Kim Uykuda, Kim Uyanık?

Kim Uykuda, Kim Uyanık?

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Haz 02, 2013 1:33

Kim Uykuda, Kim Uyanık?


Bu eylem, üç dört gün önce yeşili koruma, asırlık ağaçları kestirmeme eylemi olarak başladı.

Tıpkı Batı ülkelerindeki gibi, çağdaş giyimli, rahat tavırlı gençler olayı duyunca, engellemeye koştular. İlk gün beş ağacın kaybıyla işi durdurdu “Taksim Dayanışma Bileşenleri…” olay yerine giderek, direnerek.

Gençler olayın üçüncü günü eylem alanına çadırlarını kurdular; ellerine kitaplarını, çalgılarını aldılar. Güle oynaya direnişe başladılar. İşin tuhafı böyle bir direnişe, ünlü ırkçı – Kürtçülerden, kendine milletin vekiliyim diyenlerden de dayanışma gelmesiydi. Irkçı-Kürtçü vekillerden vatanın bölünmesi için uğraşan bazı ünlü isimler nasıl olduysa oldu, yoksa bu danışıklı dövüş müydü, orada ikinci gün, yıkımı yeniden durdurdular, polisin önünü kestiler. Hele hele dozerlerin (yoldüzler) kepçelerin önünde durup ağaç yıkımını, parkın, doğanın darmadağın edilmesini önleyen biri, kahraman gibi bayağı ünlendi. Basın yayın övmekten bunu koyacak yer bulamadı... Bu kişi, geçen aylarda Sinop’u, Samsun’u ayağa kaldıran, tıkılıp kaldığı öğretmenevinde Sinoplu’ya el işareti yaparak onları kışkırtan, ayaklandıran, “pkk”yı oralarda anlatmaya çalışan, onlara cani başını övmeye giden kişiydi.

Kentin yüzlerce yıllık yeşilinin, kentin nefes alınabilir güzel bir yerinin canlısıyla, yaşanmışlığıyla, yaşayanlardaki anılarıyla bir anda yok edilmesine, yeşilin paraya kurban edilmesine, açgözlülerin doymazlığına, para hırsına gençliğin verdiği tepki gerçekten iyiydi, etkileyiciydi… Herkes arkalarındaydı. Anlaşılmayan, kafaları karıştıran, bu oluşumda kendini başrolde gösteren kanlı terör örgütü “pkk” sevicisi şahıs ve yandaşlarının şimdiye dek hiç ilgilenmedikleri yeşili koruma işinde ne aradıklarıydı…

Ertesi gece, yıkımı durdurdu diye tanıtılanlar, televizyonlarda boy gösteren tanınmış terör örgütü yandaşı bazı bölücülerdi. Bunların, ağababalarının yardımıyla bize dayattıkları, pek çok yerel ağzın içinden biri seçilerek dil diye millete yutturdukları, ülkemizi bölmek için kullanacakları bir yerel ağızla türküler bile söylenmiş orada. Fırsat bu fırsat denmiş. İlk günler çevreye bunlar yuvalanmış…

Üçüncü gün, polisler yeşil parkta sıraya girmiş, ellerinde kalkanları nöbette duruyorlardı, gazetelerde gördüğümüz resimlerde.

Burada bir tuhaf durum daha vardı. İşine geleni görmeyen yandaş basın daha ilk gün bunları görmüş, yayınlarında göstermişti. Özellikle bölücünün kağıttan kahramanlığını…

Kepçelerle yıkıma girişilmesi. Irkçı bölücülerin yardımıyla da yıkımın önlenmesi. Toplanan genç direnişçiler…

Aynı anda da iktidarın başı son sözünü söylemişti, o her zamanki azarlayan, kestirip atan ses tonuyla:

“Ne yaparsanız yapın, biz kararımızı verdik!”

Pazartesi başlayan eylem, Salı günü çeşitli sivil toplum kuruluşlarının “Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kuruluna” yıkımın durdurulması için dilekçe vermeleriyle devam etmişti. Direnişçilere katılımlar artarak…

Ağaçların yıkım girişimine eski bir iktidar bakanı için, şu sözlerle karşı çıktı dediler:

“ Fethin yıldönümünde İstanbul’da AVM yapmak için 75 yıllık ağaçları kesmeye kalkanlar, ne Fatih Sultan’ı anlamışlar, ne de Yaradan’ın emrini. İçim acıyor, üzüntü duyuyorum.”

