İşte Sana Bocuk! / Feza TİRYAKİ

İşte Sana Bocuk! / Feza TİRYAKİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Oca 11, 2013 0:06

İşte Sana Bocuk!

Resim

Her gelen gün bizi şaşırtıyor. Şaşkınlıktan her gün bir yaşımıza daha giriyoruz.

Bugünün haberi de bu:

“Bocuk Gecesi “ kutlandı. Bocuk eğlencesi de deniyormuş geceye. Posta gazetesi hızını alamamış, bunların diliyle, tastamam, yazmış:

“Turkish Halloween”.

Hay ağızlarına sağlık. Yavaştan yavaştan batılılaşıyoruz. Noeli kutladık, Noel Baba Türkiye’de doğdu, Türkiye’de yaşadı, yok o bizim de babamız, çocukları da pek severdi, ne tonton baba, ne iyi baba, armağan veren baba… öyküleri sardı sarmalamıştı ortalığı. Her yıl derecesi artarak, biraz daha üstümüze doğru iterek Noel’i bize dayatıyorlar.

Bu başarılarından sonra sırada bekleyenin adını verdiler: Bocuk.

Ne mi bu bocuk? Korkulan biri. Kötülük yapan bir görünmez ruh. Bu bir ana da olabilirmiş. Adam da olabilirmiş. Sakallı dede de. Neden olmasın? Keyifleri bilir, bize ne derlerse o!

Bu birdenbire türeyiveren, kültür evlerinde Belediye başkanlarının konuşmalarıyla açılan gece, nasıl mı kutlanıyormuş? Yapılacaklar şunlar:

Bocuktan korunmak için kabak pişirip evde yemek. Bocuktan korunmak için evde toplanıp eğlenmek. Beyaz çarşaf sarınmak. Yüzünü gözünü boyamak. Teneke çalarak komşularını korkutmak.

Gördünüz mü nurtopu gibi bir bebeğimiz daha oldu. Sırpça Bojic’i, ettik, Bocuk. Hristiyan Batı’nın cadılar bayramını aldık. Aynı kılıklara girdik. Bu halkın geleneğiydi, Balkan geleneği, Balkan halkı kutlardı falan diyorlar, papağan gibi belli sözleri yineliyorlar ama bakıyorsunuz, ortalıkta yalnızca devşirilmiş gençler. Köylümüz, çiftçimiz, çoluğumuz çocuğumuz yok…Bir, yaş yaşamış, gün görmüş kişi yok. Soytarılığı kendine sindirebilenleri toplamışlar, kızlı oğlanlı. Gazetelere de poz poz resim çektirtmişler. Neymiş, bu bayram ortaçağdan beri kutlanırmış. Balkanlarda yaygınmış. Unutmayın ha bu hristiyan Bojic adetleri değilmiş, bize aitmiş, adı, Bojic değil, “Bocuk”muş. Böyle diyorlar.

Oralarda kaç kış geçirdim. Böyle şey görmedim. Tanıdık, bildik kim varsa, Edirne’den, Keşan’dan, Tekirdağ’dan, doğma büyüme bu yörenin çocukları, çileli Balkan çocukları, Bulgar mezalimi( kıyımlar), Yunan mezalimi, Rus mezalimi görmüş geçirmişlerin torunlarına, eşime dostuma soruyorum. Yok , duymamışlar böyle bir gece kutladıklarını bilmiyorlar…

Şairimizin İstiklal Marşı’nda dediği, “ Bu tek dişi kalmış canavar ”, bu yayılmacı, sömürücü ülkelerin nefesi hep ensemizde . Dillerini baş dil yapmamız, ağzımızdan çıkarmamamız, onlara öykünmelerimiz, taklit ettiğimiz adetleri, yaşayışları, sevinince, şaşırınca onlar gibi “vov”lamalarımız, ellerimizi birbirine vurup “çak”malarımız, kendi dilimizi brakıp bunların dilleriyle şarkılar dinlememiz, söylememiz… yetmedi, şimdi çaktırmadan dinlerini, inançlarını dayatıyorlar. Korkuları bile korkumuz olacak. Yaşasın!


