KEŞKE RÜYA OLSA
Bugün öldürülen gazeteci demiş bunu,
Göğsünden bıçaklanınca, canı çekilirken;
“Keşke rüya olsa…”
Kartopu oynarken, içindeki çocukla, çocuklar gibi şen, Gazeteci Nuh,
Akşam, arkadaşlarıyla Kadıköy’de, karlı bir sokakta.
İçindeki çocuk çoktan ölmüş bir canavar saldırmış ona, suratı Nemrut,
Acımadan bıçaklamış, canını oracıkta, sokakta, karların içinde almış.
Bu da öldürenin, savcılıkta verdiği ifadeden alıntı, kısaca özü, yapılanın:
“Olay, dükkânımın camına kartopu atmaları yüzünden olmuştur.”
Şaka gibi geliyor insana değil mi bu duyduğun: “Camım pahalıdır!”
“İstediğimin canını alırım, raporum var, bana ceza veremezler!”
Kartopu attılar diye önüne gelene bıçakla saldırandan bu sözler,
Yere yatırdığı kişiyi kurtarmaya gelene, acımadan bıçak sallayan…
*
Ortalık böyle kişilerle dolu, kötüler saldırgan, iyiler kıygın (mağdur).
Son sözü, kırk altı yaşındaki gazeteci Nuh’un: “Keşke rüya olsa…”
“Keşke rüya olsa” sözünü, Tanrı dedirtmesin kimseye,
Rüya değildir başa gelenler çoğu kez, rüya olsa tüm kötülükler keşke…
Bir düşünelim, bu sözü kaç kez yineledik kim bilir, şu kısacık ömürde, yalancı dünyada…
Yakınımız yiter, bir iş gelir başa, kazada, ölümde, yaralanmada;
“Keşke rüya olsa…”
*
Yeni duyurdular, on yedi yıllık karısını, kırk parçaya bölüp çöpe atmış kocası.
Kırk üç yaşındaki Tahir, evinde toplumdan saklı, şizofrenmiş tanısı.
Daha önceki gün, Özgecan cinayeti, okulundan evine dönerken kaçırılan,
Arka koltukta, ormana çekilen arabada cinsel saldırıya uğrayan,
Başına demir levye ile vurulan, boğazı kesilen, üniversiteli,
Kara gözlü, kara kaşlı güzel kız, Özgecan Aslan.
“Tırmaladı yüzümü, direnirken ölüme, ya verirse tırnağı beni ele?” demiş dolmuşçu Ahmet Suphi.
Kızın ellerini bilekten bu yüzden kesmiş üçlü çete,
Evde helaya atmışlar eli, sonra yakmışlar benzin döküp üstüne, cansız ölü bedeni.
Suphi’nin babası Necmettin, arkadaşı Fatih, insanlığını yitirmiş üç insan kasabı.
*
İşte aynı böyle kıyılmıştır, canavarlarca; onlarca, binlerce suçsuz (masum) kişiye.
Yazgısı kötülere, vatanını korurken, askerken, sivil giyimle işine giderken;
Teröristlerce, kapı önünde, otobüste, kışlada, devriyede, sokakta öldürülenlere,
Ensesinden, arkadan kancıkça kurşun sıkılan subaylarımıza, ast subaylarımıza, erlerimize…
Sevenleri demiştir bu sözü canına kıyılanların.
Canı yanan, teröristin, katil başının adam sayıldığını gören,
Canını boşu boşuna verdiğini, eşkıyanın devlette hükümdar olduğunu düşünen de söylemiştir;
Can verirken çekilen acı, yaşamı elinden alınanın son dileği, belki bir umut, Tanrı’ya son bir çağrı: “Keşke rüya olsa…”
*
Rüya olsa ülkemizin bu başına gelenler…
Meclisimizin acınacak durumu, koca koca vekiller, yüreksiz, bir sürü kafaları başkasına bağlı gövde;
Yüz yıl geriye dönmeye hazır, ülkesini bölmeye gönlü razı, bilinci kapalı belleksizler…
İş, çıkara, kazanca geldi mi; kıyak yasalara, para getiren, aç gözlüyü doyuran, hepsi bir araya geliverirler…
Bölücülerle kol kola oluverme, aldatma, yayılmacı emeline dilini satma;
Ağacına, toprağına, suyuna boş verme, ulusun çıkarına gözü kapama…
Tek yaptıkları, indir parmak kaldır parmak, bir de yumruk sallama, vay anasına…
Dini kullanan, Atatürk devrimlerine hınçlı, kötücül, kötü yönetim,
Yönü geriye dönük, aslı nesli kara, bölücüyle yolları aynı anlayış iktidarda.
Kötü bir düş oluverse yaşananlar, uykuda olsak: “Keşke rüya olsa…”
*
Keşke rüya olsa, başkanlık sayıklamaları, yönetim şeklimize el atmaları,
Her gün kaçak saraydan canlı yayın, duyurular, kişiyi aklayıp parlatmalar…
Dilimiz Türkçeye her gün artan saldırılar, Osmanlıca genelgeleri,
Eski yazıya dönme, Arap harflerini zorunlu tutup öğretmene, öğrenciye öğretme…
Arap harfleriyle yeniden yazı yazdırma dileği, istenilen eğitim dili, sömürgeci İngiliz’in “pis” dili.