Gündüz polislerle şakalaşan, onlara okuyun diye kitaplar tutan, böyle resimler çektiren, gitarlarını çalan eylemciler ertesi gece geç saatlerde çadırlarına çekilmişler. Ortalık sakin, herkes uyuyorken sabahın beşinde yıkım ekibi geri gelmiş, polisler eylemcileri kaldırıp çadırlarını yıkıp yakmışlar, gazla, tazyikli suyla onların üstlerine saldırmışlar.

Sonra direniş daha da genişlemiş. Parkta nöbete gönüllüler artmış.

Üçüncü köprü açılışındaki köprü adı, söylenen sözler, ne yaparsanız yapın, biz karar verdik sözleri ters tepmiş. Olaya ilgi bir çığ gibi büyümüş…

Sabah beşte polis baskını olmuş. Ortalık duman edilmiş…

31 Mayıs olayları da böylece başlamış.


Daha çok direnişçi toplanmış. O gün, direnişin dördüncü günü. Aynı sabah polis gücünden kaçanların üstüne taş duvar yıkılmış, çoğu kişi burada ağır yaralanmış, polisin artırdığı şiddet ise direnci güçlendirmiş, kalabalığı artırmış.

Şimdiye dek hiçbir olayda, Silivri’de, bayram direniş yürüyüşlerinde bulunmayan bazı ünlü basın yayın (medya) maymunları da burada ortaya çıkmış.

Olayı gerçekten önemseyenler, bu olayla içindeki biriken son yılların bastırılmış duygularını açığa çıkaranlarla, bu işi sinsice kullanmaya kalkanlar böylece bir araya gelmişler.

Sonunda bu çatlak, bölücü, güdümlü sesleri, gerçek halkın sesi bastırmış; gece boyunca sabahlara kadar halk evlerine girmemiş, kimi iktidarı kınamak için tencere tava çalmış, kimi “Hükümet istifa!” diye bağırmış, “Her yer Taksim, her yer direniş!” yazılarıyla yollara düşmüş kimi de… Sokağa dökülmeyen neredeyse kalmamış… İstanbul’dan başlayarak tüm yurda bu direniş yayılmış. Ankara’da olanlar İstanbul’u aratmamış. Halk çok kalabalıkmış, Meclis’e doğru yürümüşler… Her toplanılan, yürüyüş yapılan ilde polis şiddetiyle karşılaşılmış… Eli kanlı bölücü çete üyelerine, bunların sevicilerine yapılmayan yapılmış. Yalnızca bağıran, seslenen, içini boşaltan halka, gerici, tek adamcı, baskıcı iktidarın baskısıyla bunaltılan topluma, Cumhuriyetine sahip çıkana, acımasız, abartılmış polis gücüyle, gaz bombasıyla, basınçlı su sıkımıyla saldırılmış.

Yine aynı gün şaşırtıcı bir şekilde yargıdan karar çıkmış. İstanbul 6. İdare Mahkemesi acele toplanmış. Mahkemede Topçu Kışlası’yla ilgili yürütmeyi durdurma kararı alınmış... İşin acısı kararı kimse önemsememiş. Yıkım durdurulmamış. Polisler geri çekilmemiş.

Çoğu gözlemci dünkü olaylara Cumhuriyet tarihinin en büyük toplu direnişi diyor. Direnişler, ilk kez tüm illerde kendiliğinden oluşan toplu bir hareket diye anlatılıyor. Direniş, gün içinde, ilerleyen gecede, bayraklı direnişe, iktidar karşıtı söylemlerin egemen olduğu karşı duruşa dönüştü…

26 yaşındaki Aylin tankın altında kalmış, Meclis’te kürsüden yaşamını yitirdiğini açıkladılar. Atılan gaz bombalarının kapsülü kurşun gibi bedenlere girmiş, organları parçalamış. Kaç kişinin gözü çıkmış, başı delinmiş, hastaneye kaldırılmış… Kaç kişi su basıncıyla yere düşerek yaralanmış. Gazdan kaç kişi etkilenmiş, bayılmış, hastalanmış, ölen de varmış…

Sabahın ilk ışıklarıyla on binlerce kişi Boğaz Köprüsü’ne akın etti dediler sonra, Boğaz Köprüsü’ndeki inanılmaz insan kalabalığının resimlerini gördük.


