KANKALAR VE KAN KOKANLAR…
Önce kankalara göz atalım. Onlar Ortadoğu’nun anti-emperyalist kankaları… Yıllardır bölgedeki ABD ve Batı işgaline karşı duran bir ittifak; SURİYE-HİZBULLAH-İRAN (uzakta da olsa biricik başka bir kanka daha var; o da Chavez). Umarız ittifak dün ve bugün olduğu gibi yarın da, yarın da gelişerek ve güçlenerek siyonizm ve onun alt dalları olan emperyalizm ve kapitalizm’e karşı gösterdiği direnişten galip gelir.
Yine bu ittifakın liderleri her fırsatta ABD ve Batı işgallerine karşı dikleneceklerini, dik duracaklarını, bölgedeki işgalcilerle savaşacaklarını ve her zaman meydanlarda direnişte olacaklarını beyan ediyorlar. Bu beyanların sertliği de önümüzdeki günlerde artacak gibi görünüyor.
Yalnız bir sorun var; o da bölgedeki her devletin ya da yönetimin ABD karşıtlığı fikrini taşımaması. Bunlar o kadar çok ki; Katar, Kuveyt, Bahreyn, Arabistan, BAE, Ürdün ve pek tabi Türkiye. Bunlar boğazlarından batıya bağlıdırlar, özgün fikir ve kararlar bunların beyinlerinin kör noktasındadır. ABD yanlısı bu yönetimler her defasında ABD ağzıyla konuşarak adeta bölgede hoparlör hükümet görevi görmektedir. Bu da bölgedeki Batı karşıtı yönetimler için bir köstek vazifesi görüyor ancak; kankalar hiç de yılacakmış gibi görünmüyor…
Kankalar ‘tek göz’ tarafından pek sevilmezler, onlar şer eksenindedirler. Zaten alternatif bir eksenleri de yoktur. Eğer sen kalkar da böylesi bir bölgeye dışarıdan fonlanan stk’ları sokmaz, çokuluslu, sömürgeci şirketleri (örneğin; Rio Tinto. Hani şu bizim Çalık grubuyla Erzincan’ın Ilıç ilçesindeki altın madenini "fifti- fifti" işletme konusunda anlaşan şirket var ya, dünya maden üretiminin % 12’sini tek başına gerçekleştiren şirket, ha işte o.) hoş görmez, misyonerlik(ajanlık) yürüten vakıf ve kuruluşları kapı dışarı eder, ’özgürlük’, ‘insan hakları’, ‘demokrasi’yi, füzelerle, salkım bombalarıyla üzerine taşıyanları düşman ilan eder, yakaladığın ajanları asar, istedikleri atları koşturmalarına izin vermezseniz, isminizin geçeceği yer de ya ABD ambargo listesi ya da Batı güçlerini terör listeleri olacaktır. Yani kara listeler, şer eksenleri…
Kan kokanlar ise büyük İsrail ve yeni Osmanlı karışımı bi şeydir. Ancak istikamet son hız Büyük İsrail’e gider. İçlerinde İsrail, Türkiye, Katar, Arabistan, Kuveyt vs vardır. İsrail dışında hemen hemen hepsi çokuluslu şirketlere biat eder ve Petro-dolar baronlarının ağız kokusunu çeker. Koltuğun sağlama alırsan ve iki kemik atarsan dile ondan ne dilersen; Suriyeli teröristlere silah yardımında bulunmak için "meclis"lerinden ( meclis mi tavuk kümesi mi oldukları meçhuldür, ancak arada "mee mee" diye sesler de duyulur içlerinden.) karar çıkartır, mayın temizlesin diye sınırlarına yabancı güçleri çağırır, Bop eş başkanlığı yapar, milyonlarca müslümanın öldürülmesine göz yumar, yummakla kalmaz üsleri ve limanlarından 4990 sorti yaptırır. Yani uşaklık. Kan kokanlar bununla da kalmaz. Siz emellerinize ulaşın diye medyasını, üniversitelerini, akademisyenlerini, kurumlarını ve daha birçok şeyini sizin adımlarınızın altına basamak yapar. Ayak işlerinden başka bir şey değil yani.
Ayak işlerini en çok yürüten ülkeyi biraz inceleyelim;
O ülkenin bir bakanı var ki; dış işleri bakanı mı, dış işlerin bakanı mı? Sorgulamamak elde değil, aynı zamanda 3 de dil bilirmiş; Almanca, İngilizce ve Arapça. Ancak anladığımız kadarıyla en iyi kullandığı dil İngilizce, Almancasını pek görmedik ama anlaşılan o ki en kötü dili de Arapça. Hani biz İngilizce’yi konuşamayız da çat pat anlarız ya; bu dış işlerin bakanı olan zat-ı şahane Arapçayı iyi konuşuyor ancak anlayamıyor sanırım. Nedeni şu; Hillary Clinton ile muhteşem bir diyalog kurarken, Beşar Esad ile bir türlü anlaşamıyor.
O ülkenin bir de Başbakanı varmış. Pek dil mil bilmezmiş ama bir "van minüt" ile adamı dize getirirmiş. Dış politika, ekonomi, dış ticaret açığı, eğitim, Ertuğrul Özkök, Amberin Zaman, M.Ali Birand v.s ondan sorulurmuş. Ama biraz da sert. Kodu mu oturtur. E o kadar kusur kadı kızında da olur. Gazete dedin mi de ondan sorulur. Manşetler bir gün önceden onun kükremeleriyle hayat bulur; ‘’Esad bizi zorlama’’ ‘’Bizi oraya getirme’’ falan fişman. (Manşetler için bakınız; akit, yeni şafak, zaman, sabah, akşam, taraf…) Medyası bu kadar güçlü olunca adam da güçlü oluyor. Özellikle Suriye ve İran konusunda son zamanlarda hassaslaşan gazete ve siteler hükümete tam destek veriyor.
Örneğin; İnternet Haber diye bir site. İşte haberi ;
Suriye’nin Laskiye şehrinden denize dökülen çöpler Hatay plajını pisletti.
Tarih, 01.07.2012
http://www.internethaber.com/hatay-suri ... 38893h.htm
Gördüğünüz bu haber ne ise hükümetin dış politikası odur. Yani seviye döşemenin altındadır. Başka tanıma da ihtiyacı yoktur.
TARAFSIZLIK ARTIK SIĞINILACAK LİMAN DEĞİLDİR. O YÜZDEN BEN TARAFIMI TUTTUM, TABİ ÖNCELİKLE ÜLKEMDEN YANAYIM AMA BU TÜR DÜŞMANCA TUTUMLAR KARŞISINDA BEN KANKALARDAN YANAYIM. KAN KOKMAK DEĞİL KAN KARDEŞİ OLMAK İÇİN...
SURİYE VE İRAN DÜŞMANLIĞINA KARŞI BİR OLALIM BİRLİK OLALIM. OLAYLARI EŞE DOSTA ANLATALIM. ŞUNU DA UNUTMASINLAR: GÜNEŞ BATI’YA YALNIZCA BATIŞINI AYIRMIŞTIR, DOĞU’YA İSE DOĞUŞUNU HERGÜN HEDİYE ETMİŞTİR. O YÜZDEN HİÇ ŞANSLARI YOK, DOĞU DA BİZİM DOĞUŞ DA. KAZANAN DOĞUŞUN DOĞUSU OLACAKTIR…
İste Kankalar ve Kan Kokanlar… Taraflar ve "bertaraflar"…
Ahmet Ramazan ERDÖL
ahnetramazanerdol@hotmail.com