
Seçimler bitti, tartışması bitmeyecek hemen tabii. Son 48 saattir her yerde seçim değerlendirmelerini dinliyoruz. Benim en keyifle ve gülümseyerek izlediğim sohbetler kimilerinin hiç inanmadıkları halde seçmen hasletleri üzerinde durduğu sohbetler oluyor.
Yok Seçmen işaret verdi diyorlar, yok Seçmen one minute dedi diyorlar, yok Şaşmaz sağduyu yine kendisini gösterdi diyorlar.
Bunların hiçbiri doğru değil. Seçmenin işaret verdiği, uyardığı falan yok, kimse kendisini kandırmasın.
Alın bakın bakalım sayısal sonuçlara. AKPnin 2007de aldığı oyla pazar günü aldığı oylar neredeyse birbirine eşit. Kısacası daha önce AKPye oy verenler yine AKPye oy vermişler. AKPnin sayısal anlamda bir oy kaybı yok.
Kayıp gibi görünen, oranlarda kendisini gösteriyor. Bunun da başlıca nedeni, seçmen sayısındaki artış ve katılma oranının 2007ye göre daha yüksek oluşu.
Yoksa AKP seçmen bazında bir şey kaybetmiş değil. Yani AKPye oy veren seçmen Bak iyiye gitmiyorsun, seni destekliyorum ama kendine çeki düzen ver falan demedi.
Ama şu oldu: AKPnin fiyakası bozuldu, imajı zedelendi, dokunulmazlığına dokunuldu.
Hareketlilik ve uyarı AKPli olmayan seçmenlerde var. AKPli olmayan seçmenler, karşısında bir blok gibi duran AKPyi alaşağı etmenin yolunu bu seçimde en güçlü adayı desteklemekte buldu. Hepsi budur.
AKP zihniyetinin Türkiyeyi tehlikeli bir uçuruma götürdüğünü gören, laik, demokratik hukuk düzeninin zedelendiğini ve Türkiyenin bir İslam devletine dönüştüğünü düşünen kitleler, en azından kendi kentlerini kurtarmak adına güçlü gördükleri adaylara yöneldiler.
Ekonominin içinde yer alan, üreten ve tüketen, belli bir eğitimi ve kültürü olan, bilimle, sanatla, kültürle, estetikle barışık olan, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik demokratik hukuk devletinden yana olanlar, bundan önce bir umursamazlık havası içinde, alternatifsizliği bahane ederek sandığına ve kentine sahip çıkmıyordu.
Anladığım kadarıyla herkesin burasına kadar geldi ve sağduyu harekete geçerek Türkiyenin daha gelişmiş bölgelerinde AKP hakimiyetine ağır bir darbe vuruldu.
Gazetelerdeki haritalara dikkatle bakın, yoksullaştırma operasyonlarının sürdüğü bölgelerde AKP kesin bir hakimiyet kurmuş. Gelişmiş bölgelerde ise AKP oy kaybetmemesine rağmen iktidardan düşmüş.
Ancak şunu da hemen belirtmeliyim. AKP oy kaybetmemiş olmasına rağmen çöküş pozisyonuna geçti artık. Bu seçim sonuçlarının AKPnin kimyasını bozacağını ve hızlı bir erozyona uğrayacağını şimdiden söyleyeyim. Şu anda bir erken seçim çağrısı yapılmayacaktır, ama bir yıl içinde yaşayacağımız gelişmeler AKPyi eritecektir. Erken seçim bundan sonra gündeme gelecektir.
NOT: Seçim sonuçlarına sayısal açıdan bakınca Tarhan Erdemin çok da yanılmadığını söyleyebiliriz.
***
Göbeğini kaşıyan adamın yerini nankör aldı
AKP bazı yerlerde seçimi kazanamamasını hayretle karşıladı. Önceki gece AKP ve yandaşlarının yüzlerinden düşen bin parçaydı. Yüzde 50 ve üzerinde bir oy bekleyen ve bunun zafer çığlıkları için hazırlık yaparak TV kanallarına kurulan yandaşlar ne diyeceklerini bilemediler.
