İşte CHP'nin seçim beyannamesi
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal 'artık yeter' diyen bir Türkiye istediklerini söyledi
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, milletin
önüne koydukları yeni istikametin ana konularından birinin "terör
tehdidi karşısında etkin bir siyaset geliştirmek" olacağını söyledi.
Baykal, "tarıma bugünkünün 2 katı destek vereceklerini, çiftçiye mazotu
yüzde 50 ucuz sağlayacaklarını ve sıfır açlık politikasını hayata
geçireceklerini" bildirdi.
Baykal, parti yöneticileri ve milletvekili adayları ile birlikte
düzenlediği basın toplantısında, partisinin "CHP Pusula'07" adını
verdikleri seçim bildirgesini açıkladı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda bir pusulaya ihtiyacı olduğunu
vurgulayan Baykal, bu nedenle hazırlanan metne bildirge değil, pusula
dediklerini söyledi.
Türkiye'nin içine girdiği süreçte yaşadığı sorunların çok iyi tahlil
edilmesi ve çözüm yollarının ortaya konulması gerektiğine dikkati çeken
Baykal, bu yönde kapsamlı bir çalışma yaptıklarını bildirdi.
Türkiye'nin milli mücadelenin ardından bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti
devleti kurulurken, temel tercihlerini ortaya koyduğunu belirten Baykal,
bu tercihlerle de dünyaya örnek olduğunu söyledi.
Baykal, Türkiye'nin çevresinde yaşanan sorunların geçmişte yapılan bu
tercihlerin ne kadar doğru ve isabetli olduğunu ortaya koyduğunu
kaydetti. Baykal, bu tercihlerin dünyada "Türkiye modeli" adı altında
da kabul edildiğini vurguladı.
Türk halkının ezici çoğunluğunun Müslüman olduğunu ama laik bir
cumhuriyete sahip bulunduğunu belirten Baykal, Müslüman olmanın laik bir
cumhuriyete engel teşkil etmediğini kaydetti.
Baykal, Türkiye'nin, cumhuriyet ile gelen kazanımlarına bugüne kadar
sahip çıktıklarını ve bugünden sonra da sahip çıkacaklarını söyledi.
-TERÖRE KARŞI KARARLILIK-
Terörün sıradan bir olay olmadığını vurgulayan Baykal, terörün,
Türkiye'nin kimliğini tehdit eden bir olgu olduğunu, bunun bu şekilde,
bu ağırlığıyla kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. Terörün iç ve dış
kaynakları bulunduğunun farkında olduklarını söyleyen Baykal, bütün
bunlara karşı Türkiye'nin çok kararlı şekilde mücadelesini sürdürmesi
gerektiğini kaydetti.
Bu mücadelenin ekonomik, siyasi, dış politika boyutu olduğunu ifade eden
Baykal, "Ama, bu konuyu önemsemek, öncelikli bir hedef olarak almak ve
bu konuda uyumlu siyasetle kararlı biçimde mücadele etmek mecburiyeti
vardır. Bizim milletimizin önüne koyduğumuz yeni istikametin ana
konularından birisi terör tehdidi karşısında etkin bir siyaseti
geliştirmek olacaktır" dedi.
Terör tehdidinin yanı sıra bunun bir başka versiyonu olarak giderek
gelişmekte olan bir başka sorunun, özellikle büyük kentlerdeki güvenlik
sorunu olduğunu belirten Baykal, güvenlik sorunun, yaşamı, toplumun
değerlerini, dokusunu ciddi şekilde tehdit eder hale geldiğini söyledi.
