Kehanet Değil Tarih, Erdoğan Suriyeli Esad'tan Önce Gidecek

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Kehanet Değil Tarih, Erdoğan Suriyeli Esad'tan Önce Gidecek

İletigönderen KOLBAŞI » Cmt Şub 11, 2012 19:07

Kehanet Değil Tarih, Erdoğan Suriyeli Esad'tan Önce Gidecek

Küresel oyunlar milli güçler tarafından bozulur, tıpkı Mustafa Kemal'in kurtuluş savaşı gibi, tıpkı bu savaş sonucu kurulan cumhuriyetin ilk yıllarında izlenen ulusal iç ve dış siyaset gibi....

Gülen darbesiyle karşı karşıya kalan Erdoğan’ın, bundan sonra çizeceği rotaya karar vermeden önce, İsrail’i iyi tanıması gerek. Türk tarihini ve Siyonist Planı’nın ne olduğunu kavramadan Ortadoğu coğrafyasında politika yapılamayacağını bilmesi gerek. Kasımpaşalıyım diyerek külhanbeyi ayaklarıyla bir devletin yönetilmeyeceğini, devlet yönetmenin ciddi bir iş olduğunu bilmesi gerek… İçine düşürüldüğümüz bugünkü durumlar, bu hatırlatmayı zorunlu kılıyor, anlayana…

Türk tarihi nedir? Binlerce yıllık uygarlıkların bile silindiği Anadolu coğrafyasında, küresel emperyalist güçlere karşı zafer kazanmak ve bu coğrafyada hala yaşayan son uygarlık olmak demektir. Öyleyse en başta Türk devlet adamları Türk tarihinin gücünü bilecek ve siyasete tarihinden aldığı güçle soyunacak, devleti bu güçle yönetecek… Kasımpaşa’dan değil, Ergenekon Türk Tarih Destanı’nı ayaklar altına alarak değil, Ne Mutlu Türk’üm demekten korkarak değil…

Peki, 1982 Siyonist Plan nedir? Ortadoğu coğrafyasını etnik ve dinsel temelde ayrıştırmak, çatıştırmak ve parçalamak yani ABD’nin deyimiyle ülkelerin sınırlarını değiştirmek, bu bir… Parçalanmış ülkelerden Hıristiyan ve Yahudi unsurları güçlendirmek ve devletleştirmek ya da devlet yönetimine ortak etmek suretiyle, İsrail’e Arap coğrafyasında müttefik güçler yaratmak, bu iki… Bölge coğrafyasında nükleer güç sahibi olan ya da olma yolunda ilerleyen ülkelerin kayıtsız şartsız vurularak, ellerindeki nükleer güç potansiyelini yok etmek, bu üç

Ortadoğu coğrafyasında Müslüman ülkeler tarafından kuşatılmış olan İsrail’in varlığını sürdürebilmesi için, Ürdün’den bir parça, Suriye’nin doğusu, Irak’ın kuzeyi ve Türkiye’nin doğusunda İsrail’e müttefik tampon yönetimler kurmak ve böylece Anadolu’daki Türk dünyasının Asya’daki Türk dünyası ile bağını kesmek, bu da dört… Bakınız Suriye, İran, Irak ve Türkiye’de gelişen Kürdistan siyasetine…

Bu, aynı zamanda İsrail’in Karadeniz’e açılmasının sağlanmasıdır… Bu, aynı zamanda Afganistan üzerinden Hazar bölgesinde hâkimiyet kurmaya çalışan ABD güçlerinin Karadeniz’de İsrail ile buluşmasıdır… Bu, aynı zamanda ABD ve batılı emperyalist ülkeler tarafından parçalanan Ortadoğu coğrafyasında enerji kaynaklarının ele geçirilmesidir… Bu, aynı zamanda Anadolu’nun Bizanslaştırılmasıdır, yani Anadolu’da yaşayan son Türk uygarlığının yok edilmesidir…

Bu bir tarihsel siyasi projedir; adına ister BOP deyiniz, ister Sevr deyiniz, isterse adına Siyonist proje deyiniz, hepsinin çıkacağı yol Haçlı’dır ve Bizans’tır. Türkiye’ye yönelik tehdidin adı da budur; Haçlı seferine çıkmış Bizans’ın çocukları ile Türk Alparslan’ın Çocukları karşı karşıya yani 1071 Malazgirt’in rövanşı oynanıyor günümüzde… Plan budur, proje budur, oyun budur, tuzak budur…

