya’dan Türkiye’deki bazı banka hesaplarına yüklü miktarlarda paralar transfer ettiği soruşturma sırasında ortaya çıkmıştı. Para transferlerinde üst düzey bir bürokratın Ziraat Bankası hesaplarının kullanıldığı, savcılık tarafından belirlenmişti.

Alman savcılığı, kara para hareketlerinin yaşandığı dönemde bir başka noktaya dikkat çekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan, tam da bu dönemde Deniz Feneri ve Kanal 7 Almanya’nın bulunduğu binaya sık sık gidip geliyor. Savcılığın bu ziyaretleri önemsemesi ve para transferleriyle aynı döneme denk geldiğine dikkat çekmesi, gazetecilerin de dikkatini çekiyor. Akşam ve Güneş gazeteleri internet siteleri gibi bazı yayın organlarında, “Burak Erdoğan kurye mi?” soruları ortaya atılıyor. Burak Erdoğan’ın Başbakan’ın oğlu olarak VIP salonlarını kullanması, üstünün veya eşyalarının aranmaması gibi özellikler de bu soruların dayanağı olarak değerlendiriliyor.

ALMAN POLİSİ KOSOVA’DA VE PAKİSTAN’DA ARAŞTIRMA YAPTI
“Deniz Feneri” olayı, büyük bir dolandırıcılık olayıdır. Almanya’daki yargılama insanların en temiz yardımlaşma duygularının, din alet edilerek nasıl sömürüldüğünü ortaya koymuştur.
Yurttaşlarımızın temiz din duyguları istismar edilmiş, büyük paralar toplanmış, toplanan paralar sahte evraklarla gasp edilmiş, iktidar yanlısı kuruluşlara aktarılmıştır.
Federal Suç Dairesi (Kriminalamt) Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya ve İngiltere’nin yanı sıra Kosova, Türkiye ve Endonezya’da topladığı bilgilerle makbuzları karşılaştırdı.

Savcılık, Kosova’dan gelen ilk makbuzlarla Deniz Feneri’nin kayıtlarında yer alan; Kosova’da fakir köylere dağıtıldığı ileri sürülen yardımlara ilişkin makbuzların ilk karşılaştırmasında söz konusu Deniz Feneri’nin bağışladığı miktarlar ve kişilerin hayal ürünü olduğunun belirlendiğini açıkladı.

Alman ve Kosova polisinin işbirliğiyle Deniz Feneri’nin makbuzlarda verdiği adres ve köylere gidildi. Buna göre 28 köyün muhtarı ile yapılan görüşmelerde söz konusu makbuzlarda yer alan bu isimlere ait kayıtlar bulunamadı. Kosova’daki muhtarlar, Alman İnterpol yetkililerine, “Hayatımızda ne Deniz Feneri duyduk, ne de sözü edilen kişiler köylerimizde var” dediler.

Alman polisi, Kosova’nın yanı sıra Pakistan’da da araştırma yaptı. Pakistan’daki araştırmalarda Deniz Feneri’nin kayıtlarında yer alan üniversite yapımı işi de uydurma çıktı. Konu edilen üniversite ile ilgili hiçbir şeye rastlanamadı.

AKP’NİN CEVAP VERMESİ GEREKEN SORULAR
- Alman makamlarının Deniz Feneri ve Kanal 7 soruşturması Türkiyeyi ve Türk adaletini de yakından ilgilendiriyor. Soruşturmanın muhatapları TC vatandaşları ve çok üst düzey kamu görevlileri veya Türk şirketleridir. Türk adaleti konuyla ilgili bir soruşturma yapmakta mıdır? Hangi aşamadadır?

- Alman İnterpolünden ve ilgili Alman makamlarından Türkiye’den kimler için inceleme ve soruşturma talep edildi? Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Oğlu Burak Erdoğan ve RTÜK Başkanı Zahit Akman’la ilgili bir talep gelmiş midir? Soruşturma Türkiye’de hangi aşamadadır?

- RTÜK üyeleri Şaban Sevinç ve Mehmet Dadak’ın soruşturma talepleri üzerine hangi işlem yapılmıştır?

- Bu kadar ciddi bir iddia karşısında Türkiye’de kurulu Deniz Feneri Derneği’ne karşı bir inceleme ve soruşturma başlatılmış mıdır? Bakanlar Kurulunca verilen “Kamu Yararına Çalışan dernek statüsü” geri alınacak mıdır?

İşçi Partisi bu soruların takipçisi olacaktır.

Kaynak: http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.as ... haber=1335
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x