-BÜYÜK KENTLERDE GÜVENLİK-
Buna karşı yeni bir kararlıkla etkin bir mücadelenin ortaya konmasının
zorunlu olduğunu vurgulayan Baykal, konunun bilincinde olduklarını, o
nedenle gelecek dönemde, Türkiye siyasetinin öncelikle görevinin,
kentlerde barışı, huzuru yerleştirmek, kent sokaklarının kadın, erkek,
çocuk, yaşlı herkes için güvenli dolaşabilecek bir niteliğe kavuşmasını
sağlamak olduğunu dile getirdi. Baykal, bu konuda çok ciddi bir çalışma
gerçekleştirdiklerini, bu doğrultuda millete güvenlik konusunda ciddi
bir kararlılıkla taahhütler yaptıklarını bildirdi.
-EKONOMİ-
Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunları oluşturan temellerin başında
ekonomik sorunların geldiğini belirten Baykal, parti bildirgesinin,
ülkenin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sorunları doğru değerlendiren,
sorunlar karşısında doğru, yeni yaklaşımlar geliştiren belge niteliğinde
olduğunu ifade etti.
CHP Lideri Baykal, ekonomik sorunları ve bu sorunlar karşısında zaman
içinde izlenen politikaları çok doğru değerlendirmeye ve bu kapsamda
yeni bir ekonomi rotası çizmeye çalıştıklarını anlattı.
Ekonomik sorunlara yaklaşımda, ülkenin mali istikrarının, ekonomik,
bütçe, kamu harcama dengesinin gözetilmesinin önemli olduğunu ifade eden
Baykal, "Hiç ödün vermeme kararlığı içinde olduğumuz temel konu,
Türkiye'nin mali istikrarını korumak, güçlendirmek ve temellendirmek
olacaktır" dedi.
Yeni ekonomi politikalarını mali istikrarı kurban ederek, mali
istikrardan vazgeçerek oluşturma hedefi içinde olmadıklarını belirten
Baykal, enflasyonu çok ciddi bir tehdit olarak gördüklerini söyledi.
Ekonomiyi enflasyon sarmalına sürükleyecek yanlışlıklardan kararlılıkla
uzak duracaklarını anlatan Baykal, mali istikrarı gözetmeyi öncelikli
hedef olarak kabul ettiklerini bildirdi.
Türkiye ekonomisinin sadece mali istikrarı güvence altına alarak
sorunlarını çözemeyeceğini kaydeden Baykal, içinden geçilen bu dönem ve
son 5-6 yıllık dönemin, ekonomik sorunları çok ciddi biçimde ortaya
koyduğunu ifade etti.
"Türkiye şimdi mutlaka, reel ekonomisini, üretim ekonomisini ayağa
kaldırmak zorunluluğuyla karşı karşıyadır" diyen Baykal, Türkiye'nin bu
mali politikasını uzun vadede sürdüremeyeceğini kaydetti. Baykal,
Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durmasına imkan verecek, yeni üretim
dengesini, dış ticaret dengesini, cari açık dengesini sağlamayı çok
önemli bir hedef olarak gördüklerini belirtti.
Bunları gerçekleştirmek için gerekli alt politikaları bütün
ayrıntılarıyla irdelediklerini ve konunun olgunlaştığını belirten
Baykal, "Amaç, Türkiye ekonomisini daha çok üreten, daha çok ihracat
yapan ve daha az açık veren ve giderek açık vermeyen bir ekonomi haline
dönüştürmektir. Buna yönelik etkin ve uyumlu politikalar demetini ortaya
koymak zorunda olduğumuzu biliyoruz" diye konuştu.
-YENİ SANAYİLEŞME POLİTİKASI-
Bu hedeflere ulaşmanın temel bir yolu olarak "yeni bir sanayileşme
politikasına" ihtiyaç olduğunu düşündüklerini kaydeden Baykal,
Türkiye'nin yeni bir sanayileşme politikası ortaya koymadan, atılımı
gerçekleştirmeden, cari açığına, borçlanma ihtiyacına, yüksek faiz,
işsizlik sorununa yanıt bulamayacağını ifade etti. Baykal, "Türkiye'nin
bu sarmaldan çıkmasının yolu, dünya koşullarında rekabet kabiliyetine
sahip ürünleri daha çok üreten, ürettiğini dünya rekabet koşulları
içinde satabilen, daha çok ihracat yapabilen bir ekonomi haline
dönüştürmektir" diye konuştu.
