Kapitalizmin krize karşı afyonu: HARRY POTTER
Günlük hayatın zorunluluklarıyla çalışarak baş etmek yerine bir el hareketiyle öğle yemeğinin hazır olması ya da parmağını şıklattığında istediğin ülkeye gidebilmek... Ya sonra? Erişkinliğe adım atan her genç, Harry Potter gibi “şanslı” olabilir mi?

ALİ RIZA ÖZKAN
Harry Pottter adlı büyücülük okulu öğrencisi bir gencin maceralarının anlatıldığı serinin son filmi “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları 2” gösterime girdi. Böylece, J. K. Rowling’in yazdığı kitaplardan sinemaya aktarılan seri tamamlanmış oluyor. Toplam 5OO milyondan fazla satan 7 kitaba karşılık 8 film çekildi. Çünkü, hikayenin son kitabı 2 film olarak çekildi. 100 milyonlarca seyircinin izlediği, dünya çapında 7 milyar dolar gelir getiren Harry Potter film serisi üzerine tartışmalar bitmeyeceğe benziyor. Serinin son filminin de gösterime girmesini fırsat bilerek, Harry Potter serisi hakkında genel bir değerlendirme yapabiliriz.
Felsefe Taşı (2001), Sırlar Odası (2002), Azkaban Tutsağı (2004), Ateş Kadehi (2005), Zümrüdüanka Yoldaşlığı (2007), Melez Prens (2009) ile Ölüm Yadigarları I (2010) ve II (2011)’den oluşan film serisi, 11. yaşgününde Hogwarts Büyücüler Okulu’na kabul edildiğini öğrenen Harry Potter’ın maceralarını anlatıyor. Daha bebekken teyzesine emanet edilen Harry Potter, yetim olarak büyümenin tüm olumsuzluklarını yaşamaktadır. Hayatta umut bağlayabileceği hiçbir şey yokken, normal insanlarda (muggel) olmayan özelliklerinin olduğunu keşfeder. Böylece, J. K. Rowling’in Harry Potter üzerinden tasarladığı dünyaya adımımızı atarız.
Fazlasıyla iyi bir dünya!
Harry Potter’ı yetim olarak eziyet çekmekten ve sürekli aşağılanmaktan kurtaran dünyada çalışmak, yani hayatını devam ettirebilmek için üretmek yoktur. Bu dünyaya paralel varlığını sürdüren “büyülü dünya”da ne aç kalırsınız, ne de size “hakimiyet egosunu tatmin deneği” muamelesi yapacak yöneticiler vardır. Tek düşmanı, kötü adam “Lord Voldemort” olan ama hep iyilerin kazandığı bir dünya! 11 yaş için fazlasıyla iyi bir dünya!
Halbuki, 11. yaş çocukluktan çıkarak, artık erişkinlerin dünyasına adım atılan bir yaştır. Dolayısıyla, bir yandan ergenliğin sorumluluklarının bilincine varırken ve bunları paylaşmayı öğrenirken, diğer yandan kişiliğin biçimlenmesi de hızlanır. “Bu yaş grubu, dolayısıyla insan hayatının dönüm noktalarından biridir” diyebiliriz.
Gelecekten umutsuzlar için
Harry Potter kitaplarının yayımlanmaya başladığı 90’ların sonu, özellikle metropol ülkelerde ekonomik krizin kendisini iyice hissettirmeye başladığı yıllardı. Tüm Avrupa ve ABD’de işsiz sayısı artarken, uzun yıllar bir daha iş bulamayan grup da hızla büyüyordu. Kriz dönemlerinde bunalan ve gelecekten ümidi kesilen toplulukların gerçekle bağı koparılmış eserlere daha çok ilgi gösterdiklerini biliyoruz. Harry Potter, diğer eserlerden farklı olarak, gerçek dünyayı bayağılaştırarak, “muggel”ları (büyü yapamayan gerçek kişiler) alaya alarak, sunduğu ütopyanın benimsenmesini sağlıyor.
Doğuştan gelen güçler
J. K. Rowling uzun zaman işsiz kalmış, devletin (bizdeki yeşil kart uygulaması benzeri) sosyal yardımlarıyla yaşamını sürdürmek zorunda kalmış biri. Bir büyü ile olumsuz şartlan değiştirme eğilimi kendi ifadesiyle “depresyon yılları”ndan kalma olabilir mi? Günlük hayatın zorunlulukları olan çalışmak, para kazanmak ve buna göre yaşamak yerine, bir el hareketiyle öğle yemeğin hazır. Parmağını şıklattığında istediğin ülkeye gidebiliyorsun. Sonra? Sonrası yok. Kalan, okuyucuya gerçek dünyanın çelişmeleriyle baş etmek yerine, iyi ile kötü arasındaki savaşta taraf olmak seçeneğidir. Yeni muhafazakarların dünyayı iyi ile kötü, hristiyan ile şeytan arasındaki mücadelenin arenası olarak görmesi ile, Harry Potter’ın içine düştüğü durumlar ilginç bir paralellik gösteriyor. Büyücüler dünyasının kötü adamı “Lord Voldemort”, gerekçesini bilmediğimiz bir kinle Harry Potter’a saldıracaktır. Çünkü kötü kötüdür. Ama kahramanımız her defasında kendisine daha doğmadan verilen güçlerle büyülerini kullanacak ve “kötü adam”ı yenecektir.
Herkes şanslı mı?
Erişkinliğe adım atan her genç, Hany Potter gibi “şanslı” olmayacaktır. Onun, derslerine “gerçekten” çalışması, ailesine “gerçekten” destek olması, dostlarını “gerçekten” doğru seçmesi gerekmektedir. Çünkü kapısını araladığı “gerçek dünya”, sunduğu sevgiyle, dostlukla ama haksızlıklarla ve düşmanlıklarla da “gerçek” bir mücadeleyi gerektiriyor.
‘İkinci sınıf yamalı bohça’
New York Times’ın ünlü eleştirmeni Antonia S. Byatt’ın eleştirisi ise hepsinin üzerinde ve acımasız: “Rowling’in dünyası ikinci sınıf yamalı bir bohça. Çocuk edebiyatının ünlü eserlerinin motifleri kurnazlıkla bir araya getirilmiş. Fantezi dünyaları çizgi filmlerden, ucuz dizilerden, yarışmalar ve magazinden beslenen insan grubu için yazılmış.”
Çalıntı mı?
Bu sert eleştirilerin yanında, J. K. Rowling’in Harry Potter karakterini başka eserlerden esinlenerek yarattığı iddiaları da var. ABD’li yazar John Buechler’in 1986’da çektiği “Troll” adlı filmindeki kahramanın adı da Harry Potter! Yine bir ABD’li çocuk kitapları yazan, Nancy Stouffer, sadece kahramanın değil işlenen hikayelerin de çalıntı olduğunu iddia ediyor.
Aydınlık, 15 Temmuz 2011