Kezban Hatemi ile Pontuslu Geceler

İlgili Makaleler / Haberler

Kezban Hatemi ile Pontuslu Geceler

İletigönderen Ram » Çrş Ağu 26, 2009 22:43

İSTANBUL VE PONTUS; AKSİ İSTİKAMETLERDE İLERLEYİŞ...

Kezban Hatemi'nin Büyükada'daki yazlık evinde buluşmanın ve yemeğin önemi, bazı sembolik anlamlı olaylardan da belli oluyor: Kezban Hatemi ve eşi Türkiye'nin en üst düzey hukukçuları arasında yer alıyor. Tayyip Erdoğan ile yakın özel ilişkileri var ve derin inançlı Müslümanlar. Kezban Hatemi aynı zamanda Ekümenik Patrik Bartholomeos'un hukuk danışmanı.

Türkiye'de 15 Ağustos Cumartesi günü gelişen ilginç tek olay bu değildi, Trabzon Sümela Manastırı'na ziyaret olayı da vardı. Erdoğan-Bartholomeos arasında tebessümler ve nezaketlerden, aynı gün, Panayotis Psomiadis ile Stelyos Papathemelis'in duygusallıkla Milli Marşımızı (resmen Türk toprağında) söylemesiyle sembolik anlam kazanan Trabzon'daki önemsiz fakat hoş olmayan olaylara geçtik.

Ekümenik Patriğin (her halükârda Patrikhane'nin güvenliği açısından) uyguladığı netice verici yeni politikası, Trabzon'da uygulanan duygulandırma politikasıyla "karşı karşıya" geldi.

Erdoğan, Büyükada'yı resmen başka nedenlerden dolayı ziyaret etti. Boğaz'daki adalar yıllardır AK Parti'nin kontrolündeydi ancak son seçimlerde Baykal'ı desteklediler. Ziyaretin nedeni -resmen- bu ortamın değişmesiydi (Bu da ayrı bir tesadüf: Baykal, kısmen de olsa azınlığın taleplerini tatmin eden AK Parti hükümetinin vakıflarla ilgili yeni yasasına karşı Yüksek Mahkemeye başvurdu. Rumlar son günlerde yeni yasanın alevlendirdiği ortamda yaşıyor, çünkü gayrimenkullerin iadesi taleplerini sunma süresi 28 Ağustos'ta sona eriyor).

Patrikhane'den bir kaynağın açıkladığı üzere, Bartholomeos'un adada bulunacağı biliniyordu (ve bu tesadüf kabul de edildi). Bu konuda da sembolizm güçlü: Mahkemenin, yetimhane binasının iadesi kararı Patrikhane'nin Türk devletine karşı ilk büyük zaferiydi (dava 2005 yılında başladı ve Ekümenik Patrikhane adına Nikos Alivizatos ile Yannis Ktistakis tarafından ele alındı).

Cumartesi günü olaylarına tanık olanlardan birisi, "Erdoğan yetimhaneyi ziyaret etmek isteyince şaşırdık. Lemopulos'u (yerel Rum cemaatinin başkanını) birkaç çocuğu toplasın diye faaliyete geçirdik. Patrik ise arabayla Erdoğan'dan önce yetimhaneye ulaşmaya ve onu ev sahibi olarak karşılamaya zor yetişti." dedi.


Bartholomeos Politikası

Patrikhane'de, Ekümenik Patriğin uyguladığı politikadan herkes memnun. Öyle olmaları için de bir dizi neden var. Bu yeni dönemi yakından izleyenlere göre, söz konusu politika iki eksene dayanıyor: Azınlık çerçevesinde Rum kurulu düzene karşı Rumların yeni elitini cesaretlendiriyor (Bu, 2006 yılında İstanbul'da yapılan Rumların ilk toplantısında resmiyet kazandı). Buna paralel olarak gasplara son veriliyor, böylelikle azınlığın bazı yetkilileri güçlerini kaybediyor. Azınlığın tek temsilcisi Ekümenik Patriktir. Patrik, ülke dışında güç ve temaslar aradı. Patriğin çevre konularıyla ilgili büyük seyahatleri, önemli uluslararası yetkililerle onlarca özel temas da içeriyor. Patrikhane'nin saygınlığını artırdığı da gözden kaçmıyor.