Gülen cemaat siyaseti bu plan ve projelerin neresindedir? Tam ortasında, üstelik bir yanı ABD-İsrail, öte yanı AB-Roma Vatikan, yani Bizans’ın, Roma’nın çocukları…

Peki ya Erdoğan siyaseti? O da tam ortasında, çünkü beraber yürüyorlar aynı yollardan ve aynı hedeflere doğru, yanlarında herkes var, bir tek Türk yok… Çünkü hedefleri Türk…

Neden bu sonuca vardınız derseniz, Özal-Çiller-Erdoğan ile ABD’de kamp kurmuş Fettullah Gülen siyaseti tam otuz yıldır, bu son adıyla, Siyonist projeye hizmet ediyor ve bu proje de hız kesmeden tıkır tıkır işliyor, bakın bir etrafınıza, bakın bir içimize ve dışımıza, çevremize neler oluyor, bir görünüz…

Peki, bu Özal, bu Çiller, bu Erdoğan ve Gülen, neden bunu yapıyor, neden Türk Milleti’ne değil de küresel emperyalist güçlere hizmet ediyor?

Bu sorunun tek cevabı: ÇARÇELLA’dır, okuyunuz… Çünkü Çarçella demek; 1920 İngilteresinin Ermenistan-Kürdistan’ı demektir, günümüzde ise Büyük İsrail demektir, yani Yahudi yönetiminde Ermeni-Kürt ittifakıyla Suriye doğusu-Irak kuzeyi-İran batısı ve Türkiye doğusunda kurulacak tampon yönetimler…

Bu projede hedef ülke Türkiye’dir, çünkü Kürdistan siyasetinin hayata geçirilmesi ancak Türkiye’nin bu projede yer almasıyla mümkün olabilir. Gerek Suriye, gerek İran ve Irak’taki ayrılıkçı Kürt hareketlerine güç kazandırabilecek tek ülke Türkiye’dir, sahip olduğu tarih, coğrafya ve kaynaklarıyla…

Düşünsenize, Türkiye olmasaydı, Barzani bu Barzani olabilir miydi, hayır, Barzani’ye elektriği bile veren Türkiye… Kürdistan siyasetine Irak’ta güç kazandıran Türkiye siyasetidir. Ve bu siyasetin İran ve Suriye’de de güç kazanabilmesi için, Türkiye’nin aktif olarak desteği şarttır, Türkiye ve Türkler olmadan bu coğrafyada hiçbir şey olmaz… Bu açıdan Gülen-Erdoğan siyasetine baktığınızda, son dokuz yıldır ülkemizde izlenen siyaset hep bu yönde olmuştur…

Bugün çatışma noktasına nereden gelindi diye sorarsanız, mesele de zaten budur, MİT buna araçtır; Kürdistan siyaseti Türkiye’de nasıl yol alacak, buna göre siyaseti düzenlemek… Irak’ta, anladık, Barzani ile yol alacak ama Türkiye’de kimle yol alacak ve bu siyasetin lideri kim olacak?

Bu noktada iki stratejik yol çıkıyor ortaya; biri, Barzani’yi Irak’ta güç yapıp, devlet yapıp, Türkiye’nin doğusunda Kürdistan siyasetini fiilen ele alması ve yürütmesi… Diğeri ise Barzani ile birlikte ve aynı süreçte PKK’yı siyasallaştırıp, İmralı liderliğinde, doğuda Kürdistan siyasetine ivme kazandırılması… Ve Barzani-İmralı yönetiminde İran ve Suriye’nin de karıştırılarak bu tuzağa çekilmesi…

Peki, Türkiye’de siyaset yapıcıları küresel bu tuzağın hangi ayağında yer aldılar ya da bu tuzağa karşı çıktılar? Yaşadığımız bunca ömür ve yaptığımız araştırmalardan anladığımız o ki bu tuzağa karşı çıkan olmamış hiç, laf söyleyen çok olmuş ama izlediği siyaset ya da muhalefetle bu tuzağı bozan hiç olmamış…

Ve son otuz yıllık iç siyasetimiz masaya yatırıldığında, Türkiye’de egemen olan Özal, Çiller ve Erdoğan siyasetlerinin hedefe giden yollarının farklı olmasına karşın, hepsinin de bu küresel siyasete hizmet etmiş olduğu, günümüzde artık, açıkça ortaya çıkmıştır. Lütfen tarihimizi okuyunuz…

Peki ya Erdoğan ve AKP? Ya Fettullah Gülen ve Cemaat? Ya ABD-AB-İsrail?