Türkiye'nin kaynaklarının bilinçli şekilde, böyle bir sanayileşme
politikasına yönelik olarak harekete geçirilmesine ihtiyaç bulunduğunu
söyleyen Baykal, "Bunun adı, yeni bir sanayileşme politikasıdır" dedi.
Bu politikanın, ciddi teşvik uygulamasını gerekli kıldığını anlatan
Baykal, kaynakları kullanırken, yeni bir sanayileşme hamlesini
gerçekleştirmeye yardımcı olacak, etkin bir teşvik politikasını devreye
sokmayı düşündüklerini ifade etti.
Baykal, etkin teşvik politikasının amacının sektör bazında teşvik vermek
olduğunu belirterek, teşviğin, "Türkiye'nin dış ticaret açığının, cari
açığının kapanmasına, yüksek faiz baskısından kurtulmasına, işsizliğin
hafifletilmesine destek vermek" anlamına geleceğini kaydetti.
CHP Lideri Baykal, kapsamlı teşvik politikasını uygularken, Türkiye'nin
başarılı olabileceği sektörleri en doğru biçimde belirleyerek, bu
sektörlerde etkin, kendisini kanıtlamış kuruluşların öncülüğünde, onlara
destek vererek, Türkiye'nin atılım yapmasını sağlamaya çalışacaklarını
kaydetti.
-TARIM-
Ekonomi pusulasında tespit ettikleri bir diğer olgunun, "tarıma sahip
çıkmak" olduğunu anlatan Baykal, tarımın mutlaka desteklenmesi
gerektiğini inandıklarını söyledi.
Tarıma verilen şu ana kadarki desteğin düzeyinin ve biçiminin yeterli
olmadığını ifade eden Baykal, "Tarımımıza bugünkünün 2 katı bir destek,
Gayri Safi Milli Hasılamızın 1.7'sinin üzerinde bir destek seferber
edilecektir. Bu destek sadece sosyal amaçlı olmayacaktır. Yine
tarımımızın rekabet kabiliyetini artırmaya, ürün desenin daha çağdaş,
daha sağlıklı olmasına yönelik bir destek olacaktır" diye konuştu.
Tarımda mazot tartışmasının da çok sık konuşulduğunu anımsatan Baykal,
mazot konusunun, tarıma yönelik destek politikalarının bir alt unsuru
olduğunu anlattı. Bu unsuru, yıllar öncesinden beri ısrarla
programlarına aldıklarını belirten Baykal, "Biz tarımda çiftçimize
mazotu ÖTV'siz vereceğiz. Bu propagandaya elverişli bir değerlendirme
olarak gözükmüyor ama doğrusu, bilimsel olanı budur. Bunu 2 yıldan beri
söylüyoruz" dedi.
Bunun anlamının, şu andaki fiyatlara göre mazotun fiyatının yüzde 50
oranında azalması olduğunu bildiren Baykal, "Bu Türkiye'nin elde ettiği
mazotu maliyetinin altına satması, zarar etmesi anlamına gelmez. Bu,
Türkiye'nin çiftçiden, mazot satışından kendi kamu açıklarını kapatmak
için kar almaya kalkışmaması, çiftçinin sırtından açığını kapatmaması
anlamına gelir. Bunu da çiftçiye borçlu olduğumuzu düşünüyoruz" diye
konuştu.
-İŞSİZLİK-
Türkiye'de uzun süreden beri izlenen politikalar sonucunda ortaya çıkan
işsizlik ve yoksullaşma tablosu karşısında, devletin yeni bir yaklaşım
geliştirmesinin zorunlu olduğunu vurgulayan Baykal, "Bu tabloyu
seyretmeye devam edilemez" dedi.
