Bu yazi posta kutuma'ima dustu.

İSTEK VAKFI VE...

Bedrettin Dalan'la ilgili aşağıdaki yazıyı okuyup, diğer gözaltı işlemlerini de benzer şekilde dikkat alın, Ergenekon fotoğrafının ortaya çıkmaya başladığını göreceksiniz. Ancak sizlerin (sade vatandaşların) fotoğrafı görmeye başlaması pek bir şey ifade etmiyor. Umarız asıl ilgili,bilgili ve yetkililer de aynı fotoğrafı çok geç olmadan görürler. Prof.Dr.Atınç ÇOLTU'nun değerlendirmesi Bedrettin Dalan'ın gözaltına alınmasının gerçek nedeni neredeyse deşifre oldu. Fethullah Gülen'in eğitim merkezlerine rakip yarattığı için Bedrettin Dalan'ın Ergenekon tertibine dahil edildiği ortaya çıktı: İstek Vakfının duruşu Fethullah Gülen'e yaramıyor. İstek Vakfı, asker ve polis ailelerinden gelen çocuklara %25 ile 30 arası indirim uyguluyor. İşte Bedrettin Dalan'ın kuruculuğunu yaptığı İstek Vakfının asker ve polis ailelerinin çocuklarına kaliteli hizmet sunup avantajlar sağlaması ABD'de yaşayan CIA referanslı Fethullah örgütünün işine gelmiyor.Çünkü bilindiği gibi Fethullah Gülen bir çok defa polis teşkilatını ele geçirme planları yapmış hatta kamuoyunda TSK içine sızmaya çalıştığı da su üstüne çıkmış bir gerçekti.

Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç'un 10 Ocak 2009 Tarihli yazısını baz alarak örneklendirirsek, Bedrettin Dalan ile Hıncal Uluç arasında ki konuşma bir çok gerçeği deşifre ediyor. "Yıllar geçti aradan.. Geçen yıl, gene yemek yiyoruz. Ülke nereye gidiyor?. Bize yeni bir parti gerek dedim. Bu Baykal, bu Bahçeli'yle bir şey olması mümkün değil. Yeni bir lider, yeni bir parti, yeni bir umut gerek. Lafı nereye getireceğimi anladı. Atatürk'çü kesimin en büyük şikâyeti Fethullahçı okullar değil mi?

Mücadele o okulları yıkma, yok etme yolları aramakla mı olur, yoksa, daha iyilerini yapmakla mı? Öyle liseler, üniversiteler kurarsın ki, buradan yetişen pırlanta gençler ülkenin geleceği olur, senin de 'Nereye gidiyoruz' diye endişe etmene, Fethullah Okullarından korkmana dikkatinizi çekiyoruz, Bedrettin Dalan açık açık kendisi Fethullah Gülen'in eğitim kurumlarına rakip olduğunu söylüyor. Bedrettin Dalan'ın İstek Vakfı ile ABD güdümlü Fethullah Gülen'in eğitim kurumları arasındaki çekişmede, Fethullah Gülen'in Devlet kurumları içerisine sızma planlarına çomak sokan Bedrettin Dalan'ın neden göz altına alındığı gerçeğini okuyucularımız ile paylaşıyoruz.

Ergenekon operasyonu adı altında alınanların bir çoğu çeşitli nedenler ile Fethullah Gülen ve ABD güdümlü İslam projesine karşı çıkanlardı. Bedrettin Dalan'a verilen gözdağı ise Fethullah Gülen'in ve örgütünün Ergenekon operasyonunda ne kadar etkin olduğunun büyük bir göstergesi...


------------------

Baragakal yorum ve ekleme:

Krizden en çok etkilenen sektorlerden biri ozel okullar.
Kontenjanlari dolduramayan, velilerden para tahsil edemeyenler,
5'er 10'ar kapamaya basladi. Ogretmenler mefta.

Kapamayanlarin kapisinda alicaklilar, avukatlar vs.
Kriz ortamlari yine insan malzemesini çozuyo, kisiliklerini yok ediyo!
Çaresiz okul sahipleri, yoneticiler alinin kulahini veliye velininkini
aliye giydirmeye çalisan tipler haline geldi.

Yazida onerilen mucadeleyi verecek pek kimse de kalmadi!
Hocaefendi cephesi, memnun-mesut olan-biteni izliyo,
zora dusmus, kaliteli okullara teklif atiyo!




