Türkiye Dış Politikalarını Değiştirecek mi? / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Türkiye Dış Politikalarını Değiştirecek mi? / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen Erkan Güçiz » Çrş Haz 24, 2015 12:35

Türkiye Dış Politikalarını Değiştirecek mi?


Graham E. Fuller
22 Haziran 2015

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son seçimlerde mecliste çoğunluk sahibi olma gayretlerinin acı bir şekilde boşa çıkması sevindirici bir haber oldu. Bu seçim aslında güçlü bir başkanlık sistemi kurarak Erdoğan’ın gittikçe daha otoriter hale gelen yönetim düzenini geleceğe de taşıma arzusu üzerinde bir referandum idi. Türk halkı Erdoğan’ın kendini de aştığını ve son birkaç yıldır kendi kendini pohpohladığını ve yalpalayan iktidarını gördü. AKP oyların çoğunu almış olsa da, bir veya daha fazla muhalefet partisinin katılımı olmadan hükümet kuramaz.

Son yıllarda Erdoğan’ın politikaları ve beklenmedik tarzından rahatsızlığı gittikçe artan Washington, koalisyon bile olsa yeni bir Türk hükümetinin, Türkiye’nin dış politika stratejileri ve taktiklerini önemli ölçüde değiştireceğini umuyor.

Umduğunuz gibi çıkma şansı az. Erdoğan’ın kişisel aşırılıkları ve dış politikada son zamanlardaki yanlış kararlarına rağmen onun daha önceki dış politika tutumunda önemli bir değişiklik olası değil. Önümüzdeki haftalarda ne tür bir koalisyonun ortaya çıkacağını bilmesek de hiçbir koalisyon Türkiye’nin dış politikasının özüne büyük bir değişiklik getirmeyecek.

Geçen yıl yayınlanan, “Türkiye ve Arap Bahar: Türkiye ve Ortadoğu’da liderlik” adlı kitabımda, iktidarının ilk on yılında, Arap Baharı kargaşaları başlayana kadar, AKP’nin dış politikasını neden yeni, derin, sağlam ve kalıcı olarak gördüğümü anlattım.

AKP’nin bu stratejisinin kilit noktaları neler?

1 – Önceki yıllarda büyük bir bölümünün kimliği resmi otoriter laiklikle baskı altına alınan Türk halkının onayını alan “Lite” (hafif, az yağlı, E.G.) İslamcı parti AKP, Türkiye’nin İslami geçmişine ve kimliğine sarıldı ve onu onurlandırdı. AKP Türkiye’nin geçmiş yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu olarak Ortadoğu tarihindeki rolünü tanıdı ve benimsedi. Bu “geçmişine dönüş”le Türkiye kendini yeniden tanımladı, Ortadoğu kültürünün bir parçası olduğunu gösterdi.

2 – AKP, ABD’nin hatalı, başarısız ve en önemlisi Türkiye’nin çıkarlarına zararlı gördüğü Ortadoğu politikalarından kendini uzak tuttu. Bunlar, ABD’nin bölgede karşıtı olan İran, Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas ve Saddam zamanı Irak ile görüşmeyi reddetmesi ve bunlarla birlikte ABD’nin Irak ve Afganistan’ı işgali ve İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemesi idi.

3 – Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “komşularla sıfır sorun” diye yeni bir politika ilan etti. Bu Türkiye’nin bütün komşularıyla ideolojik sebeplerle uzun zamandır devam eden düşmanlığın sonlandırılması ve mümkün olan hallerde karşılıklı gayretle sorunların çözülmesi idi. Ankara’nın İran, Suriye, Irak, Hamas, Hizbullah, Rusya ve Çin ile kökten değişen ilişkileri Türkiye’nin bölgedeki ekonomik ve siyasi çıkarları konusunda son derece başarılı oldu. "Komşularla sıfır sorun", ABD’nin ülkeleri ve liderlerini anında düşman ilan eden politikalarının tam tersine, ideoloji olarak yeni bir açık fikirlilik ve esneklik getirdi. Davutoğlu’na göre bir başka ülkeyi tanımla şekli onlarla ilişkini belirler.

4 – Araplarla ilgili konularda yeni duyarlılık ve Davutoğlu’nun, eksikliğinin bölgenin zayıflığı olarak gördüğü, demokratik değerlerin yayılması arzusu. Ancak Türkiye mevcut hükümdarları bir gerçek olarak kabullendi.

5 – Küresel bir vizyon olarak Türkiye’nin dünyadaki yerinde bir Avrasya boyutu (Rusya, Çin, Şanghay İşbirliği Örgütü, Orta Asya devletleri), ilgi ve ilişkilerin Afrika’ya uzanması (özellikle Müslüman Afrika) ve hatta Latin Amerika’ya doğru ilk adımlar vardı. Türkiye, Müslüman dünyada İslam kültürünü korumada ve İslami kalkınmanın hızlandırılmasında katkısını ilan etti.

