Kemalizm, Atatürkçülük ve bir mektup

Kemalizm, Atatürkçülük ve bir mektup

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Şub 21, 2007 12:25

Kemalizm, Atatürkçülük ve bir mektup

Bu yazıyı, bana gönderilen çok sayıda mail ve bir mektup üzerine yazıyorum. Mektubun sahibi prof.dr. Zeynep Korkmaz hanımefendidir.

Önce, maillerin ortak sorusu olan Kemalizm ve Atatürkçülük ifadelerinin kullanılışına yanıtla başlıyorum.

Baştan beri savunuyorum. Kemalizmin yok edilişi 12 Eylül müdahalesini yapanların açtığı yoldur.

Gazi Mustafa Kemal, insanlık tarihinin en önde gelen devrimcilerinden biri olduğu halde bunun bile ifade edilmesi yasaklandı. Devrim yerine “inkılâp” Kemalizm yerine Atatürkçülük zorla dayatıldı.

Hem Habertürk’teki televizyon programlarımda hem de haberturk portalındaki yazılarımda ısrarla bunun yanlışlığı üzerinde durdum ve bunun amaçlı olarak yapıldığını anlatmaya çalıştım. Bu benim inancımdır.

12 Eylül’ün asker kadrosu danışman olarak seçilen bazı öğretim üyeleri tarafından kandırılmıştır. Bu nedenle de Türk-İslam Sentezi ucubesi yarattırılmış, Aydınlar Ocağı kurulmuş, Atatürk’ün en önemli mirası olan Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları kapattırılmıştır. Benim problemim bunların yerine kurdurulan kurumlarla değildir, çünkü gerçekten ne yayınladıklarıyla ne de etkinlikleriyle uzun bir süredir hiç ilgilenmiyorum. Çünkü ortaya pek bir şey çıkaramadılar. Sayısal olarak şu kadar çok kitap bastık diyebilirler ama ne etkiniz oldu, diye de sormamız gerekiyor. En haklı olduğumuz tarihi dava olan “Ermeni sorunu” konusunda bile yayınladıklarınız kimseyi doyurmadı, nobel ödüllü romancınız bile size inanmadı. Her neyse... Ben, bu uygulamanın yanlışlığını ortaya koyuyorum.

1980 sonrası, sözüm ona Atatürkçü görünüp Kemalist devrimlerle elde edilen kazanımları hem yok eden hem de yok edilmesine seyirci kalanlara, yani Atatürk’ü bir ticari meta, bulundukları mevkileri koruma aracı yapanlara, “sahtekâr Atatürkçü mafya” diyorum. Demeye de devam edeceğim.

Kemalizm mi yoksa Atatürkçülük mü? olarak tanımlanmalıdır sorusuna yanıt aramak bile, Gazi Mustafa Kemal’in bazı kişiler tarafından hiç anlaşılamadığını ortaya koymaktadır. Ya da Atatürk’ün sırtından para kazananların varlığını kanıtlamaktadır.

Profesör Sabahattin Özel bu iki kavramı irdelemiştir. Kendisinden alıntıyı sizlere aktarıyorum (Atatürk ve Atatürkçülük): “ Milli Mücadele döneminde Avrupalılar başlangıçta Anadolu hareketini milliyetçi bir hareket olarak adlandırmışlar, ancak daha sonra hareketin liderinden dolayı Kemalist deyimini kullanmayı yeğlemişlerdir. Mustafa Kemal taraftarları anlamında kullanılan Kemalist sözcüğü, Milli Mücadelede sonrasında da Avrupa’da Atatürk Türkiye’sini en çok simgeleyen terim olma özelliğini kazanmıştır. Bu bakımdan terimin ileride Türkiye’deki rejimi ifade eden bir anlam kazanmasında, bunun önemli bir rolü olmuştur.”

Hatta, Gazi Mustafa Kemal muhalifi olarak anılarını okuyacağımız Ali İhsan Sabis, Malta’daki sürgün günlerine ait anılarında “Artık hepimiz birer Anadolu mücahidi, aşırı derecede Mustafa Kemal taraftarı nasyonalist veya İngiliz tabiriyle müfrit Kemalist kesilmiştik” demektedir. 5 Şubat 1921 günlü Nıeuwe Rooterdamsche Couront adlı Hollanda Gazetesi, kemalist hükümet, Kemalist limanlar, Kemalist iktidar, Kemalist ordu deyimlerini kullandığı gibi, milliyetçilerin ele geçirdikleri toprakların “Kemalistan” olarak adlandırılmasının oybirliğiyle kararlaştırıldığını yazmıştır.

Kemalizm deyimi ne zaman kullanıldı? İlk ne zaman ortaya çıktı? Atatürk sağ mıydı?

Yine Sabahattin Özel’e başvuruyorum:

Kemalizm terim olarak, Kemalist deyiminde olduğu gibi önce Avrupa’da Kemalizm ihtilali vb. şekillerde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak Kemalizm bu şekilde bir rejim veya sistem karşılığı olarak değil, Türkiye’nin devrim, ilerleme ve yenileşme hareketlerini toplu şekilde ifade eden genel bir terim olarak kullanılmıştır. Türk Devrim Tarihi literatüründe Kemalizm, ilk kez muhtemelen 1930 yılında Ahmet Cevat Emre tarafından kendi çıkardığı Muhit Dergisi’nde kullanılmıştır. Burada “Büyük Türk İnkılâbına dair” başlıklı makalesi “Kemalizmin İkinci Safhası” ifadesinde, terim Milli Mücadele karşılığı olarak kullanılmıştır. Ahmet Cevat aynı dergideki makalelerinde Atatürk’ün “Büyük Türk Devrimi” ifadesini de kullanmıştır. İsmet Giritli de Kemalizm deyiminin ilk kez 1929 yılında Ahmet Cevat tarafından kullanıldığını kaydetmiştir.

