ÖnsözKöklerimiz.com / 17 Haziran 2010Kendi tarihimize çocukluğumuzdan bu yana batılı gözlükleriyle baktık ve baktırıldık. Tarih bilincimiz örselendi. Bakış açımız güdükleşti. Oysa ki bizim bir tarihimiz var; Türk Tarihi.
Türk tarihini de ancak kendi bilim adamlarımızdan kendi tarihçilerimizden öğrenebiliriz. Tarihi yaşayanlar olarak kendi tarihimizi kendimiz yazmalıyız. Batılılar ancak bizim yazdığımız ve belgelendirdiğimiz tarihe yorum yapmak sureti ile katkıda bulunabilirler. Yoksa bizden kilometrelerce uzakta örfümüzü-adetimizi-dinimizi, kısaca ruhumuzu bilmeyen insanların bizim adımıza tarih yazması düşünülemez. Eğer böyle bir işe girişilirse sapla saman birbirine karışır. Tarih tarih olmaktan çıkar, belli bir değer yargısına sahip batının kendi çıkarları doğrultusunda ileri sürdüğü bir tez ortaya çıkar ki, buna tarih denilemez.
Yabancı dillerden gelen her sözcük tarihimizle aramıza bir set çekmektedir. Bu setleri kaldırmaya çalışmak ve ''
olanı olduğu gibi sunmaya çalışmak'' da müminlerin görevidir. Bu kitapta yapmaya çalıştığımız şey ''
olanı olduğu ilk günkü gibi sunmaya çalışmak''tan ibarettir. Tarihimizle aramızdaki setleri kaldıralım ki nereden geldiğimizi bilelim; kim olduğumuzu bilelim; her şeyi apaydınlık görelim; bize yakıştırılan etiketlerden kurtulalım; başkalarının gözleri ile değil kendi gözlerimizle görelim kendimizi.
Türk deyince çok büyük bir coğrafyadan ve çok büyük bir insan topluluğundan bahsediyoruz. Türkler gerek iklim koşulları gerekse fetih sebebiyle çeşitli dönemlerde ana vatanlarını terk etmişler, göç etmişler ve medeniyetlerini yerkürenin dört bir köşesine dağıtmışlardır.
Zaman zaman kendi boylarıyla zaman zaman da başka kavimlerle savaşmış olmaları doğaldır. Ancak tarih denince, meydan muharebelerini düşünmeye alıştırılmış insanımıza bu kitapta meydan muharebelerinden daha önemli bir şey sunuyoruz. Onlara kendi gerçek tarihlerini, dillerini ve inançlarını gösteriyoruz. Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen ve
Büyük Atatürk'te tekrar ifadesini bulan ''
Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' özdeyişini Türklerin ezelden beri kendilerine şiar edinmiş olduklarını söylüyoruz.
Mehmet Akif'te ifadesini bulan ''
Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım'' dizelerini Türklerin tarihten beri yaşamlarına düstur ettiklerini görüyoruz.
Büyük Atatürk'ün kurduğu
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılına yaklaştığımız şu günlerde, on binlerce senelik geçmişe sahip "
barışsever Türk Ulusu"nun bir silkinişle tekrar kendini bulacağına, kendi köklerine kendi diline ve kendi tarihine sahip çıkacağına ilişkin ümidim her zamankinden daha yüksektir.
''
Batı medeniyeti!''ni, ''
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar'' dizesi ile hedef tahtasına alan
Mehmet Akif'in bugün de yaşayıp asıl medeniyet kurucularının Türkler olduğunun bilincine o günden daha fazla varmasını isterdim.
Eserlerinden çokça faydalandığım çağımızın büyük Arap dili bilgini Sayın
Hakkı Yılmaz’a ve yine çağımızın büyük Türk dili bilgini Sayın
Kazım Mirşan’a sonsuz şükranlarımı sunar, kendilerine teşekkürü bir borç bilirim.
Şölen Can Evinİzmir / 2009