
Sonra, çok sonra, limandan kalkan o ufacık, o çürük, eski zaman kadırgalarına benzeyen gemilerden biriyle, Ester ile Rozayı özledikleri yerlere, insanlara doğru yolcu ettim. Yıkılacak kadar yüklü gemilerdi bunlar. Ama içlerinde yarınki yaşamlarına atılmaya koşan yığınlarla insan vardı. Bu arada, dünyayı bitmeyecek bir serüven olarak kabullenen Esterle Roza...
1951de yazdığım Esterle Roza öyküsü böyle bitiyordu...
***
İsrail devletinin kurulduğu yıllardı. Yahudi halkı dünyanın, Avrupanın, Asyanın, Amerikanın her yerinden yeni ülkelerine gemilerle geliyordu. Yüzyıllar sonra devletlerini kuracaklar, geçmişte yaşadıkları horlanmışlıkları, acıları unutup barış içinde özgürce yaşayacaklardı.
İki devlet kurdu Birleşmiş Milletler... Biri Yahudilerin İsraili, öbürü Arapların Filistini. Yan yana iki devlet...
Nazi Almanya milyonlarca Yahudiyi ölüm kamplarına tıkmıştı. Binlercesini de fırınlarda yakmıştı. Saçını dişini, işe yarar her yerini sömürmüştü. Uygar dünya bu büyük acıyı derinliğine duymuştu. Ama 1945te İsrail devletinin kurulmasıyla, bu ezilen insanların kendi ülkelerinde özgürlüğe kavuşması, hepimizce memnunlukla karşılanmıştı.
Ne mi oldu sonra?
***
Yetmedi toprakları, yetmedi elde ettikleri, yetmedi bağımsızlık, yetmedi bilimle, sanatla, sevgiyle bir düzen kurmaları, komşu Filistinlilerle eşit koşullarda sevgiyle birlikte yaşamaları...
Benim umutla yazdığım o öyküden bu yana, beklenenler, umulanlar bir türlü gerçekleşmedi. Nazi kamplarından çıkan, her türlü ezilmişlikten, öldürülmekten, kıyımlara uğramaktan kurtulan bir ulus, bir halk, bu kez yeni bir Nazi Almanya olmaya başlamıştı. Yeni topraklar elde etmek, Arapları yurtlarından kovmak, yörede kesin egemenlik kurmak dünya ölçüsünde etkin bir güç olmaya kalkışmak... Nazi kamplarında çektiklerini unutarak!..
***
Bitip tükenmez bir savaş, bir düşmanlık, bencilce bir tutumla yoksul halkları ezip üstün çıkmak. Bu arada zamanla Filistin devletinin de ortadan kalkmasını sağlayıp, Arap halkını kendi yönetimine almak, onlara bir çeşit parya gibi davranmayı üstün ırk olmanın gereği saymak!..
***
İşte yine günlerdir Gazzeyi, binlerce insanı, çoluk çocuk, kadın erkek demeden uçaklarla, tanklarla yok etmeye çalışıyor... Ardında ABD var, Bush var, yarın da Obama olacak inancıyla!..
1940lı yıllarda Nazi kamplarında acı çekmiş ünlü Yahudi yazarlar, sanatçılar bu korkunç soykırım karşısında nasıl susuyorlar? Ya benim, Esterim, Rozam, yaşıyorlarsa, ne diyorlar bu bağışlanmaz cinayetlere?
Oktay AKBAL, 4 Ocak 2009