
"Sayın" Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı Adayını Dışişleri bakanı Abdullah Gül olarak açıklarken, bizim aklımıza da Gül'ün eşi Hayrünnisa Hanımefendi geldi.
Bu Bayan Türkiye Cumhuriyeti'nin "First Lady"si olacak. Peki kim bu First lady ve yakın geçmişte Eşi Abdullah Bey'le birlikte hangi skandala imza atmıştı?!.
Buyurun okuyun:
*Bilindiği gibi Abdullah Gül'ün karısı Hayrünnisa Gül, türbanlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Ama türbanlı oluşu (benim gözümde) bir engel ya da köşke çıkmayı engelleyici unsur değildir. Buna karşılık, Hayrünnisa Gül'ün başka bir konuda yaptığı hareket ve bunun Abdullah Gül tarafından da desteklenmiş olması, devletin tepesi konusunda çok büyük bir anlam ifade ediyor. Hikâyeyi kısaca özetlemek gerekirse;
Abdullah Gül ile Hayrünnisa Gül, 1980'de ihtilalden hemen önce evlendiler. Bu dönemde Hayrünnisa Gül'ün hangi yaşta olduğunu bilmiyoruz ama 18-20'li yaşlar olması muhtemeldir. Nitekim bu evlilik sonrası Hayrünnisa Gül, lise eğitimini terk etmiştir. Yani evlendiğinde lise mezunu değildir.
Bu evlilikten yaklaşık 20 sene kadar sonra Hayrünnisa Gül, birden üniversite okumak istemiştir. O dönemde üniversitelere türbanlı öğrenci kabul edilmiyordu ve buna ilişkin bir yasal karar vardı. 1999 senesinde Abdullah Gül, karısını A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi önüne, noter ve gazeteciler eşliğinde getirmiş, kayıt yapılamayınca, basına dönerek "bugün Moskova'da yaşıyor olsaydık, böyle bir engelle karşılaşmazdı eşim" demiştir.
Ardından da hızla iç hukuk yolları tüketilmiş ve bu konuda AİHM başvurusu yapılmıştır .
Üniversite başvurusu kabul edilmeyen Hayrünnisa Gül, 2002 senesinde iç hukuk yollarından sonuç alamayıp AİHM'ne başvuruyor. Bundan çok kısa bir süre sonra da kocası başbakan oluyor. Bu aşamada (aralarında benim de bulunduğum) birçok kişi, böyle bir davanın varlığının pek de etik olmadığını, zaten benzer bir davanın yürüdüğünü, devletin tepesindeki bir ismin karısının/akrabasının devletten davacı olmasının pek de şık olmadığını dile getiriyor ama bunlar pek işe yaramıyor. Kısa bir süre sonra Tayyip Erdoğan meclise giriyor, başbakan oluyor ve Abdullah Gül'ü de dışişleri bakanı yapıyor. Başka konuda AİHM nezdinde bir dava da Tayyip Erdoğan tarafından açılmışken, Tayyip Erdoğan Başbakan olunca davasından vazgeçiyor ve doğrusunu yapıyor. Fakat kamuoyundaki tepkiler, Hayrünnisa Gül için pek yeterli olmadığından olsa gerek, dava sürecine devam ediyor Bayan Gül.
Malum, Hayrünnisa Gül'ün davası devam ederken, aynı konuda bir dava daha Leyla Şahin tarafından açılmış ve devam ediyor. Devleti AİHM nezdinde savunma işi de Dışişlerinin olduğundan, Leyla Şahin davasında iki avukat görevlendiriliyor. Bu avukatlardan birisinin adı Şükrü Alparslan ve diğerinin adı da Sait Güven. Türkiye, bu iki başarılı avukat sayesinde davayı kazanıyor ve mahkeme Leyla Şahin'i haksız, T.C. Devletini haklı buluyor. Daha sonra Leyla Şahin tarafından temyiz edilen davanın görüşülmesi sırasında, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bu avukatları görevlendirmiyor, dışişlerinden başka bir görevli gönderiliyor ve ona da "sınırlı savunma" yapması talimatı veriliyor. Bu savunmada türbanın siyasi simge olması ve kadınlar üzerinde baskı unsuru olması konusu üzerinde durulmaması isteniyor dışişleri temsilcisinden.
Çünkü AKP yönetimi, tabanın bu konudaki baskısından çekiniyor ve bu devletin kazandığı davanın, bir şekilde temyizden dönmesini umut ediyor. Bu şekilde devletin savunma hakları bizzat Dışişleri Bakanı tarafından kısıtlanıyor. Aynı Dışişleri Bakanı, daha önce de Türkiye Cumhuriyeti'nin Leyla Şahin davasında yaptığı ek savunmaları (2003 senesinde) geri çektirmişti. Yani AKP'li Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, karısının devleti dava ettiği konuda devletin elini zayıflatacak birçok hamle yapıyor. Mahkemeye devletin değil, hükümetin görüşlerini sunmaya çalışıyor. Böylece devletin savunması zayıflıyor ama AİHM buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni haklı buluyor
---------------- ---
Sene 2004'e gelince, AİHM, aynı konuda açılmış bir davada, davacı Leyla Şahin aleyhine karar vererek, konunun Türkiye Cumhuriyeti yasalarıyla "karara bağlandığını" kesinleştiriyor ve bu noktadan itibaren, ilgili davanın temyiz süreci başlıyor. Tam da bu sıralarda, davayı kazanamayacağını anlayan Hayrünnisa Gül, davasını geri çekiyor ve Gül çifti, şu açıklamaları yapıyorlar;
-Abdullah Gül: Eşim kendi hukukunu korumak için davayı açtı. O zaman ben bakan da, başbakan da değildim. Ama şimdi bu işin çok siyasete alet edildiği ortaya çıktı
- Hayrünnisa Gül: Haklılığıma inancım sürüyor. AİHM'ye yapılan bu başvuru bazı çevreler tarafından sanki bir suç işlemişim gibi sürekli farklı bir zemine taşındı ve siyasi istismar konusu yapıldı. Yaptığım, hukuka uygun bir hak arama yolu olan, AİHM'ye bireysel başvuru hakkını kullanmaktan ibaretti
-Hayrünnisa Gül: Eşimin konumundan dolayı hem davacı hem davalı olduk. Bu durumu öngöremedik. Müracaat ettiğimde, eşim ne başbakan ne de bakandı. Kararımın temel nedeni; yargı kararlarının tartışılmasına fırsat vermemek, güven ve saygıyı sağlamak. Ne yazık ki, bu dava siyasallaştırılmıştır. Bu konuyla ilgili benzer davalar zaten AİHM'nin gündemindedir.
Etikhaber
''Müracaat ettiğimde, eşim ne başbakan ne de bakandı.''