Okumayan, yazamayan, ağza bakan tutsak yetiştirecek yobaz kafa, ortalıkta bir dolu vatan haini…
Nerede hani, aydınlanmadan geçmiş, okumuş yazmış, eğitim görmüş, çağdaş milyonlarca kişi?
Yazarlarımız kokuşmuş, kötü emellerle buluşmuş, gerçek sanatçıyı bulabilirsen, ara dur…
Seçime yaklaştıkça ülkemiz, seçeneklerimiz bir bir yitmiş;
Suriye "Kürt" partisiyle aynı simgeyi almış, yeniymiş, Vatan partimiz.
Ulusalcılarınmış Anadolu partisi, unutulmuş nedense simge adda, en kutlu yer, Trakya yöremiz.
Cumhuriyet Halk Partisi, kırmış altı okunu, kovmuş buna karşı çıkanı…
Bahçeli, Kılıçdaroğlu, Davutoğlu; CHP’de, keferenin oğlu Bekaroğlu…
Sarayda gizli, geleceğin şifreleri, saltanat, tek baş yönetim; gülünçtür, bu vatan satan, ölmüş bitmiş Osmanlıya yönelim.
Sayıklanıyor: “Gelin ülkeyi bölelim, isteyene verelim, şu kadar sayıda şehir devletlerine döndürelim…”
*
Ortalıkta bir sürü Suriyeli, Kuzey Iraklı; kıyılarda yerleşik, İngiliz’i, Fransız’ı, Alman’ı…
Antalya’ya, Ruslar doluşmuş, neredeyse Rus, kentin bir öteki yarısı…
Hollandalısı, Belçikalı, İtalyan’ı, sinsice beklemede sırasını Ermeni’si, Yunan’ı…
Hepsi, keşke bir rüya olsa… Bu olanlar düş olsa, bir uyansak, ortadan kalksa…
*
Haziran’da bu gülünç, akla ziyan seçim oyunu yapılmasa,
Yargımız yargı gibi olsa, tek, adaleti olsa, sarayları olmasa…
Hastanelerimiz şehir değil, devlet hastanesi; okullarımız yeniden okul, yasalar, yasa…
Eğitimimiz milli eğitim, yolumuz Atatürk’ün yolu, ülkemiz ayrışmasa;
Devlet yurttaştan yana çalışsa, yönetim geçse, “Ya İstiklal ya ölüm!” diyene…
Bölücü partiler, Meclis’te gövde gösterisine kalkamasalar,
Dövülmüş numarasına yatıp bir tiyatro oynamasalar…
Bölücü kadın vekil, kanlı terörün yandaşı, seveni, teröristi destekleyen Pelvin Buldanlara,
Döneklere, köçeklere, şebeklere, oyuncaklara… bir dur diyen çıksa,
Polis tokatlayan Sabahat, bu suçun cezasını alsa, kötüler kınansa, diller kötülük kusamasa, yasalarca cezası kesilse…
“Kanlı örgüte “gerilla” diyen kansızlara, “Güvenlik paketi ilk kanını Meclis’te akıttı” diyen numaracılara,
Özgecan’a sözüm ona acıyan ama on binlerce terör kurbanını hiçe sayan,
Kanlı terörün uzantısı partinin başkanı, terörist sever Demirtaş’a,
Göstermelik kör dövüşüne, iktidarla bölücülerin sözde çekişmelerine kimse inanmasa!..
*
İstedikleri güvenlik paketi yasasıyla soluğumuzun kesileceğini anlasak…
Ülkesini sevenler, utanmayı bilenler, çıkarını düşünmeyenler başa geçse,
Birbirimize güvensek, ardından gidilecek önderlerin temiz olsa geçmişi.
“Türkçemizin; buyrukların dili, yurt-yapı kuranların dili” olduğu eskisi gibi anımsatılsa.
“Toprağı işleyenlerin dili, beyinleri uyandıranların dilidir Türkçe!” dense…
Eskisi gibi okul kitaplarında, Atatürk ilkeleri öğretilse, devrimler anlatılsa, yaşamda uygulansa…
“Sevgilerin dili, sızıların dili Türkçe”, derslerde yeniden en üste çıksa, baş tacı edilse…
*
Ortak koşturmasak ses bayrağımıza, ayınsak, böldürmesek candan kutlu vatanı!
Atatürk, bırakmadı mı Cumhuriyeti; Türk gençliğine, Türk ordusuna, büyük Türk ulusuna?
Ayınanlar korkmasa, her parçası şehit kanıyla sulanmış vatana sahip çıkılsa…
Şehitlerimizin kanı yerde kalmasa…
Keşke, başımıza gelenler gerçek olmasa, hepsi bir rüya olsa…
“Keşke rüya olsa…”
Feza Tiryaki, 18 Şubat 2015