İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin:
Bütün kanıtlar, Almanyadaki 'Deniz Feneri' vurgununun,
AKP ve Tayyip Erdoğanla ilişkili olduğunu ortaya koyuyor!
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin 4 Eylül 2008 günü İstanbul'da yaptığı açıklamada AKP'nin "Deniz Feneri" yolsuzluğunu değerlendirdi. Gültekin'ın açıklaması özetle şöyle;
Bugünlerde Frankfurtta sürmekte olan yargılama; aşağıdaki gerçekleri şimdiden gözler önüne sermiştir:
1. Recep Tayyip Erdoğanın yakın arkadaşlarından oluşan bir organize suç örgütü, halkımızın din duygularını istismar ederek Avrupada 41 milyon Euroyu aşkın para toplamıştır.
2. Bu paranın şimdilik tespit edilen11 milyon Eurosu amacı doğrultusunda kullanılmamış, suç örgütü tarafından oluşturulan kuruluşlar aracılığı ile Kanal 7, Yeni Şafak vb. gibi AKP yanlısı medya kuruluşlarına aktarıldığı belirlenmiştir.
3. Tayip Erdoğanın en başından beri bu ekiple ilişkileri olmuştur ve bu ilişki devam etmektedir. Bundan dolayı Frankfurt savcılığı tarafından şüpheliler arasında görülmektedir.
4. Bir diğer şüpheli de Kanal 7 INT ve Deniz Feneri e.V. nin Frankfurttaki binasına gidip gelen Ahmet Burak Erdoğandır.
5. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bu ilişkiler ağı içinde yer alan Sancakline Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmıştır.
6. Frankfurt Mahkemesi ve savcılık; belgelerle Zahit Akmanı yalanlıyorlar.
7. Yurt dışındaki yurttaşlarımızın birikimlerini gasp ederek dolandırıcılık yapma suçundan mahkum olan YİMPAŞ; Kanal 7 ve Deniz Feneri ile işbirliği ve ortaklık ilşkileri içindedir.
8. Almanya Adli makamlarının yürüttüğü ve önemli gerçekleri ortaya çıkaran soruşturma Türkiyede fiilen engelleniyor. AKP iktidarı, bu organize dolandırıcılığın Türkiye ayağının ortaya çıkarılmasını istememektedir.
Bir yıldır MASAKta bekleyen soruşturma dosyası bu engelleme çabasının somut kanıtıdır.
Almanyanın Frankfurt kentinde görülmekte olan Deniz Feneri dolandırıcılık davasında, ucu AKPye ve Tayip Erdoğana kadar uzanan çok önemli ilişkiler ortaya çıkmış bulunuyor. Muhtaç insanlara yardım adı altında onbinlerce gurbetçiden toplanan milyonlarca Euronun (Mahkemenin şimdilik tespit ettiği kadarıyla 41 milyon Euro) Tayyip Erdoğanın yakın arkadaşları tarafından kurulmuş olan şirketler aracılığı ile nasıl hortumlandığı şimdi bir bir açığa çıkıyor.
Tutuklu bulunan Deniz Feneri e.V. yöneticileri ve derneğin muhasebecisi inkar edilmez kanıtlar karşısında az ceza ile kurtulabilmek için şimdi samimi itiraflarda bulunuyorlar.
Milyonlarca Euroluk dolandırıcılıkla ilişkili oldukları belirlenen kuruluşlar şunlardır:
Deniz Feneri, Deniz feneri e.V. Media 7 GmbH. Kanal 7 INT, Kanal 7, Beyaz Holding
Weiss GmbH, Yeni Şafak, Sancakline
Türkiyedeki ve Almanyadaki bu kuruluşların ortak özelliği aynı isimlerin yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmalarıdır. Örneğin Zekeriya Kahraman hem Kanal 7nin hem de Beyaz Holdingin Yönetim Kurulu Başkanıdır. Şu anda Frankfurtta tutuklu bulunan Mehmet Gürhan hem Beyaz Holding Yönetim Kurulu Üyesi, hem de Kanal 7 INTin yöneticisidir.
