Kimin ''TARAF''ındalar?

Tartışma Alanı

Kimin ''TARAF''ındalar?

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Haz 30, 2010 9:51

VAŞİNGTON GÜLÜ YASEMİN ÇONGAR, AŞAĞIDA OKUYACAĞINIZ YAZISINDA, IRAK’IN KUZEYİNDE GÖREV YAPAN ÖZEL KUVVETLERE BAĞLI ASKERLERİMİZİN BAŞINA AMERİKAN ASKERLERİ TARAFINDAN ÇUVAL GEÇİRİLMESİNDEN 21 GÜN SONRA ABD’YE GİDEN DÖNEMİN DIŞİŞLERİ BAKANI ABDULLAH GÜL’ÜN VAŞİNGTON’DAKİ TEMASLARINI ANLATMAKTADIR.

28 Temmuz 2003-Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/2003/07/28/yazar/congar.html

Gül'ün siyasi mesajları...

Yasemin Çongar


Abdullah Gül, son yıllarda Washington'a en çok gelen siyasetçilerimizden. İşin ilginci, Türk demokrasisinin cilveleri sayesinde, bundan önceki bütün ziyaretlerini farklı şapkalar altında ve iç siyaset gölgesinde yapmış olması.

Gül, Refahyol'un bakanı olarak Washington'a geldiğinde, aynı anda burada bulunan bir Genelkurmay yetkilisi, "Siz bu hükümete bel bağlamayın, devlet biziz" diyordu ABD'li muhataplarına...

Daha sonra, Fazilet şapkası ile, Recai Kutan'la birlikte Washington'a geldiler; AB'ye katılım yanlısı, yüzü Batı'ya dönük, demokratik ve ılımlı bir çizgiyi benimsediklerini anlattılar. Ancak Kutan ile Gül'ün tam da aynı dilden konuşmadıkları, ABD'lilerin gözünden kaçmadı...

Recep Tayyip Erdoğan ile Gül, 2002 kışında Washington'a geldiklerinde, Ecevit hükümetini ürkütmek istemeyen ABD yetkilileri, kendilerine randevu vermedi...

Sonra, geçen aralıkta, daha siyaset yasağı kalkmamış Erdoğan için kırmızı halıyı serdi Washington. Yeni şapkası "başbakanlık" olan Gül'ün ocak sonuna planlanan ziyaretini ise, Irak pazarlığı suya düşürdü.

İşte Gül'ün geçen hafta, bu kez Dışişleri Bakanı (aynı zamanda, Türkiye'de son dönemin en güçlü siyasi partisinin liderlerinden biri) olarak Washington'a gelişinin de, ikili ilişkiler bazındaki büyük öneminin ötesinde bir siyasi anlamı vardı.

Gül'ün hem resmi toplantılarda hem de özel sohbetlerde (örneğin Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile yanyana akşam yemeği yerken ya da Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman ile kahvaltı buluşmasında) verdiği siyasi mesajlar dikkatle dinlendi. Bir ABD'li kaynak sonradan, "Özal'dan beri kimseden pek işitmediğimiz türden" dedi bu mesajlar için. Gül'ün, özellikle sivilleşmeden yana, Amerikan düşmanlığına karşı ve modern Müslüman siyasi kimlik üzerine anlattıkları, takibi yapılmak üzere not edildi.

Sivilleşme kararlılığı...

AKP hükümetinin AB konusundaki tavrı Washington'da takdir ediliyor. Gül de, Kopenhag Kriterleri'ni Türkiye'nin kendi kriterlerine dönüştürme çabasını aksatmayacaklarını anlattı. Gül'ü dinleyenler, reform mesajlarının merkezinde "siyaseti sivilleştirme" kararlılığını işittiler.

Türkiye'nin özel koşullarının, AB'ye üyelik kriterlerinin karşısına çıkarılamayacağını vurguladı Gül. TBMM gündemindeki Yedinci Uyum Paketi'ne, askeri çevreden gelen (ve medyaya yansımayan kısmının yansıyandan çok daha derin olduğu anlaşılan) itirazların kendilerini durdurmayacağını söyledi.

Bir ABD'li yetkiliye göre, Gül'ün "sivilleşme" mesajında iki önemli unsur vardı:

İlki, gücünü sandıktan almayan aktörlerin siyasete müdahalesinin kurumsal zeminlerinin tasfiyesi. İkincisi de, K. Irak'ın Ankara pratiğindeki özel "askeri" statüsüne son verilmesi.