-

Yazının içeriği bence malumun ilanı yani bildiklerimizin tekrarı.Kesinlikle doğru olduğuna inanıyorum.
Paylaşımın için sağol arkadaşım.

Çetin Taş,
Yazilanlar bana da dogru gibi geldi, bu sekilde dusununce taslar yerine oturuyo.
Gazeteler falan yazdiysa bilemiyorum, gormemis olabilirim. Dalan için tutuklama
karari çiktiginda sasiranlardanim, digerleriyle alaka kuramamistim.

Öğrencileri F tipine teslim ediyoruz,
Polisi F tipine teslim ettik,
Hükümeti F tipine teslim ettik,
Cumhurbaşkanlığını F tipine teslim ettik,
YÖKü F tipine teslim ettik,(dolayısıyla Üniversiteleri)
Medyayı F tipine teslim ediyoruz,
Aydınlarımızı F tipine teslim ediyoruz,
Sendikaları F tipine teslim ediyoruz,
Sermayeyi F tipine teslim ediyoruz,
Tarihimizi F tipine teslim ediyoruz,
Geleceğimizi F tipine teslim ediyoruz,

karşı devrim yapılmış bile,Türkiye Cumhuriyeti demek sözde kalmış artık,verdiğimiz savaş ele geçirilmiş bir Cumhuriyeti kurtarmayamı çalışmak yoksa Egemenliğin Halka ait olduğu Cumhuriyetin, Demokrasinin,Hukukun üstün olduğu kalıcı yeni bir Cumhuriyet kurmak mı?
ben 2. şık diyorum.
Peki nasıl olcak bu;
Türkiyenin öncelikli sorunu Sınıf savaşı mı? olmalı yoksa
Aydınlanma savaşı mı? ,
Hangisinden başlanmalı?,
birbirleri ile paralelmi yürümeli?,
yoksa başka bir yolmu?...

bence Türk Aydınlarının(kastım bilinçli olan her Türk) en büyük sorunu yolunu ve mücadele şeklini tam oturtamamasıdır.Başlı başına Aydınlanma hareketi yetmiyor.Çünkü hatırlayın 27 Mayıs gibi bir Aydınlanma hareketine karşılık 12 Mart ve 12 Eylül gibi gerici bir harekette oluyor.Sınıf savaşımı yani emek savaşımı buda başlı başına yetmez.Benim nacizane fikrim Sınıf savaşı ile Aydınlanma Mücadelesi paralel ve sıkı örgütlü olması gerekir.
Bizim tarihimiz aslında Sınıf savaşı ve Aydınlanma yolunda ışık tutanlarla doludur.
Babai Ayaklanmaları,Şeyh Bedrettin İsyanı,Şahkulu ve Celali İsyanlarının temelinde yoksulluk ve Aydınlanma mücadelesi vardır.Anadolu İhtilalinin temelinde yine Sınıf ve Aydınlanma savaşı vardır.Paralel olarak bütün Yurtseverlerin örgütlenmesi ve elini taşın altına koyması gerekir.
Yazımı Hacı Bektaş Velinin sözü ile bitirmek istiyorum."Düşünce karanlılığına Işık tutanlara ne mutlu."

AlpereN, zor konuya girmissin gerçeklikleri de kattigin zaman bu islerden nasil çikilicagina dair yorum yapmak zor, durum zor bi durum! Yine de biz Turkiye Cumhuriyetinin -asli unsurlari- olarak bunlarla bi sekilde basa çikicaz. Ama ozellikle Hocaefendi tayfasinin pek farkinda olmagi sey bu çabalarinin, gun geldiginde kendilerine ne kadar pahaliya patliyacagi.


-

Alperen,ülke her geçen gün daha bir dar boğaza giriyor.Ekonomi berbat.İş hayatı,eğitim hayatı,sosyal hayat bitmiş.Bu durumda yakında büyük sosyal patlamalar olacaktır.Bu olmazsa dünyanın genel durumu da benzer alarm verdiğinden daha önce de birkaç kez söylediğim gibi büyük bir savaş çıkacağına inanıyorum.O zaman bu gerçekten büyük bir savaş olacak ama hesaplaşmaya da imkan vereceğini düşünüyorum.Çünkü şu an gün karşı devrimcilerin günü.Ama o zaman durum değişecek düşüncesindeyim.Buradan savaş çıkmasını istediğim anlamı çıkmasın.Benimkisi sadece bir tahmin.Her şeye rağmen bu tahminimde yanılmak isterim.Ama hayatın sıradan insanlar için bu kadar sıkıcı,tatsız ve yaşanmaz olduğu durum SAVAŞ ÖNCESİ DURUMdur düşüncesindeyim.

