Kesnizani Tarikatı

Kesnizani Tarikatı

İletigönderen Selçuk Tınaz » Cum Haz 01, 2012 16:04

Suriye'de çocukları öldürenlerin Esad ve taraftarları olduğuna inanmanın, daha önce Irak'ta kitle imha silahlarının varlığına inanmış olmaktan hiçbir farkı yok. Ne Esad ne de taraftarları, ülkelerine saldırmak için bahane arayan haydutların eline bu şansı verecek kadar aptal değiller.

Çocukların katilleri, haydut devletlerin gizli servis elemanları veya onların Suriye ordusu içinden satın aldıkları askerler (Ayrıca, bütün dünyaya kendilerini Kaddafi cinayeti ile tanıtan Libyalı kiralık katillerin başka yerlerde de kullanıldıklarını, Sabiha Gökçen Havaalanı'ndaki trafikten biliyoruz).

Türk Halkı olarak, Soğuk Savaş döneminin buzları içinde donmuş bir halde yakalandığımız Irak Saldırısı'nda, çocukları öldüren Saddam'a karşı Amerika'nın tarafını tutuyorduk ama, bu işlerin nasıl yürüdüğünü çok iyi öğrendik artık.

Nasıl öğrenmeyelim. Vatanseverliğe 'mızıkçılık' diyecek kadar dönüştürülmüş, kimliğini benliğini kaybetmiş bir başbakan var ülkemizde. Daha Erbakan'ın yanındayken onu keşfedip devşiren Amerikalılar, hastalığı çok erken teşhis etmişler.

Büyük Ortadoğu Projesi'nin ılık islam suyunda vaftiz edilen dincilerin, Türkiye'de ne yaptıklarını halâ anlayamamış olan vatandaşlarımıza Irak örneğini hatırlatmak, bir aydınlatma görevi yapabilir belki.

Sinemis Yayınları'ndan çıkan "Hollywood ve Kabala'nın 13. Havarisi EVANJELİZM - Dünya İmparatorluğu ve Türkiye" başlıklı kitabının 292-296. sayfalarında Dr. Ramazan Kurtoğlu, bu örneği güzel anlatmış.

Kitapta sözü edilen ezoterik örgütlere, dinlere, mezheplere ait inançlar ve kehanetler ne kadar saçma görünürlerse görünsünler, sonuçta hepsi biraraya gelerek yaşamımızı etkileyen ve geleceğimizi tehdit eden gelişmelerin kaynağını ve bahanelerini oluşturuyorlar.

Devletleri ve milletleri yönetebilen bazı grupların, kendi çıkarları için dini betimlemelere ve kehanetlere inanarak veya inanmadan onları kurnazca kullanarak yaptıkları ekonomik, siyasi ve askeri planlarla her yerde insanları yönlendirmek istedikleri bir sır değil zaten.

Türkiye'de devlet yönetimini ele geçirecek güce erişebildiklerine göre, istemediğimiz bir geleceğin kölesi olmamak için onları tanımak, yöntemlerini ve hedeflerini çok iyi bilmek zorundayız.

Selçuk TINAZ, 1 Haziran 2012

Burada sözü, Dr. Ramazan Kurtoğlu'na bırakalım;

