Irak Yakına Geldi, Bakarkörler Görsün Diye?
Oktay Yıldırım
Bakarkörlere selam olsun..
Bir de işine geleni görme konusu var ki o hepsinden farklı bir konu. Şemdinli provakasyonu yaşandığı zamanlar, mal bulmuş mağribi gibi buldukları her mikrofon ve kamerayı ganimet kabul edip, salya sümük böğüren zevattan bahsediyorum. Neredesiniz?
Yoksa çapınızı aşar mı bu konu, ağalarınız sufle mi vermedi?
Ankarada, Ulus meydanında, ulusa karşı, Türk ulusuna karşı bir saldırı yapıldı. Yenileri ve belki daha fazla zarara yol açanları yapılacak. Yeni bombalar patlayacak memleketin kalbinde. Belki yeni cinayetler işlenecek ve suikastlar yapılacak yeni kaoslar için. .Yeni operasyonlar, döviz krizi ve baskı seçim Başlıklı yazımızı hatırlayan dikkatli okuyucuya da selam olsun. (http://www.kuvvaimilliye.net/author_art ... php?id=277 )
Kaostan doğan düzenin kendisinin ve Tanrının hakkı olduğuna inananlar, kendi düzenlerini çıkaracakları yeni kaosları yaratmaya devam edecekler. Kaos düzen içinde yaşandığı için kolaylıkla anlaşılamamakta ve kaos şartlarına alışılmaktadır.
Bir ülke düşünün ki başkentinin göbeğinde bomba patlar, 79 kişi yaralanır, 6 kişi ölür ama hala borsa yükselir, döviz düşer. Sadece küçük bir azınlık için iyi, toplumun geneli için kötü olan ekonomik şartlar, kâğıt üzerinde iyi görünmeye devam eder.
Söz patlamadan açılmışken daha geniş bir çerçeveye yaymadan ana hatları ile patlamayı incelemek gerekirse eğer, ilk göze çarpan tarafların birbirlerine verdiği mesajlar olmalıdır. İlk olarak patlamanın yeri, tarzı ve yaralanan kişilerin Pakistanlı oluşu, ve bu yaralıların doğrudan GATAya kaldırılması, Behiç Gürcihanın 23-05- 2007 tarihinde Açık İstihbarat sitesindeki köşesinde
( http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=6640 ) dile getirdiği analizin, kesinlikle göz ardı edilmemesi gerektiğini gösterirken, konunun bir diğer boyutunun da artık yılan hikayesine dönen Türkiyenin muhtemel Kuzey Irak operasyonu ile ilgili olduğu gün ışığı gibi ortadadır.
Yeni güney komşumuz tarihe geçecek bir yalanlar dizisini bahane ederek Irakı, kendisi ile olan tarihi ve stratejik ortaklığımızdan(?) dolayı bize yakın ettiğinden ve artık bizim sadece stratejik ortağımız(?) değil, aynı zamanda güney komşumuz olduğundan bu yana, meşru ve sabık olmakla beraber, yaptığı anlaşmalar uluslar arası hukuk nezdinde hala geçerli olan Irak hükümeti ile terörle mücadele için yapmış olduğumuz sıcak takip anlaşması gereği, en doğal hakkımız olan ve kimseden izin almadan yapabileceğimiz ve bu güne kadar defalarca yaptığımız, ancak bu günlerde yılan hikayesine dönen sınır ötesi harekat.
Hep yaptığımız şey yani.
Hep yapabileceğimiz şey yani.
Şu ana kadar, stratejik müttefikimiz ile aramız bozulur diye yapamıyorduk. Ne ciheti askeriye ve ne de hükümet bu güne kadar bu konuda net bir tavır sergilememişti. Biz tavır sergilemedikçe şom ağızlı aşiret reislerinin tehdit ve tahrikleri cürümlerinden beklenmeyecek bir şekilde arttı, aynı zamanda da eş güdümlü olarak bölücü örgütün eylemleri ve cinayetleri de arttı.