BİLKENT PROTESTOSUNUN DİKKAT ÇEKEN AYRINTISI


Sizlere önce, Bilkent Üniversitesinden kısaca bahsedelim:
Bilkent Üniversitesi; İhsan Doğramacı Eğitim Vakfı, tarafından 1984'te kurulmuştur.
Türkiye'nin ilk vakıf üniversitesi olma özelliği taşır. Bir anlamda paralı eğitime geçişin ilk örneği de diyebiliriz.


Bilkent Üniversitesi burslu öğrencilerin olması nedeniyle siyasi anlamda çok etkin bir üniversite değildi kurulduğu yıllarda.
Hatta diğer üniversite öğrencilerinin sürekli tepki gösterdiği bir üniversite imajı taşıyordu.
Sadece burslu olması değil, kurucusunun Prof. Dr.İhsan Doğramacı olması da buna bir nedendi.
Biliyorsunuz İhsan Doğramacı 1981- 1992 yıllarında YÖK başkanlığı yapmıştı.
Bu hatırlatmadan sonra gelelim haberimize:
Sağlık Bakanı Recep Akdağ oğlunun mezuniyet töreni için gittiği Bilkent İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde bir de konuşma yaptı. Konuşması sürekli protesto edildi. Akdağ konuşmasında “kendimi bir üçüncü dünya ülkesi üniversitesinde sandım” dedi. Bu sözler üzerine yuhaların şiddeti daha da arttı ve Bakan kürsüden inmek zorunda kaldı.


Bir zamanlar yoğun eleştirilere maruz kalan Bilkent öğrencileri siyasi anlamda bir bakanı protesto etmiş oldu.


NOT . Üniversiteden bir öğrencinin cep telefonuyla çektiği ve hiçbir yerde yayınlanmayan görüntüleri için yukarıdaki video bölümünü tıklayın http://odatv.com/Siyaset/bilkent_protes ... 16605.html


KAYNAK : Odatv, 21 Haziran 2009


Baragakal yorum ve ekleme:


Bilkent'te, AKP'li bakan Akdag'i niye kursuye çikarilmis oldugunu malum dedikoduyla açiklamak mumkun... Hocaefendi-Bilkent iliskisi... Ama iliskinin boyutlarina dair kaynak gosterilerek yazilmis bir yazi veya açiklama bilmiyorum. Iddiaya gore Bilkent universitesinin yeni efendisi, bizim Hocaefendi.


Dunya uzerinde Hocaefendi kadar dedikodusu yapilan baska bir muhterem var midir?
Tamam kabul ediyoruz, biz gunahkarlariz belge yok dedikodu yapiyoruz, ama bu iste O'nun da biraz kabahati var; dunya islerini AÇIK, ibadeti GIZLI yapamayi telkin eden bir dinin mumini oldugunu soyleyip, nedendir bilinmez tam tersini yapiyor!


Dedikoduya devam!
Hocaefendi'nin, 7-8 yil once, Bilkent'i -hedeflerin en önemlisi- diye isaret ettigi soylenir. Belki de bu yuzden çok senelerden beri abiler-ablalar en parlak -talebeleri- buranin muhendislik ve siyaset bilimi bolumlerine yonlendirirler... Yaklasik AKP kadar bir suredir, okulda ders veren akademisyenler arasinda enteresan isimler dahil oldu. Aralarinda milletvekili olanlar da var! Dedikodulara temel olan "mali" dedikodu Dogramaci'nin kurdugu Tepe Grubu sirketlerinin bundan 10 sene kadar once dustugu zor durumla ilgili, soylenene gore bu donemde Hocaefendi Dogramaci'nin sikintilarinin çozulmesi konusunda onemli yardimlarda bulunuyor; dedikoduyu yapanlar, Tepe Grubu'nun Irak'ta ve Kuzey Irak'ta aldigi olaganustu buyuklukteki isler için Hoca'yi referans veriyor. Bilinmez...



-