2002’de yıkılan üçlü koalisyonun üzerine inşa edilen AKP siyaseti, iktidar olduğu günden ta ki çatışmadaki bu son dönemece kadar, bire bir emperyalist güçlerin siyasetini izlemiş ve rotalarından asla ayrılmamıştır. 2003 ABD-Irak savaşı, Barzani’nin Kerkük’ü işgali, Mehmetçik ve çuval olayı, Libya, Mısır, Suriye ve en önemlisi PKK’nın Irak’ta himaye edilmesi meselelerinde, anayasal suç olan Türk milli menfaatlerini yok sayma pahasına, bu küresel güçlere Türkiye’nin sahip olduğu tüm imkânları vermiştir.

Küresel güçlere tam itaat yolundan ayrılmayan Gülen-Erdoğan siyaseti sayesinde, 1982 Siyonist projeye uygun olarak dış siyasette; Ortadoğu coğrafyasında etnik ve dinsel ayrıştırma sağlanmış, hatta Irak aynı temelde parçalanmış, Libya ve Mısır parçalanma sürecini yaşarken, Suriye de projedeki yerine oturtulmuştur… Yine aynı projeye uygun olarak, İsrail yönetiminde bir Barzani Kürt devleti kurulmuştur, bir ilanı hariç… İran, ABD-AB-İsrail’in silahlı hedefi haline getirilmiştir. Hükümetleri ters yüz edilen ülkelerin enerji kaynakları fiilen ele geçirilmiştir… Bu süreç hızla hedefine doğru ilerlemektedir…

İç siyasete gelince, yine Gülen-Erdoğan’ın izlediği siyaset ile Türkiye’nin enerji ve ekonomik kaynakları özelleştirme adıyla küresel güçlere tahsis edilmiş, Bizans Ortodoks Rum Patrikliği Vatikan olma yolunda mesafe katetmiş, eski mallarına kavuşmuştur… Heybeliada Ruhban Okulu açılma yoluna girmiş, yani Bizans’ın Anadolu’da inşası AKP-Gülen siyasetiyle eşi benzeri görülmedik bir hız kazanmıştır. Bu noktaya kadar Erdoğan-Gülen-Emperyalist siyaset tam bir işbirliği içindedir. Ama işin içine küresel Kürdistan siyaseti girince, hani şu Özal’ın Irak’ta tasfiyeye kalktığı pkk girince işler değişmiş ve tarih yeniden tekerrür etmeye başlamıştır…

Bu noktada çatışma noktası, tıpkı geçmişte olduğu gibi, Kürdistan siyasetinin Türkiye’de nasıl hayata geçirileceği konusu olmuştur.

Bu konuda Erdoğan’ın aldığı son tavır açıktır; ya pkk AKP’leşip onunla birlikte yürüyecek ya da Erdoğan devlet güçleriyle pkk’yı yok edecektir… Anlaşılan o ki bu konuda anlaşma sağlanamamış ve Erdoğan pkk’yı devlet güçleriyle yok etmeye karar vermiştir… İmralı’nın susturulması ve KCK operasyonları bunun açık kanıtıdır.

İşte bugün yaşanılan sorun budur; küresel Kürdistan siyasetinin mimarları Irak’ta Barzani, Türkiye’de İmralı peşinde koştuğu için, Erdoğan siyasetiyle bu noktada ters düşmüştür, bu açıktır… Çünkü küresel güçlerin Büyük İsrail oyunu, ardında İsrail olan bir Barzani’ye ve ardında Ermenilerin olduğu bir pkk’ya dayanmaktadır. Erdoğan izlediği “pkk’yı AKP’leştirmek ve AKP ile yola devam” siyaseti, bu küresel oyunculara ters düşmüş ve bu yüzden de bir karşı operasyona maruz bırakılmıştır... Aslında Erdoğan Özal’ın hatasına düşmüş, Özal PKK’yı Barzani ile yok etmek isterken, Erdoğan da PKK’yı AKP’leştirip yok etmeye çalışmıştır, her ikisi de milli güç olmadan küresel oyun oynanamayacağını kavrayamamıştır.

Peki, şimdi ne olacaktır?

Küresel oyunlar milli güçler tarafından bozulur, tıpkı Mustafa Kemal’in kurtuluş savaşı gibi, tıpkı bu savaş sonucu kurulan cumhuriyetin ilk yıllarında izlenen ulusal iç ve dış siyaset gibi… Türk Tarihi diyor ki ulusal siyaset izlemeyen devlet adamlarının yönetimde kalma şansı yoktur… O halde Erdoğan gidecek, küresel güçler istediği için değil, Türk Tarihi bunu gerektirdiği için… Kaderin ne acı cilvesi ki küresel güçlere güvenip Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a “çekil” çağrısı yapan Erdoğan, şimdi ve de ondan önce çekilmek zorunda kalacak…

Peki diyelim ki direndi ve pkk’yı AKP’leştirmek, İmralı’yı susturmak ve AKP siyasetiyle küresel siyasete yön vermek için direndi, o zaman ne olacak?