Kemalizm’in bir doktrin olarak önerilme tarihi de 1931 yılıdır. Yine 1932 yılında Türk basınında Kemalizm konulu makalelerin yayınlanmasına devam edilmiştir. Hasan Cemil (Cumhuriyet, 5 eylül 1932 “Kemalizm” deyiminin 20.yüzyılın bilimsel tarminolojisinde kurtarıcı bir kavram değerine yükseldiğini yazmıştır. Mahmut Esat Bozkurt da (Milliyet, 7 kasım 1932) Anadolu Gazetesi’nde “Kemalizm” başlıklı çok ilgi uyandıran bir makale yazmıştır.

Bilmem ki artık söze devam etmeğe gerek var mı!

12 Eylül kadrosuna “başüstüne, emredirsiniz...” diyerek yaltaklanıp, devrim yerine inkılâp sözcüğünü devşiren, kitaplardan Kemalizm ve Kemalist kavramlarını söküp atan üniversite öğretmenleri, bugün hiç utanç duyuyorlar mı diye gerçekten çok merak ediyorum.

Gelelim Zeynep Korkmaz’ın mektubuna.

Habertürk’teki “Aynanın Arkası” programımda, mahkemelik olan “Nutuk-Söylev” çevirisi dolayısıyla, bu işin gazete sayfları ve mahkeme koridorlarında bir hesaplaşmaya dökülmesinin yanlış olduğunu anlatmıştım. O yayından sonra çok destek geldi ve ben de “Söylev’in” günümüz Türkçesiyle yayınlanması konusunda, Atatürk’ün mirasından pay alan kurumların görevlerini yapamadıklarını belirtmeye çalışmıştım. Anacak hiç isim vermedim.

Söylev için ödenen paranın miktarını kuruma sordum, bana 60 milyar olduğunu söylediler. Bu bilgiyi veren kişi, Korkmaz’ın mektubunda belirttiği isim olan başkan Mehmet Saray değildir. Kaynağım doğal olarak saklıdır. Ama güvenilir olduğuna inanıyorum.

Bu yayından bir süre sonra, 4 Aralık 2006 tarihinde prof.Korkmaz ile konferans verdiğim Cumhurbaşkanlığı Köşkünde karşılaştık.

“ Söylediğim para miktarının yanlış olduğunu söyledi. Kendilerine kaynağımın Kurum’dan olduğunu ifade ettim. Ancak isim vermedim.”

Haber sitesinde yayınlanan 25.01.2007 tarihli “Sahtekâr Atatürkçü Mafya” yazıma mektupla verdiği karşılıkta şunu yazmışlar: “...O sıralarda da beni bir iki kez arayan Araştırma merkezi başkanı prof.dr. Mehmet Saray, Nutuk konusunu konuşmak ve eserin tamamen Merkez’e devrini sağlamak için karşılıklı konuşmamız gerektiğini bildirdi...devir için daha önce size şimdiye kadar ödenen 14-15.000 tl’yi toptan ödeyelim derken, bu kez: “Bu parayı ikiye katlayıp 30.000 tl ödeyelim hocam” ısrarında bulundu. Dikkat buyurursanız 30.000 lira benim istediğim para değil, sayın Başkan’ın kendi önerisidir. Konuşmanın bu kısmında Mustafa Çöhce de yanımızdaydı...”

Mektupta başka ayrıntılar da var. Asıl çok dikkat çekici ve ibretle okunması gereken kısmı şurasıdır: “Bir kurum başkanının bir yandan bana ‘Lütfen bu eseri basma haklarını tümüyle bize devrediniz de Erol Mütercimler gibi rezil adamların tasallutundan koruyalım’ derken...”

Kurum başkanı olan ve profesör unvanı taşıyan birisinin, Atatürk ve mirası konusunda duyarlık gösteren bir medya mensubuna, üstelik öğretmenlik yaşamında bir yıl sonra 30.yılına girecek birisine uygun gördüğü sıfat ‘rezil adamlar’ olmuş. Ne diyelim, kötü söz sahibine aittir. Nasıl olsa üniversite camiası küçük bir yer, bir gün karşılaşırız! Orada olmasa bile Kadıköy İskelesinde rastlaşırız!

Sonuç olarak, mektuptan anladığıma göre Söylev’in telif hakları Prof. Zeynep Korkmaz’a aitmiş, bugüne kadar aldıkları toplam para da 15.000 liraymış. Mektuplarında belirttikleri gibi, annem yaşındaki bir hocamdan, bir programcı ve yazar olarak aldığım bilgilerin yanlış kısımları için, bana yakışan şekliyle kendisinden özür dilerim.

Ancak, Atatürk’ün mirası olan Kurum ve yönetimindekiler hakkında yargı sizlerindir. Yeni başkan ve yönetimi ne yapacak, izleyececeğim.

Ben boşuna bu başlıkları atıp yazılar yazmıyorum. Atatürkçü geçinip, gazete makalelerini tekrar tekrar basıp para kazanan ama Atatürkçülerle de alay eden, ardından da bir tarikata sığınanlar dahil olmak üzere, “Sahtekâr Atatürkçü mafya” hakkında daha yazacağım çok şey var. Bundan sonra kişilerin adlarını vererek yazacağım.

Dr. Erol Mütercimler
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Mustafa Kemâl ATATÜRK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x