Kemâlizm Sonrası Türkiye Tanıtımı / Mustafa Akyol / Al- Monitor / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Kemâlizm Sonrası Türkiye Tanıtımı / Mustafa Akyol / Al- Monitor / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Pzr Nis 07, 2013 19:00


Kemâlizm Sonrası Türkiye Tanıtımı

Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamaya çalışan Batılı emperyalistlerin içerideki satılmış yandaşlarından biri neler diyor!
Mustafa Akyol imzasıyla Al-Monitor adlı derginin Türkiye’nin nabzı bölümünde 4 Nisan 2013’de çıkan yazı aşağıda:



Bu günlerde Türkiye’de nefes kesen gelişmeler oluyor. Başbakan yerel yönetim düzeni olan bir politika sistemini savunurken devlet de 30 yıldır savaşan “terör örgütü” PKK ile pazarlık yapıyor. Diğer taraftan örtülü kadınlar, otoriter laikliğin, hiçbir “dinî sembol” kamuda olamaz yasağına meydan okuyarak avukatlık yapma hakkı kazanıyorlar. Türkiye değişiyor; hem de hızla değişiyor.

Bu gelişmelerin Türkiye Cumhuriyeti’nin, kurucusu Mustafa Kemâl Atatürk’ün belirttiği temel dayanakları olan Milliyetçilik ve Laikliği tehdit ettiğini veya değiştirdiğini görmek güç değil.

Birinci dayanak diyor ki "Cumhuriyet"in her ferdi Türk’tür, değilse Türk yapılmalıdır." Bu yüzden Atatürk ve onu izleyenler Türk olmayan Kürtlerin dilleri ve kültürlerini baskı altında tuttular. Fakat; şimdi Türk Devleti, Kürtlerin varlığını ve haklarını açıkça kabulleniyor. Ve hatta, bu haklar için savaşmış olan “teröristlerle pazarlık yapıyor.”

İkinci dayanak, laiklik de, en azından Atatürk’ün tarif ettiği şekilden çıkıp, dağılıyor. Bu kendi icatları olan laiklik, dine karşı güçlü bir nefret olarak tanımlanıyordu; dolayısıyla din ile devlet işlerinin ayrı tutulması değil, dinin devlet tarafından baskı altında tutularak çıkarları doğrultusunda kullanılması idi. Ana amaçlardan biri İslam’ın başörtüsü gibi sembollerini yasaklayarak dini mümkün olduğu kadar görünmez hale getirmekti. Fakat şimdi örtülü kadınlar her yerde; hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşleri olarak ülkenin doruğundalar.

Başka bir deyişle, Atatürk’ün Kemâlizm denilen ideolojik mirası çöküyor. Atatürk’ü, bu ülkenin en büyük kazancı olarak görenlerin şok, öfke ve çaresizlik içinde olmaları şaşılacak bir şey değil. Türkiye’de kitapçılarda, Kemalistlerin en fazla satılan kitaplarında göreceksiniz; çoğunlukla İslamcılar, Kürtler ve liberaller için dedikleri, “iç düşmanlar” tarafından cumhuriyetin nasıl yıkıldığını anlattıklarını.

Türkiye’nin şimdi Kemalizm-sonrası bir devirde olduğunu, Kemalizm’in artık egemen ideoloji olmadığını, diğer birçok ideolojiyle yarışır durumda olduğunu söyleyebiliriz. Atatürk hala ülkenin kurucusu olarak saygı değer görülüyor ancak ulus hakkındaki fikirleri koşulsuz kabullenilmiyor ve eleştirilmesi normal karşılanıyor. (Geçmişte, resmî belgelerin çoğunda “Millî Önder” denilen Atatürk’ü eleştirmek, inançların inkârı gibiydi, neredeyse suç sayılırdı.)
İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin öncüsü ve sembolü olduğu bu Kemalizm-sonrası dönem ülkeye ne getirecek? Sorunun cevabı birbirlerine karşıt üç ayrı grup tarafından sert iddialarla veriliyor.

Kötümserler: Tabii ki bunlar çoğunlukla Kemalistler. “Atatürk’ün prensiplerinin” Türkiye’yi modern, ilerici ve bağımsız bir ulus yaptığına, dolayısıyla bu prensiplerin zayıflatılmasının ülkeyi aşırı dinci ve vatan sevgisi olmayan kozmopolitlerin hâkim olduğu yaşanmaz bir yer haline getireceğine inanıyorlar. Hatta bazıları Türkiye’nin bağımsız bir ulus olarak sonunun geleceğine, Kürtlerin ayrılıkçı tutumu ile bölünüp, “emperyalistler” tarafından diri diri yutulacağına inanıyorlar. Aralarından çoğu, Türkiye’yi parçalayıp Avrupa güçlerine veren meşhur Sevr Antlaşması’nın yeniden yürürlüğe konulacağı günü beklediğine ciddi olarak inanıyor. Fazla komplo teorileri olmayan Kemalistlerin bile endişe etmeleri için bir sebep var. Korktukları, devlet gücünün, daha önce onların dışladıkları grupların eline geçmesi ve kendilerinin dışlananlar durumuna düşmesi. Pek çok Türk gibi onlar da politikayı aynı anda iki tarafın da kazançlı olamayacağı bir oyun olarak görüyorlar ve endişeleri, kendilerinin kaybeden taraf olması.

