
Güney Kafkasyada uzun zamandır beklenen savaş, 7-8 Ağustosta Gürcistanın ayrılıkçı bölgesi Güney Osetyada kontrolü sağlamak üzere giriştiği operasyonla başlamış oldu. Kısa bir sürede Güney Osetyada kontrolü ele geçiren Gürcistan, Rusyanın saldırısıyla 10 Ağustosta kendi toprağı olan Güney Osetyadan çıkmak zorunda kaldı. Bir takım tezler ileri süren Rusya, 8 Ağustosta Gürcistana topraklarına 150 tank ve 6 bin askerle girdi. Daha sonra asker sayısını 10 bine çıkarttı. Bunun da ötesinde kontrolsüz güç kullanarak Gürcistanın genelini hedef alacak şekilde ülkenin demiryolu, deniz limanı ve askeri üsleri gibi stratejik bölgelerini bombaladı. Bu operasyonu barış için yaptığını iddia eden Rusyanın müdahalesi sonrası hayatını kaybedenlerin sayısı çoğu sivil olmak üzere 2000ni geçti ve Gürcistanda adeta bir insanlık dramı yaşandı. Gürcistanın ayrılıkçılara karşı başlattığı operasyon Gürcistan-Rusya arasında hiç de dengesi olmayan adaletsiz bir savaş dönüştü. Bölgesel ve küresel dengeleri yakından ilgilendiren bu savaşta Gürcistan Batılı müttefikleri tarafından kaderine terk edilince geri adım atmak zorunda kaldı.
Saakaşvilinin tutmayan hesapları
Hem 2004 hem de 2008 Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Gürcistanın toprak bütünlüğünün sağlanması Saakaşvili seçim propagandasının önceliği olmuştur. Bu çerçevede 2004 Mayıs ayında ayrılıkçı Acaristan sorununu kendi toprak bütünlüğü çerçevesinde çözmeyi başarmıştı. Abhazya ve Güney Osetyada da zaman zaman çatışmalar yaşanmıştı. 2008 yılında Gürcistanla ayrılıkçı bölgeler arasında gerginliği tırmandıran iki önemli gelişme yaşandı: Şubat 2008de Kosovanın bağımsızlığını ilan etmesi ve 2-4 Nisanda Bükreşte yapılan NATO Zirvesinde Gürcistan ve Ukrayna için nihai üyelik kararının alınması. Bu gelişmeler sonrası Saakaşvili iktidarı ayrılıkçı bölgeler sorununu ülkenin toprak bütünlüğü çerçevesinde çözerek Gürcistanın NATO üyeliği önündeki engelleri kaldırmak için çeşitli teklifler sunarken Gürcistanın NATO üyeliğine şiddetle karşı çıkan Rusya da uzun zamandır hiç yapmadığı şekilde ayrılıkçı Abhazya ve Güney Osetya bölgesine desteğini somutlaştırdı. Tiflis uzun zamandır bu bölgelerde kontrolü sağlamak için askeri seçeneği masa üzerinde tutuyordu. Barış görüşmeleri çerçevesinde Rusyanın Tiflise, kuvvete başvurmayacağına dair bir anlaşma imzalaması teklifini Saakaşvilinin kabul etmeme nedeni de bu olsa gerek.
NATOnun Bükreş zirvesinde Gürcistanın NATO üyeliğine yönelik en büyük engelin ayrılıkçı bölgeler olduğu ortaya çıkmıştı. Ayrılıkçı bölgeler nedeniyle NATO üyeleri arasında Gürcistanın örgüte üyeliğine yönelik görüş farklılığı Rusyayı cesaretlendirmişti. Saakaşvili iktidarı Gürcistanın NATO üyeliğini değerlendirmek üzere Aralık 2008de NATO Dış İşleri Bakanları toplantısına kuvvetli gidebilmek için ayrılıkçı bölgelere federasyon önerisinde dahi bulunuldu ancak ayrılıkçı yönetimler bunu kabul etmedi. Diğer taraftan savaş seçeneği de konuşuluyordu. Aslında gelişmeler savaşın Abhazyada patlak vereceğini işaret ediyordu. Bu savaş uzun zamandır beklenen fakat ateşkesin sağlandığı bir dönemde 7 Ağustosta yapılması beklenmeyen bir gelişmeydi. 8 Ağustos sabahına doğru yapılmasının nedeni ise Pekin Olimpiyatları olsa gerek.