Elinde kumanda düğmesi olan, bu işleri çeviren başı bilmek isterdim. Bu nasıl bir baş ki binleri, milyonları kukla gibi oynatıyor.
Hem de bunu gençlere yaptırmak. Öyle böyle gençlere değil ha, üniversite gençliğine yaptırmak. Hepsini palyaço etmek.

Üstelik bunu bugünlerde yaptırmak.

Eğlence kültürünü yaşatmaya çalışıyorlarmış, oranın bir belediye başkanı, böyle demiş. Şimdi küçük dilinizi yutacaksınız. Bu belediye başkanı CHP’liymiş bir de. Atatürk’ün altı oklu (altı ok kaldı mı ki?) partisinin bir üyesi. Dün gece bu boyanan, çarşaflara bürünen gençlerle bir yürüyüş yapmışlar. Ah en önemlisini unutuyordum, fener alayı yapmışlar, fener alayı! Ellerinde kabaklarla…

Ulusal bayramları unutturulan gençlere, ulusal bayramında öncülük etmek, öyle günlerde yurdun her köşesinde fener alayı düzenlemek, tüm ülkeyi kucaklamak, doğru dürüst muhalefet etmek, değil akıllarına gelmek, Atatürk anıtına bile çelenk bıraktırmayan, ulusal bayramları yasaklayan zihniyete sözle bile karşı durmadı bunlar. Dün geceyse bu eğlence için ortalığa saçılmışlar. Oranın Kültür ve Turizm Derneği başkanı bile konuşmuş törende.

Ulusal bayramlarda bölücülerimizin hassasiyetleri oluşuyormuş, böyle diyorlardı biliyorsunuz. İllerin, kurtuluş günlerinde askerin geleneksel Atatürk koşuları bile kaldırıldı. Hassasmışlar(duyarlı) bazıları , askere karşı! Şimdi bu bayram(!), ne suya dokunuyor ne sabuna. İçinde ne Atatürk var, ne şehitlerimiz, ne gazilerimiz, ne ulusal bir duygu, ulusa ait bir sevinç... Bu kutlamanın ne kurtuluş günlerimizle, düşmanı kovmamızla, ne eski Türk tarihiyle, ne eski Türk destanlarıyla, ne de en önemli destanımız Ergenekon’la, yani Türk’ün Diriliş destanıyla bir ilgisi var. Açıklamalar hep aynı telden çalıyor:

“Bu etkinlik Balkanlarda eskiden kutlanırmış, şimdi unutulmuşmuş.”

Canlandıracaklarmış bu atalarımızın eğlencesini. Balkanların ortak kültürüymüş. Yani bunun Türk tarihiyle bir ilgisi yokmuş. Nerden mi biliyorum. Kültür ve turizm derneğinin başkanının dediklerini duymadınız mı Allahaşkına? Bakın bu bayram neleri pekiştirecek? Neler neler getirecek millete? Tek tek saymışlar. En önemlisi bir yöremizin adını yeniden Balkanlar koyarak bizden ayırıyorlar. Balkan halklarıyla Tarakya yöremizdeki yurttaşlarımızın ne ilgisi var? Balkanlar mı kaldı? Kurtarabildiğimiz, Cumhuriyet’le sınırlarını çizdiğimiz topraklarımız ne zamandan beri yeniden Balkan oldu? Yoksa denildiği gibi bu bölgemizi bizden koparmak, bir federasyonun yollarını buralarda da sessizce belli etmeden döşemek mi istiyorlar?

