Kan uykusundan uyanmak!
Bir televizyon izlencesinde Güneydoğu sorunu nasıl çözülür? sorusuna yanıt aranıyordu. Aklınıza gelebilecek hemen her kesimden insan görüşünü açıklamaktaydı. Ancak, laik, üniter ve ulus devlet yanlılarının sayısı orantısız bir şekilde azdı.
Demokrasi, özgürlükler, kültürel haklar, Kürt kimliğinin tanınması ve hatta federasyon önerileri havada uçuşuyordu.
Bu izlenceden sonra doğru ve dürüst aydın gereksiniminin bir toplum için ne denli yaşamsal olduğunu bir kez daha tüm açıklığı ile anlamış oldum.
Güneydoğu sorunu bağlamında yaşanan süreci bilmiyor olsanız rahatlayabilirdiniz pembe tablolar çizen önerileri izledikçe!
İzlencede olanları değil de, olmayanları düşünmek ve bu doğrultuda kafa yormak çok daha önemli olmalı! Dile getirilenlerin sınırı düşlerimizin sınırları ile örtüşebilecek kadar genişti!
Ama, ancak düşleyebileceğimiz türden güzellikler nasıl yaşama geçecek, yaşama geçseler de nasıl sürdürülebilir kılınacak? sorusuna değinen de yanıt üreten de olmadı.
Hiç kuşku yoktur ki; aydın yanlızca sogulayan ve öneren değildir! Aydın, aynı zamanda gerçekçi ve akılcı olan da değil midir?
Feodal beylerin egemenliğindeki bir coğrafyada, deyim yerindeyse kula kul olmuş, erişebildiği en yüksek orun ırgatlık olan bir toplumun demokrasiyi de, özgürlükleri de ve elbette kültürel hakları da içselleştiremeyeciği gerçeği aydın olana bu denli uzak olabilir mi?
Eğer aydın sandıklarımız Güneydoğumuzda kurgulanan oyunu yönetenlerin uzantıları, taşeronları, gönüllü ya da paralı yandaşlarıysalar önerdiklerine de, akıl ve bilimle bağdaşmayan soyutluktaki çözümlerine de şaşırmamak gerek!
Bölgede ayrılıkçılık ve bölücülük ortak paydasında kendini gösteren sorunun sosyoekonomik boyutuna diyecek yoktur.
Ama, bu boyut nasıl çözülebilecektir?
Yatırım ile demekteler!
Yatırımı kim yapacak sorusunun yanıtı ise yok gibidir!
Güvenliğin üst düzeyde sorun olduğu bölgeye kazancı önceleyen yapılanmaların diğer bir deyişle özel sektörün yatırım yapmasını beklemek kadar büyük bir safdillik olabilir mi? Böylesi bir açmazda devlet son derece sağlam ve akılcı bir seçenek olabilir(di)!
Olabilir(di)! Devlet kasaplık, manavlık, zahirecilik yapmamalı! buyuran büyüklerimizin yaşama geçirdiği öngörüsüz, akıldışı ve daha da kötüsü hıyanet kokan süreçten sonra artık böyle bir olanağımız da yoktur!
İşte, o yüzdendir ki; tümü ile dışa bağımlı bir yapıya dönüşen ülkemiz artık terör alkışçılarının bulunduğu masalarda sözüm ona barış görüşmeleri yapar olmuştur.
Yine, o yüzden, kafasına çuval geçirenlerin öğütleri, önerileri ve dayatmaları ülkenin önde gelen sorununa yön verir durumdadır.
Bunca umutsuz ve umarsız görünüme karşın seçeneksiz miyiz?
Aydın etiketli okumuş, yazmış, görmüş, geçirmiş olduğunu sandığımız siyasetçilerimize, akademisyenlerimize, gazetecilerimize kulak verecek olursak eğer, umudumuz da umarımız da yok gibidir!
Bu nedenle, federasyonu da içeren bir dizi açılım tek çözüm yoludur!
Yörenin ve ülkenin sorununa ilişkin gerçekçi bir saptama var! Hem de, sorunun yoğunlukla yaşandığı yöreden kaynaklanan bir saptama. Basmakalıp saptamalara benzemediğine kuşku yok!
Dile getirenler de okumuş, yazmış kimseler değiller!
Ama, tüm bunlar kulaklarımızı tıkama gerekçesi olamaz! Olmamalı!
Diyarbakırın Bismil ilçesinin Aslanoğlu (diğer adı Cumhuriyet) köylülerine ve verdikleri savaşıma kulak kabartmakta ve göz atmakta yarar var!
Bu insanlar, doğa vergisi bir şeyin peşindeler. Hem de kullanıma hazır!
Toprak! Feodal beyliğin sona ermesidir istedikleri.
Aslanoğlu köylüleri canları ve kanları pahasına veriyorlar bu savaşımı!
Bu yalın ve uygulanabilir istek anlı şanlı siyasetçilerimizin de, akademisyenlerimizin de, gazetecilerimizin de, düşünürlerimizin de ve hatta AB(D)den gelerek koşar adım yöreye gidip ağa sofralarına kurulmakta sakınca görmeyen yabancı dostların da aklına gelmiyor olabilir mi?
Diyarbakırın Bismilindeki Aslanoğlu köylüsünün aklına getirip de dillendirdiği ve bu uğurda canını verdiği isteğin ve çözüm yolunun koca koca insanların aklına gelmediği düşünülecek gibi bir şey olmasa gerek!
Bu çelişki de gösteriyor ki; kimilerinin farklı adlarla anmayı yeğledikleri Güneydoğu sorunu sanıldığından karmaşıktır! Yayılmacılığın kukla arayışlarının önde gelen kurgularından biridir ülkemizde sahnelenen bu oyun!
Daha da ilginci, bölücülük ve ayrılıkçılık olarak kendini gösteren bu sorunun güçlü seçeneği olarak ortaya çıkan durum olan dinci gericilik de yine yayılmacı güçlerin ülkenin diğer kesimlerinde desteklediği bir başka aygıttır!
Başka sorunlarda olduğu gibi Güneydoğuda da çözüm özgün ve yerli olmak durumundadır. Bir çok kişinin duymak istemediği Aslanoğlu köylüsü çözüme giden yoldaki önemli adımı atmıştır!
Bir de duyurabilseler!
Kan uykusundan da, gaflet uykusundan da uyanma fırsatı olmaz mı?
Dr. Ceyhun BALCI, 23 Kasım 2008