DOJ büyük jüri belgelerini açıklamaya hazırlanırken, Maxwell’in cezaevi transferi tartışma yarattı. Ancak hikâye, yalnızca Amerika’nın değil, Türkiye’nin kapısını da çalabilecek bir boyut kazanıyor.

Jeffrey Epstein… Ölümünden yıllar geçmesine rağmen hâlâ dünya gündeminin en kirli, en karanlık sayfalarından biri. Şimdi bu dosya yeniden açılıyor. Ama mesele yalnızca “Amerikan iç meselesi” değil; belgeler, tanıklar ve para trafiği zinciri işin Türkiye’ye kadar uzanabileceğini düşündürüyor.
Washington’da hareketlilik var
ABD Adalet Bakanlığı (DOJ), Epstein ve Ghislaine Maxwell davasına ait büyük jüri ifadeleri ile gizli belgelerin —mağdurların kimlikleri korunarak— kamuya açıklanması için düğmeye bastı. Tarih olarak 14 Ağustos sonrasına işaret ediliyor. Democracy Forward adlı kuruluş ise, Trump döneminde Epstein dosyasına dair yürütülen yazışmaların saklandığını öne sürerek DOJ ve FBI’a dava açtı.
Bu gelişmelerin gölgesinde Ghislaine Maxwell’in cezaevi transferi de gündemde. Florida’daki düşük güvenlikli tesisten Teksas’ta “minimum güvenlikli” bir cezaevine taşınması, mağdurlar için adalet duygusunu zedeleyen bir jest olarak görüldü. Bazıları bu transferin, ileride daha da “yumuşak” adımların öncüsü olabileceğinden endişeli.
Türkiye bu hikâyenin neresinde?
Şu an için elimizde yalnızca açık kaynaklardan derlenebilecek ipuçları verildi. Ancak şunları biliyoruz: Epstein’ın kara para ağının ve denizaşırı bağlantılarının, çeşitli vergi cennetleri üzerinden Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya aktığı belgelerle kanıtlanmış durumda. Burada dikkat çeken nokta, Kıbrıs üzerinden geçen bazı fon hareketleri. Kıbrıs’taki finans kanallarının, Türkiye ile doğrudan ticari, bankacılık ve gayrimenkul bağlantıları olduğu malum.
Bu noktada Halil Falyalı ismi, uluslararası basında ve bazı bağımsız araştırma raporlarında zaman zaman Epstein bağlantılı kara para iddiaları ile yan yana geçiyor. Jefrey Epstein'in koruma müdürünün , Falyalı'ya ait otellerde kaldığını biliyoruz. Yöntem olarak bakıldığında Falyalı'nın da aynı Epsteinvari yaklaşımları göz önüne alındığında mevcut örgütün bir parçası olabileceğine dair parçadan bütüne giden işaretler elimizde mevcut. Bu tür bağlantılar, DOJ’un açacağı belgelerde karşımıza çıkma ihtimali yüksek konular arasında. Hatta bu konuda satır aralarında kalan ifadeler açık kaynaklara ufak ufak yansımaya başladı.
Türkiye’ye yansıması ne olur?
Eğer açıklanacak belgelerde, Türkiye menşeli şirketler, bankalar veya aracı finans kurumları yer alırsa, bu sadece diplomatik değil, aynı zamanda hukuki ve ekonomik bir krize dönüşebilir. Yabancı basın şimdiden “dosya global bir yolsuzluk atlasına dönüşebilir” yorumlarını yapıyor.
Epstein dosyası yıllardır, güçlü isimlerin adının geçtiği bir kara kutu gibi. O kutu şimdi yeniden açılıyor. İçinden ne çıkacağı sadece Washington’u değil, Londra’yı, Paris’i, Tel Aviv’i ve tabiki Ankara’yı ilgilendirecek. Çünkü bu hikâye, sınır tanımayan bir para ve nüfuz ağının hikâyesi.
Kısacası, Epstein skandalı yalnızca “geçmişin kirli sırları” değil; geleceğin siyasi ve ekonomik hesaplaşmalarının da anahtarı olabilir. Belgeler açıldığında, Türkiye’nin de bu hikâyede nerede durduğunu daha net göreceğiz.
Elime geçen isimler ve belgeler var, fakat bu belgeler dosya henüz tam açıklanmadığı için kişisel iddiadan öteye gitmeyecek ve bir şekilde üstü örtüleceği için şimdilik bekliyorum.
Zemin ve şartlar oluştuğunda daha farklı ve daha öznel konulara girilecek ve buzdağı ortaya çıkacak.
Kısacası Epstein bağlantılı bir deprem Türkiye'ye doğru geliyor