Fakat Saakaşvili iktidarının bir oldubitti yoluyla Güney Osetyada kontrolü sağlama girişimi Gürcistan-Rusya savaşına dönüştü. Bir gecede Güney Osetya başkenti Tsinvalinin kontrolünü ele geçiren Gürcistan, Rusyanın orantısız saldırısıyla geri çıkmak zorunda kaldı. Açıkçası kimse Rusyadan böyle sert bir yanıt beklemiyordu. Diğer taraftan Batı da Gürcistana beklediği desteği vermedi ve Saakaşvilinin hesapları tutmadı.
Rusya durdurulmalı
Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, Rusyanın Gürcistana askeri müdahalesinin nedenlerini şu şekilde açıkladı:
1. Rusya kendi vatandaşlarını koruyor,
2. Rusya Güney Kafkasyada güvenlikten sorumludur,
3. Gürcistan uluslararası anlaşmalara uymuyor,
4. Rusya barışı sağlamak için Gürcistana müdahale etti.
Bu iddiaları birer birer değerlendirmeden kısaca Rusyanın bu tezlerinin Rusyanın Güney Kafkasya politikasına giydirilmiş kılıf ötesinde bir anlam taşımadığını Güney Kafkasya devletleri ve halkları son 200 yılda açıkça görmüştür. Diğer taraftan Rusyanın bu tezlerinden hiç biri bağımsız bir devlete karşı işgal girişimine izin vermiyor. Bir devletin başka bir devlete karşı kuvvet kullanımını yasaklayan BM Antlaşması 4/2ün tek istisnası devletlere meşru müdafaa hakkı veren BM Antlaşması 51. maddesidir. Bu olayda yaşanan hiçbir gelişme Rusyaya meşruu müdafaa hakkı vermiyor. Emperyalist bir güç olması ve bu bölgeyi 200 yıl işgal altında tutması da Rusyaya bu hakkı vermiyor. Rusya ancak uluslararası ilişkilerde güç faktörü temel prensip olarak alındığı takdirde haklı olabilecektir.
Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev bu adımların Gürcistanı ateşkese zorlamak için yaptıklarını söylemesi ise Rusyanın Kafkasya siyasetine giydirilmiş bir kılıftır. Hatırlamakta yarar var: Rusya 1999da Çeçenistanda insani katliam yaparken kimse Rusya saldırıları durdursun diye Rusyayı bombalamadı. Rusya Devlet Başkanı Medvedevin konuyla ilgili, Rusya Kafkasyada güvenliğin garantörü olmuştur yönündeki açıklaması gerçekten uzak ve devletlerin egemenliklerini hiçe sayan bir açıklamadır. Rusyanın Güney Kafkasyada barış ve güvenliğin garantörü olduğuna dair hiçbir bölge devletiyle bir anlaşması bulunmuyor. Rusyanın bu davranışı çıkarlarına uygun keyfi bir davranıştır. Bu açıklama Rusyanın güvenlik nedeniyle her an bölgeyi işgal edebileceğini göstermektedir. Yüzyıllarca bölge halkına yönelik böl, bir birine düşür ve yönet politikasını izleyen Rusya, bölgede güvenliğin değil güvensizlik ve istikrarsızlığın kaynağıdır. Diğer taraftan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrovun, Gürcistan bölgede etnik temizlik uyguluyor, açıklaması da Gürcistana karşı yürütülen psikolojik savaşın bir parçasıdır. Bu savaşta ölü sayısı Rusyanın Güney Osetya ve Gürcistanı bombalaması sonrası hızla artmaya başladı. Eğer Rusyanın etnik temizliğe karşı bir siyaseti varsa neden Ermenistanın Azerbaycanda yaptığı katliamları ve 1 milyon insanın yerlerinden çıkarılmasını etnik temizlik olarak tanımlamadı.
Medvedevin Gürcistana saldırıyı durdurmak için Gürcistan Güney Osetyadan çıkmalı şartını öne sürmesi bir hayli ilginçti. Güney Osetya Gürcistan toprağıdır ve bunu Rusya da böyle tanıyor. Dolayısıyla Gürcistan toprak bütünlüğü açısından Tiflis ile Tsinvali arasında bir fark bulunmamaktadır. Yani Rusyanın bu açıklaması Gürcistanın Tiflisten çıkması halinde saldırıyı durdururum söyleminden bir farkı bulunmamaktadır.