Bugün 1 Haziran. Direnişin beşinci günü. Az önce polisler Taksim’den çekiliyor dendi.

Daha önceden Boğaz Köprüsünden yürüyenlere de polis sert davranmış. Taksim’e geçmelerine izin verilmemiş.

Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray taraftarları da gazı yemişler Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde. Hastanedeki hastalar da gazdan etkilenmişler. Öğlen toplanarak tekbirlerle Taksim’e giden ülkücüler de polisin gazını yemişler, suyuna tutulmuşlar…

Samsun Sinop karayolu da trafiğe kapanmış. Neden mi? Samsun’da Gezi Parkı polis müdahalesini protesto etmek için toplanan kalabalığa polis şiddet göstermiş. Olaylar çıkmış…

İzmir Alsancak’ta toplananlara da polis müdahale etmiş…

Toplananlar İstiklal Marşını okumuşlar. Çeşitli marşlar söylemişler. Hükümeti istifaya çağırmışlar…

Dün gece sabaha kadar polis pek çok kişiyi de gözaltına almış. Kaçanları girdikleri kapalı yerlerde bile yakalamış, gazlamış…

Ankara’da bugün de olaylar sürmüş. Hükümet aleyhine slogan atan göstericilere Kızılay Meydanı’nda polis gaz bombası, basınçlı suyla karşılık vermiş. Kızılay’da toplanan Ankaralıların Başbakanlığa yürümeleri engellenmiş, bunun için askerden yardım istenmiş. Burada iki günde doksan altı kişi gözaltına alınmış. Bir kişiyi TOMA ezmiş.

Gösterilerde, duyduğumuza göre, en çok “Gençlik Marşı” söylenmiş:

“Dağ basını duman almış, gümüş dere durmaz akar…
Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar…”


*
Dün öğleden sonra, dün gece, olaylar üzerine canlı yayınlarda (HalkTV, Ulusal Kanal) denilenler kısaca şöyle:

Musa Ağacık (Gazeteci): “Polis katil çetesi gibi hareket ediyor. İnsanın hayatının değeri yok. Uşaklık var yalnızca. Bu kabul edilemeyecek bir durumdur. İnsanlar haklarına ayaklanmalıdır.”

Umut Oran (CHP): “Bir an önce bu şiddete, bu kepazeliğe son verilmesi gerekiyor.”

Uğur Dündar (Gazeteci): “Bu hem de nitelikli bir insan topluluğunun yeter artık, biz de varız demesidir. Alay etmenin, dalga geçmenin son noktasıdır…

Gezi Parkı’nda toplanan insanların Soros’la ne ilgisi olabilir?”

Ali Sirmen (Gazeteci): “Bu iktidarın tabanı talan ve yağmadır! İktidar olmak ben şu kadar oy aldım demek değildir. İktidarın halkı yatıştırıcı önlemler alması, halkın sesine kulak vermesi lazımdır. Halkın sesi her zaman sandıklarda çıkmaz, meydanlarda, parklarda da çıkar.”

Feyzioğlu (TBB Başkanı): “Başbakan, İstanbul valisini arayıp derhal şiddete son verin. Halka açıklama yapın: “İki yanlış yapılmıştır, “ deyin. “ Burasını size sormadan alışveriş merkezi yaptırmayacağım. İkincisi, haksız yere size şiddet uygulanmıştır! “ deyin.

Belediye Başkanı, Vali olaya müdahale edemiyor, korkuyorlar. Cumhurbaşkanı tam bu gün için var. Müdahale etmesi lazım.

Bu gün bu iş, park işini aşmıştır. 19 Mayıs’ın, 23 Nisan’ın yasaklanmasına tepkidir. İki ayyaş sözüne açık tepkidir! A’dan Z’ye ben yönetirim anlayışının dayatılmasına tepkidir!