Mehmet Taşkan hem Sancakline, hem Deniz Feneri e.V. hem de Kanal 7 INT yönetim Kurulu Başkanıdır. Sancaklineın önceki Yönetim Kurulu Başkanı ise tanıdık bir isim: Binali Yıldırım.
Zahit Akman RTÜK başkanı olduğu tarihe kadar adı geçen kuruluşlarda yöneticilik yapmıştır.
İsimler çoğaltılabilir.
Tayip Erdoğan ise başından beri bu ekiple organik ilişki içinde olmuştur. Beyaz Holding İstanbul Belediyesinden aldığı işlerle büyümüştür. Deniz Feneri Derneği, Tayip Erdoğanın Bakanlar Kurulu kararı ile 20.12.2004 tarihinde kamu yararına dernek statüsüne alınmış ve12 Mayıs 2005 tarihli kararla da izin almadan para toplama hakkı elde etmiştir.
Gazeteci Sebahattin Önkibar, bu ekibin yola ilk çıktığı yıllara ait bir anısında şunları söylemektedir:
KANAL 7NİN KURULUŞU
Önkibar 1993 yılında Melih Gökçekin kendisine telefon ettiğini ve o yıllarda Refah Partisinin İstanbul il Başkanı olan Tayyip Erdoğanın kendisi ile görüşmek istediğini söyler. Devamında şöyle yazmaktadır Sebahattin Önkibar:
Tayyip Beyin yanında Gökçekin dışında iki isim var. Biri bugün Kanal 7nin sahibi olan Zekeriya Kahraman, diğeri de bugün RTÜKün başında olan Zahit Akman (Onlar da şahittir bu görüşmeye.) Erdoğan yemek boyunca kuracakları TV kanalı (Kanal 7) için seferber olduklarını ve Hocayı (Erbakan) da ikna etmeye çalıştıklarını açıklamıştı. Evet bakmayın şimdi Tayyip Beyin Kanal 7 ile ilişkim yok demesine, bu kanalın mimarı ve perde gerisindeki kurucusu bizatihi kendisidir.
İlişki bu kadar nettir ve Tayip Erdoğan işin içinde ta en başından beri vardır. Şimdi bugüne gelelim:
YİMPAŞ VE AKP'YLE İLİŞKİ
Frankfurt'taki operasyon ve yargılama, bugünkü ilişkiler ağını da gözler önüne seriyor.
Kanal 7, 1995 yılında, Almanyada Media 7 GmbH adıyla bir şirket kurdu. Gurbetçileri dolandıran Yimpaştan Media 7ye, Media 7den de Kanal 7ye milyonlarca dolar aktarıldı. Paralarını Yimpaşa ve patronu Dursun Uyara kaptıran gurbetçiler perişan olurken, onların paraları ile Media 7 ve Kanal 7 palazlandı. Bu operasyonda görev yapan isimler daha sonra Deniz Feneri Derneğinin Avrupa merkezinde bir araya geldiler.
O dönemde şirketin başında son operasyonda tutuklanan Mehmet Gürhan ve arkadaşları vardı. Bu isimler aynı zamanda Kanal 7nin de yönetiminde görev yaptılar. Hortumlanan paralar Kanal 7ye aktı.
Gurbetçi paralarını hortumlayan Yimpaşın ortak olduğu Media 7 daha sonra iflas ettiğini açıkladı. Media 7 iflas edince yerine Euro 7 kuruldu.
Mehmet Gürhan Euro 7nin de ortağı. Mehmet Gürhan son operasyonda Deniz Fenerinin topladığı yardım paralarını Euro 7ye aktardığı için tutuklandı. Aslında Almanyada başlatılan operasyonunun Türkiyeye uzanan ilişkiler zincirinde hep aynı isimler ve bu isimlere ait şirketler var.
Şirketin sermayesinin 9 milyon 950 bin Marklık kısmı Yimpaş'ın Almanya'daki şirketi Yimpaş Verwaltungs GmbH'ye ait. YİMPAŞ, Kanal 7'ye paraları Kanal 7'nin Avrupa Genel Müdürü Mehmet Gürhan'a elden teslim etmişti. Kanal 7nin bir dönem yönetim kurulunda yer alan YİMPAŞ yöneticisi İlyas Arslan, AKP'nin kurucuları arasında yer aldı. Arslan daha sonra AKP'den Yozgat milletvekili seçildi.