Bir taraftan biz buradayken buraya giremezsin mesajı sözde stratejik ortağımız tarafından bize iletilirken diğer taraftan kamu oyu nezdinde her gün gelen şehitler yüzünden mutlaka operasyon yapılmalı, bu kan durdurulmalı izlenimi oluşturuldu.
Kandil dağı neredeyse terörün kaynağı olarak lanse edildi ve oraya gitmenin bu katillere haddini bildirmenin tek yolu olduğu kanısı yaratıldı.
Bir taraftan kan akıyor diğer taraftan kanı akıtanlar tahrik ediyor, Iraktaki kan deryasının tek sorumlusu ABD ise izin vermeyiz türünden beyanatlara devam ediyordu.
Gerçek sorunumuzun terör olmadığı, gerçek düşmanımızın yol bilmez aşiret ağaları olmadığı kamuoyunun zihnine kazınmaya başladığı noktada Ankaradaki saldırı yaşandı.
Aylardan beri gündemimizi işgal eden Irak yakına, hatta başkentimize kadar geldi, getirildi. Tıpkı sözüm ona Usame bin Ladenin uçaklarıyla ABDnin göbeğine geldiği, getirildiği gibi.
Bombalamanın hemen arkasından kamuoyu vicdanını kaşıyan açıklamalar ve savaş çığırtkanlıkları geldi, Iraka, Iraka, Iraka.
Ne kadar milli oldukları malum bazı üniversitelerin bünyesindeki mükemmeliyet merkezlerinin, sahipleri adına mükemmel sözcülük yapan sözüm ona başkanları,
kafasının üzerinden tek mermi geçmemiş, sözüm ona terör uzmanları
savaş çığırtkanlıkları yapmaya başladılar.
Çitlisi, çitsizi, eli değnekli strateji uzmanları, adına anchorman dedikleri gösteri haberciliği yıldızları bir ağızdan aynı şarkıyı söylemeye başladılar.
Ancak bu arada daha önce Türkiyenin muhtemel bir Irak operasyonuna karşı neredeyse tehdit boyutuna varan açıklamalar yapan ABDli yetkililer, bir anda Türkiyenin Kerkük ve terör meselesi ile ilgili hassasiyetlerini anladıklarını belirten, bıyık altından haydi girin Iraka türünden açıklamalar yapmaya başladılar.
Müzik notası türünden seviyesiz bir diplomasi tarzı ile varlık beyanını duymaya alıştığımız hükümet ise askerden talep gelirse gireriz cinsinden sorumluluk savuşturucu hamlelerini, daha birkaç gün öncesindeki
ordu başbakana bağlıdır açıklamalarının meydan okuyan havasını unutarak veya dün dündü bu gün bu gündür anlayışı ile yapmaktadır.
Çelişkilerle dolu ve sürekli kendi kendini tekzip eder mahiyetteki bu açıklamalara rağmen Genel kurmay başkanı ve tüm kuvvet komutanları resti gördükleri anlamına gelecek şekilde ve bunun askeri bir tehdit olduğunu bildikleri mesajı verildiği yorumuna uyacak bir şekilde olay yerindeydiler.
Genel kurmay başkanı her ne kadar tehdidin organize bir terör örgütü işi olduğunu söylese de, hedefin kendisi olduğu konusundaki söylentilerle ilgili soruya ise son derece manidar bir şekilde;
TERÖRİST BANA ÖYLE BİR ŞEY DEMEDİ
cevabını vererek,
saldırının arksındaki güçlere bakmak lazım başka bir şey söylemiyorum şeklindeki cümlesinde vurguladığı arkasındakileri bildiğini mi işaret etmişti acaba?( http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber ... rno=543523)
Neler de söylüyorum ben böyle?