6 – Ankara, İslam dünyasının tümünde ilerlemenin en iyi yolunun cami değil okul yapmak olduğunu savunan Fethullah Gülen’in Hizmet sivil toplum kuruluşunun 100’den fazla ülkede yüksek kaliteli okulları yaymasını teşvik etti. (Kaderin acı alayına bakın ki, Erdoğan sonraları Hizmet’in İslami kimliği ve büyüyen gücünü, özellikle AKP hükümetinin yolsuzluklarını sorgulamasını, tehdit olarak algıladı. Şimdi artık eski müttefikini şeytanlaştırma ve onu histerik bir cadı avı ile kovalama yolunda.)

Kısacası, Türkiye geniş vizyoner dış politikası ile önemli bir oyuncu oldu, ekonomisi dünyada onaltıncı konumuna erişti, yeni bir uluslararası merkez haline geldi. Türkiye demokratik idi; AB üyelik kriterlerini yerine getirmek için uğraşırken NATO'nun bir parçası olan güçlü bir orduya sahipti ve tarihinde ilk defa orduyu siyasetten çıkardı. Hele bir de AKP’nin önemli dış politika konularında ABD’ye hayır diyebilesini eklersek, böylesine bir başarı için pek çok Müslüman devlet her şeyini feda ederdi.

Türkiye'de nasıl yeni bir hükümet ortaya çıkarsa çıksın, bu kilometre taşları kesinlikle devam edecektir. Türkiye asla eskisi gibi "sadık Amerikan müttefiki" olmayacak. Müslüman kimliğini asla inkâr etmeyecek (büyük bir olasılıkla İslami söylemler fazla öne çıkmayacak). Bu değerli uluslararası Hizmet okullarını ortadan kaldırmayacak. Türkiye'nin geniş siyasi, ekonomik ve kültürel yumuşak ve sert gücünün temellerini reddetmeyecek. Türkiye, petrol kaynakları olmasa da, dünyanın en önemli Müslüman ülkesi olmaya devam edecektir.

Hızla çalkalanan Arap Baharı olayları ile Türkiye’nin dış politikası rayından çıktı (bu arada Amerika’nınki de). Otoriter yöneticileri demokratik değişime doğru iteleme ile yaşanan gerçeklerle başa çıkma arasında kararsız kaldı. Erdoğan’ın kişisel prestiji her ne pahasına olursa olsun Suriye’de Esad’ı devirmeye takıldı; çok büyük bir hataydı bu. Yeni hükümet muhtemelen bu gaftan sıyrılacak. Ayrıca, yeni hükümetin Müslüman Kardeşlerle yakınlığı daha az olacak (ama onları kınamaz). Son derece önemli bir komşusu olarak İran ile çalışacak. Avrasya (Rusya, Çin) bağlarından vazgeçmeyecek. Washington'dan stratejik bağımsızlığını koruyacaktır.

Yukarıda saydıklarımızdan dolayı Erdoğan’ın yeni ve tehlikeli megalomanisinin ve kişisel hırslarının çoğunun kısıtlanmasını memnuniyetle karşılamalıyız. Ancak ne tür yeni hükümet olursa olsun dış politikada çok büyük değişiklikler getirmesini beklemeyin.


________________________________________
Graham Fuller eski bir üst düzey CIA yetkilisi ve İslam dünyası hakkında çok sayıda kitabın yazarıdır. Fethullah Gülen FBI (ABD Federal Polisi) tarafından sınır dışı edilecekken kendisine Amerika eski Ankara Büyükelçileri Mark Grossman ve Morton Abramowitz ile birlikte referans mektubu göndererek ABD’de devamlı ikamet vizesi almasını sağlayan kişilerden biridir.

Fuller, 2008’de yayınlanan, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabının Türkçe çevirisinin önsözünde şöyle demiş: “Bu arada okuyucularımdan bana bir iyilik yapmalarını istiyorum: Bir süre için, 1960’larda Türkiye’de istihbarat görevlisi olarak hizmet verdiğimi veya uzun yıllar CIA’de çalıştığımı unutun. Zamanla her şey değişir, benim görüşlerim de değişti. Lütfen bu kitabı sanki arkasında özel bir amaç güdüyormuş gibi okumayın. Argümanları ve analizi maksatlı değil. Söylediklerimi ciddiye alın, çünkü demek istediğim sâdece söylediğimdir, ne eksik, ne de fazla.”

Bu makalesinde de “ağırlığını kimden yana koyduğu” açıkça görünüyor.

Kaynak:
http://grahamefuller.com/will-turkey-now-change-its-foreign-policies/
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x