
Türkiye “seçim sath-ı mailinde”, kaygan düzeyde! Öyle şeyler oluyor ki insanın başı dönüyor, hangisini yazacağını şaşırıyor! Askerlik, başörtüsü ve terör/Güneydoğu sorunu, eylemsizlik “açılım”. Hepsinin, ayrı ayrı ayrıntıları, şeytanlıklar var, ama bir yerde birleşiyorlar. Kuyruklar biri birine değiyor ve hepsi Türklüğün, Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluşunu tehdit ediyorlar! Herkes, neler olduğunu ve işin nerelere varacağını biliyor da, hâlâ anlamamış gibi sanal çözümler öneriliyor! “Bile bile lâdes” durumu!
Büyük tablo
Büyük tablo şu: AKP genel seçim kampanyasını başlattı, seçimlerde gene çoğunluk kazanırsa “yeni Anayasasını” kolaylıkla geçirecek! Seçimlere kadar, fincancı katırlarının ürkütülmemesini istiyor, bunun için de, APO/PKK(BDP/DTK (hepsi aynı ya) bölücülerinin “eylemsizliği”, o zamana kadar sürdürmelerini istiyor ve Apo başta, hepsiyle, üstelik Barzani ile de temas halinde! Medyada, akademyada destekçileri, yanaşmaları var!
Bu güçlü şer cephesine; televizyonlarına, gazetelerine karşı vatanseverler, milliyetçiler cephesi dağınık, karmaşık. Türklüğün gerçek çıkarları, bekası, yalan ve “değişim” rüzgârları karşısında “ok meydanındaki buhurdan” gibi!
- CHP cephesi
Önce, aynı cephede olduğumuzu farz ettiğimiz CHP’de yeni bir şeyler var; yeni Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nda, eksen kaymasının işaretleri var. Parti içindeki Atatürk ilkelerine açıkça karşı olan hizip, duruma hâkim olmuş gibi.
Fakat CHP’nin, “çözülmesinin” asıl vahim işareti, Atatürk’ün kurduğu ve ilkelerini koyduğu bu partinin bir yöneticisi; Enver Aysever; “10. Yıl Marşı’nı bırakıp, 100. Yıl Marşı’nı bestelememiz lazım, andımız yerine Rakel’in mektubunu okutalım” demiş...
Kulaklarıma inanamadım “Acaba” dedim “adam cinas mı, latife mi yapıyor” dedim, meğer hakikaten böyle demiş.
İlkokullarda öğrencilerin her sabah, bayrağımızın altında, tekrarladıkları fakat bir süredir sözde aydınların, entel ukalaların alaya aldıkları andın sözleri şöyle: “Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir... Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir... Ey Büyük Atatürk; Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun... Ne mutlu Türküm diyene!”
Bu “ant”, yıllar boyu Türk çocuklarına şevk ve güç verdi, ben de her sabah, heyecanla tekrarladım. Şimdi bu “ant”ın neyi Enver Bey ve diğerlerine batıyor? Yoksa “zehirli Türk kanı” diyen adamın eşi “Rakel’in mektubu” amentümüz mü olacak! İsmet Paşa’nın sözleriyle; “Haydi oradan sende!”
Kılıçdaroğlu, bu adamın ağzına neden biber sürmez? CHP’nin, TC’nin değiştirilemez ilkelerini alaya alan bu adam, partiden neden ihraç edilmez... Ve böyle adamların bulunduğu ve konuşabildikleri, “başka” bir CHP’de, Canan Arıtman, Necla Arat, Nur Serter, Onur Öymen ve de Deniz Baykal’ın işleri, yerleri ne?
Ordu cephesi
Atatürk devrimlerine “karşı devrimin”, bir başka cephesi, “ordu cephesi” de var...
Mâlum; AKP, Genelkurmay’ın tek tip askerlik projesine sıcak bakmıyor, aksine başka projeleri var. Asker sayısını azaltmak için askerlik süresini kısaltma konusunda kararlı. Bunun nedenleri; AB uyum yasaları çerçevesinde kara ve deniz sınırında, sınır polisi görev yapacak. Doğu ve Güneydoğu’da terörle mücadeleyi profesyonel birlikler gerçekleştirecek. Komşu ülkelerle ‘sıfır sorun’ politikası sebebiyle dış tehdit azaldı. Aksine “büyük ordu” dış tehditleri kışkırtıyor (muş)!
Bu “nedenlerin” çok tartışılması gerekir. Hele bir tanesi var ki “65 bin Mehmetçik sosyal tesislerde görev yapıyor. Bu askerler kıtalara kaydırılabilir.” Yani sonunda Orduevleri, askeri okullar otel, GATA, özel hastane olabilir! Ordunun arsaları birileri için spekülasyona ve ranta açılabilir!
- Ülke “sath-ı mailde” yani “inişte”. Uçurumun eşiğinde! Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu da böylesine aymazlık ve ihanetle, “bile bile lâdes” ve de “idare-i maslahatla” yıkılmıştı. Düşmeler aynı, hainler aynı... “Yüzellilikler” aynı... “Damat Feritler” aynı, ordunun kolu kanadı kırık. “Darbe yapacak” diye suçlanan orduya darbe yapıldı, yapılmakta!
Alman Milli takımında, oynayan Türk Mesut’un Türk kalesine gol atması eleştiriliyor. O futbol ve spor! Türkiye kalesine gol atanlara ve onları alkışlayanlara ne demeli?
Biz hâlâ “kırkıncı haramiyi” haklayacak yiğidi, bekleye duralım!
Altemur KILIÇ
12 Ekim 2010 / YENİÇAĞ