Birbirini tanımayan, örgütsel yapılaşması olmayan, tepkileri için oraya akan insanlar sizin benim gibi insanlar…”

Hüseyin Demirdizen (Türk Tabipler Birliği): Yüzlerce yaralı, yüzlerce kişi yaralıların sayısı. Hilton otelinde mahsur kalmış olanlar var. Orduevine müdahale edildi, bilgiler geliyor. Taksim civarındayım. Burada 20- 30 TOMA (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) var. Sabah saatlerinde üç yurttaşımızın vücudunda kırıklar vardı. Bir yabancı yurttaşımız ameliyata alınmıştı. Göz, kafa yaralanması var, bu nedenle ameliyata alınan, ameliyat bekleyen hastalar var. Bu, kendi yaşam tarzına müdahale edenlere tepki! Vicdanların kör olduğu bir saldırıyla karşı karşıyayız!

Özlem Akarsu Çelik (Gazeteci): “Ankara sosyal medya (bilgiağı) üzerinden sözleşti. Asıl adres Kuğulu Park’tı, yürüme engellendi. Polisin şiddet uygulayan tavrı devam etti. İnsanlar çocuklarıyla gelmişlerdi. Haklı bir eylem için gelmişlerdi. Örgütlü grup tabii ki vardı. CHP’liler parti flamalarıyla gelince uyarıldılar. Siyasi alfabenin her renginden insan oradaydı. Konur Sokak polisçe adeta tarumar edilmişti, göz gözü görmüyordu. Polis gaz bombası atmasa kimsenin bir şey yapacağı yoktu…

İzmir muhabiri ( bir gazeteci): Burada 10 bin kişi toplandı. Sloganları: “Her yer Taksim, her yer direniş!” Polisin şiddetli müdahalesiyle karşı karşıya kalındı.”

Şükran Soner (Gazeteci): Parti başkanı, parlamentoyu yok sayıyor, tekil şahısla, buyrukla konuşuyor. İnsanlar eziliyor bunun altında. Bu ezilmişliğin biriktirdiği tepki! Silivri’den (mahkemeden) dönüyordum, trenle giderken gördüm. Sıradan insanlar, telefonlaşıyorlar. Siyasetle ilgileri yok. İşlerinden çıkmışlar, gülerek, bilerek gidiyorlar Taksim’e buluşmaya.

31 Mayıs Taksim direnişi Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçti. İlk kez kendiliğinden gelişen bir hareket inanılmaz halk desteği buldu.”

Halk TV (alt yazı): “Tüm iller ayağa kalktı.

Türkiye Türkiye olalı böyle direniş görmedi.”

İngiliz Times gazetesi: T. Erdoğan güçlü ama toleranssız bir kişi olduğundan olayları tırmandırdı:”

Mehmet Faraç ( Gazeteci): “Halk kendi muhalefetini yaratacaktır, dedik. Cumhuriyet döneminin en büyük uyarısıdır bu! Burada insanlar birbirlerinin gözlerine sevgiyle bakarak birbirlerini eyleme çağırıyor. İnsanlar, bayramlarını yasaklayan, Atatürk anıtına bile çelenk bıraktırmayan yönetime karşı çıkıyor… Muhalefete de bir uyarıdır bu. İnsanlar korku imparatorluğuna karşı baktı ki muhalefetten bir tepki yok, toplum kendi kendine harekete geçti…”

Aykut Erdoğdu (CHP’li vekil): “Bir kesimi yok sayarak, işkence ederek hükümet olunmaz! Polis kendi halkına bunu yapar mı ya? Bu kadar zalimlik olur mu? Halkı sağduyuya çağırıyorum.”

Uluğ Uludağ (Sanatçı): Barbaros Bulvarı’ndan bildiriyorum. Polisin gaz stokları tükendi, farklı bir maddeyle müdahale ediliyor.

Ali Rıza Öztürk (CHP’li vekil): “ Siz bu ülkede dediğim dedik, çaldığım düdük derseniz karşılaşacağınız tablo budur! Yurdun her yanında herkes tepkisini koyarken o meşhur yandaş medya susuyor. Üç maymunu oynuyor!”

Antalya’dan görüntüler (sabahın 3. 54’ü.): “Faşizme karşıyız!”

Cenevre’den görüntüler – gündüz çekilmiş - (Grubun başkanı): “Biz nerede yaşıyorsak yaşayalım Türkiye’de yaşıyoruz aslında. Yönümüz oraya.”