Açıklamalar şöyle:

Bu gelenek unutulmaya yüz tutmuşmuş da bu başkanlar bu eğlence kültürünü yaşatmaya çalışıyorlarmış. En önemlisi de şu:

“Bocuk Gecesi’ni birlik, beraberlik ve kardeşliği sağlamak ve hoşça vakit geçirmek amacıyla” düzenlemişler. Kelimesi kelimesine böyle demiş Kültür derneği başı. (Tümcedeki bozukluktan sorumlu değilim, aynı tümcede birden fazla “ve” kullanılmayacağını bilmeyen ben değilim.) Bu başkan demiş ki:

“Birlik, beraberlik ve kardeşlik gelecek!” Şimdi hep birlikte soralım:

“Neyle?”

“Bocukla!”

“Nasıl gelecek?”

“Çarşafa dolanacaksın!” “ Nasıl çarşafa?”

“Ak çarşafa!” “Sonra?”

“Yüzünü boyayacaksın. Öcü gibi olacaksın!”

“ Oldum. Sonra?”

“Evlerin camına vurup içerdekileri korkutacaksın!”

“Korkuttum. Sonra?”

“Korkana kabak tatlısı vereceksin!”

“Verdim.”

“Hep bir yürüyeceksin, tuhaf sesler çıkararak. “Vu” diyerek, “hu” diyerek!..”

“Sonra?”


“Fener alayı yapacaksın!”

Bundan kimse hassaslık duymayacak. Olur ya Edirne’de, Tekirdağ’da, Trakya yöremizde birlik beraberlik istemeyen, kardeş olmayan vardır. Sonra gününüzü görürsünüz! Hem bundan Yunan da, Bulgar da, Sırp da bir hassaslık duymaz!”

Bakın bu unutulan eğlencenin kattıklarına:

“Birlik, beraberlik, kardeşlik!”

Gençler, madem bocukla korkmak çok eğlenceli. Sizi etkiliyor. Neden yüz göz boyayıp, elde fenerler, kabaklar taşıyıp kendinizi yoruyorsunuz.

İşte size bocuk:


Elikanlı canibaşıyla görüştürülen Meclisin bir vekili, büyük mü büyük bir televizyon kanalına çıkmış. Buranın sakallı ünlü sunucusu sormuş. Alta yazmışlar: “Öcalan’ın barış planını açıklıyor!” diye. Vallahi millet kulak kesilmiş, soluğunu tutmuşmuş. Adam, şaka değil, ciddi ciddi afkurmuş:

“Sayın Öcalan da benim söylediklerimi dile getiriyor.”

Bundan korkunç bocuk olur mu? On binlerin katiline , vatana ihanetten, devlete silah çekmekten, çektirmekten idam almış birinden böyle söz edilir mi? Böyle biriyle Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti muhatap edilebilir mi?

Kaçın, işte bocuk geliyor!

Milli Eğitim’de yeni değişiklikler yapılmış:

Artık fen lisesi, meslek lisesi, Anadolu lisesi gibi ayrılıklara son verilecekmiş. Bunların farkı ne ise isteyen o fark dersi alacakmış. Anadolu lisesinde diğer liselerden beş saat fazla İngilizce dersi mi var, bu okullardaki beş saat fazla İngilizce her isteyene verilecekmiş. Nüfusu beş yüz binden az olan kentlerde fen lisesi açılamayacakmış. Normal bir lisede okuyan öğrenci daha fazla yabancı dil dersi aldığında, aradaki kalite farkı (!) kalkacakmış.

Yani neymiş? Fen geriye gidecek. Gereksiz bir bilim. Okullarda Kur’an dersi, ayrı bir ders olarak - Din Bilgisi Dersi’nin içinde konu olarak değil bunu unutmayın- Peygamberimizin Hayatı’nın Dersi, Arapça dersi varken Fen neymiş? İngilizce üç saat normal ders, beş de böyle avantadan. Sekiz ders saati olabiliyor. Kalite (?) için gerekli! Türkçe ne kadar: Üç. Böyle yapılmasa, yoksa ilerde, hayalini kurdukları kuracakları başkanlıkta, devletin dili, eğitimin dili nasıl “Arapçalı İngilizce” olabilecek?