Ancak seçim gecesinin en dramatik gelişmelerinden biri, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKPlilerin ve yandaşlarının bu kadar hizmet götürdük, niye oy vermediler diye yakınmalarıydı.
Erdoğan tanım yapmadan kendilerine oy vermeyen Güneydoğu bölgesi ile Akdeniz ve Batı bölgesi halkını nankör olduğunu ima ediyor.
Aynı şekilde AKPliler ve yandaşları da vatandaşın kendilerine yapılan iyiliği değerlendiremediğini söyledi. Kabaca bakarsak, AKP seçim kaybettiği yerlerde halkı suçlamaya kalktı. Oysa aynı AKPliler bunca, işsizlik, yolsuzluk, kadrolaşma ve yoksullaştırmaya rağmen hâlâ AKPye oy veren halkı eleştirenlere Halk düşmanı, halkı anlamamak, milli iradeye saygısızlık tanımlarını yatıştırmaktan kaçınmamışlardı son seçimlerde.
Garipliğe bakın ki Halka göbeğini kaşıyan adam diye hakaret edemezsiniz diyenler şimdi halkın nankörlükle suçlamaya çalışıyor.
***
Çok tehlikeli bir söylem
AKPde özellikle yandaş kesimde çok ciddi bir moral bozukluğu var. İki gündür ekranlardan inmeyen AKP yandaşları hafiften muhalefet yaparak eleştiri oklarının ucunu bileyliyor. Seçmen analizi yapan kimileri de yanılmışlığın öfkesiyle olmadık ve çok tehlikeli yorumlar yapıyorlar.
En dikkatimi çeken yorum şu: Bu seçimlerden önce laiklik, Atatürkçülük, Cumhuriyet devrimleri çok konuşulmadı. Ama bunun AKPye yarar sağlamadığı ortada.
Yani yorumcu diyor ki Laiklik tartışmaları aslında AKPnin temel gıdası, AKP toplumu bu yönde gerdikçe bilinçsiz ve cahil halkın oylarını alıyor.
Bu son derece tehlikeli ve ülkeye zarar verici bir bakış açısı. Anladığım kadarıyla AKPnin çekirdek kadrosu da bunun farkında ve önümüzdeki günlerde dini siyasete alet etme konusunda AKP ilginç çıkışlar yapabilir.
Böyle yapacak ki tartışma yine din ve laiklik eksenine kayacak ve AKP liberal yandaşlarını kullanarak bunu bir demokrasi savaşı gibi sunacak.
Belli ki AKPnin yandaş kadroları, ekonomi, siyaset, sosyal yaşam, gelişme, ilerleme ile ilgili tartışmalarda yenik düştüklerini kabul ediyorlar. Bunun yerine laikliğe, Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet felsefesine ve bunun da ötesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret etmenin daha prim yaptığını görüyorlar.
Önümüzdeki günlerde bu konularda çok tahrikle karşılaşabiliriz.
***
Değdi mi?
Seçimlerden önce üç yerdeki adaylara dikkat çekmiştim. Biri Beşiktaştan aday olan Sibel Çarmıklı, diğeri Bakıköyden aday olan Oğuz Satıcı, üçüncüsü de Çankayadan aday olan Bülent Akarcalı.
Onca aday arasından bu üç kişiyi yazmamın elbette bir amacı vardı. Çünkü bu üç kişi AKP ile uzaktan yakından ilgileri olmamasına rağmen, sırf içinde bulundukları kesimlerin oylarını çalması için AKP tarafından görevlendirilmişti.
Bu üç isim de kampanyaları boyunca aslında AKPli olmadıklarını anlatarak hizmet yapmak istediklerini söylediler.
Üçü de ağır bir hezimete uğradı. Üçü de AKPnin o bölgede daha önce aldıkları oyu bile tutturamadı.
Seçim öncesi yazımda insan içine nasıl çıkacaklar? diye sormuştum. Elbette insan içine çıkmaya devam edecekler. Ama acaba yitirdikleri itibarın farkındalar mı?
Can ATAKLI, 31 Mart 2009