Irak'ı ABD Askerlerine Teslim Eden Kesnizani Tarikatı

Küresel senaristlerin, öncelik BOP bölgesi olmak üzere bütün dünyayı film setine dönüştürdükleri artık herkesçe kabul ediliyor.
Esas "yönetmen" koltuğunda oturan, en tepedeki ezoterik örgüt dahi filmin sonunu net olarak bilmiyor. Bu filmin "Irak seti"nde neler oldu, olacak ?
"Yeni Dünya Düzeni"nde dünyevi olanla, uhrevi olan, masalla gerçek, efsane ile hayatın kendisi birbirine girmiş durumda.
Ekonomik hedefler ile mistik hedefler adeta "Nano" teknolojinin geliştirdiği olağanüstü bir manipülasyon robotu olarak birbirinin içine geçmiş halde çalışıyor.
Mezopotamya Saddam'dan kurtulmakla zulümden kurtulamadı. Sümer, Akad, Babil, Hitit, Frig, Asur, Elam, Roma, Arap, Türk kimler gelip geçmişti bu coğrafyadan.
Şimdi de Atlantik'in öteki yakasından gelenlere, ABD'ye, Irak adeta altın tepside teslim edilivermişti.
Herkes "Esas savaş Bağdat'ta olacak" derken, Bağdat savaşmadan teslim edilmişti Amerikan askerlerine. Tarih 10 Nisan 2003'ü gösteriyordu.
Teslimatı yapan, gerçekte Irak'ta herkesin bildiği ama ortalıkta gözükmeyen KESNİZANİ tarikatıydı.
Tarikat "körfez savaşı"ndan sonra Saddam'ın etrafını örümcek ağı gibi sarmıştı. Saddam'ın karısı, çok güvendiği generalleri ve istihbarat kuruluşlarının başındakiler...Hepsi tarikat "müritleri"ydi.
Kesnizani tarikatı, MOSSAD ve CIA tarafından Saddam'ı içten yıkmak, Irak'ı kolayca teslim almak için organize edilmişti.
Saddam 33 yıllık diktatörlüğünde, Babil'in üç-dört bin yıllık geleneğinden gelen karşı ihtilal, suikast vartalarını atlatmıştı. Ancak "tarikatın" metodu hepsinden farklıydı.
Tarikatın "müritleri" Saddam'ın en yakınında olanlardı. Onun her hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru'ya aktarıyorlar, sonra da bilgiler kuş olup MOSSAD ve CIA istasyonlarına doğru uçuyordu.
Anlamı, "Ben hiçbir şey bilmiyorum" olan Kesnizani, bir Kürt aşiretinin adı. Süleymaniye civarında yerleşik. Tarikatın lideri Kürt asıllı Şeyh Abdülkerim Kesnizani. Kendisi sıradan bir tekke şeyhi iken, ölünce yerine oğlu Muhammed geçmiş.
Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine de Kur'an eğitimi yerine adını zikretmeden Kabala öğretilerini / mistisizmini anlatıyordu.
Şeyh Muhammed'in kendisi ortalarda pek görünmüyordu. Medyatik değildi. Zaten medya, efsaneleri kolay öldürürdü. Onun ismi Irak'ta efsane haline gelmiş / getirilmişti.
Şeyh Muhammed Kerkük'e bağlı Çamçamal ilçesinde doğmuş, Bağdat Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi'ni bitirmişti. Saddam yakalandığında Şeyh Efendi 60. yaşını kutluyordu.
Kesnizani tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da dahil, Saddam'a bağlılıkta kusur etmiyordu. Kürt, Türkmen, Arap rejim muhalifleri anında BAAS Partisi istasyonlarına bildiriliyordu.
Şeyh'in Gandi ve Nehru adındaki iki oğlundan Gandi 1980'li yıllarda faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti.
Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri durmamıştı. Tarikatın dönüşümü şeyh efendinin etrafındaki İslam alimlerince, gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh'in kitabı, Kabala öğretilerini İslam mistisizmi adı altında imanlı müritlerin beyinlerine ve kalplerine ince-ince enjekte etmek için başucu kitabı olarak kullanılmaktaydı.
Müritlere MOSSAD'ın hahamlıktan tövbekar hocaları ders veriyordu.
Dönüşüm etkisini göstermiş, bir Kürt tarikatı olan Kesnizanilik Türkmenler ve Araplar arasında da kendisine müritler edinmişti.
Tarikatın ritüeli arasına kanlı gösteriler de sokulmuştu. Kan ve acı ruhi olgunlaşmanın yollarından biriydi.
Zaman zaman müritler işin ölçüsünü kaçırıyorlar ve kendilerini muhtelif kesici aletlerle ağır yaralıyorlardı.
Bu durumlarda da şeyh veya halifesi, yaralı yere tükürüğünü sürüyor, sıvazlıyordu. Mürit acıyı hissetmiyor veya "hissetmiyormuş gibi" davranıyordu.
Tabii ki bu gösterilerde, azımsanmayacak sayıda mürit ölüyordu. Şeyhe göre ölenler, yeterli "cezbe" haline, yani bir nevi transa ulaşmadan kendilerine bıçağı saplıyorlardı, bu ise onların ölümüne sebep oluyordu. Yoksa şeyhin kerametinde bir problem yoktu.
Aslında tarikatın kanlı gösterilerinin hedefi Irak ordusuydu. Vücudunun muhtelif hayati bölgelerine kasatura, bıçak, kurşun girip de ölmeyen müritler efsanesi Amerikalı ve İsrailli kafirlerle savaşmaya hazırlanan askerleri oldukça etkilemişti.
Öncelikle generaller ve subaylar Kenizani tarikatının müritleri haline getirildiler.
Genelkurmay Başkanı Mareşal Ayat Fetih El Ravi, Genel Askeri İstihbarat Başkanı Mareşal Vefik El Samarayi, Hava Kuvvetleri Komutanı Mareşal Hamid Şaban, hepsi Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani'nin ayağını öperek müritleri arasına girmişti.
Irak'ın acımasız El-Muhaberat'ının sivil-asker elemanları da tarikatın müritleri olmuşlardı.