Güney Osetyada yaşayanların % 90na Rusya pasaportu vererek Rusya vatandaşı yapan Moskova aslında Gürcistana karşı askeri müdahale için bir zemin hazırladı ve nitekim Gürcistan topraklarına askeri saldırı düzenlerken bunun kendi vatandaşlarını korumaya yönelik bir adım olduğunu açıkladı.
Savaşın bölgesel yansımaları
Olayın uluslararası mücadele boyutu dışında bölgesel kutuplaşmalar açısından da önemi var. ABD-Rusya arasında devam eden küresel mücadelenin Gürcistan üzerine yansıması çok yazılıp çizildiği için bu konuya değinmeden bölgesel kutuplaşmanın Gürcistana yansımasına değinmekte yarar vardır. SSCB dağıldıktan sonra bölgede iki kutup ortaya çıkmıştır: Rusya-Ermenistan-İran ve Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan kutupları. Gürcistanın toprak bütünlüğünü sağlamak için Güney Osetyaya müdahalesi Rusya-Ermenistan ortak karşı operasyonuna neden olmuştur. Ahalkelek ve Abhazya bölgesinde bulunan Ermeni topluluğu ayrılıkçı Güney Osetya yönetimine destek vermek için bölgeye gitmiştir. Bunun ötesinde Gürcistanı bombalayan Rus uçaklarının bir kısmı Ermenistandaki hava üslerinden kalkmıştır. Son gelişmeleri ısrarlı bir şekilde Gürcü-Oset savaşı olarak değerlendiren Ermeni basını Rusya Federasyonu ordusunun Güney Osetya Özerk bölgesi başkenti Tsinvaliyi işgal etmesini, Tsinvalinin kurtarılması, olarak tanımladı. Diğer taraftan Ermenistan Gürcistandaki ayrılıkçı bölgelerin Gürcistan toprak bütünlüğü çerçevesinde o veya bu şekilde çözümlenmesini istememektedir. Sorunların Gürcistan toprak bütünlüğünü çerçevesinde çözümlenmesi ayrılıkçı Dağlık Karabağ Ermenileri için istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Öte yandan böylesi bir çözüm, Ermenistanın Güney Kafkasyadaki etkin müttefiki Rusyanın etkinliğinin azalmasına neden olabilir. Bu da Ermenistanın istemediği bir sonuçtur.
Gürcistanın müttefiki olan Türkiye, Gürcistana sağlık, enerji ve diplomasi alanında destek verdi. Diğer müttefik ülke Azerbaycanın Dış İşleri Bakanlığından yapılan uluslararası hukuk açısından Gürcistanın toprak bütünlüğünü sağlamaya hakkı var ve BM Antlaşması bunun ispatıdır, açıklaması da Gürcistanın Güney Osetyaya yönelik operasyonlarını destekleyen açıklamadır. Ayrıca Rus komutanlara göre Gürcistan düşürdüğü Rus uçaklarını Ukraynadan elde ettiği S-200 füzeleriyle vurdu. Bölgenin tek işgalci devleti olan Ermenistana durmadan silah yardımı yapan Rusya Türkiyeyi savaşın kışkırtıcısı olarak göstererek Gürcistanın müttefiklerine karşı psikolojik savaş yürüttü.
Son gelişmeler Rusya tehdidinin devam ettiğini ve bölgede konjonktürel durumun Rusyanın lehine değiştiği zaman Rusyanın bölge devletlerine daha fazla baskı yapacağını göstermektedir. Bunu tarihi deneyim de kanıtlamaktadır. Son olaylar Rusyanın bölgeyi askeri bir işgale giriştiği zaman Batılı devletlerin fiili yardımdan çok sözlü açıklamalarla yetineceğini göstermektedir. Tarihi deneyimler bu tezi de desteklemektedir. Bu olaylar Batının bölgede prestij kaybına neden olmaktadır. Bu durumda İranın da Rusyanın bu tutumunu destekleyeceğini düşünürsek Gürcistan ve Azerbaycanın bağımsızlığını destekleyen Türkiyeye çok iş düşmektedir. Ayrıca Gürcistanın bağımsızlığını kaybetmesi durumunda Azerbaycanın da aynı kaderi paylaşması işten bile değildir.
Saakaşvili iktidarı değişebilir mi?
Son gelişmeler sonrası Gürcistanda Saakaşvili iktidarının değişebileceği gündeme gelmeye başladı. Bu konuda üç yorum ön plana çıkıyor:
1. Savaşta başarısız olan Saakaşvilinin demokratik süreçle iktidarı bırakması,
2. Rus baskısı sonucu Saakaşvilinin Rus yanlısı bir yönetimle değişmesi,
3. ABDnin Rusya baskısıyla Saakaşvilinin değişeceğini bildiği için önce davranarak yeni bir cumhurbaşkanını iktidara getirmesi.