Koskoca Genel Kurmay başkanı, elbette bilecekti bunları o halde ne demekti bu? Böyle bir durumda bir Genel Kurmay başkanının anlamsız konuşması veya şaka yapması mümkün değildir, dolayısıyla bazı ezberler mi bozulmaktadır?
Bazı eski sözde dostlara mesajlar mı verilmektedir?
Görünen o ki ( daha doğrusu benim görmek istediğim, benim Türk Genelkurmay başkanının görmesini beklediğim şeylere dair görmek istediğim) Büyükanıt paşa, kandilin nerede söndürülmesi gerektiğini bilmekte(mi)dir.
Bu noktada Sözün Bittiği Yerbaşlıklı yazımızda yazdığımız, kandilinin söndürülmesi gereken yerler bir takım boncukluların kurduğu tezgâhlar yıkılmalıdır.
Operasyon Türkiye içinde başlamalıdır.
Eğer tüm bu olanlardan ve beklediklerimizden sonra hala Kandil türküsü çağırılmaya ve bu yönde kamuoyu oluşturulmaya devam edilirse, kendi sınırlarımız içinden bu adamların boğazlarına giden suyu ve ekmeği kesmek için de birilerinden izin almamız gerektiğini düşüneceğim.
Büyükanıt paşa büyük şehirlerde buna benzer eylemler olabileceğini, M. Ali Şahinin
büyük şehirlerde bu olaydan dolayı acaba yenileriyle karşılaşır mıyız diye bir endişeye vatandaşlarımız kapılmasınlar
açıklamasına rağmen özellikle mi yapmıştı? Devletin üst düzey iki ağzından çıkan bu yorum farkının ve çelişmenin sebebi nedir?
( http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=222035).
Yoksa birilerinin Türk ordusunun Iraka girmesi ile ilgili bir hesabı mı vardı, gizli bir anlaşma mı vardı ve Genel Kurmay başkanının tavrı bu hesaba karşı duruşunun ilanı mıydı?
Haydi paşam, haydi komutanım, yeter artık güdülüp yönetildiğimiz.
Üzme bizi burnumuzun dibindeki kandilleri bırakıp Iraklarda kandil arayarak.
Irak yakına geldi paşam.
Bakar körler görmez, sen görürsün paşam.
Irak içimizde, içimiz Iraka dönmeden, içimizi yakmadan söndürün bu hain ellerin taşıdığı kandilleri.
Kapatın Haburu, Ovaköyü açın. Nusaybinin, Öncüpınarın, Akçakalenin kapasitelerini arttırın. Vermeyin elektriklerini, bana verilenin yarı fiyatına.
Her TSK mensubu OYAKa üyedir. Bir sürü gazi ve şehit vardır bu üyelerin içinde. Her ay düzenli olarak aidat öder OYAK üyesi. O aidatları adı lazım değil bir kukla devleti inşa etmek için kullanıyorsa eğer OYAKa bağlı bazı şirketler, buna engel olun. Bizim paramıza kanımız bulaşmıştır, sermeyin, serdirmeyin Barzaninin inine yapılan yollara.
Bu saldırıya verdiğiniz cevap son derece güzel başladı, aynı ciddiyet ve kararlılıkla devam etsin paşam.
Iraklara gitmeye gerek yok. Irak yakındadır.
Önce buradaki kandilleri söndürüp, dizliye diz çöktürün,
başlıya baş eğdirin sonra değil Kerküke, Selanike hatta Fizana bile gideriz paşam.
Gider yarım kalmış tüm hesapları kapatırız ama arkamızdan vurmasınlar bizi paşam, ölümü gösterip sıtmaya razı etmesinler bizi.
Biz bunları yaparsak burada, orada şad olacak Türkmenin şehidi ve kınla halel gelmeyecek bir daha inanın paşam.
İnanın ki buradaki kandiller söndüğü vakit, gün doğmuş olacak yol da aydınlanmış olacak.
Oktay Yıldırım