Bu konuda doğru, makul, uygulanabilir yeni bir yaklaşımın ortaya
konulması gerektiğini söyleyen Baykal, bunu yapmaya kararlı olduklarını
bildirdi.
Siyasi parti mekanizmasıyla değil, toplumun ciddi kurumlarının
katkısıyla, gerçekten ihtiyaç sahibi, kamu desteğine muhtaç aileleri
muhtarlar aracılığıyla belirleyeceklerini anlatan Baykal, muhtarların
önümüzdeki dönemde Türkiye yönetiminin, temel bir kurumu haline
geleceğini kaydetti.
Türkiye'de muhtarlık mekanizmasının, devreye sokulmadığını, iyi
değerlendirilmediğini belirten Baykal, muhtarların, bölgelerinin bütün
sorunlarında devletin muhatabı haline gelmesi gerektiğini kaydetti.
Yoksullara yardım konusunda mutlaka muhtarların esas alınması
gerektiğini ifade eden Baykal, yardımların, doğrudan ailelere, hatta
ailelerde kadınlara yapılacağını söyledi.
-"BALIK TUTMAYI ÖĞRETECEĞİZ"-
Yardıma muhtaç vatandaşlara "balık tutmayı öğretmeye yönelik" yardım
götüreceklerini anlatan Baykal, bu vatandaşların iş bulmasını sağlamak
için bilgi, beceri, donanım gibi gereksinmelerini de karşılayacaklarını
ifade etti.
İşsize, yoksula sahip çıkacakları, iş bulmalarına yardımcı olacakları
vaatlerinde bulunan Baykal, işsizler iş bulana kadar ailelerine destek
olmayı kamu görevi olarak kabul edeceklerini ifade etti.
"Türkiye'de 'sıfır açlık' iddiasını yaşama geçireceklerini" belirten
Baykal, 2007 yılında insanların yatağa aç giriyor olmasını kabul etmenin
mümkün olmadığını vurguladı. Türkiye'de 1 milyon civarında insanın
yatağa aç girdiğini, çocukların sabahları okula aç gittiğini söyleyen
Baykal, "Böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Sıfır açlığı güvence altına
alacağız. Süt içmeyen çocuklar, karnı doymayan ana babalar kendi
kaderine bırakılmayacak" dedi.
-"ÖSS'Yİ KALDIRACAĞIZ"
Gençlerin yurt sorunlarını en etkin şekilde çözmeyi öncelikli bir hedef
olarak kabul etiklerini ifade eden Baykal, çok yaygın bir yurt ve
barınak kampanyası açacaklarını kaydetti.
Baykal, üniversite öğrencilerinin kredi ihtiyaçlarının miktarını
artıracaklarını ve ödeme koşullarını değiştireceklerini bildirdi. Her
yıl bir l milyon öğrenciye, 250-375 YTL arasında değişen miktarlarda
krediyi yılın on ayı vereceklerini anlatan Baykal, gençlerin bu krediyi
iş bulmadan ödeme zorunluluğunu da ortadan kaldıracaklarını söyledi.
-BİLDİRGEDE "ÖSS'Yİ KALDIRMA" TAAHHÜTÜ-
Programlarındaki en temel hedeflerinden birisinin de üniversite ve lise
düzeyinde eğitim reformu yapmak olduğunu kaydeden Baykal, "Çok iddialı
ve kapsamlı bir eğitim reformu taahhüt ediyoruz.. Türkiye öncelikle lise
sorununu çözerek üniversite sorununu ancak taşınabilir hale
getirebilir" dedi.
Baykal, zorunlu eğitimi on yıla çıkaracaklarını belirterek, dört yıllık
lise eğitiminin ilk iki yılı tamamlandıktan sonra lise öğrencilerinin iş
ve meslek yaşamına veya akademik yaşama yönlendirileceğini anlattı.
Baykal, "Bu, dünyada uygulanan, uygulanmış olan bir sistem, bugün
Türkiye'deki tablo gerçekten akıl dışı bir tablodur. Vicdan dışı bir
tablodur. Bir kollektif çılgınlık Türkiye'de yıllardan beri
uygulanmaktadır" dedi.