Burası da neresi? Hindistan mı? İngiliz sömürgesi mi? Afrika mı? Muz Cumhuriyeti mi? diye şaşırmayın.

Bocuk geliyor, kaç!

Birinin evinde hep yangın çıkıyormuş ya. Hacılar, hocalar, sözde bilim adamları çare bulamamışlar ya. İlin valisi : “Bilimin dışında da bazı şeyler var, bilimin izah edemediği şeylere inanmak gerekiyor.” diyor. “Bizim dediğimiz gibi inşallah!” diyor. Bunu duyan kimse şaşmıyor, bu vali görevden alınmıyor. Sorgulanmıyor. İrtica geliyor diye kimse korkmuyor!

Bocuk geliyor, kaç!

Bölücü partinin , terör örgütünün destekçisi partinin bir vekili yine dün iki önerge vermiş Atatürk’ün Meclisi’ne. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne. “28 Şubat’ı yapanların suçlu olduğu belli olmuşmuş. Türban kamuda, okullarda serbest olmalıymış.”

Bunun arkası zorlayarak herkesi kapatmak, Araplara döndürmek… İran kadını gibi kapanmak. Görüyorsun değil mi sevgili üniversitelim, yüzü öcü gibi boyalım, cadıyı taklit edenim. Sen teneke çalarken oldu bütün bunlar. Bir gün önce…

Bocuk geliyor, kaç!

Demin devlet radyomuz, iktidarın sesi, TRT’de söylediler:

“ Bugün eski Genel Kurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un da arasında olduğu 275 sanıklı Ergenekon Davasına(?) Silivri’de devam ediliyor. Davanın 274. duruşması yapılıyor.”

Bir iki, üç beş duruşma değil, tamı tamına 274 duruşması yapılan, bitmeyen bir dava . Genel Kurmay Başkanı’nı terörist eden, kanlı teröristi tanık yapan dava. Adı da senin en büyük destanının adı.

Bocuk geliyor, bocuk!

Al sana bocuk!

*

Bırak o çarşafları falan. Onu tuzu kuru, yayılmacı, sömürgeci Batı yapsın!

Sen zaten sarılıyorsun. Çarşaflamak istiyorlar seni. Çarşafa dolamak… Sen zaten cadılarla çevrilmişsin.
Nato’nun askerleri, Amerikalı, Batılı askerler pişmiş kelle gibi sırıtarak senin Kurtuluş Savaşı’nda destan yazdığın yerlere girdiler dün gece. Sen teneke çalarken onlar uçaklarından iniyorlardı. Aletleriyle, edevatlarıyla geldiler. Füzeleriyle, son sistem silahlarıyla. Yüzlerce askeriyle, binlerce askeriyle vatanında İsrail’i korumak, senin başını yakmak, senin vatan topraklarında Büyük İsrail’i kurdurmak, Ermeniye toprak verdirmek, vatanını böldürmek, el koydurmak için konuşlanacaklar. Antep’e girdiler. Maraş’a girdiler. Adana’ya girdiler.

Adana’da, Amerikan üssünde caminin minberini de yıkıp kırmış bunlar. Senin kutsal kitabını da yakmışlar. Gazeteler yazdı. Müftü kaymakama yazmış, bildirmiş. İnceleniyormuş.

Sen başka bocuk arama. Her yan bocuk! Sağın solun önün arkan bocuk!

Seni sobeleyecekler!

Bocuk geldi! Bocuk geliyor!

Bocuklar sıra sıra, bak!

Akıl sende, bilim sende… Yürek sende… Gelecek sende…

İster kaç, ister kaçma!


Feza Tiryaki, 9 Ocak 2013
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x