Türkiye’nin öne çıkan ekonomik sorunu, ithalatın giderek artması, ihracatın ise, sürekli olarak azalmasıdır.
Üretmiyoruz, tüketiyoruz…
İşte sorun budur.
Türkiye pazarı yabancılara sınırsız bir biçimde açılmış ve yerli üretici korunmasız bırakılmıştır.
Sanayide ve tarım ürünlerinde Türk üreticisi yabancı tekellerin baskılarına terk edilmiştir.
Dolayısıyla cari açık denen uçurum her geçen gün büyümüş, tehlikeli, rnikli, içinden çıkılmaz bir hale ulaşmıştır.
Bu durumda iktidar programını açıklayan “sosyal demokrat” bir siyasi partinin ilk yapması gereken şey, bu çarpık gidişe müdahale etmek ve korumacı bir yöntem sergileyerek yerli üretimi yeniden canlandırmaktır.
Dolayısıyla dışa bağımlılığa son vermek, ekonomik bağımsızlık yönünde adım atmaktır…
Ama siz, emperyalizmin ekonomik programı olan açık Pazar ekonomisine kendinizi bağlamışsanız bunu yapamazsınız.
Batı kulübünün Türkiye’ye çizmiş olduğu kaftanın içinde debelenme politikasını sürdürmeye devam ederseniz, ülke ekonomisini içine düştüğü bataklıktan çıkartamazsınız.
İşte sorun buradadır…
Cumhuriyet Halk Partisi Türk sanayicisini korumak zorundadır.
Bunu yapabilmek için ise, yabancı holdinglere verilen imtiyazları kaldırmak zorundadır.
Gümrük Birliği anlaşmasını yırtıp atmak zorundadır.
Yabancılara peşkeş çekilen Türk tüketim pazarlarını geri almak zorundadır.
Ama CHP’nin içinde yol aldığı sokakta bu nitelikte hedefler yoktur.
CHP genel başkanı Sayın Kılıçtaroğlu’nun hedefinde “askerlik süresini düşürüp, tasarruf yapma” düşüncesi vardır…
Böylece Türk ordusu sayıca da küçültülmüş olacaktır…
Dolayısıyla Batılı amcaların bir dileği daha yerine getirilmiş olacaktır.
Batılı amcaların bir diğer dileği de, yerel yönetimlerin güçlendirilmesidir…
Bu satırlarda kaç kez yazdık, bu hedef görecelidir…
Yerel yönetimler merkezi yönetime karşı güçlendirilir…
Bu bir tahterevalli oyunudur.
Tahterevallinin bir ucunda oturanın alçalması için diğer ucundakinin yükselmesi gerekir…
Biri inecektir ki, öteki kalkabilsin.
Yerel yönetimler güçlenecektir ki, merkezi yönetim zayıflasın!..
Çünkü, bir ülkenin idari yapısı, bu iki gücün dengeli bir biçimde yönetim yapılanmasında yer almalarına bağlıdır.
Yerel yönetimler ancak, merkezi yönetimler karşısında ve ondan güç alarak, güçlenir… Merkezi yönetimin [yani Ankara’nın] yetki ve imkânlarına kavuştuğu [onları ele geçirebildiği] ölçüde gücünü artırır…
Batılı amcalar işte bu nedenle yerel yönetimlerin güçlenmesini talep etmektedirler.
Çünkü yerel yönetimler güçlendikçe ve bu oranda merkezi yönetim zayıflayacak, güçten düşecek, eriyip gidecektir.
İşte o zaman da emperyalizmin hayallerini süsleyen özerklik, bölünme ve sonuç olarak Lozan’ın çöküşü gündeme gelebilecektir…
Atatürk’ün partisi olmakla övünen Cumhuriyet halk partisi bu sürüklenişin içinde nerededir?
İşte gerçek sorun budur!..
CHP lideri Sayın Kılıçtaroğlu bu gerçeği tüm açıklığı ile ortaya koymalı ve doğabilecek yanlış anlamalara bir son vermelidir.
Çünkü Türkiye halkı, kimi ve ne için seçtiğini bilme hakkına sahiptir.
soruyusormak@gmail.com
LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com