Atatürk'ün Fikir Fedaisi : Dr.Reşit Galip / Yener ORUÇ

Kitapları bu bölümde tanıtabilirsiniz.

Atatürk'ün Fikir Fedaisi : Dr.Reşit Galip / Yener ORUÇ

İletigönderen Başkomutan » Pzr Tem 13, 2014 19:07

Atatürk'ün Fikir Fedaisi : Dr.Reşit Galip

Atatürk, Dolmabahçe'deki yemekte Milli Eğitim Bakanı Mahmut Esat'ı sert bir dille eleştiren Dr. Reşit Galip'e, "Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, buyurun istirahat edin!.." dedi. Bunun üzerine Dr. Reşit Galip "Burası sizin değil milletin sofrası, oturmak benim de hakkım..." karşılığını verdi.

Atatürk, "Öyleyse biz kalkalım" diyerek masayı terk etti... Olaydan birkaç ay sonra Reşit Galip'in bir radyo konuşmasını dinleyen Atatürk, aynı sofrada, kulağına "Yann Milli Eğitim Bakanı'sın!" diye fısıldayacaktı.

Yener Oruç
Gürer Yayınları

idefix.com

DR. REŞİT GALİP VE ATATÜRK


Bildiğiniz gibi Atatürk, akşam yemeklerine ülkenin o günkü ünlü bilginlerini, sanatçılarını, yazarlarını, komutanların, devlet adamlarını çağırır, gece yarılarına değin ülke ile yeryüzünde olan diğer sorunlarını tartışırdı. 1931'in Ağustos gecelerinden birinde, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yemekte bulunanlardan biri de milletvekili Dr. Reşit Galip'tir.

O gece Millî Eğitim Bakanı Esat Mehmet Bey, kız öğrencilerin kısa etek, kısa çorap ile kısa kollu gömlek giymelerini uygun bulmadığını, bu nedenle daha kapalı giyinmelerini bir genelge ile okullara duyuracağını söyler. Bunun üzerine Dr. Reşit Galip:

"-Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi! Bu bir gericiliktir. Kadınlar eski durumda yaşayamazlar. Devrimlerden en önemlisi, kadınlara verilen kazanımlarıdır. Başka türlü batılılaşmakta olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez!" demesi üzerine, M. Kemal'in kaşları çatılır:

"-Sözlerinizde hoşgörülü, ölçülü olunuz." uyarısına karşın, Dr. R. Galip:

"-Devrimci devrimcidir. Devrimci olmayan da devrimci değildir. Kişiler bir yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis'te bunca genç, ülkücü, bakanlık yapacak yetenekte kişi varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak yanlıştır." Diye sürdürünce, Gazi'nin kaşları iyice çatılır. Yaşlı ve deneyimli M. E. Bakanı Esat Mehmet, geçmişte M. Kemal'in öğretmenidir.

Gazi'nin: "-Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıştır, benim hocamdır. Beni okutmuş olması, sence bir değer taşımıyor mu?" sorusuna Dr. R. Galip:

"-Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttukları içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış ama, kim bilir nice tutucu da çıkmıştır." yanıtını verir.

M. Kemal: "-Bu masada hocamı, bir Milli Eğitim Bakanı'nı aşağılamanıza izin veremem." diye çıkışır. "Bunun üzerine, sanırım Dr. R.Galip bağışlanmasını dileyerek susmuştur" diye düşünüyorsunuz, öyle mi? Ama yanıldınız! Tersine:

"-Devrimleri korumak için sizden izin istemiyorum. Yanlışı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm. Roz Nuvar'a verdiğiniz 15.000 liralık kredi mektubu da siz yaptınız diye yanlış olmaktan çıkmaz!" diye sürdürür .

Hayda!.. Paşa değil, Bakan değil, Meclis Başkanı değil… Yalnızca bir milletvekili, herkesin içinde Cumhurbaşkanı'nın yüzüne karşı söylüyor bunları. Olacak şey mi?