Erdoğan'la çekilen resimleri basına yansıyan ve Almanya tarafından uluslararası tutuklama kararı ile aranan Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar 'ın, "Kanal 7 ile ilişkimiz yok. Sadece kullandıkları bina bizimdir" dediği Kanalın önemli isimlerinden biri olan Akif Beki de daha sonra Başbakan Erdoğan'ın basın danışmanlığına getirildi.
DENİZ FENERİ BAĞLANTISI
Deniz Feneri Derneği e.V de Kanal 7'nin Almanya'daki temsilciliğiyle aynı binada bulunuyor. Aynı binada bulunan şirketlerin yönetiminde de başta belirttiğimiz gibi ortak isimler yer alıyor. Yimpaş'tan paraları elden teslim alan Mehmet Gürhan'ın ismi, Almanya'daki Deniz Feneri'nin kuruluşunda ve sonrasında da geçiyor. Almanya'daki Deniz Feneri zaman zaman Türkiye'deki Deniz Feneri'ne "parasal destekte" bulunuyor.
KARAPARA DOSYASI HALA MASAKTA
Federal Almanya Frankfurt Savcılığı, kara para aklama ve dolandırıcılık suçundan geçen Nisan ayında açtığı soruşturmayla ilgili olarak Türk makamlarından bazı talepleri içeren dosyayı Ankaraya gönderdi. Dışişleri Bakanlığına iletilen dosya Adalet Bakanlığınca incelendikten sonra Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK)na devredildi. Dosya hala MASAKta bekliyor.
TUTUKLANMASAYDI AKPDEN MİLLETVEKİLİ OLACAKTI
Soruşturmada tutuklanan, Almanyadaki bütün hesaplarına el konulan, bütün mal varlığının satışı durdurulan Mehmet Gürhanın Türkiye ilişkileri konusunda Frankfurt Savcısı Doris Moeller-Scheu şunları belirtiliyor:
Mehmet Gürhan aldığımız bilgilere göre Türkiyede Temmuz ayındaki seçimlerde AKPden milletvekilliğine aday gösterilecekti. İncelediğimizde şahsın, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerini Ankaraya giderek bizzat gerçekleştirdiğini tespit ettik.
ALMANYADAKİ SORUŞTURMA, TAYYİP ERDOĞANI ŞÜPHELİLER ARASINDA GÖSTERİYOR
Savcı Doris Moeller Scheuün açıklaması şöyle devam ediyor:
Erdoğan ailesi ile sıkı ilişkilerde olan Mehmet Gürhanın İzmir limanında demirleyen ve İtalyadan Türkiyeye gurbetçi taşımak için satın alınan geminin Deniz Fenerine yapılan bağışlarla alındığını tespit ettik. Ayrıca uluslararası hukuksal yaptırımlardan faydalanarak Recep Tayyip Erdoğanın ifadesinin alınmasını talep edeceğiz.
1992 yılında 2000 Mark karşılığı taksi şoförlüğü yapan Gürhanın 1,5 milyon Euro değerindeki filosuna nasıl sahip olduğunu, bir villa ve dört daireden oluşan 4,5 milyon Euroluk mülkiyeti nasıl ve hangi parayla aldığını Gürhandan sorduk. Gürhan gibi avukatları da çelişkili açıklamalarda bulundular.
BURAK ERDOĞAN DA ŞÜPHELİLER ARASINDA
Frankfurtta görülmekte olan davada üzerinde en çok durulan konu Mehmet Gürhan ile Türkiye arasındaki para trafiği. Deniz Fenerinin Almanyadan Türkiyedeki bazı banka hesaplarına yüklü miktarlarda paralar transfer ettiği soruşturma sırasında ortaya çıkmıştı. Para transferlerinde üst düzey bir bürokratın Ziraat Bankası hesaplarının kullanıldığı, savcılık tarafından belirlenmişti.
