Korkma Oğlum Bir Şey Olmaz
Balığı yakalamışlar. Balık annesine seslenmiş:
“Anne beni tuttular!”
Annesi yavrusunu yatıştırmış:
“Korkma oğlum, bir şey olmaz.”
Balığı yıkamışlar, temizlemişler:
“Anne beni yıkadılar!”
“Korkma oğlum, bir şey olmaz!”
Balığı tavaya atmışlar, kızartmışlar:
“Anne beni kızarttılar!”
“Korkma oğlum, bir şey olmaz!”
Yerken, balığın üstüne limon sıkmışlar. Balık çığırmış:
“Anne, üstüme limon sıktılar!”
“Oğlum, işte şimdi işini bitirecekler! İşte şimdi kork!
Hatice Ana’dan duyduğum bu öykü, bugün ülkemize vurulan bu “Son Vuruş”a nasıl da uyuyor. Hatice Ana, olan bitenin ayırdında:
“Adı batasıca dört artı dört bizi bitirecek!” demişti, torununu geçen hafta okula hazırlarken.
Üstümüze limon sıkılana kadar ha bire bağırmıştık: “Ölüyoruz, bitiriliyoruz, yıkılıyoruz!.. “
Deniz Baykal’ın Türk milletine ihanetiyle, bir kişi için, bu kişinin milletvekili olabilmesi için Anayasa değişikliğine onay vermesiyle başladı her şey…
Deniz Baykal, yenildikçe güreşe doymayan aslan sosyal demokrat, yetmişi aşan yaşında gençlik taslayarak merdivenleri çifter çifter çıkarken, Siirt’te uydurulan seçim için, demokrasi gereği yapıldı, dedi. Onayladım, destek verdim, dedi.
Seslendik: “ Baba, bizi tuttular!” “ Cumhuriyet yanlış ellerde! “”İşini bitirecekler!” “Bunu neden yaptın?”
“Kormayın! Demokrasi, insan hakları için yaptım… İçime sinmedi, halk oy verdi, gereğini yaptım .” dedi.
Aradan bir iki ay geçmeden peşpeşe yakalama haberleri gelmeye başladı. Her geçen gün bir parçamız yakalandı, tutuldu, bir yerimiz kesildi, bir organımız yok edildi…
İlk önce Karadeniz vapurları kaldırıldı seferden. Bağırdık: “Vapurlarımız kaldırıldı! Denizlerimiz gitti! Karadeniz elimizden alındı!” Siyasetçilerimiz bizi yatıştırdı:
“Korkma, bir şey olmaz!"
“Topraklarımız satılıyor, vatan gidiyor ! İngilizler gelmiş, topluca yerleşiyor Akdeniz’e, Ege’ye… Fransız köy kurmuş! Yunan toprak arıyor! Ruslar burada temelli yerleşmiş, onbinlercesi bir arada Antalya’dalar… Nükleer bahanesiyle Mersin’e yerleşip Akdeniz’e ineceklermiş!”
İsrailli yahudi kadınlar, gebeliklerinin son aylarında buraya geliyorlar, doğumlarını ülkemizde, özellikle Urfa’da, Batman’da yapıyorlarmış. Önceki yıl böyle 2500 doğum olmuş yalnızca bir kentimizde. Ne bu? Vaadedilmiş topraklar öyküsü de ne? ”
“Korkma! Toprağı alıp da kaçacaklar mı? Bir şey olmaz!”
Sonra hızla yasalar değiştirildi, savaşarak kurtarılan vatan toprakları köy – kent, dağ – taş demeden yabancıya satışa açıldı. Karşılıklılık şartı kaldırıldı. Yunan vakıflarına, Ermeni vakıflarına karşılıksız haklar verildi. Bütün dünyaya topraklarımız satışa çıkarıldı. Bağrıştık:
“Topraklarımız satılıyor, vatan gidiyor ! Filistin olacağız! Yahudiler ikinci devletlerini bizde kuracaklar!..
“Korkma!”
Hep birden bağrıştık:
“Ordumuz’a sivil darbe yapıldı. Komutanlarımız sırayla bir bahaneyle tutuklanıyor! Onurlarıyla oynanıyor! Komutanlarımız aşağılanıyor, Türk Destanı Ergenekon kirletiliyor, belleklerimizden siliniyor!… Ordumuza sahip çıkın!”
"Korkma bir şey olmaz!"dediler, başımızdaki muhalefet partilerinin başları. Pis bir görüntülü kayıt dümeniyle, başımıza bu işleri açan Baykal gitti, ondan daha beteri geldi. Bölücüleri kucaklayan, bağrına basan, Atatürk’ün adını, Türk milleti adını ağzına alamayan Amerika özellikle seçip bu günlere hazırladı dedikleri biri.
Üç buçuk televizyon programıyla, danışıklı dövüş Karagöz-Hacivat oyunlarıyla, yolsuzluk karşıtı adam diye cilalanan , halkımıza kahraman diye yutturulan, bölücü söylemlere duyarsız, boş boş bakan biri... Bu kişi altı oku kırılmış Atatürk’ün partisine yerleşti. Üstümüze limon sıkılana kadar da, bir karşı çıkışını duymadık… Limon sıkıldı, yine duymadık bir karşı söz… Bir karşı duruş, bir direnç…
Diğer muhalefet partisi, ülkücü, Atatürkçü özelliğini unuttu, bunlara destek oldu, ne zaman sıkıştılarsa elini uzattı, el verdi, kol verdi…
Anayasa mahkememiz bile, “Korkma!” dedi. Yargımız, “ Bunlar Anayasa’ya aykırı faaliyetlerde bulundular , laiklik tehlikede ama korkacak bir şey yok. Ufak bir para cezasıyla durumu düzelttik, korkmayın, bir şey olmaz, “ dedi halkımıza.