Gazi M. Kemal: "Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak. Buyurun, biraz dinlenin!.." diyerek, incelikle yemekten ayrılmasını ister Dr. R. Galip'in. Herkes bu "saygısız milletvekili"nin (!) hemen kalkıp gideceğini beklerken, O:

"-Burası sizin değil, ulusun sofrasıdır. Ulusun işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak, sizin gibi benim de hakkımdır…" demesin mi? Böyle bir durumda, siz M. Kemal' in yerinde olsaydınız, ne yapardınız, bilemeyeceğim, ama o büyük insan:

"-Öyleyse, biz kalkalım!" diyerek gerçekten yemekten arkadaşlarıyla birlikte ayrılır. Gerçek "büyük kişilik" odur, güçlüyken, güçsüzler karşısında sinirlenmeden durabilendir.

30'lu yılların ünlü önderlerinden ne Hitler yapabilmiştir bunu, ne Stalin, ne de Mussolini…

"-Boş ver onları sen de, bu öykünün sonu nasıl bitmiş, onu söyle sen bize." diyorsunuz, öyle mi?

"Doğal olarak, Atatürk gibi bir önder, Dr. R. Galip gibi bir milletvekilinin kendisini küçük düşürmesini sindiremez. Kim bilir, bunun acısını ondan nasıl çıkarmıştır?" diye düşünüyorsunuz, değil mi?

Bakalım…

M. Kemal, sabah uyandığında, Genel Sekreteri Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan Dr. R. Galip'i sorar. Bıyıkoğlu, Ankara'ya gidecek kadar borç para istediğini, bunun üzerine 25 lira verdiğini söyler.

Gazi: "-Bu durumda olan bir arkadaşa 25 lira mı verilir? Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydin… Adamın parası yokmuş, baksana!.. Cebinde beş parası yok ama kişiliğinden hiç ödün vermiyor. Parası yok ama, yüreği var..." der.

Birkaç ay sonra, R. Galip'in Ankara Radyosu'ndan bir konuşma yapacağını duyunca, o akşam hiç kimseyi çağırmaz, sofra kurdurmaz. Radyoyu açarak konuşmayı bekler. Konu: "Halkevleri ile Devrimler" dir. Şöyle konuşur R. Galip:

"Devrimlerimiz, Türk ulusu'nun çektiği uzun çileler sonucu elde edilen denemelerimizin düşünce durumuna gelmiş kesin inancıdır. Her yerde, herkese, her şeye karşı onları savunacağız. Gerekirse babalarımıza, çocuklarımıza karşı bile…"

Bu sözleri duyan M. Kemal, tedirginliğini atmış olarak kalkar radyonun başından. Birkaç gün sonraki sofrasında Dr. R. Galip'i sağına, MEB Esat Mehmet'i de soluna oturtur. Bir ara Doktor'un kulağına eğilip:

"-Yarın, Milli Eğitim Bakanı'sın!" diye fısıldar.

1933'teki "Üniversitelerin düzeltilmesi"ni gerçekleştiren, Atatürk'ün yüzüne karşı: "-Devrimleri korumak için sizden izin istemiyorum. Yanlışı yapan siz olsanız, sizi de eleştiririm." diyebilen bu kişidir işte!

Bu olayın yaşandığı tarihten 77 yıl sonra, değil Atatürk'ü, kendi partisinin önderini bile Dr. Reşit Galip'in çeyreği kadar eleştirebilecek kaç babayiğit tanıyorsunuz siz?

Not: Bu yazı, "Atatürk'ün "Fikir Fedaisi" Dr. Reşit Galip" adlı eserden yararlanılarak hazırlanmıştır. (Yazan: Yener Oruç, Gürer Yayınları, 2007, İstanbul)

* Reşit Galip aynı zamanda Cumhuriyet'in 10. yılından başlayarak okullarda okutulan andımızın yazarıdır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Milli Kütüphane ile İlimler ve Sanatlar Akademisi'nin kurulması onun bakanlık döneminde kararlaştırılmıştır. Bakanlığı dönemindeki en büyük dönüşüm 1933 yılındaki Üniversite Reformu'dur. İstanbul Darülfünunu'nun çağdaş bir üniversiteye dönüştürülmesi kararı 1931'de verilmişti. Kararın uygulaması yine onun bakanlığı sırasında gerçekleştirilmiştir.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Kitap Tanıtımları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x