Bu çalışmalarının arkasında ciddi bir hazırlıkları olduğunu kaydeden
Baykal, "Böyle bir lise dönüşümü üniversitenin daha etkin ve daha
başarılı olmasının yollarını açacaktır" diye konuştu.
CHP'nin basın mensuplarına dağıtılan bildirgesinde de bu konuda, liseyi
bitiren öğrencilerin üniversite kapılarında çektikleri çileye son
verileceği belirtilerek, "ÖSS'yi kaldıracağız. Lisenin son iki yılında
öğrencilerini üçte birini üniversiteye yönlendireceğiz" denildi.
-SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ-
Sosyal güvenlik sistemi konusunda geçen dönem hükümet tarafından TBMM'ye
getirilen tasarının kabul edilemez olduğunu, tasarıda emekli olmak için
9000 iş günü çalışmanın öngörüldüğünü ifade eden Baykal, ancak
kendilerinin 7000 iş gününü esas alan bir anlayışı benimsediklerini
belirtti.
Sağlık güvencesi bakımından bütün vatandaşların sağlık hizmetinden
faydalanmalarını sağlayacaklarını anlatan Baykal, "Herkes nüfus
kağıdını göstererek hakkı olan sağlık hizmetini alabilecektir" dedi.
Baykal sağlık primini ödeyemeyecek olan vatandaşların primini devletin
üstleneceğini de kaydetti.
-YARGI REFORMU-
Yargı reformu konusunun temel hedeflerinden birisi olduğunu da anlatan
Baykal, "Yargı çığırından çıkmıştır, biz buna yargı reformu değil,
adalet reformu diyoruz. Türkiye'nin özlemi adalettir" dedi.
Baykal, "hızlı, etkin güvenilir, siyasi tavassut arındırılmış bir
adalet sistemini mutlaka CHP iktidarında yürürlüğe koyacaklarını"
söyledi.
-"ESNAFIN VERGİ YÜKÜ AZALTILACAK"-
Esnafın vergi yükünü azaltacaklarını ifade eden Baykal, esnaf için
"KOBİ ve esnaf bakanlığı" kurulacağını ve esnafın bütün sorunlarının
hükümet tarafından takip edileceğini söyledi.
Baykal, memur ve emeklilerin hak ve gelir kayıplarını telafi edecek bir
uygulamayı da gerçekleştireceklerini kaydetti.
Yapacakları reformlar için gereken bir yıllık kaynak ihtiyacının 18,5
katrilyon, yani yaklaşık 15 milyar dolar olduğunu belirten Baykal, 15
milyar doların bu projeye harcanması ile Türkiye ekonomisinin çok şey
kazanacağını söyledi.
Baykal, açıkladıkları seçim bildirgesini ve programlarını genel olarak
şöyle değerlendirdi:
"Böyle bir program, alışılmış ideolojik bir sağ sol çatışması
çağrıştıran bir program değildir. Bu program, Türkiye'yi restore etme
programıdır. Türkiye'yi rehabilite etme programıdır. Türkiye'yi ayağa
kaldırma programıdır. Türkiye'yi güçlendirme programıdır."
***
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'de
cumhurbaşkanının ancak uzlaşmayla seçilebileceğinin anlaşıldığını ifade
ederek, "Cumhurbaşkanı seçimini başaramayanlar, kendi
başarısızlıklarının ötesinde, Türkiye'yi de ciddi sıkıntıya
sokmuşlardır" dedi.
Deniz Baykal, "Türkiye'nin AB perspektifinin karartıldığı bir dönemde,
Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle ilişkilerinin normalleştirilmesini bir ön
şart olarak, derhal uygulanması gereken bir talep olarak ortaya atmak,
adil, kadirşinas bir yaklaşım değildir" diye konuştu.