*
Dündenberi limonu üstüne yemiş balık gibiyiz. Sonunda limonu yedik tepemizden aşağı, sıktılar suyunu bir anda kafamıza, gözümüze!
“Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği ile Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığı Yönetmeliğinde değişikliğe gitti.” diye haber verildi gazetelere.
Hem de bu değişiklik, okulların açılmasına bir iki gün kala, birdenbire, kimselere haber verilmeden, kimsenin bilgisi, haberi ne olmadan, topluma sorulmadan, siyasilerle tartışılmadan, bir oldu bittiyle Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş.
Kısacası, şimdilik, yalnızca adında millî sözü kalan, Millî Eğitim Bakanlığı yönetmelik değişikliğine gitmiş. Değişikliği hemen yürürlüğe koymuş.
Böyle birdenbire neyi mi değiştirmişler? Ne yoksa duymadınız mı?
Anne, baba! Kurtar beni! Üzerime limon sıktılar, diye bağıran siz değil miydiniz iki gündür?
“Yönetmelikte ders kitaplarının hangi usullere göre hazırlanacağına ilişkin hükümden, “Ders kitapları, ‘Atatürk inkılap ve ilkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek’ hükmüne ve Türk milli eğitiminin temel ilkelerine uygun olarak hazırlanır” ifadesi çıkarıldı.”
Bu sözlerden anlaşılan şu:
Cumhuriyetimizi kuran büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün inkılap ve ilkelerine bağlı, Türk milletinin değerlerini benimseyen, koruyan, geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven, yücelten yurttaşlar yetiştirilmeyecek artık. Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen yurttaşlar yetiştirmek de gerekmiyor bundan böyle bu yönetmeliğe göre.
Ders kitaplarında bunlara dikkat edilmeyecek. Türk millî eğitiminin temel ilkelerine göre ders kitabı yazmak gerekmiyor .
Ne dendiği açık değil mi?
Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseme de gerekmiyor.
Kendi ulusumuzun değerlerini benimsetmeyeceksek neyi benimsetecekler çocuklara?
Her yerel kültür , etnik köken, kendi kültürünü, değerlerini mi verecek? Etnik kökene göre mi şekillenecek eğitim? Sonumuz neye varacak o zaman? Kaç parçaya ayrılacağız? Yoksa yalnızca Batı’nın kültürünü mü benimseyecek çocuklar? Sömürge çocukları gibi. Batı’nın dilinin ve kültürünün esiri robotlar… Boynu bükük tutsaklar… Yoksa yoksa Araplaşacaklar mı Türk çocukları? Milletten ümmete mi geçirecekler yeni kuşakları? Arkalarına yayılmacı ülkeleri alarak Kürt bölücüler bir yandan, dinci yobazlar bir yandan, misyoner, yayılmacı Batı ülkeleri diğer yandan şekil verecekler körpe beyinlere, genç bedenlere öyle mi?.. Millîyetsiz kuşaklar, “ Ne mutlu Türküm diyene!”diyemeyen kuşaklar saracak ortalığı…
Tarihlerinden, devletlerinin kuruluşundan, dostlarından, düşmanlarından haberi olmayan kuşaklar… Büyük Atatürk’ün emanet ettiği vatanı koruma, sevme öğretilmeyecek onlara…
Yabancıların gözüyle bakacaklar çocuklarımız şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarına. Yağmalama, satma, paraya çevirme olacak akıllarında vatan toprağına bakarken…
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanmayacakmış, Anayasa’nın başlangıç ilkeleri değiştirilecek demek değil midir bu?
Hem, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilmeyecek de hangi devlete karşı sorumluluk duyacak yetişen çocuklarımız? Dünyada her çocuk kendi devletine karşı görev ve sorumluluk duyarken , öyle yetiştirilirken bizimkiler ne yapacak?
Ortaöğretimde Millî Güvenlik Bilgisi dersi boşuna mı kaldırılmış geçen yıl? Bugünlere hazırlık için.
Yüksek öğretimde, üniversitelerde, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersi boşuna mı kaldırılmak isteniyor?
Hep bu günler için. Atatürk millîyetçiliğine bağlı öğrenci yetiştirme hedefi kaldırıldı çünkü…
Ders kitaplarından Türkiye haritası, Türk dünyası haritaları neden kaldırılır?
Yeni yönetmelikte bunlara da ayar gelmiş. Türkçe ve Türk Edebiyatı kitapları artık haritasız olacakmış...
Ne geçmişimizden bir iz kalacak, ne geleceğimiz bundan böyle Atatürk Cumhuriyetine, Atatürk gençliğine yakışacak… Kafası sarılı, beyinleri sarılı, ulusal kimliği olmayan, bir dili, bir kültürü, bir ortak geçmişi olmayan, parçalanarak, elinden değerleri alınarak güdülen, bireyleri kişiliksiz, ulusunun çıkarlarını düşünemiyen bir toplum olacağız… Diğer Türk devletleriyle yakınlaşmamız da istenmeyecek.
Üstümüze limon sıkıldı.
Ayırdında değil misiniz?
Feza Tiryaki, 14 Eylül 2012