İYİ Kİ DOĞDUN NAZIM… Dr. Noyan UMRUK
Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında O’nu gördü.
paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu.
paşalar : «üç,» dediler.
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar,
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe’den afyon ovası’na atlıyacaktı.
Dünyanın hiçbir ozanı dizeleri inci taneleri gibi dizerek, bir eşsiz başkomutanı bu denli sade, derin ve de yürekten bir sevgi ile anlatamadı…
Bu gün Koca Nazım’ın 116 ncı doğum yıldönümü…
Aşağıdaki gerçek öyküyü belki hepimiz biliriz, ama yaşadığımız günlerde hem yüce önderin, hem koca Nazım’ın duruşlarını anımsamamak ne mümkün…
Hıfzı Topuz, Hava Kurşun Gibi Ağır'da yazdı. Nazım Hikmet, Milli Mücadele'ye katılmak için Ankara'ya gider, Mustafa Kemal Paşa ile tanışır. Nazım Hikmet'e şunu tavsiye eder: "Gayeli şiirler yazın!.." Ve bize, en az asker kadar çocuklarımızı aydınlatacak aydınlar gerek deyip O’nu öğretmen olarak atarlar…
Yıllar sonra Atatürk cumhurbaşkanı, Nazım Hikmet ünlü bir şairdir. Şiirlerini okuduğu ilk plak kapışılmaktadır. Plağın ünü Atatürk'e kadar ulaşır. Atatürk dinlemek ister. Plak bulunup getirilir, dinler.
"Bu şair sizlere benzemiyor." der; ardından Nazım Hikmet'i yakından tanımak ister, talimat verir:
"Bulup getirsinler, şiirlerini bu akşam bize kendisi okusun bakalım."
Vali, polis merkezini arar; talimat verir. Polis seferber olup Nazım Hikmet'in kapısına dayanır. Alışkın ya polis görmeye, hiç şaşırmaz: "Emniyete mi gidiyoruz? 5 dakika izin verin, çantamı hazırlayayım." der.
Polis geliş sebebini izah eder:
"Aman Nazım Bey, estağfurullah; öyle bir durum yok. Reisicumhur hazretleri sizi emretmişler, şiirlerinizi dinlemek istiyorlarmış."
Rahat bir nefes alan Nazım hikmet düşünür. Ne düşünür? Gitse, bütün belalardan kurtulacak; artık başı derde girmeyecek, hapislere düşmeyecek, belki de rejimin yarı resmi şairi olacaktır.
Yok, ona göre değil; polise şunu söyler:
"Reisicumhur hazretlerine benden selam söyleyin. Ben Denizkızı Eftelya değilim!"
Polis şaşkın, şok içinde döner. Cevap merkeze, oradan Vali Bey'e iletilir. Oradan da Atatürk'e.
Hıfzı Topuz'un ifadesiyle, aynen aktarıyorum:
"Peki Gazi ne yapacaktı? Ne yapması beklenirdi? Hele diktatör diye adı çıkmış bir devlet başkanından ne beklenirdi?
Şairi zorla getirmesi mi, tutuklatması mı?"
Hayır, hiçbiri değil. Atatürk der ki:
"Aferin çocuğa! İşte şair dediğin böyle olur."
Bir de yaşadığımız günleri düşünün... Takdir sizlerin…
Ya, işte böyle…
İşte asırları aşan gerçek bir dünya lideri, paşaların gök gözlü paşası....
İşte şair, mavi gözlü dev…
Anladınız siz!...
Sizler anlarsınız da günümüzün bir alay tufeylisinin pek bir şey anlayacağını pek sanmıyorum…
ABC GAZETESİ; 15.01.2018