Baykal, parti yöneticileri ve milletvekili adayları ile birlikte seçim
bildirgesini açıkladıkları basın toplantısının ardından gazetecilerin
sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Pusulanızda Türkiye'nin AB ile ilişkilerine yer
vermediniz. Önümüzdeki dönem Türkiye'nin AB politikasında bir değişiklik
olacak mı?" sorusuna, Baykal, "Yok, verdik. AB konusu Türkiye'nin bir
hedefi olmaya devam ediyor. Burada Türkiye'nin 40 yılı aşkın süredir
verdiği emeği, birikimi, hukuku, iddiaları var, Türkiye'ye yönelik
yapılmış taahhütler var. Bunları silip atmak söz konusu olamaz"
karşılığını verdi.
Çalışma ve çabaları bu doğrultuda sürdüreceklerini, ortaya çıkan yeni
sıkıntı ve güçlükler karşısında Türkiye'nin hakkına, hukukuna sahip
çıkarak mücadelesini sürdüreceğini ifade eden Baykal, programlarında da
bu konudaki değerlendirmelere yer verdiklerini söyledi.
"TBMM'de beklemekte olan Ek Protokol'ü meclisin onayından geçirecek
misiniz?" sorusu üzerine de Baykal, şunları söyledi:
"Bu protokolü imzalayanlar buna teşebbüs etmediler. Bu imza söz konusu
olduğu zaman uyarılarımızı yapmıştık. Türkiye'nin AB üyelik sürecinin
Kıbrıs sorunuyla bağlantılı hale getirilmesinin uygun olmadığını çok
daha önceden söylemiştik. Türkiye, eğer AB içinde tam üye olarak yer
alacaksa üye ülkelerle normal ilişkiler kurması kaçınılmazdır ama
Türkiye'nin AB perspektifinin karartıldığı bir dönemde, Türkiye'nin AB
üyesi ülkelerle ilişkilerinin normalleştirilmesini bir ön şart olarak,
derhal uygulanması gereken bir talep olarak ortaya atmak, adil,
kadirşinas bir yaklaşım değildir. Türkiye, AB'ye tam üye olma
perspektifini gördüğü zaman elbette AB üyesi ülkelerle ilişkilerini
normalleştirme gereğini duyar, o doğrultuda üzerine düşeni yapar. Ama bu
konuda somut bir perspektif ortaya konulmamışken, tam tersi varken,
Türkiye'ye yönelik bu talepler makul sayılamaz."
-CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ-
Baykal, "İktidara gelirseniz, cumhurbaşkanlığı seçimine hangi
perspektiften bakacaksınız?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Anlaşılmıştır ki Türkiye'de cumhurbaşkanı ancak uzlaşmayla seçilir.
Böyle olması da yanlış değildir. Parlamentoda bulunan her partinin
görevi uzlaşmaya açık olmaktır. Biz uzlaşmaya açık olduk. Bu parlamento
eğer cumhurbaşkanını seçmediyse, herkes bilmelidir ki bunun sorumlusu
cumhurbaşkanlığı seçimini yönetemeyenlerdir. 360 milletvekiliyle
parlamentoya girip, cumhurbaşkanı seçimini başaramayanlar, kendi
başarısızlıklarının ötesinde, Türkiye'yi de ciddi sıkıntıya sokmuşlardır.
Burada, iktidarın kavramadığı uzlaşma ihtiyacıdır. Anayasamızın
temelinde yatan da uzlaşma ihtiyacıdır. Cumhurbaşkanı seçilemeyen bu
dönemde CHP olarak biz, 'Bir AKP'linin cumhurbaşkanı seçilmesi
mümkündür' dedik. Biz bu açıklamayı yaptığımız halde cumhurbaşkanı
seçilemedi. Kimse bize, 'Hangi AKP'liyi seçmeyi düşünürsün?' diye
sormadı. AKP'nin Genel Başkanı, 'Kendisi, Meclis Başkanı ve Dışişleri
Bakanı dışında acaba birisinin seçilmesi gerekirse, kimin seçilmesini
istersiniz?' diye kendi milletvekillerine isim telaffuz ederek soru
sordu ama bize sormadı o soruları. O soruları bize sorsaydı, ne
söylerdik bu ortaya çıkmadı.