Eskişehir- gece sabaha karşı- (Polis uyarısı): “Yaptığınız kanunsuz bir eyleme dönüştü, lütfen dağılın!”

CNN Türk : “Tencere - tava ile eylem yapılıyor, İstanbul Gezi Parkı için sokaklarda.”

Taksim’de bir esnaf: “Sizin gazınızdan bıktım. İşime geldim! İşime geldim!”

İçişleri Bakanı: “Orantısız güç olabilir. İnceleme yapılacaktır. Kanunsuz eylemi engellemek polisin görevidir.”

Anayasa Mahkemesi Başkanı: “…Müdahaleler yorgun vicdanları daha da yoruyor.”

Şamil Tayyar (AKP vekili) : “Ayık kafayla seçim sandığını bulamayanlar, sarhoş kafayla sokaklarda darbe üretmeye çalışıyorlar.

Kürt meselesini, başörtü meselesini çözmeden bu ayak bağlarından kurtulmadan Türkiye asla büyük devlet olamaz.”

Mehmet Okur (Basketbolcu): Mesele artık iki ağaç, bir AVM olayı değildir. 34 yaşındayım bunca sene ülkemin ne terör olsun, ne millî maçlarda bu derece iradesini gösterdiğini görmedim.”

İtalya Televizyonu: Türkler Taksim’de bu kez kendi devletlerine karşı “Çanakkale Geçilmez!” yazıyorlar.”

Alman ZDF Televizyonu: Barbar dediğimiz Türkler, on binlerce Türk, doğa için savaşıyor.

Alman VOX TV: “ Erdoğan rejimine karşı halk protesto içinde, yüzbinler meydanlarda.”

Guardian gazetesi: “Küçük bir parkı korumak için başlayan protesto, baskıcı bir rejime isyanın tohumların attı.”

BDP Genel Başkanı: “ Ulusalcı, ırkçı, milliyetçi kesimler, Kürt sorunu ile ilgili başlayan müzakere sürecini nereden baltalayabiliriz, diye arayış içindeler.”

ABD ve AB: Kaygılıyız.

Zaman gazetesi : ( Bu dinci gazete nedendir bilinmez, diğer yandaşlar gibi, Sabah gazetesi gibi durumu görmezden gelmemiş, okuyanı şaşırtmış. ) “Gerilim Taksim’i aştı.”

Bunlar da sıradan vatandaşların izlenimleri:

Selma Bolat: “İşteyiz. Metro çalışmıyor. Sokaklar barikatlarla dolu ve polis herkese köpek muamelesi yapıyor. Ne eve gidebiliyoruz, ne sokağa çıkabiliyoruz. Okuldan çıkan öğrenciler evlerine gelemedikleri gibi gaza maruz kalıp hastanelik oldular. Ve polis ambulansların( cankurtaran) hastaları almalarına izin vermiyor… Kendi vatanımızda düştüğümüz hale bak!..”

İdil Ziynet: “Tüylerim diken diken oldu yapılanlara, mahvoldum, ne zaman bitecek, yeter artık insanlarımız ölmesin! Bitsin artık. Mahvettiler ülkemizi, nefes alasım gelmiyor bu ülkede artık.”

Ersin: “Milletin sokağa döküleceği hayaldi, gerçek oldu!..”

İsimsiz yorumlar:

“Millet, gezideki ağaçların değil, Cumhuriyetin başının kesildiğini çok iyi anladı! Anladı! Anladı! Anladı!..”

“Küçücük bir parkını dahi ölümüne savunan bir halkın memleketini elinden alabileceğinizi mi sandınız?”

“Sivil polisler halkın arasında. Halkı suçlamak için çevreye zarar veriyorlar. Görüntü alın, fotoğraf çekin.”

“ Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak insanlık görevidir; imkânı olanlar, yakın olanlar bayraklarını kapıp bir ağacın çığlığına ses vermelidir!”

“Taksim Gezi Parkı’na sahip çıkmak için başlayan protesto, “İleri demokrasi” rejimine karşı isyanın tohumlarını attı. Başaracağız.”

“Gaziantep Üniversitesi meydanda. Üniversite önünden sloganlar, ıslıklar yükseliyor.”

“Esad’a niyet, Erdoğan’a kısmet! Esat’tan önce gidiyorsun galiba!..”