Gürcistan muhalif grupları Saakşvilinin Güney Osetyaya karşı askeri operasyonunu desteklese de savaşın Gürcistanın aleyhine sonuçlanmasıyla muhaliflerin eline bir fırsat geçebilir. Bundan yararlanan muhalif gruplar 2008 cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin rövanşını almak için harekete geçebilirler.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Condolizze Ricele görüştüğü zaman Saakaşvili iktidarının değişmesi gerektiğini söylemişti. Bu gelişmeler Rusyanın da müdahalesiyle Gürcistanda Rusya yanlısı bir iktidarın oluşmasıyla sonuçlanabilir. Gürcistanda Rus yanlısı iktidarın kurulması Türkiyenin Güney Kafkasya siyasetini derinden sarsar ve enerji projeleri işlemez hale gelir. Gürcistanda Rusya yanlısı bir iktidarın kurulmasından en fazla yararlanan bölge ülkesi ise Ermenistan olacaktır. Bu durumda Ermenistanın Rusya ile karasal bağlantısı kolaylaşacak ve Rusya Ermenistanı daha fazla silahlandıracaktır. Aslında buna bile gerek kalmayacaktır. Gürcistanın düşmesi Azerbaycan orta veya uzun vadede Rusya tarafından işgaline yol açabilir. Bu da Güney Kafkasyanın tamamen Moskovanın kontrolüne geçmesi anlamına gelmektedir.
Gürcistanda Rusya yanlısı bir iktidarın kurulması Rusyayı bypass eden Hazar kaynaklı projeleri de olumsuz etkileyecektir. Belki de KATB projesi yarım kalacaktır. Bunda da en çok sevinen taraf Ermenistan olacaktır. Nabucco Projesi de suya düşecek ve Orta Asya enerji kaynaklarının Türkiyeye ulaşması gerçekleşemeyecektir. Dolayısıyla Rusyanın bu davranışı enerji savaşları çerçevesinde de değerlendirilmelidir.
Gürcistanda Rusya yanlısı bir iktidarın oluşması Türkiyenin Kafkasya politikasını olumsuz etkileyebileceği gibi Türkiye-Azerbaycan arasındaki en güvenli karasal bağlantının kesilmesine neden olacaktır. Bu durum Azerbaycanın bağımsızlığı için en büyük tehdittir. Gürcistanda en makul iktidar değişikliği daha dengeli bir dış politika izleyen liderin cumhurbaşkanı seçilmesinden geçer. Ne ABD ne de Rusya yanlısı olmayan dengeli bir dış politika izleyen bir Gürcistan lideri hem bölge hem de Gürcistan için yararlı olacaktır.
Rusyanın Gürcistana karşı bu operasyonu, işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için askeri yollara başvurmak zorunda kalabileceğini açıklayan Azerbaycana da bir mesajdır. Önümüzdeki süreçte Azerbaycan ayrılıkçı Ermenilere karşı meşru müdafaa hakkını kullanır ve askeri yolla toprak bütünlüğünü sağlamaya çalışırsa Rusyanın tutumunun ne olacağı merak konusudur.
Rusyanın bu adımı bölgedeki diğer ayrılıkçı bölgeleri cesaretlendirecek ve bu bölgelerin bağımsızlık kazanmasına kadar gidebilecek. Bunun dışında çok etnikli bir ülke olan Gürcistanda başka etnik bölgelerde de sorunlar ortaya çıkabilecektir. Gürcistanın Cavahetya bölgesinde yaşayan Ermeni azınlığın özerklik talepleri daha da artabilecektir.
Sonuçta Saakaşvilinin hesaplarının tutmaması ve savaşta geri adım atması önümüzdeki süreçte Gürcistanın işinin zor olacağına işaret etmektedir. Rusya her ne kadar haksız olsa da Gürcistana yönelik baskısını arttıracak ve ayrılıkçı sorunların çözümü daha da zorlaşacaktır. Gürcistanın yapması gereken ise Rusyanın etkinliğini kırma stratejisini uzun sürece yaymak ve ani girişimlerde bulunmamaktır.
Cavid VELİEV - YAKINDOĞU VE KAFKASYA ARAŞTIRMALARI MASASI / 18.08.2008