Müritler arasında bir isim vardı ki, Saddam'dan sonra BAAS'ın en kudretlisiydi : İbrahim İzzet El Duri. Duri bütün karanlık odaklarla ilişki kuruyor, Saddam'ın bütün pis işlerini organize ediyordu. Duri, şeyhin ayağını öpenler arasına çoktan dahil edilmişti.
Öte yandan Saddam'ın karısı Sacide Hayrullah, Saddam'ın kardeşleri Vatban ve Barzan ile oğlu Uday da müritler arasındaydı.
Birinci Körfez Savaşı'nda Baba Bush, Bağdat'ı işgali reddetmişti. İsrail bu duruma çok bozuldu.
Zaten uzun yıllardır Kuzey Irak Kürtleriyle temasta olan İsrail işi şansa bırakmak niyetinde değildi. Irak hızlı bir şekilde parçalanmalıydı.
Gözüne kestirdiği Kürt tarikatı Kesnizanilik üzerinden Irak'ın İslami hayatını kontrol altına alacaktı.
Yani MOSSAD damardan girecekti. Ne de olsa önlerinde Birinci Dünya Harbi öncesi ve sonrasında İngilizlerin uyguladığı ve başarılı olduğu Vahabilik vardı, Lavrens vardı.
Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra, MOSSAD Kesnizani tarikatının önde gelenleriyle muhtelif yollardan temasa geçti ve ilişkileri hızla geliştirdi.
Öncelikle Irak Devleti'nin mekanizması içinde yer alanlar, medya mensupları uhrevi yollardan ikna edilemezlerse MOSSAD'ın cömertçe tarikata aktardığı dolarlarla ikna ediliyor, mürit yapılıyordu.
Şeyh Muhammed ve oğlu Nehru, MOSSAD'ın cömertliklerine karşılık olarak, ufak tefek jestler yapıyorlardı.
Saddam'ın yatak odası dahil, istihbaratçı müritlerden derlenen bilgiler oğul Nehru'da toplanıyor, Nehru da bunları MOSSAD'a aktarıyordu.
Kadınlar, kumar ve içki Nehru'nun asıl ilgi sahasıydı ; MOSSAD ajanları için de bunların tedariki çocuk oyuncağı. Açıkçası din ve tarikat Nehru'nun umurunda bile değildi.
Artık Saddam ve çevresinde neler olup bittiğinden Keznizani tarikatı ve şeyhi vasıtasıyla MOSSAD anında bilgi sahibi oluyor ve gereği yapılıyordu.
Tarikatın içine MOSSAD iyice yerleşmişti. Şeyh adına rahat rahat operasyon yapar hale gelmişti.
Kısaca, güneyde Şii Müslümanlar kuzeyde ise Türkmenlerin büyük çoğunluğu hariç sivil Araplar, Kürtler ile Irak devlet mekanizmasını elinde bulunduranlar Kesnizani tarikatı kullanılarak MOSSAD ve CIA tarafından devşirilmişler ve psikolojik harbin kurbanı olmuşlardı.
Saddam en yakınlarının bile tarikat tarafından mürit yapıldığını, her hareketinin CIA ve MOSSAD'a ulaştırıldığını fark ettiğinde iş işten geçmişti.
Söylenen o ki, Saddam Irak'ın işgalinden birkaç ay önce durumu fark etmiş, karısı dahil, yakın çevresini etrafından uzaklaştırmıştı. İntikam almaya hazırlanıyordu.
Derken Amerikan, İngiliz birlikleri Irak'a saldırdılar. Güneyde müthiş bir direnişle karşılaştılar.
Dünya medyası, bu arada Türk medyası, akademisyen, emekli asker strateji uzmanları asıl savaşın Bağdat ve çevresinde olacağını dile getiriyorlardı.
Bir de Amerika'nın bu kadar az sayıda birlikle Bağdat ve çevresindeki direnişi kıramayacağını söylüyorlardı.
Halbuki Bağdat ve çevresi Saddam'ın askerleri tarafından hiçbir direnç gösterilmeden Amerikan askerlerine teslim ediliverecekti. Niçin böyle olmuştu ?
Tarikat yoluyla Irak devlet mekanizması devşirilmişti. Şeyh Muhammed müritlerine Amerikan askerlerine direnmemelerini öğütlemişti. Şeyhin emrindeki mürit generaller vatanlarının bağımsızlığı için savaşmak yerine Şeyh Muhammed'in emrine uydular.
Bu arada İzzet El Duri de boş durmamış, Bağdat'ın kuzeyini de o teslim etmişti Amerikalılara. Şeyhin isteğinde mutlaka bir keramet vardı.
Bağdat Bağdat olalı böyle bir şerefsizlik görmemişti.
Ancak bir benzeri Babil'de olmuştu. Babil, Pers Kralı Kyros'a savaşsız olarak teslim edilmişti.
Bugün Şeyh Muhammed'in liderliğindeki Kesnizani tarikatı Irak'ta devletin ve siyasetin tam orta yerinde faaliyetine devam ediyor.
Buraya kadar anlattıklarım muhtelif kaynaklarca teyit edilmiştir.
En önemlisi Türk Milletinin ve devletinin "Kesnizani Tarikatı Operasyonu"ndan çıkaracağı bir ders var mıdır ?
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x