Öte yandan, Pontus konusuna ilişkin durum aynı şekilde gelişmedi. Her halükârda bu alanda da yeni ve güçlü bir adamın ortaya çıktığı (Cumartesi günü kaydedilen gelişmelerde) belli oldu: Bu adam İvan Savvidis. Rus milletvekili, aynı zamanda da Yunan devleti tarafından Yurt Dışındaki Helenizm Konseyine Doğu Avrupa'daki soydaşlarla ilgili konulardan sorumlu olarak atanan Savvidis... 20. yüzyılın ortalarına kadar Pontusluların büyük merkezi Rostov'daki devlet tütün sanayinde basit bir memur iken şirketin başkanı olan İvan Savvidis'in gizlenemeyen zenginliği, profilini güçlendiriyor. Savvidis Yunanca konuşmuyor olabilir, fakat hem 1990'dan sonra eski SSCB'den Yunanistan'a yerleşen Pontuslular, hem de Yunanistan'daki üçüncü ve dördüncü nesil Pontuslulardan lider olarak kabul edildi. Trabzon'daki Sümela Manastırı'na şimdiye kadar düzenlediği üç ziyaret, "kutsal ziyaret" nitelikleri kazanmaya başladı. Böylelikle çıkmaza sokulmuş olan "Pontus" konusunun duygusallık tarafı ön plana çıktı.


Seçim Gücü

Bugün bazı çevreler Pontus konusunda bir ilerlemenin olmadığını, başlangıç noktasına geri dönüş kaydedildiğini iddia ediyor. Yunanistan'da Pontuslular, özellikle 1981 yılından sonra yakın geçmişin sessizliğine kıyasla seçim kitlesinin çok belirli ve düzenli bir parçası olarak ortaya çıktılar. PASOK, seçimlerde üçüncü ve dördüncü nesil Pontuslular üzerine yatırım yaptı. Finansmanlarla, Pontus halk kültürünü ön plana getirmekle, 15 Ağustos dini bayramında Tinos adasındaki Meryem Ana Manastırı yerine Yunanistan'da kurulan Sümela Manastırı'nı ziyaretlerle, hatta devlet kanallarında Pontus lehçeli tiyatro piyeslerine yer vermekle Pontuslulara imtiyazlı bir şekilde sızmayı amaçladı. Ve de bunu başardı. Her halükârda eski SSCB'den Yunanistan'a ilk Pontusluların gelmesi iznini tüm partilerden oluşan koalisyon hükümeti imzalamıştı.

Eski SSCB'den gelenlerle Pontuslu seçmen kitlesi (seçimler açısından) daha büyük bir değer kazandı, fakat aynı zamanda kitle halinde kontrolleri açısından yeni bir sorun da ortaya çıktı: Mültecilerin halefleriyle eski SSCB'den yeni gelenler arasındaki farklılıklar çok büyüktü.

Koalisyon hükümetinden 2000 yılına kadar Pontuslular konusunda birçok çalışma yapıldı. Yunanistan'da ilk kez Pontus bu kadar net bir şekilde ortaya çıkarıldı. Yunan meclisi, Pontus "soykırımını" tanıdı (ve o günden bugüne tek başına kaldı), 1995-1996 yıllarında Yunanlı yetkililer (ve subaylar) tarafından Pontus'ta, sözde Müslüman fakat aslında gizli Hristiyan olan Pontusluları arama operasyonları açık (ve de gizli) bir şekilde düzenlendi. Buna paralel olarak, Yunanistan'dan Pontus'u ilk kez ziyaret eden Pontuslular, dillerinin orada hala konuşulduğunu şaşkınlıkla tespit ederken duygusallık bir gerçekçilik de kazandı ve kazanıyor.

2000 yılından sonra Yunan devleti aşamalı bir şekilde, Pontus konusunu yeniden alevlendirme politikasından vazgeçmeye başladı. Zaten bu politikanın ülke içinde partiler arası rekabeti artırmaktan başka bir etkisi de olmadı.

Ancak, duygular hala çok güçlü ve kutsal ziyarete katılanların sayısı gittikçe artıyor. Ve bütün güçlü duygularda olduğu gibi, kontrol altında tutulmaları da mümkün değil. Aslında bu duygusallık siyasi açıdan netice verici değil, çünkü yine iç siyasi piyasada tüketiliyor.

Ekümenik Patrikhane, bu siyasi piyasadan gittikçe uzaklaştığı belirtileri veriyor. Büyükada'da Başbakan Erdoğan'ın Bartholomeos ile görüşmede "kendi inisiyatifiyle Heybeliada konusundan söz ettiğini" söylüyorlar. Tabii hemen ardından "Atina'da camiden" söz etti, fakat "Patrik bu konunun yetkileri çerçevesinde olmadığını hemen netleştirmeye özen gösterdi".

Yunanistan'da "Erdoğan, Patriği dini azınlık liderine dönüştürmeyi amaçlıyor, halbuki İstanbul azınlığı Lozan Antlaşmasıyla etnik azınlık olarak tanınıyor" şeklinde ilk mırıldanmalar başlamış olsa da Mustafa Kemâl'den sonra belki de en önemli Türk* politikacıyla bu tür ilişkileri sürdürmek elbette etkili bir politikadır, Patrikhane ve Rumlar için bir güvenlik şemsiyesidir.

Takis Kampilis
Kathmerini Gazetesi
24 Ağustos 2009, Atina



* ¿?
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: İlgili Makaleler / Haberler

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x