“ Bu işin sonunu iyi görmüyorum. Dikkat edin, Ordu- Halk, Polis- Hükümet cepheleri ortaya çıktı…”

“Asker gaz maskesi dağıttı.”


Son durum, Taksim: Öğleden sonra saat 16. 30’dan sonra durum sakinleşti, polis Taksim’den çekildi ama çekilirken yine toplananlara gaz bombası attı. Kurulan engeller(barikatlar) direnişçilerce kaldırıldı. Çöp toplama bidonlarında çıkan yangın da hep birlikte söndürüldü. Şu an binlerce kişi meydanda halka olmuş bekliyor.

Son olarak ekleyeceğim sözler:

TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) toplantısında konu ile ilgili Başbakanın konuşması:

“… Azınlık da bu ülkede artık çoğunluk üzerinde baskı kuramaz, dayatmalar yapamaz, tercihler dayatamaz…

Taksim’deki AKM’yi ( Atatürk Kültür Merkezi) dahi, biz, yıkmalıyız.

Hele hele hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle ortaya çıkıp Türkiye’de gerilimi artırmaya hiç hakkı yoktur.

Milletime (?) sesleniyorum, oynanan oyunu görmelerini istiyorum.
Birkaç gündür Taksim Gezi Parkı’yla ilgili bazı eylemler, bazı gösteriler yapılıyor. Gerekçe ne? Bir, ağaçlar kesiliyor, iki, burada Topçu Kışlası aslına uygun olarak yeniden yapılacak…

Biz Topçu Kışlası’nı yapacağız. Topçu Kışlası gökten zembille inen bir proje değil.”

“İlim Yayma Cemiyeti “ toplantısında da bugün CHP ile ilgili şunları dedi:

“Sen 100 bin toplarsan, ben de bir milyon kişi toplarım. İşi o noktaya getirmeyin.”

“ Beşiktaş’ta toplanma kararı verdiler, Taksim’e yürüyeceklermiş.” dediler. Bırakın yürüsünler, dedim.”

“Yürütmeyi Durdurma Kararı” veren mahkemeye dedikleri de şunlar:

“İnşaat mı başladı? İhale mi yaptık? Neyin durdurması?

*

Çok sevilen bir Keloğlan masalı vardır. Yeri geldikçe anlatırım hep. Bu masalı canlandırmayı okulda çocuklar pek severlerdi. “Kim uyudu, kim uyanık?” diye sormaya bayılırlardı. Uyku, uyanıklık durumlarında düşünürken nedense bu masalı anımsarım. Birilerini uyutmak için yapılanları, şaklabanlıkları… Dev anaları ne kadar da günümüz siyasetçilerine benzerler…

Masal bu ya, Keloğlan ve arkadaşları pek çok maceradan sonra bir gece ormanda kaybolurlar. Yaban hayvanlarına yem olmamak için de gördükleri tek evin kapısını çalarlar. Kapı açılır. Bakarlar bir dev anası. Dev anası bu işe pek sevinir. Kısmeti ayağına gelmiştir. Onları korkutmamak için güler yüz gösterir, yedirir içirir, sonra hepsinin altına yatak serer, yatırır. Niyeti uyuyunca onları bir güzel yemektir. Çocukların hepsi uyur, bir Keloğlan uyumaz. Durumdan işkillenmiştir, gözünü uyku tutmaz. Devanası sorar: “ Kim uykuda, kim uyanık?”

Keloğlan :

“Herkes uyuyor, bir ben uyanığım. “ der. Dev anası onu uyutmak için ne isterse yapar, bin dereden su getirir, diller döker, avutur, her kılığa girer, tekrar yatağına yatırır. Uyuyup uyumadığını anlamak için yeniden sorar:

“Kim uykuda, kim uyanık?

Masal böyle sürer…

Şimdi bu beş günlük büyük direnişi özetleyerek, düşünenlerin, siyasetçilerin canlı yayınlarda dinlediğim değişik kişilerin düşüncelerini yazdım. Dünyanın buna tepkisini de gazete başlıklarıyla gösterdim.

Ne anladınız? Ne oldu? Ne oluyor?

Kısaca:

Kim uykuda, kim uyanık?

Uyandık mı gerçekten?


Feza Tiryaki, 1 Haziran 2013
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x