'Biz, uzlaşmaya açığız' dedik, muhalefetteyken. İktidara gelirsek, aynı
anlayışı sürdürürüz. Tek başımıza iktidara gelirsek de 367'nin üzerinde
bir çoğunluğu tek başımıza biz sağlasak da 'cumhurbaşkanlığı için kimi
düşünürsünüz' diye mutlaka bütün siyasi partilere sorma gereğini
duyarız. Seçilecek olan, bir partinin genel başkanı değildir, 70
milyonun cumhurbaşkanıdır. Onun kim olması gerektiği konusunda herkese
söz hakkını tanımak lazımdır, sormak lazımdır. 'Falana gitmem, zaman
israfı olur', 'Önlerine attık bir çelik-çomak oynuyorlar' yaklaşımıyla
yürürseniz, 360 milletvekiliniz de olsa cumhurbaşkanını seçemezsiniz,
seçemediniz.
Cumhurbaşkanının seçilmemesinin sorumlusu bu zihniyettir, bu dayatmacı
yaklaşımdır. Hukuku, demokrasiyi, istişareyi, uzlaşmanın önemini
kavramamıştır. Sonuç fiyaskodur, başarısızlıktır. Cumhurbaşkanı seçmekte
aciz kalmışlardır. Kim? 360 milletvekili olanlar. Gereğini yapamadılar,
hukuku, demokrasiyi anlayamadılar. Tenezzül etmediler, kimseye bir şey
söyleme gereği duymadılar. 'Size tebliğ ederiz son dakikada' dediler.
Balıkçılara sordular, milletvekillerine, bize sormadılar. Sor,
balıkçılara da, çiftçilere de, işsizlere de sor ama ana muhalefete de
sor. Tam bir fiyaskodur."
-ÇEVRE SORUNLARI-
"Türkiye'nin yaşadığı su sıkıntısı ve kuraklık karşısında bir
hazırlığınız var mı?" sorusunu yanıtlarken Baykal, çevre konusunda çok
özel bir duyarlılığa sahip olduklarını belirterek, bu konunun günlük
siyasete alet edilmemesi gerektiğini, dünyanın çok ciddi ortak
yaklaşımlara ve doğru önlemlere ihtiyaç duyduğunu söyledi. Dünyada
yaşanan küresel ısınma, çevre ve kuraklık sorununa en büyük katkıyı
veren ülkeler ile bunun en büyük sıkıntısını çeken ülkelerin
birbirlerinden farklı olduğunu ifade eden Baykal, karbondioksit
emisyonunun yükselmesine, gelişmiş olan ülkelerin en büyük katkıyı
yaptığını, bunun bedelini Afrika'nın, Türkiye'nin ve başka ülkelerin
ödediğini belirtti. Baykal, "Ortaya çıkan durumun mali ek yükünün adil
bir şekilde paylaşılması lazımdır. En büyük fedakarlığı, kalkınmış,
sanayileşmiş ülkelerin yapması lazımdır. Onların konforunun ağır
bedelini hem mali hem de kirlenme olarak diğer ülkelerin taşımasını
talep etmek, çok büyük global adaletsizliğe alet olmak demektir" dedi.