PKK - KADEK militanlarının bölgeden temizleneceği güvencesini ABD'den alan Gül, ardından Türk askerinin de bölgeden çıkacağı konusunda kuşkuya yer bırakmadı. Dahası, 1996'dan beri Genelkurmay'ın yetkisine bırakılmış olan K. Irak'ın, yeniden sivil hükümetin yetkisine alınacağı ve Dışişleri'nin geliştirdiği "Artık K. Irak diye ayrı bir politikamız yok, bir bütün olarak Irak politikamız var" yaklaşımının devletin her kademesinde geçerli kılınacağının işaretini verdi.


Nasyonal Sosyalizm tehlikesi

Gül'ün görüşmelerinde gündeme gelen ve ABD'li yetkililerin çok önemsediği bir diğer konu, Türkiye'de giderek yükselen "Amerikan düşmanlığı" idi. AKP'nin bu gidişi sessizce izlediği ve ABD ile Türkiye'nin ortak çıkarları konusunda iç kamuoyuna mesaj vermediği izlenimindeki ABD'liler, konuyu Gül'e açtılar.

Gül bu kapsamda birkaç mesaj verdi. Öncelikle, AKP'nin siyasi çizgisinin, Amerikan değerleri ile örtüştüğünü anlattı. İnsan hakları, demokrasi, fikir özgürlüğü, şeffaflık, vatandaşın devletten hesap sorma hakkı, kadın - erkek eşitliği, serbest piyasa ekonomisi gibi konularda, ABD ile ortak düşündüklerini vurguladı.


Bu vurgunun neden Türk halkı ile paylaşılmadığı sorusunu kafalarında taşıyan ABD yetkilileri, Gül'ün "Amerikan düşmanlığı konusunda, bundan böyle sessiz kalmama niyetlisi" olduğuna inanmak istiyorlar şimdi. Gül ise, aslında Irak pazarlığı sırasında iki müttefik arasında geçen birçok diyaloğu sinesinde tutmakla "anti - Amerikan" tepkinin daha da yükselmesini önlediğine inanıyor. Dahası, Süleymaniye baskını sonrasında ABD'ye yönelen öfkeyi yatıştırıcı üslubu ile, ve bu yöndeki çağrılara rağmen Washington ziyaretini iptal etmeyerek, Amerikan düşmanlığına karşı mesaj verdiği kanısında. ABD'li yetkililer de, Gül'ün gelme kararını takdir ettiklerini kendisine söylediler.

Gül, Amerikan düşmanlığını bir ucundan da, aşırı milliyetçi söylemin yaygınlaşmasıyla bağlantılı sayıyor ve bunun Türkiye'de "Nasyonal Sosyalizm" tehlikesine işaret ettiğine inanıyor.

ABD'li yetkililer, Gül'ün kaygısını paylaşıyorlar, ve tıpkı Gül gibi, son dönemde CHP'nin de kullandığı söylem ile bu milliyetçi tırmanışı beslediği izlenimindeler. Her ne kadar CHP'li yetkililer, "Biz anti - Amerikan, anti - Semitik değiliz. Bu görüşler esas AKP içinde mevcut" mesajını çeşitli kanallardan Washington'a verseler de, Türk siyasetini yakından izleyen ABD'lilerin CHP'ye bakışının giderek daha olumsuzlaştığından emin olabilirsiniz.

Modern Müslümanlık...

Gül'ün özellikle Wolfowitz'e uzun uzun anlattığı bir konu da, "modern Müslüman siyasi kimlik" idi.

Dışişleri Bakanı, kendisini 1970'lerden beri bu kimliği Türk siyasetine taşımaya çalışan, Necmettin Erbakan'ın "Emevileştirme" hatasına karşı durmuş ve Türkiye'nin deneyimlerinden ders çıkararak AKP'yi demokratik - özgürlükçü bir çizgide kurmuş bir yenilikçi sayıyor. Kendisini dinleyen ABD'liler, bir bakıma "müzmin ikinci adam" imajıyla tanıdıkları Gül'ün, aslında bu konularda Erdoğan'dan daha derin düşündüğü izlenimini de ediniyorlar.

Öte yandan Gül, "yerli ve yenilikçi" bir siyasi çizginin Müslüman ülkelerde değişim başlatabileceğinden dem vururken, ABD'yi uyarmaktan da geri durmadı.

"Elit muhataplar seçip gücünü halktan alan liderleri tukaka etmenin yanlış olduğunu" söyledi. "Filistin Başbakanı Mahmut Abbas'a destek olurken, Yaser Arafat'a hakaret ederseniz, Abbas ABD kuklası gibi algılanmaya başlar" dedi. ABD'liler, eskiden "Devlet Başkanı" muamelesi de yaptıkları Arafat konusunda Gül'e pek katılmasalar bile, "elitizm" uyarısının geri planında, zamanında AKP'ye sırt çevirmelerinin bulunduğunu anladılar ve bir yetkilinin bize söylediğine göre, "Türk Dışişleri Bakanı, o noktada ne söylese haklıydı."
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x