İyimserler: Bunlar yaklaşık yüz yıldır Kemalistler tarafından baskı altında tutuldukları kanısında olan fakat eşit haklara kavuşma zamanı geldiğine inanlar. Kendilerini siyahilere benzeterek Türkiye’deki bu değişimin Güney Afrika’daki ırk ayrımının sona ermesi gibi olduğu görüşündeler. Büyük bir bölümü hemen hemen eksiksiz AKP’ye oy veren tutucu dindarlar. Gururla, 1920’den beri onlara düşmanca davranan devlet için artık “bizim devletimiz” oluyor diyorlar. Yeni-Osmanlı’nın doğuşu duygularıyla karışan bu deyiş, AKP’nin içeride daha demokratik ve dışarıda daha güçlü olan “Yeni Türkiye”sine övgü oluyor.

Hevessizler: Bunlar Kemâlist Türkiye’nin de, ortaya çıkmakta olan yenisinin de taraftarı olmayan küçük bir grup. Laik liberallerin büyük bir kısmı bu grupta. Kemalist düzeni gereğinden fazla milliyetçi, militarist ve dar-görüşlü buluyorlar. Bundan dolayı son on yıldır Kürt sorunu, azınlık hakları ve Avrupa Birliğine katılım gibi pek çok kilit konuda ileri buldukları AKP’yi desteklediler. Ancak şimdi bu laik liberallerin çoğu AKP’nin gerçek veya o şekilde algılanan otoriter eğilimlerinden endişeli. Aynı zamanda bazıları da, çok büyük değişimlere rağmen Türkiye’de, geçmişten gelen politika kültürü, güçlülerin tafrası gibi bazı şeylerin hiçbir şekilde değişmeyeceği kanısındalar.

Benim düşüncemi sorarsanız; ben iyimserlerle hevessizlerin ortasında bir yerdeyim. Benim inancım; Kemalizm-sonrası Türkiye’nin, Kemalist olandan daha özgür, demokratik ve zengin bir ülke olacağı. Fakat; politik düzenin bazı bağnaz tutumlarının devam ettiğini görüyorum dolayısıyla özgürlük çabalarının devamı gerekli.

Kaynak: : http://www.al-monitor.com/pulse/origina ... z2PaiXbPZ4

Erkan GÜÇİZ, 6 Nisan 2013
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Re: Kemâlizm Sonrası Türkiye Tanıtımı / Mustafa Akyol / Al- Monitor ( Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen cetrefil85 » Sal Nis 23, 2013 23:07

Mustafa Bey Merhaba,

Denk geldikçe takip ediyorum fakat düşünceleriniz ve analizleriniz fazlasıyla tutarsız. Bugün neresinden bakarsak bakalım konuşmalarınız amerikancı bir bakış açısına sahip. Günümüz düşünce ürünlerini alıp yaptığınız yeni bir sentez falan yok içinde. 150 yıl önce bu topraklarda yapılmak istenen ne idi ise gene o. Ben Atatürkçüyüm. Ama Atatürk' ü sadece şekilsel sevdiğim için değil. Bizim için, çocuklarımız için hayatını saf olarak bu halka adadığı için, o vakitlerde bile ülkemin tam bağımsız olduğunu düşünmek, sizin anlamayacağınızı biliyorum fakat gerçek bir haz. Var oluşunu hissetmek gerçek anlamıyla. Aklınızdaki düşünceler ne olursa olsun, 90 yıl önce olanlar ve bunu gerçekleştirenler tarihte geri dönülemez adımlar atmışlardır. Özgürlüğü arayan halkalara ilham olmuşlar ve o halkların gençlerine yaptıkları ve nasıl yaptıkları anlatılmaktadır. Bunları yazıyorum çünkü aklınızda birazcık da olsa düşüncelerinize karşı soru işareti oluşturmak. Umarım ben de bir gün tam bağımsız olan, mazlum devletleri koruyup kollayan ve yiyecek ve ilaç yardımı yapmayıp kendilerinin üretebileceği bilgiyi paylaşan Türkiye'me kavuşurum.

Hepsinden olacağını düşünmüyorum ama en azından bir bölümünden ortak düşüncelere sahip miyiz bilmiyorum fakat bunlar benim şahsi ve vaz geçilmez düşünce ve duygularım dır.
Kemalist budur, ateşte pişen çelik gibi dağlanır yüreği acıyla, çıplak elleri ile tutar kor gibi, ateş gibi, kardeşinin sonsuza uzanan bedenini. Kemalist yanar, meşale olur, nice karanlık böyle aydınlanır.
Kullanıcı küçük betizi
cetrefil85
Üye
Üye
 
İletiler: 12
Kayıt: Pzt Eki 27, 2008 1:14


Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x