Alman savcılığı, kara para hareketlerinin yaşandığı dönemde bir başka noktaya dikkat çekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğanın oğlu Ahmet Burak Erdoğan, tam da bu dönemde Deniz Feneri ve Kanal 7 Almanyanın bulunduğu binaya sık sık gidip geliyor. Savcılığın bu ziyaretleri önemsemesi ve para transferleriyle aynı döneme denk geldiğine dikkat çekmesi, gazetecilerin de dikkatini çekiyor. Akşam ve Güneş gazeteleri internet siteleri gibi bazı yayın organlarında, Burak Erdoğan kurye mi? soruları ortaya atılıyor. Burak Erdoğanın Başbakanın oğlu olarak VIP salonlarını kullanması, üstünün veya eşyalarının aranmaması gibi özellikler de bu soruların dayanağı olarak değerlendiriliyor.
ALMAN POLİSİ KOSOVADA VE PAKİSTANDA ARAŞTIRMA YAPTI
Deniz Feneri olayı, büyük bir dolandırıcılık olayıdır. Almanyadaki yargılama insanların en temiz yardımlaşma duygularının, din alet edilerek nasıl sömürüldüğünü ortaya koymuştur.
Yurttaşlarımızın temiz din duyguları istismar edilmiş, büyük paralar toplanmış, toplanan paralar sahte evraklarla gasp edilmiş, iktidar yanlısı kuruluşlara aktarılmıştır.
Federal Suç Dairesi (Kriminalamt) Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya ve İngilterenin yanı sıra Kosova, Türkiye ve Endonezyada topladığı bilgilerle makbuzları karşılaştırdı.
Savcılık, Kosovadan gelen ilk makbuzlarla Deniz Fenerinin kayıtlarında yer alan; Kosovada fakir köylere dağıtıldığı ileri sürülen yardımlara ilişkin makbuzların ilk karşılaştırmasında söz konusu Deniz Fenerinin bağışladığı miktarlar ve kişilerin hayal ürünü olduğunun belirlendiğini açıkladı.
Alman ve Kosova polisinin işbirliğiyle Deniz Fenerinin makbuzlarda verdiği adres ve köylere gidildi. Buna göre 28 köyün muhtarı ile yapılan görüşmelerde söz konusu makbuzlarda yer alan bu isimlere ait kayıtlar bulunamadı. Kosovadaki muhtarlar, Alman İnterpol yetkililerine, Hayatımızda ne Deniz Feneri duyduk, ne de sözü edilen kişiler köylerimizde var dediler.
Alman polisi, Kosovanın yanı sıra Pakistanda da araştırma yaptı. Pakistandaki araştırmalarda Deniz Fenerinin kayıtlarında yer alan üniversite yapımı işi de uydurma çıktı. Konu edilen üniversite ile ilgili hiçbir şeye rastlanamadı.
AKPNİN CEVAP VERMESİ GEREKEN SORULAR
- Alman makamlarının Deniz Feneri ve Kanal 7 soruşturması Türkiyeyi ve Türk adaletini de yakından ilgilendiriyor. Soruşturmanın muhatapları TC vatandaşları ve çok üst düzey kamu görevlileri veya Türk şirketleridir. Türk adaleti konuyla ilgili bir soruşturma yapmakta mıdır? Hangi aşamadadır?
- Alman İnterpolünden ve ilgili Alman makamlarından Türkiyeden kimler için inceleme ve soruşturma talep edildi? Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Oğlu Burak Erdoğan ve RTÜK Başkanı Zahit Akmanla ilgili bir talep gelmiş midir? Soruşturma Türkiyede hangi aşamadadır?
- RTÜK üyeleri Şaban Sevinç ve Mehmet Dadakın soruşturma talepleri üzerine hangi işlem yapılmıştır?
- Bu kadar ciddi bir iddia karşısında Türkiyede kurulu Deniz Feneri Derneğine karşı bir inceleme ve soruşturma başlatılmış mıdır? Bakanlar Kurulunca verilen Kamu Yararına Çalışan dernek statüsü geri alınacak mıdır?
İşçi Partisi bu soruların takipçisi olacaktır.
Kaynak: http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.as ... haber=1335