-"ŞEFFAF, AÇIK BİR EKONOMİ POLİTİKASI"-
CHP Lideri Baykal, "IMF ile ilişkiler hangi düzeyde olacak, nasıl bir
yol izleyeceksiniz?" sorusunu yanıtlarken, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin önümüzdeki dönemde izleyeceği politikanın uluslararası
mali kuruluşlarla mutlak bir çatışma anlayışı içinde değerlendirilmesi
doğru değildir. Buna gerek de, ihtiyaç da yoktur. Türkiye, ilişkilerine,
taahhütlerine her zaman sadık kalmış, onun gereğini mutlaka yerine
getirmiş, sözüne güvenilir bir ülke. Bizim bu anlayışa yönelik bir
değişiklik arayışımız hiçbir şekilde söz konusu değil. Türkiye, her
hükümetle yeniden kurulmuyor. Devlette süreklilik anlayışı içinde
gerekli değerlendirmeler yapılarak, ileriye doğru yürüyor. Gene
yürüyüşüne devam edecek.
IMF ile yaptığı anlaşma 2008 başında bitiyor zaten ama bu süreyle
götürülecek bir şey değil. Türkiye, dünyaya güven vermesi gereken bir
ülke. CHP iktidarında hem ayrı ayrı dünya ülkeleriyle, hem de
uluslararası kuruluşlarla ne yaptığımızı herkesle paylaşarak, şeffaf,
açık, yön veren doğru bir yaklaşım içinde ekonomi politikamızı
götüreceğiz. Bundan kimsenin kuşku duyması için bir neden yoktur. Bunu
götürürken de kendi yararlarımızı dünya gerçekleri çerçevesinde göz
önünde bulunduracağız."
-BANKALARIN YABANCILARA SATIŞI-
Deniz Baykal, "Bankaların yabancılara satışıyla ilgili temel
politikanız nedir?" sorusunu yanıtlarken ise Türkiye'de bankacılık
sistemindeki yerli-yabancı oranı konusunda artık bir değerlendirme yapma
noktasına gelindiğini söyledi.
"Her türlü fırsatı değerlendireceğiz" anlayışı içinde bankaların
tümünün yabancı sermayeye aktarılmasının doğru bir tercih ve yaklaşım
olmadığını ifade eden Baykal, bütün dünya ülkelerinin bu konuda belli
bir duyarlılık içinde olduğunu, Türkiye'nin de dikkatle konuya
bakmasının gerektiğini kaydetti.
-GÜNEYDOĞU'YA KAMU YATIRIMI-
"Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sorunlarının çözümüne yönelik
önerileriniz neler?" sorusu üzerine Baykal, kamu yatırımlarının
Güneydoğu Anadolu'da çok önemli bir yer tutması gerektiğini
pusulalarında da söylediklerini belirtti.
Baykal, şunları söyledi:
"Güneydoğu'da devlet yatırımı kaçınılmazdır. İşsizlik, kalkınma
oralarda ancak kamu sorumluluğuyla gerçekleştirilir. 'Bunun gereğini
yapacağız', diyoruz. Çok ciddi ekonomik, sosyal taahhütler yapacağız.
Sosyal-siyasal yeni yaklaşımları, eşit vatandaş kimliğinin ortaya
çıkmasını, herkesin onurlu bir insan olarak, kökü, kökeni ne olursa
olsun milletimizin bir parçası olma duygusu içerisinde yetiştirilmesini,
bölgede yatılı okulların devreye sokulmasını öncelik olarak düşünüyoruz.
Buna hem ilköğretim hem lise bakımından ihtiyaç var.
Oradaki insanların handikaplı duruma düşmeden, Türkiye'de sistemin bir
parçası haline dönüşmelerini sağlayacak, iyi yetişme şansını onlara
vermek durumunda olduğumuzu biliyoruz. Çok özel bir duyarlılıkla bölgeye
yaklaşacağız. Bölgenin bütün sorunlarına öncelikle eğileceğiz. Bölgenin
yaşadığı haksızlıkların, adaletsizliklerin telafi edilmesi için de kamu
sorumluluğunu büyük ölçüde üstleniyoruz. O doğrultuda zararların,
çekilen acıların telafisi ve tazmini için gerekli girişimleri
yapacağımızı söylüyoruz."
Kanal Türk
http://www.kanalturk.com.tr/19895/İşte-chp'nin-seçim-beyannamesi-.html