KATİL
Öldürene katil derler.
İnsan öldürenin adıdır katil: “Cana kıyan, can alan, ölüme sebep olan…”
Öldürücü nesneler de katildir: “ Öldüren kurşun, katil kurşun, kahpe kurşun.”
Türkçesi, “öldüren” katil sözünün, katil Arapça, okurken ilk hecesi uzun.
İnsanlık suçu, en büyük günah, can almak, can alıcı Azrail olmak…
Tanrı’nın verdiği cana kıymak…
Katil damgasını yedin mi bir kez, katilsin, eli kanlısın, acımasızsın…
Toplumun dışında kalırsın, dışlanırsın, tiksinilir senden…
Bir cana kıyan, bir kez can alan can almaktan korkmaz der ruhbilimciler.
Bilmeden öldürenle, bilerek onlarca cana kıyan ayrı diyorlar.
Biri pişman olur, diğeri kanla doyarmış…
Bu eli kanlılar utanmazlar mı, aldıkları canlardan acı duymazlar mı demeyin.
Asıl utanmayan, bu katillerin elini sıkandır, onları insandan sayan…
Gözlerine nasıl bakılır eli kanlının söyleyin, aldığı canların hesabına ortak olmaz mı öldürenin elini tutan?
“Dünya tatlı can değerliyse” öldürüleninki can değil miydi?
Tatlı cana nasıl kıyarlar, varsa yoksa kendi canları, hiç önemli değil başkası…
İşte bunu anlayamam, öldüreni koruyan, kanlıyı seveni, aşağılık insanı…
Art arda adam öldürene seri katil derler, sırayla öldüren, hep öldüren…
Rast gelirseniz yaşamda bunlara, kim vurduya gidersiniz…
Deli numarası yapar çoğu, akıl hastanesinde yatar yatar çıkarlar.
Çıkarlar yeniden öldürürler, bir kez öldüren hep öldürebilir derler.
Öldürenlerden bazıları yatıp çıkar, topluma korku salar ortada dolaşmaları.
Bunlardan birine hiç rastladınız mı bilmem ama ben “öldüren” hiç görmedim.
Yaşarken, gördüğüm yalnızca gazetelerde çıkan resimleri…
Toros Canavarı’nı Aziz Nesin yazmıştı, gülmeceli, tiyatro oyunuydu.
Artvin Canavarı, baltalı katil, Adnan Çolak, doksanlı yıllarda üç yılda on bir kişiyi öldürdü.
“Sebepsiz yere, keyfimden, canım istediği için”, demiş mahkemede…
Rahşan affıyla on yıl hapis yatıp çıkmıştı katil, altı kez ömür boyu hapis yiyen.
Bebek yüzlü seri katil, Ali Kaya on kişiyi öldürdü, açık görüşte kaçtı dediler geçen gün.
Gaziantep’te hapisten kaçmış, güpegündüz, yakalanmadı, kaçak…
Çivici katil, kolici katil, otoyol katili, böyle nice katili gazetelerden duyardık.
Vicdanı olmayan, aklı yarım, pişmanlık duymayan, bilerek isteyerek öldüren…
Bakarız kaşına gözüne neye benziyor diye, bu insanlıktan çıkmış can alıcıların.
Anaları nasıl doğurmuş, sorarız, bunlara ne sütü vermiş, insan mı bunlar?
Kimi gömlekli kravatlı, kimi spor elbiseli, traşlı, kimi yakalanınca bir de gülümser…
Kimi yakalanamaz bunların, kaç kişiyi öldürmüş, yıllardır aramızda gezer.
Ağızları, burunları insana benzer, bilmesen insan gibi duruşuna şaşarsın.
Tam bir canavar kimi, içinin fışkısı dışına taşmış, gözleri açık, faltaşı.
Yüzüne tükürsen tükürüğüne yazık, insan değil ki, ayı…
Bir anda öfkelenerek öldüren pişman olurmuş da bunlar olmazmış.
Bunlar can alıcı Azrail’e özenen, öldürerek güçleneceğini sanan delilermiş…
Ne der ünlü destanımızda Deli Dumrul, Tanrı’ya:
“Benim canımı alır olsan sen al, Azrail’e bırakma…”
Birden fazla kişiyi öldüren bu katillerin adı seri katilse,
Ne diyeceğiz, binlerce vatandaş öldürene, dokuz bin altı yüz yetmiş bir kişiyi şehit edene?
Terör örgütü PKK’nın, İmralı’da ömür boyu hapse mahkûm yatan örgüt başına?
Otuz yılı aşkın Azrail’i oynamış, ağzından binlerin, on binlerin öldürme emri.
Vatanı bölmek için vatandaşına kıymış, bebek katili namlı bir katil başı…
Dün gazetelerde bir başlık: “İşte son fotoğrafı”
Bir katilin resmi neden basılır gazete sayfalarına?
Bu katil, hükümlüyse, örgüt başıysa, hapisteyse, cezasını çekiyorsa…
Neden gazetelere başlık olur, neden birlikte resim çektirir bununla, kendine siyasetçi diyen?