İmralı’nın sözde bir partide bir araya gelmiş sözcüleri zaten bu açıklamayı yaptı; “Türkiye’de bir iç savaş çıkabilir”… Gülen de bir açıklama yaptı; “eski kefeni çıkarıp yeni kefen giyeceğiz”, yani yeni bir lider arıyor AKP’ye… Taraf gazetesiyle zaten Erdoğan’a mesajlar akmaya başladı; “çok pişersen çıtır çıtır yerler seni”… Bu durumda ne oldu; Fettullah Gülen cemaati, PKK ve Gülen medyası İmralı ile küresel güçlerin yanında yer alıp Erdoğan’a karşı savaş açtı demektir bu…

Gerçek budur, bu gerçeği bilen Türk Milleti karşısında tüm siyasi partiler açık tavırlarını ortaya koymalıdır!

Artık Türk Tarihi’ni yeniden okuma ve Türk Tarihi’nden ders alma zamanıdır, herkes açsın okusun ve dersini alsın…

Yakın Türk Tarihi ne diyor bize; Özal, Türkiye’nin milli güçleri ile Türk milletinden güç alarak küresel Kürdistan oyununu bozmak yerine, küresel güçlerle işbirliği yaparak ve Barzani yanında yer alarak bu oyunu bozmaya çalıştı, tutmadı, devirdiler…

Çiler, ara dönemde tam bir işbirlikçi olarak ve oyunun kuralları dışına çıkmadan vazifesi yaptı ve şimdi, kral kraliçe gibi yaşıyor ve “konuşursam Türkiye’de yer yerinden oynar” deyip üstelik kafa tutuyor bize… Argo ile ona verilecek cevap şudur; yemezler, gün geldiğinde bu hesap sorulacaktır, kimse de kaçamayacaktır…

Erdoğan, tıpkı Özal gibi, küresel oyuncuların yanında yer alıp kendi oyununu kurmak istedi, sonuçta bu operasyonla karşı karşıya kaldı. Ya gidecek, halkımızdan destek almadan küresel oyunlara kalkıştığı için, ya gidecek…

Bu durumda Türk Tarihi bize ne diyor; emperyalist ülkelerin yanında bir sığınmacı gibi durarak küresel oyunlar oynayamazsınız diyor, oynatmazlar sizi diyor, hep kaybedersiniz…

O halde ne yapmalı; gün ve gelecek için Türk milletinden destek almalı ABD-AB-İsrail’den değil, yoksa alan kötü yola düşer…

O halde ne yapmalı; Türk milletinden destek alarak ve Türk milli menfaatlerinden asla vazgeçmeden ve de gerektiğinde savaşı göz alarak ulusal bir siyaset izlemek, yoksa ABD-AB-İsrail’in menfaatleri korumak için yola çıkanlar kötü yola düşer…

O halde ne yapmalı; özgür ve bağımsız yaşamak için ölümü göze alıp başarmış olan Mustafa Kemal Cumhuriyeti ulusal siyasetinden bir adım bile sapmamak ve yarım kalmış devrimlerini mutlaka tamamlamak ve üstelik bunu yapacak güç bizde var…

Sonuç; Biz bu kutsal Anadolu topraklarda hep yaşayacağız, özgür ve bağımsız yaşayacağız, binlerce yıllık uygarlıkların son mirasçısı TÜRK olarak yaşayacağız, artık bu ülkede siyaset yapıcılarının bizim bu düşüncelerimizi dikkate almalarının zamanı gelmiştir, yoksa kendileri bilir….

Son Söz ise şudur:

BUNLAR BİZİ YOK SAYIYOR ANLAŞILAN, KENDİLERİNE GÖRE PLAN PROGRAM YAPIYORLAR… AMA BİZ VARIZ, ZATEN VARDIK VE VAR OLACAĞIZ…

UNUTMASINLAR Kİ BİZ OLMASAYDIK ONLAR ZATEN HİÇ OLMAZDI Kİ…


Erdal SARIZEYBEK, 11 Şubat 2012
"Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, vatana ihanettir!" Mustafa Kemal Atatürk
Kullanıcı küçük betizi
KOLBAŞI
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 41
Kayıt: Cum Eyl 18, 2009 22:49

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x