Milletvekilliğiyle sanki alay ederek, terör örgütünün sözcülüğünü üstlenen?
İnsan canına kıyanı severek, kollayarak aynı suçu işleyen…
Kim merak eder, uyuşturucudan, silah kaçakçılığından gelen gelirle örgütünü yaşatanı?
Elleri Mehmetçik kanıyla, oğullarımızın, kızlarımızın kanıyla kanlı olanı?
Geçen yıllarda açılıma bahane ettiler, hapishanelerdeki sözde açlık grevini.
Olmayan açlık grevini, katil başı bir sözüyle önledi.
Örgütünü hapisten yönetiyor, hâlâ örgütün başı, hay maşallah dediler…
“İşte son fotoğrafı” yazı başlığı dünkü gazetelerden.
Son yüzyılın belki de en azılı katilinin resmini çekmişler.
Hapishane görevlisi çekmiş, aracı olmuş ihanet belgesine, dediklerine göre.
Çekinmemiş bu giden tayfa, bu suratı göstermeye, herkese.
Canını aldıklarına, evlerine ateş düşenlere, canı yananlara…
Yurdunu canından çok seven yurtseverlere… Mustafa Kemal’in askerlerine!
Hürriyet’teki yazının devamı: “Öcalan poz verdi.”
Yeniçağ: “Bebek katili böyle poz verdi.”
Diğerleri: Öcalan’ın İmralı’da çekilen bir fotoğrafı daha yayınlandı.”
Cumhuriyet: Aynı başlık, biraz daha azgını, utanmazı:
“Bu kez gülerek poz verdi.”
Doğrudan resmini baş sayfaya koymuşlar, buradaki resmin ötekilerden farkı.
İster gözünü kıs, ister dibek taşı gibi büyüterek aç!
Karşında duruyor on binlerin katili öyle, sırıtık, utanmaz!
Katil; öldüren, ölüme sebep olan.
Dışarda, Suriye’de, “orda burada” barınırken, öldürdükleri…
Eliyle, emriyle kurşunlanmış bebekler, köylüler, kanlar içinde ölüleri…
Onlarcasını pusu kurarak, karakollara saldırarak aynı anda öldürttüğü,
Şehit askerlerimizin haberleri, çok eskinin değil, daha dünün haberi…[/b]
Korucu Hasan[/b] bir hafta önce evinde, köyünde bunlarca öldürülmedi mi?
Can korkusu vermek değil mi teröristin birinci işi?
Örgütün döşediği, dünyaca kullanımı yasak olan mayınla can verdi ne çok asker, ne çok insan…
Mayından, bombadan, tabancadan, tüfekten, ağır silahlardan yanan, yaralanan…
Binlerce insanı elden, koldan bacaktan, gözden eden, eli kolu kanlılar…
İnsanları korkutan, kafaya silah dayayarak istediğini yaptıran…
Şimdi içinizden şöyle diyeceksiniz, biliyoruz bunları, herkes biliyor.
Avrupalı, bu teröristin örgütünü terör listesine alalı yıllar oluyor.
Başbakan yardımcısı, değil bizden utanmak, dünyadan utanmadan çıktı ortaya.
Buna, hükümlü katile, “Kürtlerin lideri” dedi, öldürene, ölümlere sebep olana.
Terör örgütü başını topluma lider etti, gerçek, tam tersi olsa da.
Ne bir savcı harekete geçti, ne Meclis toplandı acilen, duyunca bunu.
Ne siyasetçiler bu söze ayaklandı, ne muhalefet partileri çığlık attı, saç baş yolundu…
Ne de, “Biz Türk’üz, hepimiz Türk ulusuyuz;
Cumhuriyeti biz kurduk, bizim bu katille bir ilgimiz yok!” diye insanlar ortaya döküldü…
Anlamıyor muyuz yoksa olanı, olacakları?
Bize yapılacak büyük düzeni, katil başının neden yüceltildiğini?
Ülkemizin başına gelecekleri…
Bir kulağından girdi, birinden çıktı derler söz anlamayana,
Öyle olmalı, ortaya çıkıp katil başına “liderimiz” demeye utanmayanlara…
Terör örgütünün korkuttuğu bölge halkına bu durumda hakkımız var mı kızmaya?
Kimse, öldürene ne denir, katil nedir, kimdir katil, aklına getirmiyor.
Öyle olmasaydı, bunca gazeteci, siyasetçiler, vekillik maaşını cebine indirenler…
Pervinler, Buldanlar, Sırrılar, şunlar bunlar…
Ekmeğini yediği, suyunu içtiği vatanına, varlığını borçlu olduğu devletine,
Türkiye Cumhuriyeti’ne, bunca düşmanlık ederler miydi?
Bu katille konuşacak kadar alçalır mıydı devlet yönetenler?
Kuyruk acısıyla kıvranmasalar, olmasaydı içlerinde kinleri!
En azından öğrenirlerdi, çağdaş eğitim görseydi onlar:
Katil nedir, kime öldüren denir, neden böyle denir!
Feza Tiryaki, 18 Ocak 2014
(Anlatı-şiir)